Yeni Üyelik
16.
Bölüm

Bölüm-16

@kitaphayatsiir

2023

Günlerim birbirine karışıyordu. Bazen gözlerimi açıyorum birkaç saniyeliğine birilerini görüyordum ve sonrasında uykuya dalıyordum. Bazen ise hemşirenin kolumdaki serumu değiştirdiğini görüyordum. Annemin söylediğine göre; doktor yorulmamı söylemiş ve kafamda karmaşaların olabilmesi çok normalmiş. Gündüzleri uyuyordum, geceleri bazen tavanla ve duvarlarla bakışırken canım sıkılıyordu.

Gözlerimi hafif araladığımda hava karanlıktı. Akşam mıydı yoksa gecenin körü müydü? Bilmiyordum. Karanlık olduğu için saati görmem imkânsız hale gelmişti.

Susamıştım. Başımı sağa doğru çevirdim. Annemin sandalyesi boştu. Başımı pencere tarafına çevirdim. Pencerenin perdesi kapalı olmadığı yıldızların ışığı hafif sol taraftı aydınlatıyordu. Annem olmasa da hafif bir hareketle pencere tarafındaki dolabın üzerinde bulunan suya uzanabilirdim. Başımı sola çevirmemle sandalyede uyuyan birini gördüm. Ürktüğüm için bedenim hafif sıçradı ve canımın yanmasına sebep oldu. Halil miydi? Dikkatlice bakmaya başladım. Bu Halil değildi. Bu cenk de değildi. Ayıca kim olduğunu bilmediğim kişi elimi tutmuştu.

“Hösstt. Sende kimsin? Diye elimi çektim ve canım iyice yanmaya başladı.

Her şey normalmiş gibi gözlerini ovuşturan kişi tepki vermemişti. Sanki burada uyuyup kalması çok normal bir şeymiş gibi. Üstelik elimi de tutuyordu.

“Sakin lütfen.” Dedi elleriyle saçlarını düzelterek. Halen daha yüzünü göremiyordum. “Işığı açmamı ister misin?”

Yatakta doğruldum. “Çok iyi olur kim olduğunu bilmediğim kişi. Çünkü elimi tutuyordun ve sapık olma ihtimalin çok yüksek.”

Kahkaha atarak kapının yanındaki prize doğru yürümeye başladı. “Sapık ha.” Eliyle prize dokundu. Işıklar açıldı. “Sen iyileş bu sapık kelimesinin intikamını alırım.” Sonra bana döndü

“Sennn.” Dedim gözlerimi kırpıştırarak.

“Çok şükür güzelim.” Kahverengi dalgalı saçlarını elleriyle tekrardan düzeltti. “Hafızan geri geldi değil mi?” bana doğru yaklaşmaya başladı

“Yaklaşma.” Dedim ellerimle dur işareti yaparak. “Seni sadece ilk defa gözlerimi açtığımda arkadaşlarımın yanında görmüştüm. Gözlerinden hatırlıyorum. Gözlerin şey gibi.”

“Gökyüzü gibi.” Dedi cümlemi tamlayarak. “Çünkü sen böyle söylerdin.”

Bedenimi hafifçe hareket ettirdim. “Dilimin ucuna geldi ama sizi gerçekten hatırlamıyorum bayım. Lütfen odamdan çıkar mısınız?”

Sırıtmaya başladı. Yanağındaki gamzesi belli oldu gülümseyince. “Daha önce yanımda uyumamış gibi konuşuyorsun.”

Gerçekten sapıktı anlaşılan. Bu adamı hatırlamayı bir kenara bırakmıştım ama gözleri derin derin bakıyordu. Elleri sürekli saçlarına gidiyordu ve gamzesini belli ediyordu. Sanki benimle flört ediyor gibiydi.

“Git buradan pis sapık.” Dedim. Sırtımdaki yastığı aldım ve ona fırlattım. Yastığı fırlatınca belimden inanılmaz bir ağrı geldi. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı.

Yanıma geldi mavi gözler bana endişeyle bakmaya başladı. “İyi misin?”

Canım acıyordu. Sanki kemiklerimi tek tek kırıyorlardı. Günlerdir yatakta yatıyor olmamın sebebi buydu. Tam iyileşememiştim. “Canımı acıtıyorsun git buradan.”

Dolaptan temiz yastık getirip sırtıma dayadı. Yatağımın kenarına oturdu. Gözleri gözlerimle buluştu. Elleriyle yüzümü avuçladı. “Seni daha önce iyileştirdim. Şimdi de iyileştireceğim. Söz veriyorum.” Alnıma öpücük kondurdu ve kapıya doğru yürüdü. “Kapının önünde olacağım. Bir şey olursa seslen.” Eliyle kapı kulpunu tuttu. Açmasını bekledim. Duraksadı. “Kaza yaptığında arabadan çıkan eşyaları pencere tarafına dolabın içine koydular. Bakman gerekebilir. Pencere gökyüzüne bakıyor. Aynı gökyüzüne bakıyoruz.” Dedi ve kapıyı kapatıp hastane odasından çıktı.

Ama bu nasıl olabilirdi ki? İsmini bile bilmediğim bu adam beni tanıdığını söylüyordu. Gözleri sanki daha önce hayatımda vardı ama bir o kadar yok gibiydi. Gamzesi bana bir şeyler hatırlatıyor gibiydi. Ama bir o kadar uzaktı. Son cümlesi kalbimi hareketlendirmişti. Bu cümleyi benden başka bilen yoktu. Sadece Halil bu cümleye benzer bir şey söylemişti. Birileri benle dalga mı geçiyordu acaba? Daha dün üniversite okurken uyanmıştım ve biri bana kaza geçirdiğimi üstelik 2023 senesinde olduğumuzu söylemişti. Elbet hafızam geri gelecekti. Ama neler olduğunu öğrenmem gerekiyordu.

Dolabın çekmecesine doğru hafifçe eğildim. Kemiklerim birbirine batsa da elime poşet gelince hemen aldım. İçinde telefon vardı. Cüzdan, küpe, bileklik. Bilekliğin üzerinde duru yazıyordu. Bunlar benim eşyalarımdı. Cüzdanın altında bir kâğıt parçası vardı. Bu kâğıt parçası değildi. Bir fotoğraftı. Uykudan uyandığım için net seçemiyordum. Fotoğrafı iyice yaklaştırdım. Fotoğrafta iki kişi vardı. Bir tanesi bendim. Hava soğuktu anlaşılan üzerimde atkı ve şapka vardı. Önümüzde ateş vardı galiba bu kamp ateşiydi. Aramızdaki büyük ağaçlardan kampta olduğumuz anlaşıyordu. Yanımdaki kişiye baktım. Bir erkekti ve bu Halil değildi. Bu az önce gözleri gökyüzüne benzeyen adamdı. Peki sen kimdin?

Loading...
0%