Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bölüm-1

@kitaphayatsiir

Güneş ışığı odamı aydınlatmaya başladığında gözlerim kendiliğinden açılmıştı. Biraz daha uyumak istiyordum. Yorganımı kafama geçirdiğimde nefessizlikten öleceğimi fark etmiştim.

Yatağımın yanındaki beyaz çekmecenin üstündeki saatime uzandım. Saatin erken olduğunu bilmeme rağmen yarı uykulu gözlerimle saatime bakmak için cebelleşiyordum. Saat daha sekizdi. Hafta sonları bu saatte uyanmaktan nefret ediyordum ama güneşin verdiği aydınlıkta uyumak imkânsız hale gelmişti.

Yatağımda sağa sola dönerek düşünmeye başladım. Düşünecek o kadar çok şeyim vardı ki…

Kapımın tıklatılmasıyla birazcık da olsa düşüncelerimden gerçek hayata dönüş yapabilmiştim.

“Gel” aynı anda yorganı başımdan çekmiş yatağımda oturur pozisyona gelmeye çalışıyordum.

Kapı nazikçe açılınca günün ilk ışıklarıyla gülümseyen bir yüz görmek beni her zamanki gibi mutlu etmişti.

“İnci Hanım arkadaşınız geldi annenizle birlikte kahvaltıda sizi bekliyorlar.” dedi Selma abla utangaç bir tavırla.

Gözlerimi devirdim “Selma abla kaç kere dedim bana hanım deme diye, kırılıyorum bak”

Selma abla bizim evin hizmetçisiydi. Yaklaşık on senedir bizim evde çalışırmış. Evi her gün pırıl pırıl yapar, yaptığı yemekleri yerken parmaklarımı yemeden edemezdim. Ben, Selma ablanın bana hanım demesini istemiyorum sonuçta kadın benden kaç yaş büyük ayrıca Selma abla bizim aileden biri gibiydi onun bende yeri çok farklıydı. Evet belki bir ablam yoktu fakat Selma abla benim öz ablam gibiydi. Sonuçta birini aile vasfına koyabilmemiz için illaki kan bağımızın olmasına gerek yoktu ki.

Bana hanım deme kısmına gelirsek, Selma ablaya zorla hanım dedirttiren kişi annemdi. Neymiş, onlar hizmetçiymiş biz evin sahibiymişiz. Böyle saçma düşünce olabilir mi hiç? Her şeyden önce saygı önemliydi. Paranın satın alamayacağı şeylerden biri ise saygı kavramıydı benim için.

Gülümseyerek odadan çıktı Selma abla. Duş almaya vaktim yoktu. Arkadaşımı ve annemi kahvaltı sofrasında bekletmezdim bu yüzden gelişi güzel bir şekilde üstüme tişört ve şort geçirerek aşağı indim.

Kahvaltı sofrasının ihtişamı uyanmama yetmişti. Selma abla döktürmüştü yine. Gözüm kahvaltıya bakarken ne anneme ne de beni bekleyen arkadaşıma selam verebilmiştim.

“Tünaydın uykucu” Deniz masadan kalktı ve koşarak sarıldı.

Gözlerimi devirdim “Saat daha sekiz biraz daha uyuyabilirim” bunu söylerken guruldayan karnıma engel olmak için gözümü Selma ablanın yaptığı böreklerden almaya çalışıyordum.

“Saat on bir oldu uykucu ne sekizi” Deniz aynı zamanda beni çekiştirerek masaya doğru götürüyordu.

Deniz, şu hayatta görüp görebileceğim en iyi dostlardan bir tanesiydi. Koleje ilk başladığımda herkese karşı ön yargılı olmuştum. Herkes, bütün sınıf, bütün okul benim gözümde zengin züppesiydi fakat Deniz bu düşünceyi kafamdan çıkartmama yardım etmişti. Denizle tanıştıktan sonra dostluğu ve hatta zenginlerinde bir insan olabileceği kanısına varmıştım. Sakladığım, anlatmadığım bütün sırlara karşı çok nazik davranıyordu.

Kolejin ilk gününde hatta ilk haftasında her ne kadar kendi kabuğumda yaşasam da zamanla Deniz’in tatlı dostluğuna sahip olmuştum. Babamla bir konuşma esnasında Deniz’den o kadar çok bahsetmiştim ki. Babam elindeki kaşığı bırakmış beni heyecanla dinlemişti. Konuşma sonrasında “Erkek arkadaşının olmasına sevindim” demişti. İşte o an kahkahayı patlatmıştım. Denizi erkek arkadaşım zanneden babam, Deniz’in kız olduğunu öğrenince benim kahkahalarıma eşlik etmişti.

“Selma çabuk kızıma tabak getir” annemin sesinin diğer villaya duyulduğundan emindim.

Selma abla koşuşturma esnasında “Tabi Demet Hanım” dedi kapıya doğru yönelerek.

Saatim durmuştu demek ki. Saat bana göre sekiz, Deniz’e göre on birdi. Sekizde uyanmadığıma sevinirken on bire kadar uyumak beni üzmüştü sonuçta çalışmam gereken tonlarca dersim vardı. Beni bekleyen test kitaplarından bahsetmek bile istemiyordum.

Selma abla nazikçe tabağımı önüme koyarken anneme döndüm “Babam bizimle kahvaltı etmeyecek mi?” dedim sanki her zaman ediyormuşçasına. Annemin bile benle kahvaltı ediyor olmasına şaşırmam gerekirken bu soruyu sormam saçma olmuştu.

Çatalını yemek masasına bırakırken “Müvekkiliyle ilgili sorun çıkmış tatlım o yüzden katılamadı bize”

Babam avukattı. İşinde çok başarılı bir avukattı, İstanbul’un en ünlü kişileri en varlıklı kişileri babama getirilerdi davalarını. Babam ise koskoca Mirat Uz yapamayacağı, halledemeyeceği hatta halledemediği dava olmazdı.

Babama kalsa beni de avukat yapıp şirketin başına geçirecekti. Ama ben o niyette değildim. Asla aklımda avukat olma düşüncesi geçmemişti. Benim tek hayalim psikolog olmaktı. İnsanlara bir nebze de olsa yardım edebilmek dertlerine derman olmak istiyordum çünkü benim yaşadığım durumu başkalarının yaşamasını istemiyordum onlara destek olmak istiyordum. Benim yaşadıklarım herhangi birinin kaldırabildiği hatta bir genç kızın zor ayakta durmasına sebep olan türden şeylerdi. Ayaktaydım evet kimseye anlatamasam da gözyaşlarım bana tek sırdaş olmuştu.

Loading...
0%