Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm-1 Geri Dönüş

@kitap_diyar

Vicdan, bazı insanların, insan olmasını sağlardı.

Bir insanda vicdan yoksa, işte o zaman korkmak gerek. Çünkü vicdanı olmayan bir insan her şeyi yapma meyiline sahip.

Peki bir insanda ki vicdanı yok etmek?

Bir insanda ki vicdan hiçbir zaman tükenmez demeyin. Eğer o kişinin elinden sevdiği alındığında o insanda vicdan diye bir şey kalmaz.


Bir zamanlar uzak ülkede yaşayan bir kral vardı.

Bu kral, kendi ülkesinde ki tüm insanların mutlu ve huzurlu yaşamasını isterdi. Çünkü kendini Allah'ın adaletine teslim etmiş, çünkü kendini krallığındaki tüm insanlara adamıştı...

İstediği gibi gidiyordu da...

Yada o öyle sanıyordu belki...

..................................................................


Dereviç Holdingin önünde duran taksi ile güvenlik görevlileri kaşları çatık şekilde taksiye baktı. Taksiden inen uzun sarı saçları mavi gözleri ile tanıdık simaya sahip bu kıza bakıyorlardı.


Taksiden inen bu tanıdık sima taksiciye teşekkür ettikten sonra kapıyı kapatmış ve önünde ki 19 katlı binaya bakarak derin bir soluk almıştı. Geçmiş bir an gözlerinin önünden akıp geçmişti. Bir an ne ara 4 yıl çabucak geçti diye mırıldanmış ardından kapıdaki kendi açısından tanıdık olan simaya gözleri takılmıştı. Korumalardan biri olan Ahmet Çakır ise 23 yaşındaki karşısında duran bu kızı anında tanımıştı. Nasıl tanımazdı ki? Ellerinde büyümüş olan bu kızı unutacak kadar bunamamıştı. Binanın içinde ona bakan Ahmet'e doğru gülümseyerek ilerleyen kızı güvenlik görevlileri durdurmuştu.


Kaşları çatıldı ve cevap vereceği an Ahmet, güvenlik görevlisinin kolundan tuttu.


''Bırak Hanry. Karşındaki, Bayan Dereviç.''


Adı Hanry olan güvenlik görevlisi kızın önünden çekilerek özür diledi.


''Özür dilerim Marca Hanım sizi tanıyamadım.''


Marca ise gülümseyerek Hanry'ye baktı.


''Sorun yok. İnsanlık hali sonuçta.''


Diyerek konuştu. Peşinden karşısındaki 41 yaşında ki ancak dışarıdan 35-36 yaşlarında gözüken Ahmet'e döndü. İçeri geçtiklerinde bir çok işçi Marca'ya bakarak kendi

aralarında fısıldaşıyordu.

''Hoş geldin Erik canavarı.''


Güldü. Bu takma adı duymayalı baya olmuş ve özlemişti.


''Hoş buldum Abdulrezzak su abi.''


Ahmet'in bu takma isimden nefret ettiğini bilerek söylüyor ve bu durum onu baya bir eğlendiriyordu.


'' Kaç yaşına geldin hâlâ aynı takma ismi kullanmaktan bıkmadın mı?''


duraksadı Ahmet.


''Gerçekten... Kaç yaşına geldin?''


gülümsemesi buruklaşmış olan Marca konuştu.


''23.''


Ahmet kendine çekip sarıldı, olmayan kız kardeşi yerine koyduğu bu kıza.


Ahmet ailesini küçükken bir trafik kazasında kaybetmişti. 18 yaşında Yetimhaneden ayrılarak kendine iş aramaya başlamıştı.

William Dereviç onun bu halini görerek yardım etmek istediğini belirtmişti. Daha 18 yaşındaki bu genci kötü işlere alet etmek istemeyerek holdinkte ki kontrol ve güvenlik görevlerini ona bırakmıştı. Aynı zamanda daha yeni doğan Marca'ya kendisinin yeterince ilgilenmeye çalıştığını ancak bazı durumlarda yanında duramadığını belirterek ona koruma olmasını ve korumadan daha çok bir abi olmasını istemişti. Dereviç'ler Ahmet'in 2. ailesi olmuştu.


Flashbac...


Elinde ki valizle ilerleyen Ahmet etraftaki bir çok kişiye çalışmak için izin istiyordu. Ancak aldığı cevaplar aynıydı ''Hayır, olmaz, Kusura bakma.'' Ahmet çaresizce duvara doğru yaslandı. Gidebilecek ne bir evi vardı. Ne de bir kuruş parası. Evleri ailesi vefaat ettikten sonra bazı çıkarcı insanlar tarafından yıkılmış ve yerine yeni bir bina yapılmıştı. William Elindeki bebek arabasını katlayıp arabaya koyarken yerde oturan Ahmet'e gözü çarpmıştı. Arka koltukta, bütün gün yorulan Marca uyumuştu. William yavaşça Ahmet'in yanına ilerledi ve yanına doğru eğilerek dizlerinin üzerine oturdu.


Ahmet'in gözleri yanındaki hissettiği hareketliliğe dönünce William ile göz göze geldi. William burukça gülümseyerek Ahmet'e baktı.


''Bu hayatta üzülmek için bile çok kısayken... Senin üzüldüğün şey nedir?''


William'ın ani sorusuyla Ahmet durdu. Üzerinde ki kıyafetlere baktığında, pahalı olduğuna kanaat getirdiğinde 'bu adamın hiç acı çekmemişken nasıl bunları söyleyebiliyor' diyerek içinden geçirdi.


''Bir insanın acılarını kıyafetler mi belirler peki?''

Ahmet dumura uğramış şekilde William'a baktı. William ise sakince ayağa kalkmış, pantalonun üzerindeki tozları umursamadan elini Ahmet'e doğru uzatmıştı. Ahmet mahcup şekilde elini tutmuş ve kalkmıştı.


'' Babam ailemiz için asla doğru kararları vermezdi.''


Diyerek söze başlayan William ile Ahmet dinlemeye başladı. Bir yandan da ilerliyorlardı.


'' Onun işi gücü kirli işlerdi. Bu durumdan hiç hoşnut değildik. Çünkü genellikle ben merkezci bir adamdı ve gittiği tehlikeli yerlerde bizi öne sürerek kendi kurtulmayı amaçlıyordu. Ancak bir gün yine aynı durumu yapmaya çalıştığında babamın düşmanı, babama 'Ben masumlara zarar vermem.' diyerekten babamın başından sıktığını gözlerimle şahit oldum.''


Ahmet ise dehşetle William'ı dinlemeye devam etti.


'' Babamın ölümünde ne de cenazesinde asla üzülmedim. Kardeşim ve Annem bu durumda ne kadar üzülselerde babamın yaptıklarından dolayı bu üzüntü fazla uzun sürmemişti. Ancak giderken yine yapacağını yaparak kendi bu kara işlerini banada alet etmişti. Asla onun gibi zirveyi amaçlamadım yada kimseye zarar vermek için uğraşmadım. Bu yüzden bulunduğum o masada saygı değer kişilerden oldum. İlk zamanlarda bir kızla tanıştım. Adı Sandra'ydı. O kadar mükemmel ötesi birisiydi ki... Adeta bir melek benim gözlerimde. Yaşım o zamanlar 21'di. Oda 16 yaşındaydı. Onunla tanıştıktan 2 yıl sonra evlendim. 3 yıl sonra minik bir kız dünyaya geldi.''


Arabaya varmışlardı. William arka koltuktaki uyuyan Marca'yı kucağına almıştı. Ahmet William'ın bahsettiği miniğin bu olduğunu anlamıştı.


''Düşmanlarım yok mu dersen? Bu gördüğün Holdingi bu zamana ben getirdim. İlla kıskananlar olucak kendi kendilerine düşman belleyecekler olucak. Onlardan bir tanesi olan Demir Sancak...''


William duraksadı. Bir şeyler olduğunun farkına varmıştı Ahmet ancak bir yandan koskoca holdingin önünde olduklarının farkında değilken yeni farketmişti.


''Sandra'yı öldürdü...''


Ahmet aklı durmuş şekilde William'a ardından, William'ın kucağındaki minik bebeğe baktı. Dediklerinden pişman olmuştu.


''Kusura bakmayın... ben... ben bilmiyordum...''


William içten bir gülümsemeyle Ahmet'e baktı.


''Sorun yok. İnsanlık hali, olabilir öyle şeyler. Sen neden duvarın kenarında

öylece oturuyordun peki?''

''Ailem 9 yaşındayken geçirdikleri trafik kazasında vefaat etti. Ben bu yaşıma kadar devletin verdikleri yetimhanedeyken o sırada evimizi yıktırmışlar. Kimsede işe almak istemiyor, benim güvenirliğimi kanıtlayacak bir tanıdığım bile olmadığı için.''


William gülümsedi. 


''İstemiyordu yani?''


Ahmet ise düzeltmek amaçlı konuştu. Konuşmasıyla William onun hala anlamadığını farketmiş ve bu yüzden karşısındaki, kendisinden 9 yaş küçük genci izlemeye devam etmişti.


'' İstemiyordu değilde, hâlâ istemiyorlar...''


'' Eğer istersen benim, bana yardım edecek birine ihtiyacım var. Bu ufaklıkla ne kadar beraber gelip gitsekde bazen toplantılarda onu toplantı odasına koyamıyorum ve güvenilir biri lazım. Buradan anlaşılacağı üzerine sen güvenilir birine benziyorsun.

Şirketin güvenlik ve kontrolünü sağlamak da birde bu ufaklığa bakmak da yardım edersen sana içinde yaşayabileceğin ücretsiz ev ve ihtiyaçlarından daha çok istediklerine alabilmen için aylık maaş teklif ediyorum. Kısaca kardeşim olmanı istiyorum''


Ahmet duyduklarıyla durdu. Daha yeni tanışmış olduğu bu adam nasıl hayatını ona açmıştı? Onu da geçersek nasıl hemen onu evinin içine kadar almak istedi. Bu devirde Kimse kimseye güvenmezken bu adam daha yeni tanıştığı birini kendi özeline kadar almak istiyordu. Peki bunda bir şey çıkar ve sonu kötü biterse ne olacaktı? Ya da tüm söyledikleri yalan olup onu içinden çıkılmaz bir karanlığın içine iterse ne olacaktı?


''Güvenememekde haklısın. Bakışlarında ki kararsızlık ve sorgulayıcılığı fark edebiliyorum. Ancak bu zamanda senin olduğu kadar benimde güvenilir birine ihtiyacım var. Çünkü bu devirde güvenilir kimse kalmadı. Senin gözlerinden belli güvenir olduğun, unutma bir insan görünüşte olmasa bile konuşmasından veya gözlerinden her zaman nasıl bir karaktere sahip olduğunu belli eder. Cevabın için zorunlu hissetme kendini. Sonra da verebilirsin cevabını. Ben her zaman burada olucağım.''


Ahmet kararlı bir şekilde cevabını verdi. Bu cevapla William içten bir gülümseme ile baktı Ahmet'e.


''Teklifinizi kabul ediyorum.''


End Flashbac...


''Abi...''


Ahmet Marca'nın diyeceklerini biliyordu. Bir an sormamasını diledi. Aklına dolan anılarla içindeki hüzün artmıştı. İyi ki dedi binlerce kez dediği gibi, 'iyi ki o gün, o teklifi kabul ettim' diyerek içinden geçirdi.


''Abim, Gel kafeterya da oturalım hem yol yorgunusundur.''


Ahmet ne kadar ilerlese de Marca olduğu yerde duruyor ve Ahmet'in arkasından bakmaya devam ediyordu.


''Abi... Neden? Nasıl?''


Ahmet ilerlemeyi bırakmış olduğu yerde kalakalmış şekilde gözlerini yummuştu. Cesaretini toplayarak Marca'ya doğru döndü.


''Anlatacağım. Ancak bunu ayaküstü anlatamam. Gel abim.''


Marca Ahmet'in peşinden ilerleyerek Kafetaryaya ilerlemişler. İçerdeki boş sandalyelerden birine oturduklarında Marca, Ahmet'i dinlediğine dair mırıltılar çıkartarak sözü Ahmet'e bıraktı.


''Haberi duyduğunu anlayarak anlatmaya başlıyorum. Lütfen bitirene kadar bir şey sorma Marca, çünkü bunu anlatabilecek güçte olduğumu sanmıyorum. ilk ve son kez konuşmak üzere bunu anlatacağım güzelim.''


Marca başıyla onayladıktan sonra Ahmet derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.


''Sen gittiğinde birşeylerin tuhaflaştığını anlamıştım. William bey seni asla kendisinden uzak bir yere göndermek istemeyeceğini, gönderse bile senin peşinden illa geleceğini biliyordum. Çünkü bu konuları çok kez konuşurduk. Sana bağlılığından dolayı sen neredeysen orada olmak isterdi. Okula gittiğinde bile günün biran önce bitmesini ve senin gelmeni dört gözle beklerdi.


Bu durumda bir tuhaflık olduğunusezdiğim için William bey ile konuşmaya gittim bir gün.''


4 yıl önce...


Kapının tıklanması ile elindeki; kızı, kendisi ve Ahmet'le olan 3'lü fotoğrafa bakan William Dereviç, elindeki fotoğrafı masanın üzerine bıraktı geri ve derin nefes alarak seslendi.


''Gel.''


İçeri Ahmet'in başı sonrada peşinden gövdesi gelerek tam parça şekilde William'ın karşındaydı. William Ahmet'i görünce gülümsedi.


''William bey... Müsait misiniz?''


William ne kadar ona bey demek yerine abi, baba yada istediği ne varsa diyebileceğini söylesede kaç yıl geçmişken bile Ahmet William'a Holdingin içinde Bey diye hitap etmeye devam ediyordu.


''Sana her zaman müsaitim Ahmet. Geç otur bakalım.''


Ahmet kollarını önünde bağlayarak başını hafif eğerek selam vermiş ve karşısında ki koltuklardan bir tanesine oturmuştu.


''Size bir sorum olacaktı.''


William merakla dinlemeye başladı.


''Marca'yı okula gittiğinde dahi özlerken, neden şimdi onu Almanya'ya gönderdiniz?''


William bu soruyu bekliyordu. 


''Sana ne kadar farklı birşeyler söylesem de zekan sayesinde bunu anlayacağını iyi biliyorum. Sana şöyle bir şey söyleyeyim o zaman. Her insan elbet bir gün toprakla bütünleşir Ahmet. Düşmanlar çoğaldı, En yakınından bile korkman gereken bir zamana geldik. Bu bahsettiğim en yakın, dünya malı için yapamayacağı şey yoktur. İnsanoğlu bu aralar Dünya malına tapmaya başladığını belki fark etmişsindir. Sadece... Kızımı bu tür insanlardan uzak yetiştirmek ve onun bazı olaylara şahit olmasını istemiyorum.''


Ağzından dökülen kelimlerde çok şey vardı ve anlatıyordu... Ahmet bunu anladığı için konuşmaya direkt başladı.


''Yakındakilerin bile sırtından bıçaklayacağı bu dönemde sizle sırt sırta vererek kimsenin bu haddini aşan olayı yaratmasına izin vermeyeceğim William bey.''


William gülümsedi.


''Akacak kan damarda durmaz Ahmet. Ancak bu durumu bir kişi önleyecek, Bu holdinkteki bu durumda ki insanların çaresine o bakacak. Bu zamana kadar onu bu yüzden yetiştirdim. Böyle bir durum yaşanmadan asla kendi benliğini ve savaşçı ruhunu ön plana çıkaracağını sanmıyorum.''


Ahmet'in kaşları çatıldı.


''Bile bile göz yumacaksınız olanlara?''


William gülümsemekle yetindi. Çünkü karşısında ki ona güvenen Ahmet'e anlatmadığı bir planı vardı.


''Geliştirdiğim teknolojiyi şuan kullanırsam herkes haberdar olur. Bu daha sonra sizin başınıza iş açabilir. Ancak ben yokken bu teknolojiyi gizli bir şekilde devreye koyarsanız. İşte o zaman kimse size meydan okuyamaz ve kimse sizi ezmeye cürret edemez Ahmet.''


Şimdiki zaman...


''Bana dediği şey ise tek, ''Sana ne kadar farklı birşeyler söylesemde zekan sayesinde bunu anlayacağını iyi biliyorum. Sana şöyle bir şey söyleyeyim o zaman. Her insan elbet bir gün toprakla bütünleşir Ahmet. Düşmanlar çoğaldı, En yakınından bile korkman gereken bir zamana geldik. Bu bahsettiğim en yakın, dünya malı için yapamayacağı şey yoktur. İnsanoğlu bu aralar Dünya malına tapmaya başladığını belki fark etmişsindir. Sadece... Kızımı bu tür insanlardan uzak yetiştirmek ve onun bazı olaylara şahit olmasını istemiyorum.''.''


Bu herşeyi açıklıyordu. Marca sakince durmaya devam etti. Peşinden oturduğu yerden kalktığında Ahmet'te kalktı.


''Bunu anlamayacak kadar gerizekalı olduğuma yanıyorum sadece...''


Ahmet buruk bir şekilde Marca'ya baktı ve sıkıca sarıldı. Ağzını açıp konuşacağı sıra telefon çalmasıyla yerinde dikleşti. ve telefonu açıp kulağına götürdü.


''Geliyorum hemen.''


Telefonu kapattığında Marca'ya döndü.


''Geçicek bu günlerde... Biliyorum acı büyük. Ancak şimdi güçlü durmazsak bir daha hiç duramayız abim.''


Marca başını salladı ağır ağır.


''Güvenlik kameraların bulunduğu odada sorun çıkmış, ona bakıp geleceğim.''


Teklar başını salladığında, Ahmet gitmişti. Marca derin nefes alıp verdikten sonra asansöre doğru ilerledi. 19. düğmeye bastığında asansörün çıkması için bekledi. Asansör durduğunda ise indi ve koridorun sonundaki odaya doğru ilerledi. Gördüğü görüntü ile kaşları çatıldı.


''Serdar KILIÇARSLAN''


yazısına gözleri takıldı. Bu ne demekti böyle? İçerden gelen seslere kulak kesildi.


'' William'ın elindeki o önemli bilgileri alamadan ölmesi planın parçası falan değil! Salak herifler, çıkın çıkabilirseniz işin içinden.''


Babasının kurduğu cümleden zaten öldürenin o olduğunu anlamış ancak direkt böyle itiraf beklemiyordu. Odaya pat diye girse yapabileceği hiç birşey yok. Plan yapıp bunları öyle durdurmak amacıyla geri dönmek istedi. Ancak arkasında ki, babasının düşmanlarından olan Leo'yu görmesiyle durdu Marca.


''Nereye böyle küçük hanım? Daha yeni gelmiştiniz, karpuz kesecektik daha oysa ki.''


Marca alaycı bir gülüşle cevap verdi.


''Seninle konuşulan her bir saniyede bile zaman kaybı olarak sayıyorum.''


Tam yanından gidecekken kolundan tutulmasıyla sinirle gözlerini yumdu.


''Bana bak Leon musun Limon musun ne karın ağrısıysan. O pis ellerini kolumun üzerinden çekmezsen, Bir daha kullanabileceğin elin olacağını sanmıyorum.''

Sakinlikle kurduğu bu cümle ile Leo bir an duraksasada sonradan umursamadı. Marca gülümseyerek yüzüne döndü. Peşinden çevik bir hareket ile Leo'nun, kolunu tuttuğu elini diğer eliyle alarak kolunu kurtardı peşinden eliyle Leo'nun elini geriye doğru kavradı. Ani hareketle yapmasaydı büyük ihtimal yapamayabilirdi ancak Leo'nun bunu beklemediği açık olduğundan rahatça kolunu arkaya doğru bükmüştü. ayağıyla diz kapak arkasına geçirdiği tekme ile dizlerinin üzerine düşmesini sağladı.


''Kiminle dans ettiğini bilmeden bir daha sahneye çıkma Limoncuk.''


Direğiyle başını hapis almış ve ani bir hareketle kırmayı amaçlayacak dereceye gelmişti. Seslerle içeriden çıkan Serdar, böyle bir sahneye denk geleceğini bilmediği için şaşkın bir şekilde bakıyordu.


Serdar'ın adamları arkadan geldiğini hisseden Marca bacağıyla tekme atmaya kalkıştığı an yüzünde ''xo'' dövmesi olan adam bacağından tutmuştu. Marca İse diğer bacağını kaldırarak yüzüne tekmeyi geçirmişti. Ne kadar bazılarını atlatsada, hepsi birden geldiği için sonunda bir tanesi kollarından diğeride dizlerinden tutarak kaldırdı Marca'yı. Serdar ise yüzündeki sahte gülümseme ile Marca ile son kez konuştu ve kızın ağzına mendilin yaklaştırılmasını emretti.


''İyi geceler, Dereviç'cik...''


Mendilin burnuna doğru koyulmasına rağmen nefesini sonuna kadar tuttu kız.

Hareket etmediğinde ise yıllardır güvendiği, olmayan amcası ,zannettiği adam mendili çekmesini söyledi.

Koruma elindeki mendili çektiğinde Leo sırtına attı Marca'yı.


Marca, Leo arkasını dönerek Serdar'ın göz önüne gelmeden önce arka cebinde fark ettiği kelebeği dikkatlice aldı, ve kazağın içine düşmeyecek şekilde yerleştirdi.


Yangın merdivenlerine doğru yöneldikleri sıra, Serdar kamera kaydını halletmek adına kontrol odasına ilerledi.

Yangın merdivenlerinden arka tarafa açılan dış kapıya ulaştılar. Marca dikkat ederek kolundaki saatten, telefonundaki ses kaydediciye ulaşarak açtı. Kapıdan çıktıkları andan sonra baygın taklidi yapmaya devam etti.


İçinden son kez cümle kurdu.


'Göz göze, diş dişe artık Serdar Kılıçarslan.'


___________________________


Ahmet işleri halletmiş ve sorunu çözmüştü, yanındaki güvenlik görevlileriyle. İşinin bitmesinin rahatlığıyla kafeteryaya doğru ilerledi. Kapıdan içeri girdiğinde Marca'nın bulunduğu masaya gözü kaydı. Marca bulunduğu yerde olmayınca kaşları çatıldı.

Aklına gelenlerle kendine kızdı. Anlayacağını bile bile bunu dedikten sonra, onun gideceğini düşünmemek bir aptallıktı. Etrafa ne kadar baksa da, onu bulamamıştı. Aklına kameralar gelince koşar adımla kontrol odasına ilerledi.


Kontrol odasına vardığı an odadan Serdar'ın çıkmasıyla kaşları havalandı.


"Burada ne işin var Ahmet?"


Sakince konuştu. 


"Bir sorun olduğunu öğrendim, onu kontrol etmeye geldim Serdar bey. Sizin ne işiniz var peki burada?"


Serdar, Ahmet'i köşeye doğru itip yanından geçti.


"Bir de hesap soruyor. Bu zamanda düşük mevkidekilere de hesap vermeye başladık. Allah sonumuzu hayır etsin. Kendilerini bir halt sanmaya başladılar."

Konuşarak uzaklaşan Serdar'ın arkasından elini yumruk yapmış ve dişlerini sonuna kadar sıkarak bakan Ahmet sabır dileyerek içeri girdi.


İçerde, büyük ekranın önündeki sandalyeye oturarak kameraları kontrol etti. Ancak korktuğu şey başına gelmiş ve Serdar ondan önce davranarak kamera kayıtlarını silmişti.


Sinirle soludu Ahmet. Telefondan birini arayarak kulağına götürdü.


"Serdar Kılıçarslan'ı takip edin. Bayan Dereviç geri geldi ancak ortalıklarda yok."


Karşıdan yanıt geldi ardından.


"Serdar beyden mi şüpeleniyorsunuz Ahmet bey? Peki neden?"


"Siz sadece dediğimi yapın. Bu konudan da kimsenin haberi olmayacak."


"Tamamdır."

___________________________


Bir depoya gelmişlerdi. Leo, Marca'yı sandalyeye bağlamak için oturttuğunda, Marca yanında kimse olmadığını fark etti. Leo birden özel bölgesine gelen tekme ile yere doğru kıvrandı.


Marca kazağında ki kelebeği çıkarttı. Leo'nun üzerine eğilerek kelebeği boynuna bastırdı.


"Kimseyi cinsiyetine bakarak hafife alma."


Silah patlama sesi ile birlikte eli böbrek kısmına doğru gitti. Koruma sonradan gelmiş ve Marca'yı vurmuştu. Leo bu fırsatı değerlendirerek doğrulduğu gibi yere sermişti kızı. Bayıldığına emin olana kadar başını zemine vurmuştu.


Bilincini kaybettiğini farkettiği an durmuş ve kızı sandalyeye geri oturtarak bağlamıştı.


"Sinirimi bozuyor bu kız."


Bağlamak amaçlı bayılana kadar başını zemine vuran adam, şimdi ayılması için yüzüne yumrukları sıralıyordu.

Leo, zamanında bipolar tanısı konulmuş bir ruh hastasıydı. Serdar, bunu bilerek Marca'yı, Leo'ya teslim etmişti. Sonunda ise hedeflerine ulaşarak, William'ın sakladığı o dosyayı bulucaklardı.

Amaçları bu doğrultudaydı.


___________________________

13 gün sonra

___________________________


Neredeyse 2 haftaya yakın bu süreçte Marca hiç bir şekilde konuşmadı.


Şu an ise bacağı kırılmış, sırtında ise ateşte eritilmiş demirin izi vardı. Yanı sıra o demir izlerinin yanında kesik izleri vardı. Konuşması amaçlı kalın iple vurmuşlar ve bu yüzden sırtının birazı çizilerek kesilmiş ve kanamıştı.


Yüzü tanınmayacak hale gelmişti. Bu ana kadar iyi dayansada Leo en son olarak onu namusu ile tehdit etmişti.


Her zaman bir planı olan ve her işin altından kalkan bu kız artık mucize bekleyecek dereceye gelmişti.


Gelen sesler ile kanı donmuştu.


Ayak sesleri yaklaşıyordu.


✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨


Selam cancağızlarım. Ani bir kararla teklar düzenlemeye karar verdim. Bazı kısımlarda saçmaladığımın farkındayım, ve bunu düzeltmek istedim. İyi okumalar dilerim. Yorum yaparsanız ve oy kullanırsanız acayip sevinirim cancağızlarım. Yorumlarla eksikleri gidererek size daha iyi bölüm yazmaya çalışır oylarlada daha fazla gaza gelirim. Şimdiden teşekkürleroy kullanan ve yorum yapan herkese


Loading...
0%