Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Bölüm Altı

@kirikkadeh

Gözlerimi araladığımda tedirginlikle ona doğrultuğum namlunun ucuna baktım. Tetiği çekmiştim ama kurşun çıkmamıştı.

Anında silahı salladığımda nasıl anlayamadığım için kendime kızdım. Hızlı ve pratik bir hareketle şarjörü çıkarıp baktığımda tek bir mermi yoktu.

Bu silahta tek kurşun vardı ve ben onu korkutmak için yere sıktığımda tükenmişti. Bu yüzden rahattı demek...

Çattığım kaşlarımın altından koyu kahve gözlerine hiddetle baktığımda kolçağa yaslanmış gülümsüyordu. Yine. Ne çok gülüyordu bu adam böyle.

İri cüssesiyle doğrulup bana bir adım attığında aramızda iki karış kalmıştı. Yüzünü yüzüme eğip “Havanı bozduğum için üzgünüm bebeğim ama ölmemi isteyeceğini sanmıyorum.” dediğinde her ihtimale karşı avucumdaki boş silahı tüm gücümle sıktım.

Ben mi istemiyordum ölmesini, ben?? Dişlerimi sıka sıka tek bir kelime söyledim. “Geber”

Ukala bir tavırla gülümseyip beni sinirden deli edecek bir cümle daha kurdu. “Karımın aşkından geberiyorum zaten.”

Hay ben seni de, karını da..

Nefesimi onun için yormak yerine kalın ve biçimli kaşlarını aklıma kazırcasına seyrettim. Hafif çıkıntılı düz burnunu, kalınlığı eşit iki dudağını, belirgin çene hatlarını, alnına dökülen kıvrılmakla dalgalanmak arasında kalan saç tutamlarını...

Dudaklarımdan istemdışı histerik bir gülüş taşmış bulundu.

Aylardır peşinde olduğum adam karısı olduğumu iddia ederek beni kaçırmıştı. Camiada adı pek çok kez geçen ama siması hiçbir fotoğrafta olmayan Azer Mirza Uygur, güçlü ve iş yaptığı insanlara karşı güvenilir olmasıyla biliniyordu. Babamla çalışırken bu herifin adına bir sürü dosya yakalamıştım. Ve babamın bu önemli işten bana asla bahsetmemesinden huylanarak aylardır bu adamı arıyordum. Gökte ararken yerde buldum demek isterdim ama hayal ettiğim şey bu değildi.

Ondan kaçmam edindiğim bilgiler neticesinde -ki çok azlar- neredeyse imkansızdı. Bu sebeple kaçmak yerine hızlı düşünerek huyuna gitmeyi tercih ettim. Elimde bir savunma aleti olmadığını göz önünde bulundurursak oldukça mantıklıydı.

Sakinleşmek adına derin bir nefes vererek iki karışın ardından gözlerine baktım yeniden. “Bana ne yapacaksın?”

Düşünürcesine geri çekildiğinde ceketini iki hareketle üzerinden çıkarttı. Elleri gömleğinin üst düğmelerine gittiğinde teker teker çözmeye başladı. Hareketlerinden bir cevap çıkarabilir miydim? Beşinci düğmeye dokunduğunda kocaman açtığım gözlerimle “Ne demek istiyorsun?” diye çıkıştım.

Bana güzel bir gülümsemeyle baktığında parmağıyla bir dakika işareti yaptı. Tüm düğmeleri çözüp kollarını katlamaya başladı. O şekil bana yaklaştığında paldır küldür ayak sesleri duyuldu. Asaf, Fikri ve yanlarında tanımadığım bir adam telaşla içeri daldığında “Abi iyi misin? Ateş sesi duyduk.” Dedi Asaf.

E yuh ama kırk sekiz saat önce atıldı o ateş. Adam çoktan iki kere ölmüştü şimdiye, bu kadar erken gelmeseydiniz ya.

Aniden durup bir bana bir abisine baktı, sonra Fikrye dönüp “Lan Fikri, biz yanlış bir anda mı gelmişiz?” dedi.

Mirza sadece bakmakla yetindiğinde tanımadığım adam “Çıkın” demiş ve hepsi geri gitmişlerdi.

Onlara dalıp karşımdakini unutmuştum, ta ki nefesinin nefesime değdiğini hissettiğim ana kadar. Sınırlarımı geçmişti.

Sağ avuç içimdeki silahın sertliğinden faydalanarak bir hamle yapmak için harekete geçmiştim ki gözlerini gözlerimden ayırmadan elimi havada yakaladı. Benim iki elim edecek avuçları bileğimi nazikçe kavrayarak usulca aşağı bırakmıştı. “Zaten bana borçlusun ikinci bir hareketinde kendimi tutabileceğimden emin değilim, Ilgın.”

Yakınlığından rahatsızlık duymama rağmen bir hareket bile yapamadım, tutuşunun kuvveti canımı acıtmasa da ona vuramayacağım kadar fazlaydı. “O ne demek ya? Uzaklaş benden!” diye direttim.

Son cümlemi duymamış gibi yüzlerimiz arasına bir parmak mesafesi bırakmıştı. “Şu demek sevgili karıcığım. Her bir şiddet eylemine bir öp-“ derken kasıklarına kaldırdığım diz kapağımı diğer eliyle durdurup kelimesini tamamlamaya gerek duymadan anlamla baktı bana.

Evet, anlamadığım bir anlam.

Koyu kahve gözlerini ona kıyasla açık renk olan gözlerime kontakladığında bakışları sağ elimi tutan sol eline düştü. Sonra diğer yana baktı, dizimi tutuyordu. İki elini de üzerimden çektiğinde iri avuçları geri çekilmek istercesine bir çaba gösterdi lakin başarısız olup yanaklarımı kavradılar. “Yok ben geç bile kaldım.”

Dediği gibi dudaklarımın üstünde yumuşak bir baskı oluşmuştu. Tenlerimiz birbirine değdiği an ben şaşkınlıktan tutuklu kalmışken o yine bilmediğim bir sebeple öylece bekledi. Derin bir soluğu özlem kokan bir hissiyatla içine çekerken ben ciğerlerimi patlatırcasına nefessizdim. Bir süre böyle geçerken dudaklarımın üstünde bir ıslaklık hissettim. Dilini dudaklarımda gezdirdiği sıra nefesimi tutarak kendimle cebelleştiğim için bir anda dudaklarım aralanmış, on sekiz kat merdiven inip çıkmışcasına nefeslenmiştim.

Ve yenilerek sınırlarım içerisinde onun nefesinden çaldım.

Bu tavrıma karşın kıvrılan dudaklarını hissetmiştim. Kapalı göz kapaklarına bakarken birden kokusunu duyumsadım. Aklıma yine buğulu anlar sızdığında görüntülerin netleşmemesi sinirlenmeme neden oldu. O sırada kafamın içinden bir ses duydum, ‘ellerini kullan ve onu it. Neyi bekliyorsun?’ diyordu. Haklıydı ama yapamıyor, odağımı ona veremiyordum. Kokusu bana bir şey anımsatıyor ve her neyse hatırlanmak istiyordu. Ben bu ikilemlerde kaybolurken ağzımdaki hareketi son bulmuş, içli bir nefesi dudaklarımdan çalarak ayrılmıştı.

Karşılıklı bir hırsızlık.

Aramızda bir karışlık mesafe bıraktığında artık ona nasıl bakıyorsam tepkimden çekinmiş gibiydi . Ama yine de net bir cümle kurdu. “Özür dilerim, pişman değilim.”

Ben ise o an tüm düşüncelerinden sıyrılmıştım, biri hariç. Kokusu...

Birden, kuracağımı asla düşünmediğim, tıpkı ilk geldiğinde ki gibi bilinçsiz bir cümleyi dile getirmiştim.

“Kokun... Çikolata gibi kokuyorsun, acı olandan.”

∞∞∞∞∞

Ehe ilk tanışmada kiss oldu (tadından yenmez lxmsşakwşw)

Loading...
0%