@kitapbocegii
|
Herkesin sığınacak bir yerinin olması gerekiyordur her zaman. Belki bir insan belki bir nesne, ne olursa olsun sığınmalıdır insan. Ben en çok odama sığındım. Odam beni birçok kavgadan ve birden fazla kez dövülmekten kurtardı. Benze sadece sığındım... Odama ve kendime sığındım...
Gözümü açtığımda etrafımı inceledim. Hastane odasındayım ve babam beni eve götürtmemiş. Şaşırdım. Kolumdaki serum bitmek üzereydi. Ben serumun damlayışını izlerken kapı çaldı. "Gelebilirsiniz" içeriye Mine girdi. "Nasılsın Aden?" Dedi doktor edasıyla. Kriz öi geçirmiştim yoksa başka bişey mi olmuştu bilmiyorum." İyiyim ama bana tam olarak ne oldu Mine" durdu. Bana baktı. Beni inceledi. Her ne düşünüyorsa üzülmüştü. "Kriz geçirdin. Kriz esnasında kendine zarar vermeye çalışmadın ama sana kim yaklaşsa onu engelledin. Sadece..." Konuşmayı kesti birden bire. "Sadece ne Mine" yine durdu ve bana baktı. Ne olmuştu." Yani ben bile yaklaşınca bana zarar vermeye çalıştın ama biri geldi" dedi ve soluklandı. "Biri geldi ve kulağına birşeyler fısıldadı. Durdun Aden. O adam her kimse ve sana ne dediyse onun sözleriyle durdun. Daha sonra adam seni bu odaya taşıdı ve iyi olduğunu öğrendikten sonra gitti." Şaşırmıştım. Gerçekten fazlasıyla şaşırmıştım. Kimdi ve bana ne demişti. Genelde kriz esnasında ne olduğunu hatırlmazdım ve bunuda hatırlamıyorum. Benim krizlerimi şu ana kadar sadece tek bir kişi kontrolü altına alabilirdi oda ölmüştü. Yoksa yaşıyormuydu. Ama gözlerimin önünde ölmüştü. Hayır yoldan geçen biri gelip benim krizimi sakinleştiremezdi. Bu o muydu? "Aden, Aden duyuyo musun beni" Mine doğru döndüm. Sadece baktım. Anlamıştı. Onada anlatmıştım o nu. "Hayır Aden, Miran öldü." Biliyordum, ölmüştü fakat başka kimse yapamazdı bunu. "Biliyorum Mine. Ama ondan başkası yapamazdı bunu. Kimse ben bile krizimi kontrol altına alamam. Ama o her kimse bunu yapmış. Yaşıyor olabilir mi Mine? Bana yıllarca yalan söylemiş olabilirler mi?" Mine hüzünle bana baktı."Bak o kim bunu bilmiyorum. Sadece senin anlatığın kadarıyla tanıyorum. Yaşıyor mu bilmiyorum çünkü gözünün önünde öldüğünü söylüyorsun. Şimdi kafanı buna yorma. Serumun bitsin ben seni götürürüm. Babanın korumasını zorlada olsa gönderdim." Mine'ye tamam anlamında kafa salladım. Odadan çıktı ve beni tek bıraktı. Gerçekten o olabilir miydi? Galiba bu odadan çıkınca kamera kayıtlarına bakıcam ve içimi rahatlatacağım. --- Şu an kamera odasındaydık ve krizimin geçtiği saati arıyorduk. Saati bulduk ve görüntüleri çalıştırmaya başladık. Kriz geçirmemi gösteriyor görüntüler ve ben bu görüntüleri izlemeyi sevmiyorum. Görüntü birden bire gitti. "Ne oluyor?" Diye sordum. Güvenliklerden biri bana döndü ve "görüntüler silinmiş hanımefendi" dedi. Nasıl silinmişti? Kim silmişti? O muyudu yine? Niye böyle bişey yapmıştı ki? O her kimse onu görmemi istemiyor muydu? Hissediyorum. Gelen her kimse kendini bana gösterecek ve beni kurtaracak. Mine beni kolumdan tutup kamera odasından çıkardıktan sonra çıkışa doğru yürümeye başladı. Babam hâla beni aramamıştı. Şaşırmıştım çünkü iki günüm hastanede geçmişti. "Falcıya gidelim mi?" Diye sordu Mine. Gerçekten böylesi şeylere inanan insanlar var mıydı? Fal ne ya insanların kaderlerini bir insanın dudağından çıkacak iki kelimeye bağlı yaşamaları çok saçma geliyor bana. "Ne falcısı Mine. Geçekten inanıyor musun böylesi şeylere?" Bana baktı. Aramızda çok bi boy farkı yoktu. O bir yetmiş ben bir altmış sekiz boyundayım. "Ne olurki gitsek? Senden ilk defa böyle bişey istiyorum" ısrarına devam ediyor, benim başımın etini yiyor ve beni ikna ediyordu. Daha fazla dayanamadım ve kabul ettim. Yoksa susmazdı. Kırmızı arabasına doğru ilerlerken arkadaşını aradı ve falcının adresini aldı. Yol boyu sessizdik. Bi mekânın önünde durduk ve arabadan indik. Mekâna girdiğimizde ilk önce her şey nomaldi. Karşımıza güler yüzlü bir kadın çıktı. "Hoşgeldiniz. Fal için mi yoksa cafeye mi geldiniz." Mine hemen "fal için" diye öne atıldı. Kadın onu takip etmemizi gösteren bir el işaretiyle yürümeye başladı. Bir merdivene geldik ve aşağıya doğru inmeye başladık. Aşağıya doğru indikçe mum sayısı artmaya ve ışıklar azalmaya başlamıştı. Sonunda havasız bir yere indiğimizde kadın bizi bir koltuğa oturttu ve odadan içeri girdi. Çıktıktan sonra baş işaretiyle girebilirsiniz dedi. Hayır yani konuşşan ölür müsün be kadın? Mine kalktı ardından ben de kalktım. Odaya doğru ilerledik ve mine kapının kolunu tuttu. "Mine bizi nereye getirdin be kızım" dedim fısıltıyla. "Bilmiyorum Aden" dedi ve kapıyı açtı. Gazamız mübarek olsun...
|
0% |