@kitap.askim
|
10 yıl önce Boş sokakta hızlı hızlı yürüyordu küçük kız. Babasına yakalanmadan hemen eve dönmeliydi. Eğer babası onu yakalarsa dün ki gibi sadece bir tokatla kurtulamazdı. Eski yer yer delinmiş ayakkabısı yağmur yüzünden içine su alıyor, eski püskü kendine 3 beden büyük gelen tişörtü ve dizleri delik eski pantolonu onu kasımın soğuğundan koruyamıyordu. Bugün onun miladının günüydü. Daha 1 yıl önce bugün bir mezarın başında kan çanağına dönmüş gözlerle annesine geri dönmesi için yalvarıyordu. Ama artık anlamıştı, annesi geri gelemezdi. Sonunda eve geldiğinde hemen girip odasına yöneldi. Ama bunu onu ensesinden tutmuş olan babası engelledi. Nefesi yine alkol kokuyordu. -Ben sana o karının mezarına gitmiyceksin demedimmi? Dedi öfkeyle. Küçük kız korkuyla yerine mıhlanırken babası öfkeyle üstüne doğru gelmeye başladı. Aynı zamanda da kemerini çözüyordu. -Yoksa sonuçları ağır olur demedimmi? Ha canım kızım. Dedi kızım dediği kısmını alayla bastırarak. Küçük kız korkak adımlarla geriye doğru giderken minik göğsü korkuyla inip kalkıyordu. Babası kemeri alıp koluna hızla geçirdiğinde kız acı dolu bir çığlık attı. Ve ard arda yediği darbelerle sonunda acı içinde bayıldı. Adam ise geri salona dönüp içmeye devam etti... 💔 Gördüğüm kabustan ter içinde uyandığımda hala onun etkisindeyim. Yaşlar gözlerimden istem dışı bir şekilde boşalmaya başladığında kendimi önemsiz bir paçavra gibi hissediyordum. Yine rüyamda o adamı görmüştüm. Yataktan kalktığımda yine dengemi sağlayamayıp geri devrildiğimde bir kıkırtı duydum. Duyduğum kıkırtının sahibi üvey annemdi. O adam tam 3 yıldır eve gelmiyordu. Ama kendi yerini yanlışlıkla hamile bıraktığı bir fahişeye bırakmıştı. 12. yaş günümde yine doğduğum için bir sürü dayak ve hakaret yiyerek odamda ağlıyordum. Birgün benide annem gibi böyle döverek öldüreceğini söylemişti. Ve ben öleceğim için sevinmiştim. O anki psikolojiyle ölme düşüncesi çok cazib gelmişti. Ama daha sonra annemin ölmeden dakikalar önce bana kurduğu benim için yaşa Elisa cümlesiyle bu fikirden vazgeçmiştim. Daha sonra Leman ismindeki bu kadını başıma atıp iş için olduğunu iddia ettiği bir seyahate çıktı. Ve 3 yıldır sadece 2 defa aramıştı. Oturduğum yerden geri doğrulduğumda hala sırıtarak bana bakıyordu. Odadan çıkmak için kapıya yönelirken aynı zamanda içinde kurtulmak geçen birşeyler mırıldanıyordu. Yüksek ihtimalle yine benden kurtulmak için yollar arıyordu. Dün yediğim odun darbelerinden dolayı kollarımda bacaklarımda ve sırtımda ağrılar hissediyordum. Karnımda ise morluklar oluşmuştu. Bu sırada kapı çalmıştı. Üstüme vücudumu kapatan bir elbise giyerek aşağı inip kapıyı açtığımda karşımda şık giyimli 40 larında bir çift vardı. Merakla onlara bakarken bana parıldayan gözlerle bakıyorlardı. Bu bakışların nedenini anlamasamda içimde kötü bir his uyanmıştı. Arkamda uzatılan çantayla kendime gelirken Lemanın sırıtarak zafer kazanmışcasına bana baktığını farkettim. Tam onlara burda neler olduğunu soracakken kadının bana sarılmasıyla dumura uğradım. BU LANET YERDE NELER OLUYORDU! - Kızım. Diyen kadın kollarını bana daha sıkı dolarken adeta bir şok geçiriyordum. Olanlara anlam veremezken kadın beni bıraktığında Leman sırtımdan iterek beni evden çıkarmış kapıyıda suratıma kapatmıştı. Sonunda kendime geldiğimde kadınla adama dönüp - Siz kimsiniz ve burda neler oluyor? Sorusunu sora bildim. Bana mutlulukla bakarken adam konuşmaya başladı. - Bak Elisa bunu böyle dan diye söylemek doğrumu bilmiyorum ama sen bizim kızımızsın. 15 yıl önce bebekler karışmış. Bizim kızımız olduğunu düşündüğümüz Ece 10 yaşındayken bir kanser sebebiyle vefat etmişti. Gözlerine çöken hüzünden Eceyi sevdikleri anlaşılıyordu. Kadın konuşmayı devralırken gözlerinden durmadan dökülen yaşlar arada duraklamasına sebep oluyordu. - Daha sonra geçen hafta hastane bizi arayıp bebeklerin karıştığını söyledi. Bizde Lemanı aradık. Babana ulaşamadık. Bize saçından bir tutam verdi ve DNA testi yaptırdık. Yani sen bizim kızımızsın. Normalde belime kadar uzanan saçlarımı geçen hafta çöpleri geç çıkardığımı bahane ederek kesmesinin sebebini anlarken hala bu olanlara inanamıyordum. - Ve şimdi seni almaya geldik Elisa. Bizimle gelmek istermisin? Diyen adamla bunu kafamda ölçmeye başladım ve karar vermem öyle çokta uzun sürmedi. Zaten bu öylesine bir soruydu. Onlarla gelmeye mecburdum. Henüz reşit değildim. Hem bu cehennemden kurtulmak için herşeyi yapardım. Onları onayladığımda beni büyük bir villaya getirmişlerdi. Kapının önüne geldiğimizde eve hayranlıkla bakıyordum. Ev ev değil şatoydu mübarek. Melih beyin sesiyle ona döndüm. Evet yolda bana isimlerini söylemişlerdi. Kadının adıysa Leyla idi. - 3 abin 1 kardeşin ve bir ikizin var kızım. İçeride bizi bekliyorlar. Ayrıca odan 2. katta koridorun sonunda. Uykun falan gelirse sormak zorunda kalma. Yaptığı bilgilendirme ile eve girdiğimizde salonun olduğu odaya geçtik. Tekli koltuğa oturduğumda tüm gözler bana dönüktü. Leyla hanım ile Melih beyde oturduğunda tanışma merasimi başladı. 3lü koltuğun başında oturan adamı gösterip - Bu Murat. En büyük abin ve 24 yaşında. Bizim şirketlerimizden birinde yönetici. Tebessüm ederek ona döndüğümde bakışlarını görmemle tebessümüm hızla soldu. Bana sanki rahatsız olduğu bir fazlalıkmışım gibi bakıyordu. Onun yanında oturan adamı göstererek - Bu Selim ikinci abin ve 22 yaşında. Hemşirelik okuyor. Onunda bakışlarının Muratla bir farkı yoktu. Ve koltuğun sonunda oturan diğer adamı gösterdi. Ve şuan farkettiğim bir detay vardı. Hepsi bana nefretle bakıyordu. - Ve buda sonuncu abin Kerem. Selim ile ikizler. Oda avukatlık okuyor. Daha sonra ikili koltukta oturan benim erkek versiyonum olan çocuğu gösterdi. - Bu ikizin Alim ve yanındakide kardeşin Yağız. Çocuklar buda Elisa. Melih beyin susmasıyla ortamda gerici bir sessizlik oldu. Bu sessizliği ise Murat bozdu. - Bakıyorumda paranın kokusunu alır almaz gelmişsin. - Sakın seni seveceğimizi ve isteyeceğimizi falan zannetme aksine hepimiz senden nefret ediyoruz. Diye devam etti Selim. - Senin gibi sıska bir kızla ikiz olduğuma inanamıyorum. Diyerek kalbimi kırmaya devam eden kişi ise Alimdi. Kerem ve Yağız devam edecekken onları Melih beyin Yeter diye kükreyen sesi böldü. Korkuyla koltuğun kollarını sıkarak yerime sikerken gözlerimden yaşlar boşanmaya hazır bekliyordu. Murat Selim ve Kerem ayağa kalktığında Kerem yüksek bir sesle - Onu istemediğimizi sana söyledik. Ama buna rağmen hala burda bulunuyorsa bizden susmamızı beklemeyin. Dedi. Yaşlarımı artık tutamayıp serbest bırakırken bunu gören Alim - Bu timsah gözyaşlarıyla sana acımayız! Diye bağırarak üstüme yürüdü. Refleks ve korkuyla kolumu yüzüme siper ettiğimde Melih bey - Yeter artık ona böyle davrana Cümlesini yarıda bırakma sebebini anlayamazken hissettiğim tek şey değersizlikti. Gözlerimi araladığımda giydiğim bol elbisenin kollarının sıvandığını ve kolumdaki morlukların ve kesik izlerinin ortaya çıktığını farkettim. Murat hızla kolumu tuttuğunda korkuyla çığlık atıp kolumu çekmeye çalışırken o morlukları ovalamaya başladı. Acıyla bir çığlık daha attığımda beni Melih bey onun elinden kurtarmış ve arkasına geçirip adeta onlarla arama duvar olmuştu. Kolumdaki morlukları makyaj zannetmişti. Buraya gelmek bir hataydı. Ve artık gidemezdimde Melih bey beni bırakmazdı. Pişmanlıkla dolup taşarken bağırış sesleri bir uğultu gibi geliyordu. Koşarak Melih beyin söylediği odaya girip kapıyı kilitledim ve kapının önüne oturup sessizce ağlamaya başladım. 😢 Tam 1 haftadır odadan çıkmıyordum. Yemeğimi burda yiyordum ve kimseyle konuşmuyordum. Leyla hanım ve Melih bey bu bir hafta defalarca benimle konuşmaya çalışmışlardı ancak ben sadece susmuştum. Ve bugün okula gitmek için odadan çıkmak zorundaydım. Kaydımı Alim ile aynı okula almışlardı. Yağız benden bir yaş küçükmüş ve aynı lisedeymişiz. Neyseki Alim ile şubelerimiz farklıydı. Odadan tereddütlü adımlarla çıkarak aşağı indim. Mutfaktan gelen seslerle oraya yöneldiğimde anne ve babam hariç hepsinin burda olduğunu gördüm. Bu sabah şirkete erken geleceklermiş. Evet onları bu bir haftada kabullenmiş ve içimden böyle seslenmeye çalışıyordum. Zamanla dışımdanda söylerdim. Kapıdan girdiğimde kimse dönüp bakmadı bile. Sofraya oturup elimi ekmeğe uzattığımda Kerem benden önce davranıp önümden çekip masanın bana en uzak köşesine koymuştu. Bu hareketiyle elimi geri çekerken birşey yememeye karar vermiştim. Sonunda onlar yemeklerini yiyip kalktığında Selim'e okulun yerini sormuştum. Ama beni duymazdan gelmişti. Bende ısrarlamamıştım. Onlar evden çıkarken peşlerinden çıktım. Laf arasında beni götürmeyeceklerini belli ettiklerinden onlar arabalarına binerken bende herhangi bir yöne doğru gittim. Telefonum olsaydı navigasyondan bakarak giderdim ama maalesef yoktu. Yoldaki kişilere sorarak ilerlerken ıssız bir sokağa girdiğimi farkettim. Tedirgin bir şekilde yolda ilerlerken yanlış bir rotada olduğumu fark etmiştim ama nasıl geri döneceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Korku bedenimi iyiden iyiye sararken paniklemeye başlamıştım. Tam köşeden dönecekler sarhoş bir adamla çarpıştım. Geriye kaçacak beni kolumdan tutmasıyla panikleyip kaçmaya çalıştım. Ama kolumu öyle bir kavramıştıki bi türlü kaçamıyordum. Arkamda hissettiğim bedenle korkum hatsafaya ulaşırken kalçamda ve belimde hissettiğim eller ile gittikçe dahada panikliyordum. Dizimi önümdeki adamın bacak arasına geçirdiğimde inleyerek uzaklaşırken hemen başımım ardında bulunan diğerinin kafasına başımı geçirdim. Kaçmak için koşacakken yanağımda hissettiğim acı ile kendimi yerde bulmam bir olmuştu. Tekme yiyen kişi ayağımdan yakaladığı için düşmüştüm. Diğeri ise galiba yüzüme bıçakla bir sıyrık atmıştı. Düştüğüm yerden kalkarken aynı zamanda yardım çığlıkları atıyordum. Sonunda oradan kurtulup kalabalık bir anayola çıkabildiğimde kendimi dikkat çekmeyecek bir apartmanın merdivenlerine attım. Sanki bunu bekliyormuş gibi hızla akmaya başlayan gözyaşlarım ile uzun bir süre ağladım. Daha sonra ise donuk gözlerle geçen insanları seyrettim. Bir kız çocuğu gördüm. Dondurma almadığı için babasına küsmüş nazlanmıştı ve dondurmayı kapmıştı. Ben o yaşlardayken ütüyü yanlışlıkla elime getirip yaktığım için ağlarken birde üstüne ütüyü yapmadım diye babam tarafından dövülüp 3 gün Bodrum'da aç susuz kalmıştım. Ve kimse benim acımı, küsmemi önemsememişti. Bir kız gördüm arkadaşlarıyla gülüşerek annesinin üstüne çok titrediğinden yakınıyordu. Oysaki benim üstüme titreyecek bir annem bile yoktu ve olsaydı onun için herşeyi yapardım. Ayrıca benim hiç arkadaşımda yoktu. Nereye gitsem dışlanır çöp muamelesine uğrardım. Akşam olduğunda sonunda sora sora eve gelmiştim. Pantolonumun dizleri yırtılmış ve kan olmuştu. Düştüğüm sırada olmuştu ayrıca yine düşerken farketmesemde tişörtümün yakası yırtılmıştı. Ayrıca saçlarım dağılmış gözlerim kan çanağına dönmüştü. Yanağımdan akan kanlar ise beyaz tişörtüme dökülmüş bir süre sonra kanaması durmuştu ve her yerim toz toprak içindeydi. Bana dün verdikleri evin anahtarıyla kapıyı yavaşca araladım. Eve girdiğimde mutfaktan sesler geliyordu. Oraya ilerleyip kapının eşiğine geldim. Ama giremedim. Mutlu aile tablolarını bozmadım. Herkes çok mutluydu ve beni fark etmemişlerdi. Leyla hanım - Oğlum Elisanın arkadaşlarında olduğundan eminmisiniz? Diye sordu hepsine. Ve hepside onayladı. Bunu görünce yüzümde bir gülümseme oluştu. Acılı bir gülümseme. Daha sonra devam ettiler sohbetlerine. Melih bey ile Leyla hanımın yani annem ile babamım bana arkası dönüktü ve hepsi mutlu ve huzurluydu. Oysaki bu kahkaha sesleri ben 1 haftadır buradayken yoktu. Belkide sorun bendim. Belkide sorun benim varlığımdı. Kendimi buraya uzak hissettim. Kendimi kimsesiz hissettim ve tebessümümü acılı bir kıkırtıya bıraktı. Minik kıkırtımla gözler bana dönerken hepsi bana şokla bakıyordu. Onlara el salladım ve odama yöneldim. Odama girdiğimde içimde hissettiğim tek şey kendime olan öfkemdi. Varlığıma olan öfkem. Kapımı kilitledim ve hırsla odada bulunan bütün eşyaları fırlatmaya ağlamaya, haykırmaya başladım. Sonunda yatağımın dibine çöktüğümde kapıyı kırıp herkes içeriye doluşmuştu. Onlara donuk gözlerle baktım. Sonra gözüm yerdeki cama ilişti elime aldığımda ölüm çok cazib geliyordu. Bana sesleniyorlar, camı bırakmamı söylüyorlardı. Oysaki tek istediğim kurtulmaktı. Hem onlarda bunu istemiyorlarmıydı zaten. Niye bana engel olmaya çalışıyorlardıki. Sonra aklımda annemin cümlesi yankılandı. Camı yavaşça yere bıraktım. Sonra onlara baktım. Bana endişeyle bakıyorlardı. Babam bana elini uzattığında aklıma o an geldi. Çığlık atıp geriye doğru sinerken oda elini geri çekti. Nefes alamadığımı hissettim sonra. Sanki bana soluduğum oksijeni bile çok görüyorlardı. Bilincimi kaybederken bedenim yana doğru düştü. Ama yerle buluşmadı. Annem beni göğsüne çekip sarmalamıştı. Kendimi güvende hissettim. Ve derin bir uykuya daldım. 😭
|
0% |