Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş

@kitap_delisi

30 Ocak 2021

 

Karşısındaki aynaya bakarken omzundaki çantasının sapını daha sıkı tuttu genç kız. Hazırdı, artık hayatının eskisinden daha karışık olacağına, tek başına ayakta kalmaya, uzaklara gitmeye, sonucu her ne olursa olsun karar kıldığı yoldan gitmeye, hazırdı. Nefesini alıp verdikçe daha da heyecanlıyor ve korkuyordu. Fakat bu korkusu onu yoldan geri çeviremezdi. Bıkmıştı her şeyden, herkesten, yorulmuştu hayatının kukla gibi oynatılmasından, bütün duyguları yok olmuştu. Eskisi gibi sevinemiyor, ağlayamıyor, hiçbir şeye tepki veremiyordu. Annesi ve babası onu 2. defa tanımadığı birine satıyordu. Az sonra nikah kıyılacağı kişide bir önceki adamdan farklı değildi. 2'side şerefsizin tekiydi. Uzun zaman sonra ilk defa heyecalıydı çünkü 5 yıldır hiçbir şekilde abisi ile iletişime geçememişti. Abisi 18 yaşından sonra evi terk etmiş, ortalıktan kaybolmuştu. Şimdi ise abisi kız kardeşinin tekrar satılacağını duyduğunda harekete geçmiş arkadaşı aracılığıyla kardeşine haber göndermişti nikahtan kaçmasına yardımcı olacak ve yanına alacaktı. 16 yaşında olmasına rağmen kimlikte doğum tarihi yanlış yazılmış, 17 yaşında gösteriliyordu genç kızın. Veli izni ile 17 yaşında nikahlanabiliyordu bu da onun canını sıkıyordu. Az sonra karavanın kapısı tıklatıldığında "Hazır mısın?" diye sordu Albert.

 

Arkasını dönüp kapıya doğru adımlamaya başladı. Kapıyı açtığında karşısında içinden beyaz t-shirt, üstüne de siyah ceket giyen Albert'ı gördü. Albert'ın kaşları çatılmış Olya'nın üzerindeki siyah t-shirt, siyah kot pantolon ve siyah deri ceketi süzerken, "Elbiseyi neden giymedin?" dedi sesindeki hafif şaşkınlık tınısıyla. Olya sert ve anlamsız bakışlarını Albert'ın üzerindeyken yavaş adımlarla karavanın merdivenlerinden indi. Sağ eli pantolonunun cebinde tuttuğu çakıyı daha sert kavrarken dudağının kenarı alayla kıvrıldı.

"Son saniyelerinde ne demek istersin ailene?"

Albert'ın çatılan kaşları mümkünmüş gibi biraz daha çatılınca, "Ne diyorsun sen? Hadi git giy elbiseyi, acele et nikahtan sonra babamla gitmem gereken yerler var seni mi bekleyeceğiz?" dedi sesinin sert tonuyla Albert yarım saattir beklemekten sıkılmış bir an önce nikah salonundan çıkıp Olya'yı cinsel ihtiyaçları için kullanmayı bekliyordu. Gözleri sürekli Olya'nın kiraz dudaklarına, siyah saçlarına, beyaz tenine ve ormanı aratmayan yeşil gözlerine bakıyordu. Olyanın attığı bir bakış bile karşısındaki insanı azdırmaya yetiyordu. Kurumuş dudaklarını ıslatıp derin bir nefes verdi Olya.

"Anlaşıldı, sanırım onlara mesajımı ben ileteceğim."

Albert'ta dudaklarını ıslatıp, "Ne?" dedi.

Derin bir nefes verdikten sonra Olya cebindeki bıçağı çıkartıp Albert'ın boğazının ortasına sapladı. Bıçağı sapladığı yerden kıyafetlerine ve yüzüne sıçrayın kana karşı gözlerini kapattı Olya.

Midesi bulanıyordu. İçinden, "Sakin ol Olya bu ilk defa yüzüne fışkıran kan değil... Sakin ol, bunun olması gerekiyordu. Başka seçeneğin yok. Bak dünyadan bir şerefsiz daha silindi. Titreme. Güçlü ol. Bundan sonra hayatının sadece kan ve savaştan olacağını hatırla." diye teselli ediyordu.

Bıçağı geri çektiğinde arkasına dönüp gözlerini açtığında karavana adımlayıp içerideki masanın üstündeki postitlerden bir tanesini alıp siyah tahta kalemi ile 'kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin' yazdı. Olya sürekli evden kaçmaya çalışıp sonunda hep yakaladığı için şöyle söylemişti babası, "Her defasında kaçmaya çalışmaktan vazgeç! Eninde sonunda yenileceksin, neden sürekli kaçmayı başaramadığını biliyor musun? Çünkü güçsüzsün! Çünkü zayıfsın, bu dünyada sadece zayıflar kaybeder sende yenilmeye, kaybetmeye mahkumsun!" kolunu sıkarak, yüzüne tüküre tüküre söylemişti

Olya karavandan indindiğinde yana devrilmiş Albert'ı gördü. Ayağıyla ittirip elindeki postiti alnının ortasına yapıştırdı. Ayağa kalktı ve hızlı adımlarla otoparkın sonundaki farları yanıp sönen arabaya doğru yürüdü. Arabanın arka kapısını açıp içene oturunca ön koltuktaki şoföre işaret verdi. Şoför arabayı otoparktan çıkardı ve yola açıldı. Olya derin bir nefes vererek arkasına yaslandı şu son 1 haftayı düşündü okullar sömestr tatile girmişti, girdiği gibide babası Olya'yı bir adama satmıştı ama adam 4 gün sonra evdeki kavgada kaza geçirip 2 katlı merdivenlerden düşüp ölmüştü. Olya hala William olayından çıkamamıştı. 1 haftanın verdiği baş ağrısının üzerine bir de babasının tekrar onu satması çıkmıştı. Uzun bir sürenin ardından araba büyük bir villanın oraya doğru sürmeye başlayınca olya kaşlarını çatmıştı abisi burada mı kalıyordu? Ne zaman bu kadar büyük bir ev alabilecek paraya sahip olmuştu? Araba villanın bahçe kapısından içeri girince ev daha iyi görünmüştü. Olya şaşkınlıkla açılan gözlerini evin bahçesinde gezdiriyordu.

Araba durduğunda, "İnebilirsiniz." dedi şoför. Olya kafasını sallayarak arabanın kapısını açıp indi. Kapıyı kapatırken gözleri hala etrafta dolaşıyordu.

Şoför, "Bu taraftan," dediğinde Olya'nın gözleri şoförün gösterdiği yeri takip etti.

"Adrien Bey sizi içeride bekliyor,"

Olya evin kapısına doğru götüren merdiven basamaklarına yöneldi. Teker teker bütün basamakları çıkıp büyük kapının önünde durduğunda derin bir nefes çekip tereddütle elini kaldırıp kapıyı tıklattı. Kapının ardından tıkırtılar gelirken Olya'nın kalbi ağızında atıyordu. Kapı yavaşça açılınca Olya kafasını kaldırıp güneş gözlüklerinin ardından ona bakan yeşil gözlere odaklandı, zaman onu hiç değiştirmemişti. Hala altın sarısı saçları, kumral teni ve şeftali dudakları 5 yıl önceki gibi duruyordu. Adrien güneş gözlüklerini çıkarıp ona bakan yeşillere gözlerini dikti ardından yutkunduktan sonra eliyle içeri geçmesini işaret etti.

"Gel," Olya boğazındaki oluşan reflüye rağmen yutkundu. Hafifçe kafasını sallayarak içeri geçti, Adrien kapıyı kapattığında arkasını dönerek Olya'nın karşısında durdu. Serçe yutkundu ve kollarını uzun süredir hasret kaldığı kardeşinin bedenine sardı. Olya dolan gözleriyle beraber kolları abisinin sırtına doladı. Bir hıçkırık çıktı dudaklarının arasından, burnuna 6 yıldır hiç değişmeyen kokusu geldi.

"Bitti." dedi Adrien. "Artık onlar yok. Özgürsün kardeşim hem de hiç olamayacak kadar özgürsün. Tamam mı?" kafasını kaldırıp Olya'nın gözlerine baktı.

"Her şeyi birlikte atlatacağız, eski günlerdeki gibi yaralarımızı saracağız." küçük bir gülüş sundu dudaklarına "Hala karanlıkta yalnız uyumaktan korkuyormusun?"

"Korkmadan uyuduğum bir gece bile olmadı abi" ağlamaklı bir sesle, "Korkuyorum hem de eskisinden daha çok."

 

 

Loading...
0%