@kitapkolik948
|
Merhabalarrr uzun bölüm istemişsiniz kendimi ünlü bir yazar gibi hissediyorum dömdldldl neyse neyseee modellerimizi buraya koyamıyorum ne yapalım yazın bana olmadı instagram da paylaşırım olur mu???
oy sınırı:10 yorum sınırı:11
Kalbimde bir buz kütlesi varmışcasına üşüyordum. Bir zamanlar evim dediğim insandan ayrılmak en büyük korkumken şimdi o insanı bırakıyordum. Kafamı dağıtmaya çalıştıkça aklıma anonim geliyordu. Tatlı bir insandı, sürekli bana destek oluyordu. Ve yakında onu görebilecektim. Ağlamayı bırakalı çok olmuştu. Beton zeminde oturmaya devam ediyordum. Dizlerimi kendime çekmiştim. Başımda dizlerime yaslıydı. Kabullenmem gereken bir şey varsa o da artık her anlamda Emir'i bırakmaktı. Nasıl oldu bilmiyorum ama ruhum bunu çoktan yapmıştı. Kalbim ise yavaş yavaş yapıyordu bunu. Sindirmeme izin vererek. Spor salonunun kapısı açıldığında ayaklarımı izleyen gözlerimi yukarı kaldırdım. Safir gelmişti. Büyük adımlar ile yanıma gelmiş ve önümde diz çökmüştü. Sağ eli gözlerimi gizleyen küçük tutamları kulağımın arkasına koyarken, yüzümü inceliyordu.
"Her yerde seni aradım. " Gözleri hala üzerimdeyken bakışlarımı ondan kaçırmadım. Ne zaman kötü bir durumda olsam Safir hep yanımdaydı. Ne kadarı doğru, ne kadarı yalnıştı bilmiyorum ama birine sarılmaya ihtiyacım vardı.
"Sarılabilir miyim sana? " Kısık ve güçsüz çıkan sesimi dikkatlice dinledi, yüzündeki tebessüm ile beni yanıtladı.
"Sarılabilirsin bana. " Kollarını açtığında hızlıca arasına girdim. Beni sarıp sarmalarken ellerimi göğsüne yerleştirdim. Kafam tam kalbinin üstündeyken normale göre hızlı atıyordu. Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama kolları bana çok iyi gelmişti. Babamın verdiği güven ve huzuru yıllar sonra hissetmek benim için paha biçilemezdi. Hiç çıkmak istemedim kollarından. O "baba" duygusunu kaybetmemek için.
"Babam gibi kolların. " Meraklı sesini duydum.
"Nasıl yani? " Gözlerim kapalıydı. Mayışmıştım.
"Babamın kollarında hissettiğim güven ve huzur senin kollarının arasında da var. "
"O zaman kollarım sana her zaman açık. " Gülümsedim ve bir süre daha o şekilde durdum. Kendime gelmeye başladığımda gözlerimi araladım. Safir beni izliyordu. Kollarının arasındaydım ve hiç sıkılmışa benzemiyordu. Gözlerimi açtığımı gördüğünde gülümsedi.
"Daha iyi misin mi estrella mas brillante? " (en parlak yıldızım) Kaşlarımı çatarken bu hoşuna gitmişcesine sırıttığında tam ona kızacaktım ki ben kucağındayken ayağa kalktı. Ağzımdan kaçan çığlığa engel olamayazken kollarımı hemen boynuna sardım. Kızgın gözler ile ona baktığımda spor salonunun kapısına ulaşmıştık bile.
"Safir, " Dedim uzatarak. Önüne bakıyordu ama sırıtmayı da ihmal etmedi paşamız.
"Mehir, " Dedi o da beni taklit ederek. Bahçeye ulaşmıştı ve istisnasız herkes işini gücünü bırakmış bize bakıyordu. Biraz utanmama sebep olurken gözlerimi Safir'in göğsünde sabitledim.
"Herkes bize bakıyor. " Anında omuz silkerken sırıtması büyümüştü.
"Bana hep bakıyorlar kızım, unuttun mu? " Egosu gülmeme sebep olurken o homurdandı.
"Şimdi de herkes sana bakıyor." Huysuz gözler ile bana bakarken sırıtan taraf artık bendim.
"Neden? " Gözlerini bana çevirdiğinde kısık gözleri keyfimi yerine getirmişti.
"Çok güzel gülüyorsun da ondan. " Aniden aldığım iltifat beni utandırırken konuyu değiştirdim.
"Şey yapraklar da ne güzelmiş." Kulaklarımı Safir'in melodik kahkahası doldurduğunda ona baktım. Kısılan gözleri ile çok tatlıydı. Ne dedim ben? Tatlı mı?! Kafamı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım.
"Saçmalama istersen. " Safir'in bakışlarını üzerimde hissediyordum.
"Neyi saçmalama? " Elimi boşver dercesine salladım.
"Öğreneceğim ona göre. " Sözlerini dikkate almayarak önüme bakmaya devam ettim. Konuşmaktan farkına varamamıştım ama fısıltılar yükseliyordu. Safir beni yere indirdiğinde nefeslendim.
"Sonunda! " Tam o sırada arkadan birinin bağırırarak sarf ettiği cümleleri duydum.
"Bir de sonunda diyor! Şuna bak, hani Emir'i seviyordun? Emir sana inanmayarak en iyisini yapmış. " Yerimde kalakaldım. Ben daha kendimce kabul edemezken insanların da üzerime gelmesi beni çok sarsıyordu. Gözlerim kararırken bir saniye bile beklemedim ve arkamı döndüm. Koşar adımlar ile o kızın önünde durduğumda kollarını göğsünde birleştirmişti ve sırıtıyordu. Önünde dikilidiğimde birazdan bir hemcinsime zarar vereceğimi biliyordum. Ama o da bir kadın olarak durumumu anlamalıydı.
"Bana neler yaşattığını bilmeden, saçma sapan konuşma hakkını sana tam olarak kim veriyor? " Sırıtması sinirimi bozuyordu. Yumurta sarısı saçlarıyla oynarken ağzındaki sakızı da değişik bir şekilde çiğniyordu.
"Ben veriyorum var mı canım?" Tatlı olduğunu düşündüğüm bir şekilde gülümsedim.
"Var canım. " Yüzüne attığım tokatla yere savrulduğunda eli yanağındaydı.
"Hemcinsinin yaşadıklarını görmene rağmen onu sözlerin ile zorbalayacak kadar acizsin!" Sinirle bağırdığım için korku ile bana baktı. Yerde kendini geriye doğru sürüklediğinde ona kısık gözlerle bakmaya devam ettim.
"Bir daha görmeyeceğim. Anladın mı? " Daha sakin konuşmuştum çünkü amacım katliam değildi. Sadece hakkımı savunmaktı. Kafasını hızla salladığında oradan uzaklaştım ve Safir'in yanına doğru adımladım. Yanına ulaştığımda saçlarımı karıştırdı ve yanaklarımın kızarmasına neden olacak o sözleri sarf etti.
"İşte benim Mehir'im. " Bakışlarımı kaçırdığımda herkesin hala bize bakması da utanmama neden oluyordu. Safir bunu fark ettiğinde öyle bir bağırmıştı ki ben bile yerimde sıçramıştım.
"Hemen şu an önüne dönmeyenler için olacaklardan ben sorumlu değilim! " Yerimde sıçradığımı fark ettiğinde gözlerindeki yumuşamaya tanık olmuştum.
"Korkuttum mu? " Kafamı iki yana salladığımda gülümsedi. Beni çekiştirerek bir banka oturttuğunda boğazını temizledi.
"Burak ve Buğra diyor ki okul çıkışı beraber bir şeyler yapalım. Ne dersin? " İyi olurdu. Kafamı dağıtmanın yolu buydu. Hevesle yanıtladım sorusunu.
"Çok güzel olur. " Burak ve Buğra sonunda yanımıza geldiklerinde selamlaşmanın ardından oturdular.
"Ee Safir sen hala gelmemekte kararlı mısın? " Gözlerim Safir'e döndüğünde hızla Buğra'ya dönmüştü.
"Yoo, " Dedi rahat rahat.
"Ben öyle bir şey demedim. " Buğra kaşlarını çattığında ne kaçırdığımı anlamaya çalışıyordum.
"Dedin ya, hatta ilk sana söyledim, beni ne işim var dedin. " Safir ters ters Buğra'ya baktığında Buğra sonunda anlamış gibi;
"Hee, " demişti. Benim burada olduğumu unutmuş gibilerdi. Elimi gözlerinin önünde sallarken kendimi hatırlatmaya çalıştım.
"Hey! Bende buradayım. " Üçü birden bana döndüğünde Burak bıyık altından gülüyordu.
"Boyundan dolayı göremedik seni Mehircim. " Sinirle ayağa kalktığımda o da ayağa fırlamıştı ve biz bahçede koşuşturmaya başlamıştık.
"Gel buraya Burak! " Kahkahasını duydum.
"Seni duyamıyorum bücür! " Daha da hızlandığımda bahçeyi en az on kere turlamıştık. En sonunda Safir beni tutup havaya kaldırdığında ayaklarım sallanıyordu.
"Bırak beni! Bırak da ona bücür kimmiş göstereyim! " Safir sırıtırken beni bırakmadan okulun içine girdi. Sınıfıma kadar çıktığında beni yere bıraktı.
"Zilin çalmasına iki dakika var toplan da gidelim. " Kafamı sallayıp sınıfa girdim. Eşyalarımı toplayıp, çantamı sırtıma geçirdim ve kapının önünde beni bekleyen Safir'in yanına gittim.
"Sen de alıştın beni taşıyıp durmaya. " Gülümsedi ve sırtıma taktığım çantayı kendi koluna taktı.
"Kollarım emrinize amade Mehir Hanım. " Gülüşerek çıkışa ulaştığımızda kapıda bizi bekleyen ikizlerden bir ses yükseldi.
"O gelmiş bizim best çift. " Sinirle baktım onlara.
"Çift falan yok, saçmalayı kesin. " Onları arkamda bırakarak yürümeye başladım. Öncelikle en sevdiğim kafeye gideceğimizi bildiğimden büyük adımlar ile kafenin olduğu yolda ilerlemeye devam ettim. Üçü arkadan gülerek gelirken ben seri adımlarımı devam ettirdim. Sonunda kafeye geldiğimizde rahat atmosferi vücutumu gevşetmişti. Hemen en kenardaki masallardan birine oturduğumda sonunda muhteşem üçlü de teşrif edebilmişti. Beraber siparişlerimizi verdikten sonra uzun uzun sohbet ettik. Tatlılarımızı yedikten sonra bir AVM'ye geçtik. Bowling oynadık, sinemaya girdik ve en sonunda evlere gitmek için ayrıldık. Eve geldiğimde kapıyı bana annem açmıştı. İçeri girip kollarımı ona doladığımda o da karşılık vermişti. Beraber annemin yaptığı lezzetli yemekleri sıcak evimizde, yemek masamızda, gülüşerek yedik.
Emir Keskin'den~ Her masalın bir kötü kahramana ihtiyacı vardır. Malesef bu hikayenin kötüsü ben olmak zorunda kalmıştım. Kimse çıkıp neden kötü davrandığımı sormadı. Zaten bende söyleyemezdim. Şimdi bütün kış soğukluğunu iliklerime kadar hissettiğim o yemek masasındaydım. Yemek yerken huzurlu olman gerekmez mi? Ben en çok yemek yemekten nefret ediyorum. Önümde duran et ve patates püresi benim için bir kaçış yolu değildi. Dokunmadığım yemeğimle oynamaya devam ettim. En sonunda anne ve baba sofradan kalktığında bende ayaklanabildim. Motoruma atlayıp uzun ve ıssız yollarda gece yarılarına kadar sürdüm. Bana bu hayatta iyi gelen sadece iki şey vardı. Motor sürmek ve Mehir. Mehir'e hiç iyi gelmezdim. Gelemezdim ki. Ona iyi davranmam yasaktı. O bana layık olmayanmış. Aslında ben ona layık değildim. O bu dünyada gördüğüm en iyi insandı. Beni çok seviyordu. Artık sevmişti. Benden vazgeçiyordu. Biliyordum. Anlaması zor değildi. Bu gün yüzüme haykırdığı şeyler kalbimi kum tanelerine çevirmişti. Bunun olacağını her zaman biliyordum. Ama hazır değilmişim. Gittikçe artan motorun hızına öylece baktım. Hayatıma anlam katan tek şey Mehir'di. Hep de o olacaktı. Ben onun için olmasam da. Ben kötüydüm. Kötü olandım. İncitendim. Kimse onu gerçekten sevdiğimi bilmiyordu. Ben Mehir'in üç yıldır seviyordum. O beni sevmeden bir yıl önce başlamıştım sevmeye. Hala da seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklım başımda seviyorum.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ Kapanış yapmaya geldim. Umarım beğenmişsinizdir.
Bölüm hakkında düşünceleriniz🌊⭐
İnstagram:kitapkolik948
|
0% |