Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@kitaplarameftun

Geçiyordu zaman; bazen istemesen de , durmasını istesen de geçiyordu. Zaman seni dinlemiyordu. Yaşantılar bana asırlar gibiydi, geçmek bilmeyen acılar ve yaşanmışlıklar ...

Artık varmıştık İstanbul’a bu şehirden gittiğim günü hatırlamaya başladım.

Flaşback

Annem ve babamın ölümünden sonra bir ay boyunca hastanede kaldım. Vücudum yanık izleri ile doluydu ama en kötüsü ailemin ölmelerini izlemiştim. Acı dolu bi’ kalp ile veda etmiştim, sabahın dört buçuğunda...

Flaşback bitti

Her şeyin rüya olmasını ne çok istemiştim ama her gün aynı kabusa uyanıyordum.

“K, iyi misin? Dedi Ernesto

Uçak bir süre önce durmuş ve ben hala oturduğum yerden kalkamıyordum. Vazgeçmek istemiyorum ama bu şehire geri dönmek, çok ani bir karardı; hazır değilmişim bunu fark ettim. Bazı şeylerle yüzleşmem gerek ya da savaşmam o an hangisi gerekiyorsa öyle yapacağım.

Yüzüme sahte bir gülümseme koydum. “iyiyim, inelim.” Dedim Ernesto önde ben arkasında inmeye başladık.

Thomas ve Santos; Ernesto’nun en güvendiği, yıllardır beraber olduğu, güvenilir iki korumasıydı. İki ile de iyi anlaşırdım. Bizimle birlikte hep yanımızda olacaklardır. Diğer korumalar ise klasik evi koruyacak, önemli işlerde yanımızda bulunacaklardı, Ernesto her şeyin planını dün gece ben uyurken ayarlamıştı.

Uçaktan indik ve bizi bekleyen arabaya bindik. “Şimdi ne yapıyoruz?” diye sordum. “Akşam büyük bir davet var ama öncesinde biraz dinlenmen gerekiyor.” Dedi. “Ben böyle iyiyim,” dedim ama hemen itiraz etti. “Kayra, söz dinle, lütfen. Akşam için her şeyi ayarladım, bu yüzden ikimizinde yapacağı ilk iş bir kaç saat dinlenmek!” dedi. Oğuz ve Ali’nin yokluğunu aratmıyordu şimdi ise yan yana gelmelerine nasıl katlanacağım!

Ormanın içinde bir evde durdu araba. Kocaman iki katlı bir çiftlik evine geldik. Burası muhteşemdi.

“Beğendin mi?” diye sordu.

“Burası harika!” dedim.

“İçeri geçelim, o zaman,” dedi ve beraber içeri geçtik. Evin hol bölümünden oturma odaya geçtik. Ahşap ile dekorasyon edilmişti ev. Salonda bulunan gri koltuklara oturacaktım ki “Hadi hadi git dinlen!” dedi Ernesto.

Dudak büzerek “Biraz otursaydık,” dedim ama işe yaramadı beni zorla yukarı katta çıkardı. Yatağı görünce kendimi yatağa bıraktım.

3 saat sonra;

“Kayra! Hadi güzelim uyan artık,” diyordu bir ses. Yavaşça gözümü açtım. Ernesto beni uyandırmaya çalışıyordu. “Beş dakika daha,” dedim ve gözlerimi kapattım.

“Kayra, vaktimiz yok hazırlaman gerek!” dedi.

Yarı gözümü açtım ve ofladım uykunun en güzel yerinde uyandırmak ne ya!

“Tamam, git! Uyandım.” Dedim.

Kapı eşiğinde “Santos!” diye seslendi. Kısa bir süre sonra Santos elinde bulunun elbise kılıfını E’ye uzattı ve gitti.

Ernesto kaşları çatık bir şekilde bana baktı, hemen yataktan çıktım. Elbise kılıfını yatağın üzerine bıraktı “Aşağıda bekliyorum,” dedi ve çıktı.

Yarım saat sonra;

Pufun üstünde oturmuş, hafif bir makyaj yapıp, dudağımı kırmızı ruj ile öne çıkardım. Boy aynasından kendime baktım. Uzun kırmızı elbisenin sağ ayağında yırtmaç, üst bölümde ise göğüs dekoltesi vardı. Her şey hazırdı aşağı inme vakti.

Aşağıda Ernesto siyah takım elbise giymişti. Beni görünce şaşırdı sonra da gözleri ile süzdü. “Sei così bella (çok güzelsin)” dedi.

“Grazie, anche tu sei molto elegante. (Teşekkür ederim, sende çok şıksın)” Dedim.

Ernesto ile arka koltuğa oturduk, kendimi beş yaşında babasının peşinden ayrılmayan kız çocuğu gibi hissediyordum. Ernesto bu üç yılda hayatıma çok şey kattı. Kendimi onun yanında çok güvende hissediyordum. Onunla birlikte aşamayacağım şey yokmuş gibi..

Artık gelmiştik otele ve buradan dönülemezdi. ‘Çağhan oteli’ yazan tabelaya baktım. Beş yılın ardından ilk kez geliyordum, derin bi’ nefes aldım ve E kapıyı açtı, ellerini uzattı ve beni arabadan çıkardı. Koluna girdim ve otelin içine giriş yaptık.

Cesur olmalıydım, içerde beni ne bekliyor bilmiyordum fakat ben ne olursa olsun metanetli olmalıydım.

Davetin yapılacağı yirminci katta çıktık. Sola döndüğümüzde korumalarla çevrili salon vardı. Kapıda sorun yaşamadan içeri adım attık. Merakla bakan gözleri umursamadan, masamıza doğru ilerledik.

“Artık burada ne işimiz olduğunu söyleyecek misin?” dedim. Kerim Çağhan’ın otelinde ne işimiz vardı meraktan ölebilirdim.

“Birazdan her şeyi öğreneceksin,” dedi. Tam konuşacağım sırada ardımdan biri “Kayra!” diye seslendi, bu sesin sahibi.. gerçek mi? Hemen arkama döndüm. “Ali!” dedim. Aramızdaki mesafeyi kapattıp, sarıldık. “Bu sen misin? Gerçek mi bu?” dedi. “Evet,”

“Seni çok özledim.” Dedi. “Bende çok özledim,” dedim. Ayrıldığımızda Oğuz’u fark ettim. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Normal karşılıyordum, ailem öldüğü gün onları da ardımdan bırakmıştım ve asla iletişim kurmadım.

“Oğuz!” deyip, ben sarıldım. İlk başta sarılmasa da şimdi sımsıkı sardı. “Özledim,” diyebildim. Gözlerim dolmuştu fakat ağlayamazdım, zayıf görünmek istemezdim.

“Sizleri gerçekten çok özledim,” dedim ikisinin yanında durarak. Ali “Bizde seni çok özledik be kızım,” dedi sitemle.

Oğuz “Kerim, birazdan gelir müsait bir yere geçeriz,” dedi. İşte bunu beklemiyordum, Kerim ne alaka? Ben onunla yüzleşemezdim daha.

“Sizinle müsait bir yere geçeriz ve tanıştırmak istediğim biri var,” dedim,

Ernesto’ya döndüm. “Erkek arkadaşım Ernesto!” ağzımdan kelimeler kendiliğinden çıktı..

Ernesto’nun içtiği içecek boğazında kaldı, öksürmeye başladı, ardından kendini hemen toparladı ve “İyi akşamlar!” dedi.

Oğuz ve Ali de ona uyarak iyi akşamlar dediler.

Meraktan çatladıklarına emindim ama gururlarından bir şey demediler. Herkes kendi halinde takılıyordu, hafif çalan müzik eşliğinde çiftler dans etmeye başladı. Onları izlerken, Ernesto elini uzattı. “Güzelim, dans edelim,”

Elini tuttum ve dans edilen yere gittik. E elini belime doladı bende ellerimi boynuna sardım. Hafif hafif ritme kendimizi kaptırıyorduk. E beni kendi etrafımda döndüreceği sırada karşımda Kerim’i gördüm. Zaman şimdi dursun...

 

Loading...
0%