@kitaphayatsiir
|
2014 “Bu hafta gelen ikinci çiçek.” Dedi değerli oda arkadaşım Halesu, kurumuş papatyaları aldı ve yeni gelenleri vazonun içine koyarak. “Suyunu da değiştirmek lazım.” Gökyüzüne dalmış bakıyordum. Aynı gökyüzüne bakıyoruz, diye geçirdim içimden. Tüm bunlar gerçek miydi? Ben daha ilk çiçeğine karşılık olarak hediye gönderememişken ikincisi geliyordu. Papatyaları güzel eden papatya olması mıydı? Yoksa papatyayı gönderen miydi? “Tekrar okur musun gönderdiği mektubu?” Tamam dercesine yatağıma üzerinde bakıştığımız zarfı aldım. GECEMİN AYDINLIK YÜZÜ
Papatya ruhlu kadın tanıdım ben Bembeyaz kanatları vardı Papatya yapraklarını andıran Huzuru koynunda, alçak gönlüyle nam salan O günden beri elimde papatya Cebimde papatya Kitap ayracım oldu papatya Taç yaptım hayalimde taktım saçlarına Falımda çıkmıyor hiç ama Onunla açar oldum gözümü Sadece gündüzün değil, gecemin de Aydınlık yüzü…
Merve YURTSEVER “Bence karşılık yazma vaktin geldi.” Halesu’ya anlamsız bakış attıktan sonra “Ne yazacağım ki?” dedim. Gözlerini devirdi. “Teşekkür edersin mesela.” Hafif kıkırdadı. “Sende ona şiir yazarsın veya ismine özel türkü yazabilirsin. Neydi o türkünün adı? Heh şey. Çökertmeden çıktım da Halil’im Aman başım selamet, Çökertmeden çıktım da Halilim. Aman başım selamet.” Aniden haykırmaya başladı son cümlesini tamamladıktan sonra. Elime aldığım gibi yastığı fırlattım. “Ne kadar komik bir arkadaşa sahibim.” Ona fırlattığım yastığı ağzına kapatarak haykırmaya devam etti. “Of cidden ne yapacağım ya? Çok heyecanlandım. Kalbimin ilk defa bu kez hızlı çarptığına şahit oluyorum. Üniversite sınavına girerken bile bu kadar heyecanlı değildim. Neler oluyor bana.” “Âşık olmuş olabilirsin.” Dedi Halesu. Ağzındaki yastığı benim yatağımın kenarına koyarken. Aşk mı? Aşk böyle kolay bir şey miydi? İnsan bir kere gördüğü birine âşık olabilir miydi? İlk görüşte aşk dedikleri böyle bir şey olabilir miydi? Ela gözleri aklımdan gitmiyordu. Halesu konunun ciddi olduğunu fark etmiş olacak ki yatağımın kenarına oturdu ve sakince yorum yapmaya başladı. “Bence sevgili dostum, mektubuna önce papatyalar için teşekkür ederek başlayabilirsin. Sonrasında benim telefon numaramı verirsin. En azından bir süre benim telefonumu kullanırsın. Nasıl fikir?” “Senin telefonunu kullanmak mı? Bunu kabul edebilir miyim bilmiyorum? Ayrıca bir erkekle bu şekilde konuşmaya hazır mıyım bilmiyorum?” Bir yanım Halil’le konuşmak için yanıp tutuşuyordu. Diğer yanım ise yapma diyordu. Kariyerin önemli diyordu. Önce kariyerine odaklan diyordu. İç sesimi susturarak yutkundum. Ama ela gözlerden mahrum kalmak istemiyordum. O gözlerin arkasında neler vardı görmek istiyordum. Onu tanımak. Onunla vakit geçirmek istiyorum. Birine karşı ilk görüşte bu duyguları hissetmek normal miydi? Yoksa Halil benim kaderim miydi? Aynı gökyüzüne baktığım kişi Halil miydi? Ama bunu nasıl anlayabilirdim ki? Birinin sizin kaderiniz olduğunu nasıl anlayabilirsiniz? Karşıma çıkan tesadüflere inanmalı mıydım? “Haydi.” Dedi çekmecesinden çıkarttığı beyaz kâğıdı bana uzatarak. Sanki benim içimden geçenleri duymuş gibi konuşmaya başladı. “Birini tanımadan yorum yapmamalısın. Bir şeyler içinde kalacağına akışına bırakmalısın. Yaşamadan bilemezsin. Belki hayatının aşkı belki karşına çıkmış en kötü insan. Ama kariyerim deyip hayatının aşkını kaçırırsan hayatında her zaman bir yerlerinde boşluk olmaya devam edecek. O boşluğu hayatına kim girerse girsin dolduramayacak. Keşkelerle yaşamamalısın. Yaşa ve kaderini akışına bırak.” Yine birileri bir şekilde kader kelimesini karşıma çıkartmıştı. O kadar ihtimal arasında Halil’le karşılaşmam tesadüf olamazdı. Kimliğimi unutmam, o otobüse binmem, yanıma kimsenin oturmayıp Halil’in oturması. Bunlar tesadüf değildi. Bunlar kaderin bir cilvesiydi. “Telefonun bir süre gasp edilmiş olacak. Bunu kabul edebilecek misin sevgili oda arkadaşım?” “Seve seve.” Dedi çantasından çıkarttığı siyah renkli kalemi bana uzatarak. “Ayrıca.” Diye ilave etti konuşmasına ilave ederek. “Biraz daha böyle oyalanırsak dersi kaçırabiliriz. Erkek uğruna kimyagerliğinden vazgeçmene müsaade etmem merak etme.” Dedi kıkırdayarak. “En azından bugün sadece iki saat dersimiz var. Ders bitiminde bol bol Halil’i düşünebilirim” dedim kıkırdamasına eşlik ederek. “Düşünemezsiniz efendim.” Diye lafıma girdi Halesu minik şımararak. “Bana polar ve apolar bağları anlatman gerekiyordu unutmadıysan.” Unutmadım dercesine başımı salladım. Ve birden sıkıca sarıldım sevgili oda arkadaşıma. Bu sıcak kucaklaşma çok iyi gelmişti. Aklıma sevgi gelmişti. Kim bilir nasıldı durumu? Gökmaslı sokaklarına dönmem için epey vakit vardı. Bu süre içinde Sevgi nasıldır? İyi midir? Diye içim içimi kemirecekti. “Cenk arıyor.” Dedi çekmecesinin üzerine koyduğu telefona uzanarak. “Bizimkini etrafta boş bırakmamak lazım. Olup olmadık yerde ilginç sorular soruyor millete. Patavatsızlığın değişik versiyonu.” Dedim gülerek. “Çok haklısın.” Dedi gözlerini kaçırarak. Kaçırdığın o gözlerde bir şeyler mi vardı Halesu? Belki de ben yanlış anlıyordum. İlk tanışmaları çok ilginç olan arkadaşlarımı yakıştırmış olamazdım değil mi? |
0% |