@kitapdelisii
|
Gözlerimi açtım ve karanlık odada dışarıdan gelen uğultuları dinledim. Helen, “Başgan seni çağırıyor!” diyerek yanımdan geçti. Sözleri, içimdeki gerilimi artırdı. Hemen yanına gittiğimde, başganın Türk askerine yönelik bir saldırı planladığını anlattı. Ancak onun bilmediği bir şey vardı: Ben, bir hafta önce bu saldırı planını öğrenmiş ve durumu yuvayla irtibata geçerek albaya bildirmiştim. Bu kampta tam bir yıldır bulunuyordum ve artık bu gece, bu kampı havaya uçurup vatanıma ve üniformama geri dönme zamanı gelmişti. Dün gece, albaya iletişim kurarak tüm planı detaylı bir şekilde gözden geçirmiştik. Başgan’ın mağarasına gidip bombaların dolu olduğu sandıktan gerekli olan tüm patlayıcıları almış, kampın etrafını sarmak için stratejik noktalara yerleştirmiştim. Akşam olduğunda, herkes uykuya daldığında düşmanları ve kampı patlatacak, ardından başganı alıp yeni bir hayata merhaba diyecektim. Ancak aklımda bir soru vardı: Annem ve kardeşlerim, benim şehit olduğumu sanıyorlardı. Onların acı dolu gözlerini düşündükçe içimde bir hüzün belirdi; ama yapacak başka bir şey yoktu. Görevim, vatanımın selameti için her şeyden önce geliyordu. Gece geldiğinde, kampın sessizliğinde yalnız başıma ilerlemeye başladım. Karanlık, düşmanın gözlerinden gizlenmemi sağlıyordu. Kapıdaki nöbetçilerin başlarını arkalardan kesmeye başladım; sessiz ve hızlı hareket ediyordum. Her bir adımım, beni hedefime daha da yaklaştırıyordu. Başgan’ın mağarasının önünde nöbet tutanları da aynı şekilde etkisiz hale getirdim. Mağaraya girdiğimde, başganı uyku halinde buldum. Korkusuzca yanına yaklaşıp onu bayılttım. Uyanır gibi olup inledi, ama ben onu uyandırmamak için eterli bezi koklattım ve uyanmaması için gerekli tüm tedbirleri aldım. Başgan, bana gizli dosyaların ve flash disklerin yerlerini, bana güvendiği için ve belki de aşık olduğu için söylemişti. Onun zayıflığını kullanarak, bu bilgileri elde ettim. Dosyaları ve flash diskleri alıp, bombanın kumandasını da yanımda alarak başganı sürükleyerek kampın dışına çıkardım. Dışarıda, çalıların altına gizlediğim çantamı sırtıma taktıktan sonra telsizi alıp yuvayla iletişime geçtim. **Telsiz Konuşması:** “Asena Simay: Yuva, duyuyor musun beni, kara şimşek?” “Yuva: Duyuyorum, Kara şimşek. Durum nedir?” ses, karargahın soğukluğunu hissettiriyordu. “Asena Simay: Görev tamam, başgan kod adlı terörist elimde. Kamp birazdan havaya uçacak, komutanım.” Kalbim hızla atıyordu; bu, benim için bir dönüm noktasıydı. “Yuva: Aferin, kara şimşek. En yakın düzlüğe helikopter 20 dakika içinde iniş yapacaktır.” Komutanımın sesi beni daha da motive etti. “Asena Simay: Emredersiniz, komutanım. Bekliyorum helikopteri.” Telsizi cebime koyup başganı dışarıya sürüklemeye başladım. Onu kamptan uzak bir çalılığın arkasına ittirip, toprağın altına gömerek sakladığım çantamı da alıp dosyaları ve flash diskleri içine koydum. Kampın etrafındaki bombaları teker teker aktif hale getirip toprağa gömdüm. Bu sırada helikopter başganın yanına inmişti. Kumandaya basmamla birlikte kamp, toz duman içinde kalıp alevler içinde yanmaya başladı. Kampın patlamasıyla birlikte, karanlık gece aydınlandı. Yüksek sesle yankılanan patlamalar, düşman askerlerinin panik içinde bağırışlarıyla birleşerek bir kaos ortamı yarattı. Alevler gökyüzüne yükselirken, ben başganı sürükleyerek güvenli bir mesafeye ilerledim. Kalbim hızla çarpıyor, her an başganın uyanıp beni ifşa etmesinden korkuyordum. Helikopterin sesi, patlamaların arasında çınlıyor, beni kendine çekiyordu. Gözlerim, karanlıkta parlayan ışıkların peşindeydi. Bir an durup geriye baktım; kampın patlamaları, düşmanın planlarını alt üst ediyordu. Ama bu, henüz benim görevimin sonu değildi. Başganı güvenli bir yere ulaştırmalı ve karargaha geri dönmeliydim. Helikopter, beni bekliyordu. Başganı sırtımda taşırken, çevremdeki sesler ve patlamalar arasında ilerlemeye devam ettim. Her adımda, düşman askerlerinin beni görmemesi için dikkatlice hareket ettim. Birkaç dakika sonra, helikopterin ışıklarının parıltısını gördüm. Pilotu, beni ve başganı görünce hemen aşağıya doğru indi. Helikopterin kapısı açıldığında, pilot hemen anlayışla başımı salladı. "Hızlı ol, Asena! Düşman buraya doğru geliyor!" dedi. Başganı helikopterin içine iterek, kendim de ardından atladım. Kapı kapandığında, helikopter kalkmaya başladı ve yerden yükselirken, kampın alevler içinde kalışını izledim. İçimde bir tatmin duygusu vardı; düşman, büyük bir darbe almıştı. Uçuş sırasında, başgan hâlâ baygındı. Onu güvenli bir yere bağlayarak, yanımda bulunan telsizle karargahı aradım. "Yuva, Asena Simay burada. Başganı aldım, ama durum kritik. Düşman kampın etrafını sardı, acil destek gerek." "Anlaşıldı, kara şimşek. Helikopterin güvenli bir yere inmesini sağlayacağız. Ancak düşmanın yerini tespit etmemiz gerekiyor," diye yanıtladı komutanım. Helikopter, düşman bölgesinin dışına doğru ilerliyordu. Uçuş yüksekliğimiz arttıkça, düşman askerlerinin neye uğradığını şaşırdığını ve kampın ne hale geldiğini düşündüm. Bu, onların planlarını alt üst eden büyük bir yenilgi olmuştu. Helikopter, nihayet güvenli bir noktaya indi. Kapı açıldığında, karargahın özel timi bizi bekliyordu. Başganı hemen alıp güvenli bir odaya taşırken, ben de ekiple birlikte durumu rapor ettim. "Başgan, terörist faaliyetlere dair kritik bilgilere sahip. Onun ifadesi, düşman ağını çökertmemizde çok önemli olacak." Komutanım, başımı dikkatle dinlerken, "Asena, yaptıkların için seni tebrik ederim. Ancak burası henüz bitmedi. Düşmanın hala ayakta olduğunu biliyoruz. Onları tamamen etkisiz hale getirmemiz lazım." Ekip, başganın bilgilerini almak için hazırlık yaparken, ben de bir kenara çekilip düşünmeye başladım. Annem ve kardeşlerim aklımdaydı. Onların güvenliğinden emin olmak için bir plan yapmam gerekiyordu. Vatan için savaşırken, ailemden uzak kalmanın acısı içimde derin bir yara açıyordu. İçimdeki kararlılık tekrar yeşermişti. "Bu savaşı kazanacağım," dedim kendi kendime. Düşmanları alt etmek ve ailemi korumak için ne gerekiyorsa yapacaktım. Başganın yanına döndüm ve ekibe, "Ona her şeyi söyleyeceğim. Onun bilgileriyle düşman ağını çökertmeliyiz," dedim. Başgan, yavaş yavaş kendine geldiğinde, gözleriyle etrafı taradı. "Neredeyiz? Ne oldu?" dedi, sesinde korku ve endişe vardı. "Artık güvendesin, başgan. Düşman kampı havaya uçtu ve seninle birlikteyiz. Ancak, bizim için çok önemli bilgiler vermen lazım. Bu, hem senin hem de ülkemizin geleceği için hayati öneme sahip," dedim. Başgan, derin bir nefes aldı ve gözlerinde kararlılık belirdi. "Tamam, ne biliyorsam hepsini paylaşacağım. Ancak önce kendimi toparlamam lazım. Birkaç dakika süre verin," dedi. Ekibin geri kalanıyla birlikte, başganın biraz dinlenmesini bekledik. O sırada, karargahın etrafındaki güvenlik önlemlerini artırmak için talimatlar verdim. Düşmanın nerede olabileceğini anlamak için istihbarat ekibiyle görüşmek üzere hemen harekete geçtim. Bir süre sonra başgan, kendini toparladığını belirtti ve odada bulunan herkesin dikkatini çekti. "Düşmanın planlarını biliyorum. Hedefleri, bizim istihbarat merkezimizin bulunduğu yer. Onlar, büyük bir saldırı düzenlemeyi planlıyorlar. Eğer bu bilgiyi zamanında paylaşmazsak, birçok askerimizi kaybedebiliriz," dedi. "Bu bilgiyi hemen iletmeliyiz," dedim. "İstihbarat ekibiyle irtibat kuruyoruz ve düşmanın planlarını boşa çıkarmak için bir karşı saldırı hazırlayacağız." Başgan, kafasını salladı. "Ayrıca, düşmanın içindeki bazı hainler de var. Onlar, bizimle işbirliği yaparak bu bilgileri düşmana sızdırıyorlar. Bunu tespit etmemiz şart," diye ekledi. Karargahın lideri, başganın söylediklerini dinlerken yüzünde ciddi bir ifade belirdi. "Asena, senin bu konudaki görüşlerin çok önemli. Düşmanla doğrudan yüzleşmeden önce içimizdeki hainleri bulmalıyız. Bizim için en kritik olan, güvenliğimizi sağlamak ve düşmanın planlarını boşa çıkarmaktır." Bir plan oluşturmak için ekibimle bir araya geldim. Düşmanın hangi yoldan hareket edeceğini ve istihbarat merkezine saldırmadan önce hangi adımları atacaklarını belirlemek için analizler yapmamız gerekiyordu. Başganın bilgileri ışığında, düşmanın muhtemel hareket alanlarını haritaladık. Zaman daralıyordu. Düşmanın hareket etmesine bir saat kalmıştı. "Bütün timleri hazırlayın. Düşmanın önüne geçmek zorundayız," dedim. "Başgan, seninle birlikte en kritik noktalara yerleştireceğimiz keskin nişancılar olacak. Onların hareketlerini izlemek ve gerektiğinde müdahale etmek için burada kalmanı istiyorum." Başgan, bu teklifi kabul etti. "Gerekli önlemleri alalım. Birbirimizle sürekli iletişimde olmalıyız," dedi. Ekibim, her birinin görevini net bir şekilde anladığından emin olmak için hızlı bir toplantı yaptı. Zaman kaybetmeden, herkes pozisyonuna geçti ve ben de yardımcımın yanına giderek durum değerlendirmesi yaptım. "Düşmanın güçlerini gözlemlemek için drone kullanabiliriz. Bu şekilde, onların hareketlerini daha iyi analiz edebiliriz," dedim. Hayır, düşman için hazırlıklarını tamamladıktan sonra, drone'u havalandırdık. Drone, düşmanın kampına doğru ilerleyerek bölgedeki asker sayısını ve hareketlerini tespit etti. "Düşman, beklediğimizden daha kalabalık. Büyük bir saldırı planlıyorlar," dedim. "Hızlı bir şekilde müdahale etmezsek, kayıplarımız artabilir." Ekibimle birlikte, düşmanın hareketini izlemeye devam ettik. Hızla geri dönerek, karargahın güvenliğini sağlamak için hazırlıklara başladık. "Düşmanı durdurmak için elimizden geleni yapacağız," dedim. "Hedefimiz, düşmanın planlarını boşa çıkarmak ve içimizdeki hainleri tespit etmek." Düşmanın saldırısı başlamadan önce, planımızı uygulamaya koyduk. Ekibimin her bir üyesi kendi görevini yerine getirirken, ben de başganla birlikte keskin nişancı pozisyonuna geçtim. "Her şey hazır, düşmanın hareketlerini bekliyoruz," dedim. Bir süre sonra, düşman birliklerinin hareketlendiğini gördük. Yavaşça siperlerimize yerleşirken, başganın yanındaki dürbünü kullanarak düşmanın yaklaşmakta olduğunu fark ettim. "Dikkatli ol, düşman çok yakın ve hazırlıklı görünüyor," dedim. "Onların ilk hedefi, istihbarat merkezimiz olmalı. Bizim burada olmamız, onların planlarını boşa çıkarmak için kritik öneme sahip." Başgan, dürbünüyle düşmanın ilerleyişini izlerken, "Hedefleri tam olarak belirlemeden ateş etmeyeceğiz. Önce sayılarının ne kadar olduğunu anlamalıyız. Doğru zamanda müdahale etmek, kayıplarımızı en aza indirebilir," dedi. Düşmanın daha fazla yaklaştığını görünce, herkesin dikkatini toplamaları için bir işaret verdim. "Hazır olun, düşman birkaç dakika içinde siperlerimize ulaşacak. İlk ateşi açmak için sabırlı olmalıyız. Ama unutmayın, onların planlarını bozmak için buradayız. Önceliğimiz, düşmanın ilk hamlesini karşılamak." Düşmanın bir grup askerinin siperlerimize doğru ilerlediğini gördüğümde, kalbim hızla atmaya başladı. "Şimdi!" dedim. "Ateş serbest!" Düşmanın üzerine ateş açtık. Mermiler havada dans ederken, düşman birlikleri şaşırmış bir şekilde geri çekilmeye başladı. Ancak, onların sayısı beklediğimizden fazlaydı. Hızla yeniden pozisyon aldık. "Düşmanın geri çekilmesi için baskıyı artırın!" diye bağırdım. Bir yandan düşmanın geri çekilmesini sağlarken, diğer yandan istihbarat merkezinin güvenliğini sağlamak için ekibime talimatlar verdim. "Yan bölgedeki siperleri takviye edin. Düşmanın flankına geçip onları kuşatmalıyız," dedim. Başgan, yanıma geldi ve "Düşmanın komutanının nerede olduğunu biliyor musun? Onu hedef alabilirsek, bu saldırıyı daha kolay durdurabiliriz," dedi. "İstihbarat bilgilerine göre, komutanları sağ tarafta bir grup askerin arasında olmalı. Onları etkisiz hale getirmek, düşmanın moralini bozacaktır," yanıtladım. Hızla bir plan oluşturdum. "Dört kişilik bir takım oluşturacağız. Seninle birlikte hareket edeceğim. Diğer iki kişi, bizim arkamızda güvenliği sağlamalı." Başgan kafasını salladı. "Anlaşıldı, hemen harekete geçelim." Takımımla birlikte düşmanın sağ kanadına doğru ilerlemeye başladık. Düşmanın dikkatini dağıtmak için birkaç ateş açarak dikkatlerini üzerimize çekmeye çalıştık. "Unutmayın, amacımız komutanı etkisiz hale getirmek. Diğerlerini alt etmek için zamanımız var," dedim. Düşmanın komutanının bulunduğu yere yaklaştığımızda, seslerin yoğunlaştığını duyduk. "Şimdi dikkatli olun," dedim. "Düşmanın dikkatini çekmemeliyiz." Tam o sırada, düşman komutanının etrafındaki askerlerden biri bizim yönümüze doğru döndü. "Ateş edin!" dedim. Hızla nişan aldık ve birkaç mermiyle düşmanın dikkatini dağıttık. Düşmanın komutanı, şaşkın bir ifadeyle etrafına bakarken, fırsatı değerlendirip üzerine doğru ilerledik. Düşmanın komutanı, ne olduğunu anlamadan yanına ulaştık. "Ateş etmeyin! Teslim ol!" dedim. Düşman komutanı, karşısında silahlı askerleri görünce gözleri büyüdü. "Tamam, tamam! Teslim oluyorum!" diye bağırdı. Başgan, komutanı güvenli bir şekilde etkisiz hale getirirken, diğer askerlerimizin düşmanı kuşatmaya başladığını gördüm. "Harika iş çıkardınız! Şimdi geri çekilme emri verin, düşman hazırlıksız yakalandı," dedim. Düşmanın moralinin bozulduğu anlarda, tam tersi bir hava estik. Düşmanın geri çekilmeye başladığını gördük. "Haydi, onları takip edin ve daha fazla kayıplarını önleyin!" dedim. Takımım, düşmanın arkasından gitmek için hızla hareket etti. Birkaç dakika içinde düşmanın kaçışını sağladık. Düşmanın komutanını alarak geri döndükten sonra, karargaha döndüğümüzde, büyük bir başarı elde ettiğimizi anladık. Başgan, düşman komutanını güvenli bir şekilde karargaha getirirken, yüzünde bir gülümseme vardı. "Bu, beklediğimizden daha hızlı bir zafer oldu. Düşmanın moralini bozdun," dedi. Düşman komutanı, elleri arkada bağlı bir şekilde oturuyordu. Yüzünde korku ve çaresizlik vardı. "Neden buradasınız? Savaşmak istemiyoruz," diye mırıldandı. Başgan, komutana doğru bir adım attı. "Savaşmak istemiyorsanız, sizin için en iyisi bu. Ama bu, bizim için bir avantaj. Sizi alıkoyarak, düşman hatlarını daha iyi anlayabiliriz," dedi. Düşman komutanı, çaresizce başını eğdi. "Beni ne yapacaksınız? Ben sadece emirleri yerine getiriyorum," dedi. "Emirleri yerine getiren bir komutan, savaşın nasıl gittiğini anlamalıdır. Şimdi bize bilgi vereceksin," dedim. "Düşmanın planları, birlikleri ve stratejileri hakkında her şeyi anlatmalısın." Komutan, derin bir nefes alarak başladı. "Bizim bir saldırı planımız vardı, ama bu durumda artık imkansız görünüyor. Düşmanın sayısı beklenenden fazlaydı. Aslında, bizim istihbaratımız da yanlıştı. Kısa sürede geri çekilmek zorundaydık," dedi. Başgan, dikkatle dinlerken, "Düşmanın yeniden saldırmaya hazırlanıp hazırlanmadığını öğrenmemiz gerekiyor. Bu bilgiyi bize verebilir misin?" diye sordu. Komutan, biraz tereddüt ettikten sonra, "Evet, ama bu bilgi için benimle bir anlaşma yapmalısınız. Beni güvende tutun, savaşın bitmesini sağlayın," dedi. "Bu bir müzakere değil. Bizim için önemli olan, daha fazla kayıp vermeden düşmanın planlarını engellemek," dedim. "Üzerimize düşeni yapacağız, ama önce bize vereceğin bilgileri almak zorundayız." Komutan, biraz daha cesaret bulmuş gibi görünüyordu. "Tamam, size bilgi vereceğim. Düşmanın ana kampı bu bölgeden çok uzakta değil. Düşman, geri çekilirken yeniden toparlanmayı planlıyor. Eğer doğru bir strateji ile hareket ederseniz, bunu engelleyebilirsiniz," dedi. Başgan, not alırken, "Düşmanın yeniden toparlanması için ne kadar zamanları var?" diye sordu. "En az 24 saat. Düşmanın birlikleri toparlanırken, muhtemelen savunma hatlarını güçlendirecekler. Bu süre zarfında onlara karşı harekete geçmek gerekiyor," dedi düşman komutanı. "Bu süreyi değerlendireceğiz," dedim. "Şimdi seninle bir anlaşma yapmamız gerekiyor. Eğer bize doğru bilgi verirsen, sana insani muamelede bulunacağız. Ama eğer bizi yanıltırsan, sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaksın." Komutan, başıyla onayladı. "Anlaşıldı. Ben de savaşın nasıl gittiğini görmek istemiyorum. Sadece kendi hayatımı kurtarmak istiyorum." Başgan, "Seni koruyacağız, ama sen de bizimle çalışmalısın," dedi. "Hemen ekibimizi harekete geçireceğiz. Planımızı oluşturmalıyız." Düşmanın geri çekilmesine ve yeniden toparlanmasına izin vermek istemiyorduk. Hızla takımımızı topladık ve düşmanın konumunu daha iyi anlamak ve saldırı planı oluşturmak için haritalar üzerinde çalışmaya başladık. Düşmanın ana kampına yönelik bir saldırı planı oluşturduk. Öncelikle, düşmanın dikkatini dağıtmak için birkaç öncü birliği gönderecektik. Ardından, ana kuvvetlerimizle birlikte sızarak düşmanın savunma hatlarını aşmayı planlıyorduk. Başgan, "Bu planın başarılı olması için en önemli şey, düşmanın ne kadar hazırlıklı olduğunu bilmek," dedi. "Düşmanın ana kampında hangi tür birliklerin olduğunu öğrenmemiz gerek." Düşman komutanı, "Benim eski birliklerimle birlikte size bilgi verebilirim. Ancak, bunu yapmadan önce güvenliğimi sağlamanız lazım," dedi. "Senin güvenliğini sağlamak için elimizden geleni yapacağız, ama önce bilgilere ihtiyacımız var," dedim. "Eğer bizi yanıltırsan, bu durum senin için hiç iyi olmayacak” Düşman komutanı, planımızı dinledikten sonra bize bazı bilgiler vermeye başladı. Ancak, bu bilgilerin doğruluğuna dair içimde bir şüphe belirmeye başlamıştı. Komutanın yüzündeki ifade, bana bir şeylerin yolunda gitmediğini hissettiriyordu. Yine de, başka bir seçeneğimiz yoktu. Yavaş yavaş planımızı hayata geçirmeye başladık. Gece karanlığında, düşmanın ana kampına doğru ilerlemeye başladık. Taktiklerimizi uygularken, düşmanın savunma hatlarının zayıfladığını düşündük. Ancak, ilerledikçe, düşman birliklerinin beklenmedik bir şekilde sayıca fazla olduğunu fark ettik. Düşman, sanki bizim planımızı önceden biliyormuş gibi, hazırlıklarını tamamlamıştı. Başgan, "Bu bir tuzak!" diye haykırdı. "Geri çekilin!" Ancak, çok geçti. Düşman birlikleri üzerimize saldırdı. Kaos içinde kaçmaya başladık. Düşmanın sayıca üstünlüğü karşısında geri çekilmek zorunda kaldık. Birçok arkadaşımız bu çatışmada yaralandı veya kayboldu. Savaşın ortasında, düşman komutanının bizi yanıltmış olduğuna dair içimdeki his güçlendi. Bu durumu telafi etmek için bir yol bulmak zorundaydık. Hızla ormanlık alana doğru çekilmeye karar verdik. Ormanın derinliklerinde düşmanın bizi takip etmesini zorlaştıracak bir yer bulmamız gerekiyordu. Bir süre sonra, ormanın derinliklerine ulaştık ve saklandığımız bir yer bulduk. Başgan, “Hızla geri çekilmek zorundayız. Düşmanın tuzağına düştük. Ama şimdi, yeniden toparlanmalıyız,” dedi. Düşmanın saldırısından kaçarken, yaralı arkadaşlarımızı da arka planda bırakmamaya çalıştık. Düşman kampını geçtikten sonra, acil durum sinyallerini kullanarak karargaha ulaşmayı başardık. Yorgun ama hayatta kalmıştık. Karargaha döndüğümüzde, içimde bir rahatlama hissettim. Be ise bu sırada evime dönmenin heyecanını yaşıyordum. Yıllardır süren savaşın getirdiği korku ve belirsizlikten uzak, sıcak bir yuva hayali kurabiliyordum. Artık evime geri dönebilecektim…. Bölüm nasıldı ? Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen . Bu arada belirli bir bölüm günü yoktur yazdıkça atacağım .
Diğer bölümde görüşmek üzere ❤
Sınırımız:
Sınır geçilmese dahi bölüm gelecektir.
|
0% |