@kitabci_kufem
|
Yine okula gitmek için evden çıkmıştım. Metro durağında beklerken gözüme 2 kişi çarptı. Zehra ve İlkay. İkiside tam bir zorbaydı. Geçenlerde üstüme konferans salonundaki koltukların üstündeki çivileri atmışlardı. Onlardan nefret ediyordum. Metrodan onlar görmeden indim merdivenleri tırmandım, ve okula girdim. Herşey aynıydı. Sınıf, dolaplar ve sınıftakiler... 1 kişi dışında. En arka sırada oturan kıza ilişti gözlerim. Onu bir yerden tanıyordum. Ama kim olduğunu bilemedim. Sınıf defteri yoklamasında adımı işaretleyip, yerini aradım. Sınıf defterinin arkasına baktım. YEŞİM yazıyordu. Hatırlamıştım yeşim eski okulumda sınıf başkanıydı. Tam benim kafadan olduğu söylenemezdi ama yinede önceden tanıdığım için şanslıydım. Yerime oturdum. Yeşim bir bana birde önünde oturan Yağıza kaydı sonrada önündeki kağıda birşeyler yazmaya döndü. Yeşim garipti. Her zaman garipti. Kendini onun yanında güvende hissetmiyordum. Önümüzde oturan Yağıza ve Kayra ya baktım bir de diğerlerine. Önüme döndüm. Çünkü önüme yeşim kağıt bırakmıştı. Kağıdı açtım kağıtta aynen şöyle yazıyordu. 'Seni tanıyorum İrem ve umarım burda olduğum için mutlu değilsindir. Burdaki amacım başka. 2 yılda o kadar çok değiştim ki ne oldu anlayamazsın.' kağıdı katladım ve gözlerim Yeşimi aradı. Sınıfta değildi. Nereye gideceğimi ise tahmin edemezdiniz. Hemen telefonumu çıkarıp arkadaş grubunda mesaj yazdım.
3 tane çiçek
Ben: Kızlar nerdesiniz yaa!
Zeynep: Yoldayız ,geliyoruzz. Ben: Hızlı olun.
Gözlerim Yeşimi aradı. Halâ ortalıkta yoktu. Ve gözlerim bu sefer Zehrayı aradı. Yine her zamanki gibi kendisi için erkekleri birbirine girdirmişti. Bi kız bu kadar zalim olabilir miydi? Kendimi düşünmeye adamışken sınıfta bir çığlık koptu, sesin nerden geldiğini anlamak için sesin yöneldiği tarafa baktım. Zehra yerde böcek görmüş ve masanın üzerine çıkmıştı. Zalim olduğu kadar korkaktı da.. Saate baktım. Dersin başlamasına 4 dakika vardı. Umarım Zeynep ve Delfin hızlıca gelir diye düşünürken arkamdan gelen bir bağırışla irkildim. Delfin irem diye bağırırken Zeynep Delfinin kazağından tutmuş öylece yere bakıyordu. Yanlarına gitmek için sıradan kalktım. Delfin hâlâ bana "beni kurtar" gözüyle bakarken Zeynep'in yanına gittim. Zeynep'in yanında öylece dikildim ve sadece Delfinin kazağına baktım. Beyaz bir kazaktı. Sırtında siyah bir leke izi vardı. O sırada Zeynep'in de arkasına baktım. Onunda sırtında fosforlu pembe bir kalem izi vardı. Tam ne olduğunu sormak için dudaklarımı araladığımda, Zeynep konuşmaya başladı; "Şimdi bu salak geldi benim arkamı fosforlu pembeye boyadı. -pembe Zeynep'in en sevmediği renkti-Bende intikam olarak onun sırtına çamur attım. " Hafifçe kıkırdadığımda Delfimin saçımı hafifçe çektiğini hissettim. Yine kıkırdadım ve bu sefer herkes bizi izliyordu. Bi andan kıkırdayarak bir yandan ise onları ayırmaya çalışarak yerime oturdum. Yeşim hâlâ gelmemişti. Bu kız ne işler çeviriyordu böyle? Hocamız gelmişti. Derse tam girecekken kapı çaldı. Yeşim. Yeşim bu zamana kadar ne yapıyordu da bu kadar geç kalmıştı.
Sıkılıyordum. Artık diğer günlerden daha çok sıkılıyordum. Bir yanımda yeşim, bir yanımda dersler bir yanımda ise beni bırakmayan arkadaşlarım. Ne yapacaktım? Ders edebiyat olduğu için kendimi kötü hissediyordum. En katı öğretmen edebiyat hocamızdı. 56 yıldır bu okulda olmasına rağman merhamet nedir öğrenememiş. Saate yine ve yine baktım. 23 dakika geçmişti. Bi anda dondum kaldım Ne zamandan beri düşüncelerimle baş başaydım? Kendimi bir aptal gibi hissediyordum. Derken zil çaldı ne ara 7 dakika geçmişti de zil çalmıştı. Tam sınıftan çıkmak için toparlanırken. Birinin bana seslendiğini duymuştum. Sesi boşverdim ve çantamı toplamaya döndüm. Yine aynı ses gelince bu sefer bekledim sadece bekledim. Kim olabilirdi bana seslenen? Kim benimle konuşmak isterdi ki? Ses yine gelince artık tahammülüm kalmamıştı. Çantamı alıp hızla sınıftan çıktım ve okulun bahçesine çıktım. Zeynep ve Delfin arkamdan koşarken ben bir an bile durmuyor, nereye gittiğimi bilmeden yürüyordum ve bunun olacağını bilemezdim. Yeşim'in yanına kadar götürmüştü beni ayaklarım. Yeşim'in yüzüne baktım. Sadece ona baktım ve elinde birşey vardı, elinde.. Bir.. Çakı vardı. Şaşkınlıkla yüzüne bakmaya devam ederken yanıma Zeynep ve Delfin gelmişti. Delfin soluk soluğa kalmış, Zeynep ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Yeşim? " dedi Zeynep "Sen onu nerden tanıyorsun? " dedim. "Anasınıfından tanışıyoruz." dedi " siz nerden tanışıyorsunuz"dedi ve bana döndü. "Dokuzuncu sınıfta aynı sınıftaydık. " dedim "Anladım "dedi Zeynep. "Neyse, bizde seni sinirli görünce yanına koştuk. Hadi gidelim artık. " dedi ve gözlerini devirdi. "Kızlar tuvalete gidelim mi? Başka kızlar varsa dedikodularını dinleriz. " dedi dedi Delfin ve kıkırdadı. Olumlu anlamda başımı salladım ve Zeynep'te aynısını yaptı. Kızlar tuvaleti nin önüne geldiğimizde ışıklar kapalı olduğundan, içerde kimse olmadığını anladık ve yine de tuvalete girdik. Giren ilk ben olmuştum, ve girdiğime de pişman olmuştum. Yerde kan lekeleri vardı. Kanı ilk gördüğüm anda çığlık attım. Ve birden kendimi o zamanda hissettim, sekizinci yaş günüm. Tek bir hediye vardı gözlerimin önünde ama bu babamın en yakın arkadaşının hediyesiydi. Benim değil.
Bu babamın değil, benim ölümümdü. |
0% |