@kitapfani
|
Normalde istediğim her şey ikinci defa istemeden yapılırdı. Tek bir şey hariç, özgürlük. Bu hayatta istediğim tek şey belkide özgürlük. Yürümeyi öğrendiğim günden beri nasıl giyineceğimi, nasıl konuşacağımı, nasıl yürüyeceğimi, nasıl daha güzel gözükeceğimi öğrendim. Şimdi düşünüyorumda bu hayattan sadece özgürlük istemiyorum. Ben tek peri varisi olmakta istemiyorum. Evet, ablam bir peri varisi ama tahtı reddetti, peri varisi olduğunu inkar etti... Diyarda sadece üç peri kalmıştı. Ben, ablam Azura ve annem Alina. Ben güçlerimi kullanamıyordum. Ablam zaten peri varisi olduğunu inkar edip tahtı reddetmişti. Annem ise yakında tahtı bana vericekti... Babama ne olduğunu hâlâ bilmiyordum ve bu beni çıldırtıyordu. Asla babamı tanımadım belki tanısaydım her şey daha farklı olabilirdi. Mesela sevgiye muhtaç kalmazdım. Babamı her sorduğumda herkes geçiştirmişti. Hizmetkarım Amelia bile! Bana her şeyi anlatan Amelia bile! Benden her zaman bir şeyler saklamışlardı. Bunu biliyordum ama artık içimde daha kötü bir his vardı. Ne olacağını bilmiyordum ama ben hep hislerime güvenen bir peri olmuştum. Hislerim bana doğruyu söylerdi. Buna inanıyordum ve kimse beni hislerimden vazgeçiremezdi. Okulu gezmek için odadan çıktım. Herkesin benim hakkımda konuştuğunu duymuştum. Bu kalbimi kırsada umursamıyormuş gibi davranıp yoluma devam ediyordum. "B-bu güçsüz peri değil mi?" "Diana diyarında peri mi kalmış?" "Peri varisi bu okula gelmiş." "B-bu Valencıa..." bu sesi tanıyordum. Bu ses ona aitti; Arwan! Yavaşça Arwan'a doğru yürüdüm ama neden yürüdüğümü bile bilmiyordum "Benimle ilgili mi konuşuyordun?" Etrafına baktım kimse yoktu. Kaşlarımı istemeden çattım. "Yani kendinle benim hakkımda mı konuşuyordun?" Bu çocuk şizofren falandı galiba. Kendi kendine beni eleştiriyordu. Neden sinirlenmiştim ki şimdi ben. Bende malım düşmanım gelmiş benim ile ilgili kendi kendine konuşuyor ben ise burada durmuş niye beni konuşuyor diye onu eleştiriyorum. Aptal! Tabi benim durumum daha kötü. Gittim ben bu çocuğa ilk görüşte aşık oldum. Pek ilk görüş sayılmazdı ama yıllar sonra ilk görüş denebilirdi. Off ben ne saçmalıyorum! "Evet." dedi sakin bir ses tonuyla "bunu sormak için yanıma mı geldin yoksa... seninde mi ilgini çektim." Bildiğin benimle dalga geçiyordu ve ben buna izin veriyordum kendine gel! "Hayır! Arwan biz düşmanız, neden ezeli düşmanım beni etkilesin?" Aslında çoktan beni etkikemişti. Gerçekten ezeli düşmanım nasıl beni tek bir bakışıyla etkilemişti... "O zaman neden benim yanıma geldin?" Aslında bunun nedenini bende bilmiyordum ama bunu dışa vurmayacaktım. "Çünkü benim ile ilgili konuşuyordun!" Başını iki yana hızla salladı. "Hayır, zaten şuan herkes senin dedikodunu yapıyor öyle olsaydı kendini bin parçaya bölmen gerekirdi ama sen sadece benim yanıma geldin." dedi. Haklıydı herkes benim dedikodumu yapıyordu ve ben Arwan'ın yanına gelmiştim. Off, ne yapıcam? Sustum, sustum en sonunda Arwan benim susmama dayanamayınca gözlerini devirdi ve oturduğu yerden kalkıp yanımdan yavaşça gitti. 💫💫💫 En sonunda ortak salonu bulmuştum. Bazı kişiler hâlâ benim hakkımda konuşuyordu. Biliyordum şuan sessiz kaldığım için sonrada patlıyacaktım. Bir sandalyeye oturup etrafı izlemeye başladım. Müdire Nilara bir konu hakkında konuşma yapacağını söylemişti. Gözüme ilk çarpan şey beyaz saçlı, siyah boynuzlu, gri gözlü ve bembeyaz teni olan bir kızdı. Kızın kaşlarının arasında siyah bir çizik vardı. Bu çizik bana bir kılıcı anımsatıyordu. Kızın kulakları aynı elflerin ki gibi uzundu. Kulağında sayamayacağım kadar küpe vardı. Kızın elbisesi ise göz kamaştıracak kadar güzeldi. Boynunu saran dantelli bir kumaş vardı. Boynundan, kalçasının tam altına kadar olan siyah bir elbise giymişti. Elbisenin göğüs kısmı biraz yırtmaçlıydı ama dekolteyi dantelli bir kumaş ile kapatıyordu. Kız ayağına siyah bir topuklu ayakkabı giymişti. Kızın türünü bilmiyordum. Bildiğim tek şey herkesin buraya kendi ırklarının elbiseleriyle geldiğiydi. Muhtemelen ben saraydan hiç çıkmadığım için böyle bir ırkıda hiç görmemiştim. Kız beni izliyordu ve bana tiksinerek bakıyordu. Muhtemelen oda beni peri varisi olduğum için yadırgıyordu. Tek bir farkı vardı. Bunu kendi içinde yapıyordu... En azından daha az üzülüyordum. Güçsüz bir krallığın, halkı olmayan krallığın kraliçesi olucaktım ve bunun yüzüme vurulmasından hiç haz etmiyordum. "Evet, herkese şuan bir kağıt verilecek ve o kağıt sizin ders programlarınız." dedi müdire Nilara. Başımı müdire hanıma döndüğümde bana baktığını gördüm. "Valencıa, isterseniz sizi sihir dersine almayız. Bütün okula rezil olmanızı istemeyiz." dedi tiksinti dolu bir sesle. İçinden gülmek hatta kahkaha atmak istediğini biliyordum ama bunu yapamazdı. Oda bunu biliyordu. O an kalbimin parçalara ayrıldığını ve bir daha tamir edilemeyecek hâle geldiğini hissettim. Hayır, yüzümü asamam. Kendimi ezdiremem, ezdirmem! "Hayır, bütün derslere katılmak istiyorum." nazik bir ses tonuyla ona karşı çıkmıştım ve bu onu şaşırtmıştı. Bütün herkes küçük kahkahalarını saklamaya çalışıyorken müdire Nilara elini kaldırdı ve herkesi susturdu. "Siz öyle istiyorsanız... Tabiki bütün derslere katılabilirsiniz... Ben güçleriniz olmadığı-" İmalı konuşuyordu ve neyi ima ettiğini biliyordum. Bana bildiğin "sen güçsüzsün, sen salaksın, sen halkı olmayan bir krallığın varisisin, sen buraya gelmeyi hak etmiyorsun!" diyordu, tek fark başka şeyler söylüyordu. "Tabiki sizi anlıyorum. Benim gibi güçleri olmayan, tek peri varisi olan ve soyu tükenen bir varisi kim okulunda ister ki zaten..." sesimden hüzün akıyordu. Bunu bu odadaki herkes farkındaydı ama bilmedikleri bir şey daha vardı. Sesimin sakladığı ama içimde sakladığım bir duygu daha vardı, öfke... "Öyle demek istemedim varisim. Siz beni yanlış anladınız." Ben tam konuşucakken birden önümdeki beyaz saçlı, siyah boynuzlu olan kız benden önce davrandı. "Hayır, Valencıa hiç bir şeyi yanlış anlamadı. Siz bunu gayet açık bir şekilde söylediniz!" Kızın sesi sert ve toktu. "Valencıa ve Akira, gerçekten öyle bir şey söylemek istemedim siz beni tamamen yanlış anladınız." Akira; Güzel bir isim, Akira'nın neden beni savunduğunu bilmiyordum ama bu bana iyi gelmişti. İlk başta benden tiksiniyormuş gibi bakıyordu ama yinede beni savunmuştu. Belkide sadece beni haklı bulduğu için savunmuştu. Neden beni savunduğunu hiç bir zaman öğrenmeyecektim ama bunu her zaman merak edecektim... 💫💫💫 "Akira!" diye yüksek seste bağırdım Akira'ya doğru. Hızlıca bana doğru döndü "Ne oldu?" Sesinden bıkkınlık akıyordu. Hemen konuya girerek "Neden beni savundun?" Bu soruya hazırlıksız yakalanmıştı. Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı ve konuşmaya başladı "Çünkü sen haklıydın ve benim haksızı değil haklıyı savunmam gerekiyordu." "Evet ama sessizde kalabilirdin. Sen ise konuşmayı seçtin...?" Sesim istemeden soru sorar gibi çıkmıştı. "Çünkü ben haklı birinin haksız duruma düşmesini sevmiyorum. Sen haklıydın bu yüzden seni savundum." "Yinede teşekkür ederim." Eteklerimi hafifçe kaldırıp dizlerimi kırarak eğildim. Bana gülümsedi ve birden ortadan kayboldu. Işınlanmıştı... yine benim asla yapamıyacağım bir şeyi biri gözümün içine bakarak yapmıştı. Bu canımı yakıyordu ama artık bu acıya alışmıştım. Erkek varisler kendi eşini seçmişti ve Arwan beni müstakbel eşi olarak beni seçmişti... Evet bildiğin "Ben Valencıa'nın eşim olmasını istiyorum." dedi, beni müstakbel eşi olarak görüyordu. Her ne kadar bunun olmasını istesemde benim rol yapmam gerekiyordu. "Hayır, ben senin eşin olmak istemiyorum. Sen benim düşmanımsın! Git başkasını seç! Beni seçme... krallığımıza ne diyeceğiz!" Arwan kaşlarını çatmıştı. Dudaklarını araladı. "Valencıa... krallıklarımızı tekrar dost yapabiliriz." Konuşmamızın arasına bor ses girmişti. "Valencıa, eşiniz sizi seçti. Siz evleneceğiniz kişiyi seçemezsiniz. Sadece erkek varisler gelecekteki eşlerini seçebilir...! Arwan, sen Valencıa'yı gelecekteki kraliçen olarak görüyor musun?" Arwan bana baktı ve dudakları sivrice kıvrıldı. "Evet," heyecandan çığlık atmak istiyordum. Böyle bir şey olabilir miydi? Aileme, krallığıma ne diyecektim. Yani aslında krallığımın bir yöneticiye ihtiyacı yoktu. Halkım yok ki! Neyi yöneticem? "Herkes bir haftalığına müstakbel eşleri ile aynı odada kalıcak! Kaynaşmanız, iyi anlaşmanız gerekiyor!" Müştakbel eşim aslında bir yandan da düşmanımdı. Herkes müstakbel eşlerine bakarken bende hızla Arwan'a döndüm. Arwan ile aynı odayı paylaşıcaktım. Karşı cinsle ilk defa aynı odada kalıcaktım ve büyük bir ihtimalle bütün varisler öyleydi. Herkes şaşkındı çünkü aslında bu yasaktı ama bir mantıklıydı. Çünkü bir çok kişi kendi eşini sevmiyordu... yani bu sadece kız varisler için geçerliydi. Erkeklerin hepsi halinden gayette memnundu. Her zaman cinsiyet ayrımcılığına karşıydım. Erkeklerin bir kaçı bütün kadınlara istedikleri her şeyi yaptırabileceklerini çalışıyordu. Kraliyet okullarında böyle olaylarla daha fazla karşılaşıyorduk. Erkek varisler istedikleri varisi kendi eşi yapabiliyordu ama kadın varislerin hepsi boyun eğmek zorundaydı... Arwan'da bana döndüğünde kulağıma doğru eğilip bir şeyler fısıldamaya başlamıştı. "Kraliçem ne yapmak istersiniz..." dedi imalı bir şekilde. Yüzünde sinsi bir gülümseme vardı. "Kraliçem mi dedin sen bana?" Yüzümdeki sırıtışımı atamıyordum. "Evet, sen benim kraliçemsin." "Arwan gerçekten neden beni eşin olarak seçtin?" Bu sorunun cevabına kemdimi hazır hissetmiyordum ama yinede sordum. "Arwan, bizim krallıklarımız düşman! İstesek bile birlikte olamayız... tabi ben birlikte olmamızı istemiyorum!" ben birlikte olmamızı istiyorum! "Gerçekten bu okula bizi iyi bir hükümdar olalım diye mi gönderdiklerini düşünüyorsun?" Konuyu değiştirmişti; aslında bu benim için iyi olmuştu. Hayır! "Evet!" dedim, üzerine basa basa. Yine yalan söylemiştim. Yalan artık vicudumun bir parçası haline gelmişti, maalesef... "Valencıa sen zeki kızsın! Bu okulda bir şeyler oluyor. Bunun en büyük kanıtıda az önce yaptıkları karar!" Haklıydı, hiç bir varis karşı cins ile aynı odada kalamazdı! Gelecekteki eşleri ile bile aynı odada kalamazlardı! "Evet, bu okulda bir şeyler dönüyor ama ben bir şey ters gidene kadar okulun kurallarına uyacağım." "Ya bize her şey normalmiş gibi gösterirlerse..." Böyle bir şey olabilirmiydi? Evet! Bu okul bizim bildiğimiz normal ders işleyeceğimiz, bir şeyler öğreneceğimiz bir okul değildi. "Yani ne yapabiliriz ki?" Başını umutsuzlukla iki yana salladı. "Sana demek istediğim şey birlikte kalalım, bu okuldaki gizemi çözelim." "Arwan benim güçlerim bile yok." Bu cümleyi alay ederek kursamda cümlenin altından acı akıyordu. "Bir şey olmaz! Bu okuldan bizim hayatlarımız ile ilgili şeyler bile çıkabilir. Deneyelim, çalışalım güçlerin olmayabilir ama beni güçlerim var." Bir anlığına duraksadı ama sonra devam etti. "Ben kılıç kullanamıyorum ve bunu herkes biliyor senin ise ne kadar iyi kılıç kullandığını herkes biliyor." Gerçekten beni mi övüyordu. Yani dedikleri aslında doğruydu. Güçlerim olmadığı için hep kılıç, hançer ve bıçak gibi şeyler kullanmayı öğrenmiştim. İyi dövüşüyordum ama güçlerim yoktu. Kimse bilerek benim ile kılıç dövüşü yapmazdı, korkarlardı ama yinede güçlerim yok diye dalga geçiyorlardı. Bu okuldakiler belkide bu diyar beni hafife almıştı. Güçlerim yok diye beni güçsüz işe yaramaz mı sanıyorlar. O zaman onları şaşırtıcaktım. Yarınki kılıç dövüşü dersinde zaten herkes anlayacaktı. "Evet, iyi kılıç kullanırım." dedim, kendimi överek. Benimde kendimi övmeye hakkım vardı sonuçta. "Yine kendini övmeye başladın. Egon mu yükseldi birden?" dedi sırıtarak. Bende onun gülüşüne karşılık verdim. "Odaya çıkalım mı?" "Çıkalım." Arwan ile birlikte kalacağımız odaya doğru yürümeye başladık. Bu okulda neler dönüyordu bilmiyordum ama öğrenicektim, öğrenicektik. Bizden, varislerden bir şeyler saklanıyordu... bizi varisleri sokmadıkları ama gözümüze soktukları kapısı kilitli olan odalarda ne vardı? Bunları düşünürken farkında olmadan Arwan ile kalacağımız odaya gelmiştik. Bir şey fark etmiştim. Arwan'ın güçleri vardı ama yinede güçlerini kullanmayıp bana yürüyerek eşlik etmişti... ilk defa birisi kusurlarımı yüzüme vurmamıştı. Bu yüzüme küçük bir gülümseme getirdi...
|
0% |