@kitap_seven_birisi
|
Dr. Pelin, sabahın erken saatlerinde hastaneye doğru ilerlerken, sonbahar güneşinin nazikçe şehri aydınlattığını fark etti. Büyük şehir hastanesi, günün ilk ışıklarıyla canlanmaya başlamıştı. Koridorlarda hemşireler ve doktorlar hızlı adımlarla yürürken, Pelin derin bir nefes alarak görevine odaklanmaya çalıştı. Bugün, yoğun bir ameliyat programı onu bekliyordu.
Pelin hastanenin kalabalık koridorlarında ilerlerken, gözleri alışkın olduğu her detayı hızla taradı. Hastaların yüzlerindeki ifadeler, doktorların dikkatli bakışları ve hemşirelerin sessiz telaşı ona tanıdıktı. Bir cerrah olarak, hastalarına en iyi şekilde hizmet etmek için elinden geleni yapıyordu. Ancak, son günlerde hastanede meydana gelen tuhaf ölümler, onun huzurunu kaçırmıştı.
Gün içindeki ilk ameliyatı genç bir erkek olan Emre üzerindeydi. Basit bir apandisit ameliyatıydı ve rutin bir işlem olarak kabul ediliyordu. Ameliyat öncesi hazırlıklarını tamamlayan Pelin, ekibiyle birlikte ameliyathaneye girdi. Her şey planlandığı gibi ilerliyordu; ameliyat başarılı geçmiş, Emre uyandırılmak üzere hazırlanmıştı ama bir terslik vardı Emre uyanmıyordu. Anestezi teknikerleri hemen hastanın son takiplerini alıp anestezi hekimi Cemal Bey'e haber verdi. Cemal Bey son hızla Emre'nin yanına geldi ve ekibi ile müdahaleye başladı. Çok karışık ve telaşlı mücadelede tüm sesler birbirine karışıyordu ve hastanın nabzı giderek düşüyordu. "Atropin yapın, biriniz kalp masajı yapsın, oksijen takalım ve kan gazı alalım hemen." diye seslendi Cemal Bey ekibine. Sesi telaşlıydı. Herkesin gözü monütördeydi. Herkes Emre'nin kalp atışlarının yeniden yükseldiğini görmek istiyordu. Ama Emre müdahaleye cevap vermiyordu. 45 dakikalık müdahalenin ardından o ses duyuldu "Arkadaşlar hastayı kaybettik." Herkes bu cümle ile yıkıldı. Pelin'in içini derin bir hüzün kapladı. Meslek hayatı boyunca girdiği bütün ameliyatlarda ilk defa böyle bir şey yaşamıştı. Emre'nin ani ölümü onu derin düşüncelere sürükledi. Pelin ameliyathaneden çıkarken bir yandan kendini suçlu hissediyor bir yandan da bu ölümün altında daha büyük bir şey olduğunu düşünüyordu.
Başhekim Görkem Bey olayı hemen duydu ve Pelin'i odasına çağırdı "Pelin Hanım ne oldu? Bu ameliyatın böyle sonuçlanmasını beklemiyorduk." dedi endişeyle. "Biz de Anlamadık Görkem Bey her şey yolunda gidiyordu ama bir anda. hastanın durumu kötüleşi." diye cevapladı Pelin "Tıbbi kayıtları ve ameliyat notlarını tekrar gözden geçirmek istiyorum. Bir şeyleri gözden kaçırmış olmalıyız. " Görkem Bey derin bir nefes aldı "Elbette Pelin Hanım ama bu olaylar bazen açıklanamaz olabilir. O yüzden kendinizi fazla yıpratmayın." dedi fakat Pelin'in gözlerindeki kararlılığı görünce başka bir şey demedi.
Pelin boş zamanlarını Emre'nin tıbbi kayıtlarını inceleyerek geçirdi. Ama hiçbir anormallik bulamadı. Hastanedeki tüm işlerini bitirmiş ve koridorda Emre'nin ani ölümü düşünerek yürüyordu. Bu olayın sıradan bir tıbbi komplikasyon olmadığını düşünüyordu Pelin icapçı olduğu için eve gitmeyecek hastanede kalacaktı. O yüzden boş oturmak yerine hastane arşivine ilerledi son aylardaki anu ölümleri araştıracaktı.
Pelin gece geç saatlere kadar eski tıbbı kayıtları inceledi ancak hiçbir şey bulamadı. İyicemen sinirleri bozulmuştu. Daha fazla araştırma yapmak istiyordu ancak yorgunluktan gözleri kapnaıyordu. O yüzden doktor odasına gidip uyumaya karar verdi.Sabah kan ter içinde uyandı. Emre rüyasına girmişti ve ondan yardım istiyordu. Pelin artık kesin olarak karar verdi bu olayı çözecekti.
1Hafta Sonra
Pelin'in Ağzından
Aradan bir hafta geçmesine rağmen kayda değer bir şey bulamamıştım.Bir hafta boyunca tüm ameliyatlara hastalarımı kaybetme korkusu ile girmiştim. Ama şükürler olsun ki böyle bir şey yaşamadım ancak arkadaşım Sedef girdiği rutin ameliyatların birinde hastasını kaybetmişti. Sedef bu konunun üstünde pek durmadı ama kesin bu işte bir iş var. Düşüncelerimi Sedef'le paylaşıp paylaşmam o konusunda kararsız kaldım ama sonra söylememeye karar verdim çünkü bunlar bir şüphe ve yanılma ihtimali yüksek o yüzden emin alana kadar kimseye bir şey söylemek istemiyorum.
Günün son ameliyatından çıkmış servise gidiyordum. Yatan hastalarımız ziyaret edip hastaneden çıkacaktım.Derin düşüncelerde yürürken birisine çarpıp irkildim. Anestezi doktoru Cemal Bey hastane başhekimi Görkem Bey beraber yürüyorlardı ve ben Cemal bey'e çarpmıştım "Çok pardon dalmışım."diyerek kendimi açıkladım. "Sorun değil Pelin Hanım" dedi Cemal Bey. "Bir sorun mu var? Düşünceli gördüm sizi." "Geçen hafta apandisit ameliyatında ölen Emre'yi düşünüyorum." diye cevap verdim. "Boş ver ölenle ölünmez." diye cevap verdi Cemal Bey. Haklıydı ancak kendime hakim olamıyordum. Geçen hafta Emre'nin rüyama girmesi beni çok fazla etkilemişti ve bu olayın altında ne var acayip merak ediyordum. "Biz bu konuyu konuşmuştuk sanki Pelin Hanım?" diye araya girdi Görkem Bey. "Evet Görkem Bey konuşmuştuk ama 1 haftadır aklımda bu konu var." diye cevapladım sorusunu. "Herkes en sonunda ölücek o yüzden geçmişi bırak geleceğe odaklan." dedi Görkem Bey. " Tamamdır ama benim şimdi gitmem gerekiyor işlerim var sonr görüşürüz" dedim ve son hızla servise çıktım.
Serviste yatan kaçak göçmen bir hastam vardı. Bulantı, kusma ve şiddetli karın ağrısı ile polikliniğe gelmişti. Kolesistektomi operasyonu (safra kesesi ameliyatı) yapmaya karar vermiş ve yapmıştım. Aradan 2 gün geçmişti ve tedavisi tamamlanmıştı. Artık taburcu etmeliydim. Zaten reçetesini yazmıştım ama yoğunlukta hemşire arkadaşlara haber vermeyi unutmuştum. Bir kaç kişi göçmen olduğu için ameliyat etmemi istemedi ama vicdanım rahat etmezdi ameliyat etmiştim. Acaba ameliyat etmeseydim nasıl olurdu diye düşünürken servise vardim.
"Kolay gelsin arkadaşlar" diyerek deskin oraya gittim. "Hoşgeldiniz doktor hanım" dedi Barış ve Esra. Biraz muhabbetten sonra Esra ile visite çıktık. Barış'a da göçmen hastayı taburcu etmesini söyledim. Visit sırasında hastaya da söyledim taburcu olacağını. Visit bittiğinde Barış "Göçmen hastayı taburcu etmeye çalıştım ama kimsesi ve gidecek yeri yokmuş. Bu yüzden taburcu edemedim." Diyince ben nasıl sinirlendim anlatamam. Orada biraz hemşire arkadaşlarla tartıştık.Sonra servis sorumlusu Nurcan ablayı aradım biraz da onla tartıştık. Artık sinirlerim alt üst oldu. En sonunda idareyi aradım. Onlar da şu anda bir şey yapamayacaklarını yarın buluşalım size bakacaklarını söylediler ve konu orada kapandı.
Mesai biteli iki saat oluyor ve ben daha yeni hastaneden çıkıyorum. Bugün 7 tane ameliyata girdim ve yetmezmiş gibi kaçak göçmenle uğraştım. Bunlar beni fazlasıyla yordu. Eve gider gitmez üstümü değiştirip kendini yatağa attım.
Sabaha kadar alarmla uyandım kendimi çok dinç hissediyorum. Dün araba kullanamayacak kadar yorgun olduğum için taksiyle eve dönmüştüm. Dolayısıyla arabam hastane otapqrkında kalmıştı. Bu yüzden tekrar bir taksiye atladım ve hastaneye doğru yola çıktım. Hastaneye giderken içimde huzursuzluk vardı. Gizemli ölümler ve göçmen hasta iyicemen sinirimi bozmuştu. Her ne kadar kendimi rahatlatmaya çalışsamda bir türlü başaramadım. Ben düşüncelerimle boğuşurken taksicinin sesiyle irkildim. Hasteneye varmıştık. Hemen taksiciye parayı verip taksiden indim.
İlk iş olarak sabahki ameliyat hazırlıklarını kontrol etmek için ameliyathaneye gittim Bugünkü programda yine bir dizi rutin ameliyat vardı ama son zamanlardaki olaylardan dolayı hiçbir ameliyata rutin gözüyle bakamıyordum. Her an tetikte olmalıydım. Ameliyathane de ekibimle buluştuğumda herkesin yüzünde bir tedirginlik olduğunu gördüm. Ameliyatların son zamanlarda aşırı yoğun ve zor olması herkesin üzerinde bir baskı kurmuştu. "Bugün dikkatli olalım arkadaşlar." dedim ekibime. "Herkes ameliyatlarda en iyi performansını göstermeli bu ameliyatlar hastalar için hayati önem taşıyor." bu uyarıyla içimi rahatlatmak istemiştim.
İlk ameliyat planladığım gibi başladı ve neredeyse sorunsuz ilerliyordu. Ancak son dikişleri attığım sırada monütörde hastanın kalp atışlarının bir an için düzensizliğini fark ettim. Anlık bir şeydi ama yine de beni strese sokmuştu. Neyse ki hastaya bir şey olmadan ameliyatı bitirmiştim. Hafif rahatladım ama yine de bu işin peşini bırakmayacaktım.
Tüm ameliyatlarım sona erdiğinde derin bir nefes aldım tüm hastalar iyiydi bu beni bir nebze rahatlattı ancak işler göründüğü kadar basit değildi. Ameliyatlardan sonra bir kaç tane randevulu hastam vardı. O yüzden önce polikliniğe ardından servise çıktım. Serviste göçmen hastanın taburcu olduğunu öğrenmiştim. Bir arkadaşın olduğunu söyleyip onun yanına gidebileceğini söyleyince taburcu edilmişti. Bu benim yüzümde bir gülümsemehe yol açtı. Normalde servisten çıkınca eve gidecektim ama icapçı olduğumu hatırlayınca eve gitmekten vazgeçtim ve araştırma yapmak için arşiv odasına geçtim. Son ölümleri incelerken bir şey dikkatimi çekti: Ölümlerin çoğu Cemal beyin katıldığı ameliyatlarda gerçekleşmişti. Biraz hava almak için bahçeye çıkmaya karar verdim. Kafam çok karışıktı ve biraz hava almaya ihtiyacım vardı.
Karşıdan gelen bir silüet dikkatimi çekti. Biraz daha yaklaşınca silüetin Cemal Bey olduğunu anladım. "Merhaba Cemal Bey. Çıkmamışsınız. Bir problem yok değil mi? " diye sordum tebessümle. "Merhaba Pelin Hanım. Hayır bir sorun yok. Bir eşyamı unutmuşum da onu almak için geri döndüm. Siz de çıkmamışsınız?" diye karşılık verdi. Ama sanki biraz sinirli gibiydi. "Evet icapçı olduğum için gitmedim." dedim derin nefes alarak. "Bildiğim kadarıyla eviniz hastaneye yakın o yüzden icapçı olsanız da eve gidiyorsunuz. Yanlışmıyım?" diye sordu. Fazla şüphe uyandırdım galiba. "Haklısınız. Birazdan geçicem eve. Bugün biraz işlerim vardı o yüzden geciktim." diye cevapladım sorusunu. "Hayırdır önemli bir şey yok dimi?" birisi bu adamın niye her şeyi sorguladığını söyleyebilir mi? "Yok çok önemli değil. Ufak hasta işleri falan." Araştırma yapmak için kaldığımı bilmese de olurdu. "Bana yalan söylemeyi kes! Ölümleri araştırmak için burda olduğunu biliyorum. Bu işin peşini bırak yoksa fena olur." diye bağırdı ve arkasını dönüp çekip gitti. "Bırakmazsam ne olur?" diye seslendim ama oralı olmadı. Sırf o bu işi bırak dedi diye bırakmayacaktım. Hiç düşünmeden Cemal Beyi takip ettim. Tahminimce ameliyathaneye gidiyordu.
Taminlerim doğru çıktı. Ameliyathane de bir dolabın önünde durdu. O durunca ben de durdum. Uzaktan izliyordum birkaç ilacın üstüne bir şeyler yazıp dolaba koydu. Ardından ameliyathane çıkışına ilerledi. Hemen dolabın oraya gidip çevresina bakındım ama bir şe bulamadım. Dolap kilitli olduğu için dolaba bakamadım ama ne yapacağıma karar vermiştim. Cemal Bey'i takip edecektim.
|
0% |