@kitap.askim
|
Şuan neredemiydik? Hemen açıklayayım. Müdürün odasında azarımızı bir güzel işitmiş, Alim disiplin cezasını almış ve revirin önünde Merti bekliyorduk. Sonunda odadan çıkabildiğinde elmacık kemiğinin morardığını görünce endişeyle yüzünü boyuma getirmiş yanağına yakından bakmak istemiştim. Ama daha sonra ne yaptığımı farkettiğimde utançla yüzünü bırakıp kolunu pat patlayıp - İyisin iyi. Deyip sınıfa doğru koşar adımlarla ilerlemeye başladım. LAN BEN NE YAPIYORUM. Arkamdan kıkırdadığını kanıtlayan seslerle peşimden gelirken 32 diş sırıtıyordu. Vallahi utançtan kendimi boğazlayacam. Hayır ben böyle utangaç biride değilim ki. Allah kahretmesin. Sonunda sınıfa ulaşıp derslerimize girdik ve son ders olan beden dersi için soyunma odasına gittim. Üstümü değiştirip bahçeye geçtiğimde hoca yoklamayı alıp bizi serbest bıraktı. Koridorda boş boş gezerken karşıma pick me kız ve onun yanına taktığı köpekleri çıktı. Şimdi bana pis pis bakıyorlar. E birazda kalabalıklar. Tabi koridorda bomboş. Yiğitliğinde %90 ı kaçmak olduğundan ben yavaştan topukluyayım. Ayaklarımı kıçıma vura vura kaçarken onlarda hemen ardıma takılmışlardı. Koridorun sonundaki köşeden döndüğümde karşımda can simidim olan matematikçiyi gördüm. Tam öğretmenler odasına girecekken koridoru inleten hocam feryadımla bana sorar gözlerle bakmaya başladı. Hemen yanına gidip nefeslenirken oysa bana ne olduğunu, iyi olup olmadığımı soruyordu. Sonunda kendime geldiğimde sıçtığımın aklına gelen ilk bahaneyi söyleyiverdim. - Ihıh, hocam ben işlediğimiz son konuyu anlamadımda. Dersimde beden. Boşsanız bana bir anlatırmısınız o konuyu? Hoca memnuniyetle bu teklifimi kabul ederken şimdiden pişman olmuştum. Koridorun başına baktığımda bana göt olmuş bir şekilde sinirden kıpkırmızı olmuş bir suratla bakan kokoşlara sırıtıp içim yana yana hocayla kurs sınıfına geçtim. Gazamız mübarek olsun gardaşlar. BEN BENİM AKLIMA SIÇAYIM!!! 😮💨🤭 Sonunda 30 dakika süren işkence bitmiş kendimi sınıftan adeta atarak evin yolunu tutmuştum. Kendi kendime müzik mırıldanarak ilerlerken aniden yanımda beliren kızla irkildim. Bana sıcak bir tebessümle bakarken dost canlısı gibi duruyordu. - Merhaba ben Hale. Aynı sınıftayız. Tanıştığıma memnun oldum. Diyerek bana uzattığı eline baktım. Tereddüt etsemde elini sıkıp ismimi söyledim. Daha sonra ise koyu bir sohbet başladı. Yollarımız ayrıldığında ona içim çok ısınmıştı. Ayrıca ilk defa arkadaş edinmenin heyecanı içimde dolup taşıyordu. Sonunda eve geldiğimde kapıyı açıp içeri girdim ve odama çıktım. Ama yatağımın ortasında 1 adet son model telefon bulmayı beklemiyordum. Heyecanla telefonu kapıp salona indiğimde annemle babam bana tebessümle bakıyordu. Bana sundukları sıcak tebessümleri benimde içimi ısıtırken daha sorumu sormadan beni onaylayıp bunun benim telefonum olduğunu kanıtlamış olmuşlardı. Yüzümde büyük bir tebessüm yeşerirken onlara sayısız defa teşekkür etmiş onlarda bunun önemli olmadığını belirtmişlerdi. Oysaki bu durum benim için çok büyük bir şeydi. Bu bana verilen ilk hediyeydi. Akşam olduğunda sofraya geçtiğimizde maalesef ki o habeş maymunlarıyla tekrar yüz yüze gelmiştim. Babam ve annemin arasına oturup yemeğe başladığımızda seçtiğim yerden biraz pişman olmuştum. Çünkü sürekli tabağıma yemek ekliyor yiyemeyeceğimi söylediğimde ise minicik olduğumu ve yemem gerektiğini söylüyorlardı. Hayret edilecek şekildeyse habeş maymunları bugün pek suskundu. Sonunda yemek faslıda bitince salonda oturmaya başladık. Ve babam Alimi bugünkü olay için bir güzel azarladı. O an öyle keyiflenmiştimki elimdeki çayı höpürtete höpürtete içmeye başlamıştım. Bu halim annemi güldürürken diğerleri bana ters ters bakmış sabır çekmişti. Babam ne yaptıysa bunların susmasına yetmiş gibiydi. Maşallah dut yemiş bülbül gibilerdi. Daha sonra konu benim Mert ile neden burun buruna olduğuma geldiğinde hızla işlerim olduğunu söyleyerek odama kaçmış ödevlerimi tamamlayıp huzurla uykuya dalmıştım. 😊 Lanet bir okul sabahına daha kalkıp okula geldiğimde Mert çoktan sırasında yerini almıştı. Onun yanına yerime geçtiğimde hocada sınıfa girmişti. Ders resim olduğundan çok hızlı geçerken tenefüste Hale ve Mert ile sohbet etmiştim. Daha sonra ise klasik bir şekilde günü sonlandırmış Hale ile beraber yolun yarısını yine sohbet ederek gelmiş, kalanını ise müzik dinleyerek tamamlamıştım. Ayrıca Hale ile Merte numaramı vermiştim. Ve bu çok değişik gelmişti. Eve geldiğimde ise annemle babamın attığı mesajla yarın sabaha kadar Hebeş maymunlarıyla bu gece tek kalacağımı anlamış ve buna baya bir üzülmüştüm. Salonda telefonumdan oyun oynarken diğerlerininde buraya geldiğini farketmemiştim. - Yaa sikecem böyle işi yürüsene koyduğumun orospu evladı. Lan zıpla! Hay ben böyle işin anasını si- Sinirle oyundaki karaktere küfür ederken öksürük sesi ile başımı kaldırmış ve utançla kıpkırmızı olmuştum. Onlar ise hayret ve şaşkınlık içinde beni izliyorlardı. Boğazımı temizleyip yerimde dikleştiğimde yerin yarılmasını bekliyordum. İçine balıklama atlamak için. Ortamda garip bir sessizlik varken 1. habeş Murat söze girdi. - Senin gibi bir parazittende böyle bir ahlak beklenirdi zaten. Yürüyün beyler yemek yiyelim. Küçümseme içinde bana bakması ve sözleri beni sinir ederken ben çenemi serbest bıraktım. - Sence senin gibi bir zavallının sözleri benim canımı yakabilirmi zannediyorsun. Size gerçekten acıyorum. Murat sabır çekip bana dönerken bu sefer 5. habeş Yağız söze girdi. - Burada acınacak tek kişi sensin. Kimsesiz bir para avcısından başka birşey değilsin. Sözleri hafiften canımı yaksada bunu yüzüme yansıtmadım. - Haklısın buradaki acınması gereken kişi benim. Bu tepkiyi benden beklemiyor olsa gerekler bana şaşkınlıkla bakmaya başladılar daha sonra ise hepsi üstünlük içinde sırıttı. Ama ben daha cümlemi bitirmemiştim. - Sonuçta sabaha kadar 5 tane beyinsiz angutla aynı çatı altında olacağım. Ama neyseki sabah sahipleri gelecek. Sahibini çok fazla özleme olurmu Yağızcım. Sözlerinle öfkeden köpürürken etrafta kısa bir sessizlik oldu. Buna fırtına öncesi sessizlikde denebilirdi. Bu beni biraz ürkütsede yine geri adım atmayıp dik dik onlara bakarak bu sefer ben sırıttım. Aptallar. Murat hızla yanıma gelip kolumu kavrayarak beni kapıya doğru sürüklerken ona direnmeye çalışsamda pek bir faydası olmadı. Beni dışarıya hızla fırlattığında neden orda olduğunu bilmediğim bir cam dizimi ve avucumu kesmişti. Ben acıyla hafifçe inlerken Kerem'in söylediği cümleyle kapı yüzüme kapandı. - Sen fazla şımarmışsın. Biraz burada kalda aklın başına gelsin. Şuan farkettiğim bir diğer detayda yağmur yağdığıydı ve şimdiden sırılsıklam olduğumdu. Yerden kalktığımda aksayarak bahçe kapısına ilerledim. Orada öylece beklemeyecektim. Hızla kalabalık yolda ilerlerken herkes dönüp bana bakıyor daha sonra ise vebalıymışım gibi uzaklaşıyorlardı. Sonunda beni bulamamaları için telefonumu uçak moduna alıp hastaneye doğru ilerledim. Şuan en güvenli yer orasıydı. Hem gitmişken yaralarımı bahane edip bir süre orda oyalanabilirdim. Yanağımdaki kesik bir türlü kabuk bağlamamıştı. Daha yeni yeni kabuk bağlıyordu. Yaralarım çok geç iyileşirdi. Acilde 1 saatimi buna harcarken sabaha kadar olan sürede acilin önündeki bankalardan birinde oturmuş ve biraz ağlamıştım. Ağlamak iyi gelmişti. Sabah olduğunda ise öylesine dışarıda dolaşmış arada dinlenmiş böyle böyle saat 4 olmuştu. Amacım annemle babamın ben ortaya çıkana kadar onların canına okumasıydı çünkü beni bulamadıkları her dakika öyle yapacaklarına çok emindim. Eh bende az değilim şimdi. Hihihi. Polise haber vermiş olabilirler diye kapişonlumun şapkasını kafama geçirmiş ve polislerden uzak durmuştum. Saat 5 olduğunda ise eve dönmüştüm. Kapıyı çaldığımda karşımda gözleri kıpkırmızı bir Yağız görmek keyfimi yerine getirsede bunu dışa yansıtmayıp eve girdim. Annemle babam salonda volta atıyorlar aynı zamandada öfkeyle onlara bağırıyorlardı. Bu ise keyfimi hatsafhaya çıkartırken yine bunu yüzüme yansıtmamıştım. Beni gören annem ilk bir şaşırsada daha sonra hızla kollarını bana dolamıştı. Bu benim gevşememi sağlarken babamda ikimizi kolları arasına almıştı. Annem hıçkırıklarla ağlarken şimdiden pişman olmuştum. Keşke onlarıda düşünseydim. Akılsız kafam offf!!! Hissettiğim güven ve huzurla rahatlarken annem ve babam kollarını çözdü. Annem yüzümü elleri arasına alıp vücudumu inceleyerek hasar kontrolü yaparken gördüğü dizimdeki ve elimdeki sargılarla endişeyle sorularını sıralamaya başladı. Bu hali tebessüm etmemi sağlarken babam başımın üstüne öpücükler konduruyordu. - Annecim iyi misin? Eline ve dizine noldu? Bu zamana kadar neredeydin? Açmısın? ... Anneme olanları doğru bir şekilde anlattığımda habeş maymunları bir tur daha azar yemişlerdi ve bu baya bir keyifliydi. Daha sonra ise odama çıkıp duş almış ve yorgun olduğumu söyleyip bir güzel yatağıma yerleşerek uykuya dalmıştım. 😁 - Lan kalksana. Rabbim sabır ver. Uyan sana be! Kolumdan sarsılarak beni uyandıran öküzün kim olduğuna baktığımda bunun 2. habeş Selim olduğunu görmüştüm. Oysa uyandığımı görünce odadan çıkıp gitmişti. Gitmeden öncede yemek yiyeceğimizle ilgili birşeyler zırvalamıştı. Elimi yüzümü yıkayıp aşağı indiğimde ise sofrada gördüğüm yüzle adeta donup kalmıştım. Çünkü karşımda kabusum vardı. Çocukluğumun katili vardı. Karşımda sırıtarak bana bakan kişi Polat Doğruydu. Yani babamdı... 😳 Merhabalar arkadaşlar. Şimdiden söylemeliyimki eğer yazım veya mantık hatalarım varsa özür dilerim çünkü bu benim yazdığım ilk kurgu. Elimden geldiğince düzeltmeye çalıştım. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Görüşürüz❤ |
0% |