
Mehir'den~
Yerde bulup aldığımız telefon bize yine hayatımızın şokunu yaşatıyordu. Emir benim için okula anons geçmişti. Benim için. Kulaklarım uğulduyordu. Bıkmıştım artık onun gel gittiklerinden. Askılıktaki montumu alıp hemen evden çıktım. Arkamdan Safir'in sesini duydum ama durmadım. Artık hesap sorulacaktı. Telefonumu çıkararak numarasının üstüne tıkladım. Anında açıldı.
"Mehir? "
"İki dakikaya okulun arkasındaki parkta ol. " Telefonu kapattım. O kadar hızlı hareket ediyordum ki kendimi parkın önünde buldum. İçeri nasıl girdiğimi bilmiyorum ama Emir her zamanki gibi siyah sweatshirt gitmiş bankta oturuyordu. Beni fark ettiğinde ayağa kalktı ve yanıma geldi. Geldiği an bende patlama anı yaşanmıştı.
"Derdin ne senin?! Ne istiyorsun benden ya ne?! Bırak artık peşimi, mutlu olmaya çalışıyorum seni geride bırakmaya çalışıyorum ama sürekli sürekli beni mahvediyorsun! " Gözlerim dolmuşken göğsünden itekledim. Hareket dahi etmedi. Sadece gözlerindeki çaresizlikle izledi beni.
"Anla artık sen sadece bana zarar veriyorsun. " Omuzlarım sarsılıyordu. Bağırarak ağlıyordum şimdi. Bana çok acı vermişti. Babamdan sonra ona tutunmuştum ama o sadece beni yakmıştı. Hem de çok ciddi derecede yanıklar oluşturmuştu kalbimde.
"Beni mahvettin, paramparça ettin. " Dizlerimin üstüne düştüğümde düşüşümü yumuşattı ve benimle yere çöktü.
"Bırak artık mutlu olayım. " Dolu gözlerimle karşılaştığında ilk defa onunda gözlerinin dolduğunu gördüm. Ağlamıyordu ama dolmuştu gözleri.
"Özür dilerim, " Dedi.
"Çok özür dilerim Mehir. " Sol gözünden bir damla yaş süzüldü.
"Biz diye bir şey hiç olmadı ama ben hep olması için çabaladım. En azından bunu bil olur mu? Beni böyle hatırla. Çünkü ben hep seni sevdim, herşeyi senin için yapmak zorundaydım. Canın acımasın diye. Şimdi seni cidden sevebilecek, " Sertçe yutkundu. Bir yaş daha kaydı gözlerinden.
"Aranıza engeller girmeyecek birini sev. Dinle, " Yüzünü acıyla buruşturdu. Gözyaşları birbiri ardınca düşüyordu.
"Safir seni gerçekten seviyor. Sende onu seviyorsun, bitti. Bütün her şeyi geride bırak ve kalbin sadece onun için atsın. Kimseyi umursama. Dik başlısındır sen ama yine de üzülürsün. Üzülme tamam mı? Hiç biri senin suçun değildi. Asla olmadı ve olmayacak. " Gözlerime öyle bir baktı ki anlayamadım ama kalbim acıdı. Onu anlamadığımı fark ettiğinde acıyla güldü.
"Sevgilin var biliyorum ama dostça, sadece bir kez sarılabilir miyim? " Ne diyeceğini bilmiyordum. Safir'e haksızlık olur muydu? Gözleri arkamda bir yere takılı kaldı ellerini çekip kalkacaktı ki durdu. Orada her ne gördüyse yutkundu ve bana baktı.
"Safir için sorun olmaz. " Kafamı kaldırıp ona baktığımda bana fırsat vermeden yavaşca sarıldı. Sanki beni son görüşüymüş gibi davranıyordu. Kollarını sıkılaştırdı ardından bıraktı. Ayağa kalkmama yardımcı oldu ve benden uzaklaştı.
"Ben gidiyorum, yurtdışına taşınacağım. Bir daha asla karşılaşmayacağız. " Gözleri tekrar arkamı buldu ve bana baktı.
"Son bir şey söyleyeceğim. Benden hep duymak istediğin bir şey. " Geri geri adım atarken buruk bir gülümseme yerleşti dudaklarına.
"Seni hep sevdim Mehir, hep sevmeye de devam edeceğim. " Ardından arkasını döndü ve gözden kayboldu. Yerimde sarsıldım. Ama kalbimde hiç kıpırtı olmadı, o da biliyordu sadece itiraf etmek istemişti ve etmişti. Arkamda hissettiğim kollarla yerimde sıçrayarak arkamı döndüm. Safir, yüzünde gülümsemesi ile yanımdaydı. Yine en kötü anımda yanımda o vardı. Sessizce kollarını bana sardı. Kendimi ona bıraktım. Anında beni kucağına aldığında gözlerimi yumup göğsüne yaslandım. Arabaya geçtiğimizde utanarak bakışlarımı kaçırdım.
"Sorun yok güzelim, izin almıştı." Şaşkın bakışlarım onu bulduğunda gülümsedi. Arabayı çalıştırıp bir sahil kenarına sürdüğünde sessizliğimle eşlik ettim. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Kafam çok karışıktı, bu kadar olayı kaldıramıyordum. Huzurlu bir hayat istiyordum. Sahile geldiğimizde arabadan indim. Safir de peşimden gelirken kendimi kumlara attım.
"Haberim vardı Mehir, bu yüzden lütfen üzülme. " Göz ucuyla ona baktığımda bir şey değişmediğini anlayarak derin bir nefes aldı.
"Sen evden çıktıktan sonra bende peşinden geliyordum. Biriyle konuştuğunu gördüm ama o kadar hızlıydın ki koşup korkutmak istemedim. " Üzerimden düşen ceketi alıp tekrar üzerime örttü.
"Sonra Emir'in beni aradığını gördüm ama şaşırdım. Aramayı açtığımda bana senin onu aradığını ve parka çağırdığını söyledi. O an durdum ve onu dinlemeye başladım. Valiz hazırladığından ve yurtdışına çıkacağından bahsetti. Sen onu aramışken her şeyi anlatmak için izin istedi. " Gülümseyerek denize bakmaya başladı.
"Bende bazı şeylerin senin kafanda da oturması için rahatsız olnayacağın şekilde anlatabileceğini söyledim. " Kuşkuyla ona bakmaya başlamıştım.
"Ama Safir, " Kafasını tekrar bana çevirdiğinde merakla bana bakıyordu.
"Emir bana sarıldı. " Gözlerinden siyah bir perde geçti ama sadece kafasını sallamakla yetindi. Elleri kumun altında olmasına rağmen yumruklarını sıktığını görebiliyordum.
"İzin istedi. " Keskin sesi aramızdaki sessizliği doldurduğunda buna neden izin verdiğini anlamadım ama sanki gerekli bir sebebi varmış dercesine bakmıştı gözleri. Bir süre ikimizde konuşmadık. Sessizlik içinde denizin karaya vuran dalgalarını dinledik. Hava kararmaya yüz tutmuşken Safir'e döndüm.
"İkizler nerede? " Omuz silkerek telefonunu eline aldı. Buğra'nın numarasını tuşladığında kısa bir süre sonra telefon açıldı.
"Ne var oğlum, rahatsız da etmedik ne istiyorsun? Uykumdan uyandırdın beni lan! Sana arama benş demiyor muyum?! Git Burak'ı ara! " İkizler ile yıllardık arkadaştık ama ilk defa bu halini görüyordum. Ne diyebilirdim ki? Uyku onun her şeyiydi.
"Bağırma lan! Bir şey oldu ki aradık. " Buğra anında ciddileşerek sessizliği büründü. İkimizden birine bir şey olduğunu sanmış olacak ki buz gibi sesi doldurdu kulaklarımı.
"Ne oldu? " Değeri o kadar güzel veriyordu ki. İyiki onlara sahiptim.
"Sevgilim sizi özlemiş, attığım konuma gelmek için beş dakikanız var. " Ardından telefonu kapatıp konum gönderdi. Kınar bir biçimde ona bakarken onaylamayan sesler çıkardım.
"Ayıp ayıp, öyle konuşulmaz. " Gözleri beni bulduğunda oraya yerleşen sevgi kalbimi sıcacık yaptı.
"Seninle konuşurum ben bir tek yavrum, o da bana yeter. " Hoşuma gittiği için kıkırdadığımda yanaklarımı sıktı. Safir’in yanaklarımı sıkışı hâlâ tenimde iz bırakmış gibiydi. Gözlerimi kısıp ona baktım, dudaklarımda hafif bir gülümseme belirdi.
“Yavrum ha?” Dedim küçümseyici ama sevgi dolu bir kahkahayla.
“Sen beni iyice ele geçirdin, farkında mısın?”
“Ele mi geçirdim?” Dedi dudaklarının kenarını kıvırarak.
“Ben sadece yerimi aldım. Kalbinde zaten hep benim yerim vardı.”
İçimde bir şey titredi. Kalbimin tam ortasına saplanmıştı ama bu sefer canımı yakmadı. Aksine, içimi bir sıcaklık kapladı. O an onunla olduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşündüm. Safir, bütün kırıklarımı göğsünde sarmalayan bir adamdı. Benim geçmişime, hatalarıma, yaralarıma rağmen seviyordu. Olduğum gibi seviyordu.
Başımı hafifçe omzuna yasladım. Kumun üzerinde, onunla yan yana oturmak, tüm fırtınaların dinip, huzurun tenime sindiği bir liman gibiydi.
"Ben çok yorgunum Safir," Dedim usulca. Sesim rüzgâra karıştı ama o duymuştu, hissedebiliyordum.
“Elbette yorgunsun,” Dedi, alnıma yumuşak bir öpücük kondurup. “
Ama ben buradayım. Yorulduğunda yüklerini ben alırım."
Sanki kalbim atmayı unutmuştu. Sessizliğin ortasında sadece onun sözleri vardı kulağımda yankılanan.
Gözlerim doldu. Bir damla yaş usulca süzüldü yanağımdan. Ama bu seferki acıdan değildi. İçimdeki karanlık, onun sevgisiyle aydınlanmıştı sanki. İlk defa. Evet, gerçekten ilk defa huzurluydum.
“Bana inanıyor musun?”
Başımı omzundan kaldırıp gözlerine baktım. “Kendime bile inanmam belki ama sana sonuna kadar inanıyorum."”
Gülümsedi. Gülmesini çok seviyordum. Sonra elini uzattı, avucumun içine dokundu.
“Üşüyorsun,”
“Her zaman seni koruyacağım, söz.”
Bir süre konuşmadık. Sadece dalgaların sesi… Kumlara çarpan rüzgâr… Gecenin serinliği…
O sırada telefonuma bir bildirim geldi. Konuma yaklaşan iki nokta… Burak ve Buğra.
“İkizler geliyor,” Dedim hafif gülümsemeyle.
“Gelsinler,” Dedi Safir, kolunu omzuma dolayarak. “Onlar da bu gece yanımızda olsun. ”
Bir anda sahile bağırarak koşan iki gölge gördüm
“Mehir!”
Kahkaha attım. İkizler, onlar geldiğinde eksik kalan ne varsa tamamlanırdı. Onlar benim olmayan kardeşlerimdi.
Buğra önüme geldiğinde gözlerimin içine bakarak ciddi bir ifadeyle,
“Sadece mutlu olmanı istiyoruz,” dedi. Sonra kafama minik bir fiske attı.
Burak ise yanağıma parmak ucuyla dokunup,
“Bak yine ağlamışsın güzelim. Bir şeye gerek-"
“Gerek yok.” Dedim içten bir gülümsemeyle.
“En azından artık ihtiyacım yok çünkü iyileşiyorum.”
Ve o gece, o sahil… bir veda değil, bir başlangıç oldu.
----
Umarım beğenmişsinizdir. Yakın zamanda bitirmeyi düşünüyorum, çünkü bir şeyler olmuyor gibi geliyor. Yazamıyorum ve yazamadıkça üzülüyorum. Sizi üzmek istemiyorum bu yüzden bir süre daha devam edip fınal vereceğiz canlarım🫂 Kendinize cici bakınn ve diğer kitaplarımı okumayı unutmayınnn!
İnstagram-Tiktok:kitapkolik948
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |