Yeni Üyelik
3.
Bölüm

BÖLÜM-2

@kitaphayatsiir

2 YIL ÖNCE

“İnci, kızım mutfak camlarını sildin mi?” annem her zamanki telaşıyla yerleri silmeye başlamıştı. İkizim olan Mercan yerleri süpürüyor bana ise camları silmek kalmıştı. Keşke bunlarla bitseydi ev temizliği, daha yapılacak tonla iş vardı.

Figen sultan temizliği asla geçiştiremezdi. Onun için evin en önemli şeyi temiz olmasıydı. Bayramın yaklaşması büyük temizlik vaktinin gelmiş olması anlamına geliyordu bizim evde.

Babam normalde temizlik sırasında evde bulunmamaya gayret ederdi. Annemin böyle durumlarda asabi olmasından dolayı ayak altında bulunmazdı. Ama bu bayram küçük bahçemizde ceviz ağacının yaprakları fazla döküldüğü için bize yardım etmek amacıyla bahçedeki yaprakları topluyordu.

“Daha silmedim anne” Figen sultanın bu cevaba kızacağını bile bile vermiştim.

Annem yanıma geldi elinde yer sildiği bez vardı “Hadi kızım daha ütüler olacak, çamaşırlar toplanacak, toz alınacak.”

Annemin cevabı üzerine temizlikten gözüm korkmaya başlamıştı. Peki anne, dercesine kafamı eğdim ve camları silmeye devam ettim.

Küçük şirin bir kasabada eski ama benim için sıcacık bir yuvaydı evimiz. Caddenin hemen arka tarafında kalırdı bu yüzden araba sesleri her daim duyulurdu evimizde. Dışarıdan eski fıstık yeşili boyasıyla, küflenmiş demir kapısıyla pek de hoş görünmeyebilirdi lakin evin içindeki huzur her şeye bedeldi. Durumumuzu biraz toplayınca evin dışını boyatacağını söylemişti babam biz de Mercan’la birlikte renk düşünmeye başlamıştık ufacık hayallerimizle. İki sene olmuştu fakat boya kelimesi geçmemişti babamın ağzından, biz de sıkıştırmamaya çalışıyorduk evin reisi Aydın Kral’ı.

Babam ile annem geçmişinden pek bahsetmezlerdi bize. Biz de onları sıkboğaz etmeme düşüncesiyle soru sormazdık ikizimle. Babam hakkında bildiğimiz tek şey önceden polis olduğuydu. Fakat neden polisliği bırakmıştı? Bu soruyu defalarca düşünmüştüm ama ne babam ne de annem cevap verebilmişti. Sadece içimde kendimce ürettiğim bazı sonuçlarla kafamı rahatlatmıştım. Mesela bizi düşündüğü için bırakmış olabilirdi. Bu, benim kafamdaki en güzel cevaptı.

Şimdi ise babam küçük bir tamirhanede tamirci olarak çalışıyordu. İşinde gayet iyiydi. Belki makine mühendisliği okumamıştı ama böylesine makinalardan anlayan tamir eden biri görülmemişti benim gözümde. Karnımızı doyuracak bizi okutacak kadar kazanıyordu babam, tabi bazı noktalarda tıkanıyordu. El birliğiyle atlatıyorduk o zor zamanları.

Annem ev hanımıydı. Sıradan bir ev hanımı değildi tabi ki de. Yemekleri muhteşem yapardı Figen sultan. Ütüsüyle bulaşığıyla hele de titiz haliyle bir numaraydı benim annem.

İkiz kız kardeşim Mercan. Tam bir süslüydü bizim tabirimizle. Huylarımız çok farklıydı. Süse, kıyafete, gezmeye tozmaya önem verirdi Mercan. Ben ise tam tersi. Kitap okumayı, film izlemeyi çok severdim. Arkadaşlarımın lafıyla tam bir ev kuşuydum. Evden dışarı çıkınca gittiğim tek yer kütüphane olurdu. Hep hayal kurardım koskocaman bir kitaplığım olsun diye. Babamdan kitap almak için para istemeye çekinirdim. O yüzden sürekli kütüphaneden okurdum. Mercan öyle değildi kıyafet için, gezmek için sürekli para isterdi babamdan. Babam ise kızına kıyamaz elinde avucunda ne varsa verirdi. Bazen dürtüklesem de bu konuda Mercan’ı, bildiğim tek şey huylunun huyundan vazgeçmeyecek olmasıydı.

Huylarımızın farklı olmasından ziyade tiplerimizde farklıydı Mercan’la. Benim bildiğim ikizler az da olsa birbirine benzerdi. Bizim ise uzaktan yakından alakamız yoktu. Ben kahverengi saçlı, ela gözlüydüm. Biraz esmere yakın kumraldım. Mercan ise sarışındı. Keşke o gözler bende olsa diye söylenirdi küçüklüğünden beri Mercan.

İlkokulu ve ortaokulu beraber aynı sınıfta yan yana okumuştuk. Lise sınavları gelince ben ilçemizdeki en yüksek puanlı liseyi kazanmıştım. Mercan ise orta seviyelerde bulunan meslek lisesini.

Mutfak camını da sildikten sonra elimin tersiyle alnımın terini de silmeyi ihmal etmedim. Düşüne düşüne annemin yanına gittim. Acaba sıradaki yapılacak iş neydi?

Koridordan salona geçecekken kapının hunharca tıklatıldığını ve zile basıldığını duydum. O kadar hızlı tıklatıyorlardı ki belli ki alacaklılardı bunlar yoksa kapıyı kıracak kadar tıklatmak kimin işi olabilirdi küçücük kasabada?

Hızlı adımlarla Mercan’ın yanına gittim. “Kapat şunu!” Mercan neden elektrik süpürgesini kapattırdığımı anlamadığı için tam bana sinirli bakış atacakken kapının tıklatıldığını duydu ve meraklı gözlerle bana bakmaya başladı. Bende bilmiyorum bakışı attım Mercan’a.

Annem ayağa fırladı “Hayırdır inşallah!” Babam arka bahçeden hızlı giriş yaptı bahçe eldivenleriyle.

Annemle babam birbirine bakınmaya başladılar. Sanki korktukları başına gelmiş, ummadıkları sona yaklaşmışçasına.

“Neden kimse kapıya bakmıyor?” annemle babama meraklı bir bakış attım bunu söylerken. Kapı hâlâ yumruklanıyordu. Aramızdan biri kapıya bakmazsa kapımız kırılacaktı, kapısız kalacaktık.

Babam bana cevap vermek yerine yutkundu ve kapıya doğru yürümeye başladı. Kapının kulpuna dokundu yavaş yavaş açmaya başladı. Karşı tarafta kapının açılmaya başladığını anlayınca yumruklamayı bırakmışlardı.

Babam sakince kapıyı açtı “Buyurun”

Polis memuru içeriye doğru adım attı “Aydın Erduran’ın evi burası mı?”

Babam duruşunu dikleştirdi “Benim” Polis memurunun karşımızda dikiliyor olması bizi endişelendirmişti. Kalp ritmim değişmiş hızlı atmaya başlamıştı. Karıncayı bile incitmeyen babam yoksa birine bir şey mi yapmıştı?

Pencereye doğru adım attım. Dışarıda birkaç polis arabasından ziyade fazlaca kalabalık vardı. Markalarını bilmediğim son model arabaları daha yeni fark etmiştim. Kimdi bunlar, ne istiyorlardı bizden? Annemin, elimi sıkı sıkı tutuşuyla tüm düşüncelerimden sıyrıldım. Küçükken de şimşekten çok korktuğum geceler yanıma gelir, tüm gece elimi sıkıca tutardı. Her korkumda annem yanımda olmuştu, bundan sonra da hep olmasını diliyordum, annem her elimi tutuğunda.

Kadının biri feryat figan bağırmaya başlamıştı sanki canı acırcasına “Kızımı getirin bana ne olur ayırmayın beni ondan!” aynı zamanda da babamla konuşan polis memurunu iteklemeye çalışıyordu. Meraklı gözlerle kardeşimle birbirimize bakarken babamla polis memuru kapının kenarına çekilip kadına yer verdiler.

Kadın gittikçe bize yaklaşmaya başlamıştı. Üzerinde leopar desenli boynu kürklü mont, ayaklarında upuzun siyah çizmeleri vardı. Çizmelerindeki topuk sesi karşı mahalleden duyulduğundan emindim. Saçları sarı, küt kesimdi. Az önceki ağlama sesinin bu kadından geldiği belliydi. Gözlerinin altı kıpkırmızıydı.

Koridorun sonunda annem, kardeşim, ben, yan yana olanlara bakarken etrafa sessizlik hâkimdi ve kadın gittikçe bize yaklaşmaya devam ediyordu. Kadın yaklaşırken annem sıkıca tuttuğu elimi bıraktı. Aynı anda hem anneme hem de bıraktığı elime baktım. Bana doğru yaklaşan kadının nefesini hissetmeye başlamıştım. Çıldırmak üzereydim, neler oluyordu? Sanki herkes bir şeyler biliyormuş da benim rolüm saf kıza denk gelmiş gibiydi içinde bulunduğum durumda.

Kadın karşımda dikildi. Kafamı mercana çevirdim anlamsız gözlerle bana bakıyordu. Anneme baktığımda başını karşıya dikmişti. Gözünden düşen damlaları görebiliyordum. Karşımda duran kadının küt saçları arasından babama baktım. Yüzü bembeyaz kesilmiş halde duvarlara bakıyordu. Ayakta zor durduğu belliydi. Bir eliyle kapıya tutunuyordu.

Kadın sıcacık kürk montuyla kollarını açtı “Kızım benim” diyerek bana sarıldı. Anlamsız, saçma bir durumun içindeydim. Karşımdaki kadın bana sarılıyordu ne annem ne de babam hiçbir şey yapmıyordu. Ne anlama geliyordu bu? Karman çorman düşüncelerim, gözyaşlarımın süzülmesine neden olmuştu. Kadını hafifçe kenara itip kendimden emin adımlarla babamın yanına gittim. “Baba neden tanımadığım kadın bana kızım diyor, ne anlama geliyor bu?” gözümdeki yaşı ellerimle silmeye çalıştım. Babam cevap vermemişti. Yüzüme bile bakamıyordu.

Az önce bana sıkıca sarılan kadın yanıma geldi “Hadi kızım gidiyoruz.” Şaka filandı galiba bu. Kadın bana durmadan kızım deyip duruyordu.

Babamı sarstım “Baba cevap ver ne olursun, kafayı yiyeceğim şaka mı bunlar?” gözümdeki yaşlar, şelaleden akan su misali süzülüyordu.

Babamın cevap vereceği yoktu. Koridordaki soğuk mermerlerin üstüne sertçe basarak annemin yanına gittim. Yanağındaki yaşı silmeye çalıştığı eli tuttum “Anne lütfen sen cevap ver gözünü seveyim!” yalvarır hale gelmiştim. Ne annem ne babam bana cevap vermiyordu. Mercan’a baktım, anlamsız gözlerle içine düştüğümüz durumu anlamaya çalışıyordu.

Annemin elini tutarken arkamdaki bir kuvvet beni hızlıca çekiştirdi. Yüzüm, bana sarılan kadınla aynı hizaya geldi. Polislerin arkasından saçları beyazlamış bir adam geldi, üzerinde takım elbise vardı. Tahmini altmış yaşlarındaydı. Sanki adam tüm gerçekleri anlatacakmış gibi içeri girdi.

“Biz, senin gerçek aileniz” dedi yaşlı adam. Bu cümleyi kurunca üzerindeki tüm hava sönüp gitmişti gözümde. Dayanacak gücüm kalmamıştı. Gözlerim kararmaya başlıyor, etraf lunaparktaki gondol gibi dönüp duruyordu. Tutunacak bir yer, bir kol aradım. Yere yığılırken hatırladığım tek şey, bana kızım diyen kadının burnuma gelen kokusuydu...

Loading...
0%