@kitaplardakaybolms
|
HAYATIMIN ORTASI Her ne kadar bu hayatın başı gibi görünse de yaşadığınız andan beri hayatın ortasındasın sadece hayatına yeni kişiler giriyor… (Hikayedeki her şey tamamen uydurmadır!) 1.BÖLÜM
“Tamam anne. Ben çıkıyorum.” “Geç kalma yavrum. Akşam misafirler gelecek.” O kadar bağrışmanın sonu akşama geç kalmayla bitebileceğini hiç düşünmemiştim. Bu arada ben Ceylan. 16 yaşındayım yani lise ikiye gidiyorum. Bence doğru tahmin ettin. Az önce annemle tartıştık. Her şey bir anda gelişti… “Anne ben çıkıyorum Emir beni bekliyor.” “Hayır gidemezsin. Her zaman arkadaşlarınla buluşuyorsun. Ailene vakit bile ayırmıyorsun. Artık yüzünü göremez oluk. Ayrıca bu yaşta eğer sevgilin varsa yemin ederim babana söylerim. Her zaman bir bahane buluyorsun dışarı çıkmak için. Vay efendim Emir kapıda vay efendim Emir bekliyor vay efendim Emir ile buluşacağız. Bak yemin ederim baban her gün bir erkekle buluştuğunu öğrenirse vallahi keser seni. Kızım babanı tanıyorsun. Seni çok seviyor. Erkeklerle buluştuğunu öğrenirse sen bittin.” “Anne sen de izin vermedin bir konuşayım. Dediğim gibi bir sevgilim yok olsa söylerim zaten sana. Anne sen beni bilmiyor musun en yakın arkadaşım Emir. Neredeyse 4 senedir çok yakın arkadaşız zaten 5 senedir tanışıyoruz. Anne biliyorsun her zaman sana aynı açıklamayı yapıyorum her zaman aynı şeyleri söylüyorum ama sen bana inanmıyorsun ve güvenmiyorsun. Sana son kes söylüyorum sevgilim yok olsa söylerim. Şimdi izninle çıkıyorum.” “Ama kızım-“ “Anne sana dedim. Bir daha demeyeceğimi de söyledim. Bu kadar ben gidiyorum.” “Tamam kızım ama acıkırsan bir şeyler ye arkadaşınla tamam mı gülüm?” “Tamam anne. Ben çıkıyorum.” “Geç kalma yavrum. Akşam misafirler gelecek.” Ve şimdi sokakta bir kafeye doğru gidiyorum. Aradan çiseleyen yağmur bana huzur veriyor ve bir ses duyuyorum.. ”Ceylan! Buradayım gel.” Emir’in sesi bana huzur veriyor ve ona nasıl deliler gibi aşık olduğumu hatırlıyorum. Ve en sonunda içeri gidiyorum. Emir bana huzur veriyor. Sonra bir anda bu şiir gibi düşüncelerden sıyrılıp gerçek dünyaya dönüyorum. Karşımda oturan Emir’i görüyorum. “İyi misin? Garip duruyorsun. Yine annenle falan mı tartıştın?” “Evet. Off! Şimdi sana bir şey söyleyeceğim ama gülmek yok.” “Tamam demek ki Ceylin teyze yine bir şeyler demiş.” “İzin verirsen söyleyeceğim.” “Of, tamam sustum! Sana bir şeyler yapmış bu kadın.” “Of sus da dinle. Her neyse.. şimdi söyleyeceğim dümdüz bir şekilde ve sen gülmeyeceksin. Annem bizi sevgili sanıyor.” “N-ne. N-na nasıl. Ay bir saniye gülmem gerekiyor şuan ama gülemiyorum. E bu çok komik. Ama değil y-yani n-“ “Neden bu kadar uzattın? Ayrıca neden şaşırdın? Senin gülmen gerekiyordu buna. Garip. Her neyse. Ben biraz açım bir şey mi söylesek?” Ne kadar durumu toparlamaya çalışsam da Emir’in yüzünde garip bir şekilde şaşkınlık vardı. Ama utangaçlık ve şaşkınlık karışımı gibi bir şeydi bu. Çok umursamamaya çalıştım ama elimde değildi. Emir o kadar ciddi biri değil. Fazla şaşıran biri de değil. Yani her şeye gülüp geçen biri. Ama bu son günler bir garipti. “Yalnız şaka maka sınıfın ortasında öpüştüler!” “Bu cesareti annelerinden babalarından bulmuş olamazlar. Bu ayrı bir manyaklık! Sınıfın ortasında öpüşmek ne demek!” “Harbi ya! Bu cesaret bende olsa gider başka bir şeyde kullanırdım.” “Neyde mesela?” Emir’in bu sorusu garibime gitmişti. “Ne biliyim. Ne yapacağımı bilmem ama kesinlikle sınıfta hocanın önünde öpüşmezdim.” Gülerek yemek yerken annemin dedikleri aklımdan geçti “geç kalma yavrum. Akşama misafirler gelecek.” Bir anda yerimden hopladım. Emir bir anda korktu (Bir zahmet korksun zaten havaya fırladım!) “İyi misin Ceylan. Noldu?!” “Kusura bakma. Aklıma bir an annemin eve misafirlerin geleceği geldi de. Çıkmadan uyardı. Emir bu seferlik bana kıyak geçsen. Eve misafirler gelecek. Eğer erken gitmezsem annem şüphelenir ve kızar. Ben kalksam. Hesabı sana atmam m-“ “Bir şey olmaz sen git. Hesabı sorun etme bir gün de sen bana ısmarlarsın olur biter.” “Çok teşekkürler Emir.” Dedim ve gittim. Çiseleyen yağmur normal bir yağmura dönüşmüştü bile. Saate baktım saat 21:22 idi. Hafif koşar adım eve doğru giderken birine çarptım ve elimdeki telefon yere düştü “Hanımefendi çok özür dilerim. Gerçekten özür dilerim.” Hiç sesimi çıkarmadım sadece telefonumu aldım kazağıma sildim ve yürümeye devam ettim. Ama bu ses çok tanıdıktı. Yoksa okuldan birimiydi? Her neyse yaklaşık on beş dakika sonra eve gelebildim. Misafirler çoktan gelmiş yemeklerini yemiş çay içiyorlardı. Annem mutfakta bir tepsiyle salona geçti bana da kaş göz işareti yaparak mutfağa gitmemi söyledi. Aynen dediği gibi yaptım. Az sonra annem geldi. “Sen neredesin bakalım?” “Yemek yedim de ondan geciktim. Yemeğim geç geldi” “Hmm. Çok ıslanmışsın git odana üstünü değiştir. Ama değiştirmeden önce bir misafirlere merhaba de iki saattir seni soruyorlar. Sonrada git ders çalış. Yarın sınavın var.” “Tamam anne.” Dedim ve misafirlerin yanına annemle beraber salona geçtik. Herkese merhaba dedikten sonra gittim pijamalarımı değiştirip masama oturdum. Yarınki edebiyat sınavına çalıştım. Artık ne kadar çalıştıysam masamda uyuya kalmışım. Artık nasıl aklıma taktıysam Emir’in söyledikleri rüyama girdi. Acaba neden böyle şaşırdı? Sabah uyandığımda saat yediydi. Okula hazırlanıp gitmem için bir saatim vardı. Hemen yatağımdan kalkıp giyindim. Sonra makyaj masama geçtim. Normalde sadece kapatıcı hafif bir eyeliner, maskara, allık ve highlighter sürerdim. Ama bugün okul çıkışında Selen ile partiye gidicez. Merak etme kuzeninin doğum günü partisine. Öyle başı boş içip cluba giden kızlardan değilim. Yani direk okul çıkışı gideceğimiz için bu sefer günlük makyajdan çıktım. Yani çok abartmadım. Eyelinerı maskarayı highlighterı allığı her zaman olduğu gibi yaptım sadece bugün yüzümdeki kusurları daha fazla kapatmak için biraz fazla ten makyajı yaptım. Yani normalde sadece kapatıcıysa bugün sırayla her şeyi yaptım. Bazıydı, fondöteniydi, kontürüydü, kapatıcısıydı, pudrasıydı her şeyi yaptım. Merak etme tekrar söylüyorum birincisi çok fazla şey kullanmama rağmen çok hafif durdu ikincisi okula makyajla gelebiliyoruz. İnsanlar kırmızı rujla geliyor ben makyaj yapmışım çok mu?! Neyse baktım geç kalacağım hemen çantama kitaplarımı koyup otobüs durağına yürümeye başladım. O kadar şanslıyım ki otobüs durağının yanında benim okulum var. Okula vardığımda yaptığım ilk şey Selen’i bulmak oldu. Siz eğer oradan bana laf ediyorsanız Selen’i daha görmemişsiniz kız benm sürdüğüm her şeye ek olarak renkli farla gelmiş okula. Yani tamam anladık kuzeninin doğum günü var ama ben bile kuzenlerime ölsem de doğum günlerine bu kadar süslenmiyorum. Her neyse Selen bir anda bana dert yanmaya başladı. “ Ya kanka ya! Ben ne yapmışım!? Altı üstü renkli far sürdüm ne var bunda??!!” “Kanka neden kızmışlar ben anlamadım ki. Oysa makyajla gelmek yasak değil. Renkli farına nasıl bir şey derler.” “Sende mi ya. Of kimse bana destek olmuyor. Kuzenimin doğu günü var diyorum hocalar anlamıyor. O zaman makyajla gelmeyi yasaklasınlar a aaaa!” “Anladım ki baya seviyorsun kuzenini.” “Bi zahmet. O benim en yakın arkadaşım. Yani beni en iyi anlayan. Benimle HİÇ dalga geçmeyen.” “Ya ben ne yaptım? Hem bak bende abarttım. Ten makyajını abattım senin için.” “Vayyy, çok güzel olmuşş.” “Senin bu vayyların beni benden alıyor.” “Neyse ben Kaya’nın yanına gidiyorum.” “Selen.” “Efendim.” “Sen Kaya’yı da çağırdın değil mi?” “E tabi kiii.” Bu kız yazar olsa muhtemelen üzgün cümlelerin sonuna bile sekiz nokta koyar ya da kelimelerin sonuna. Her neyse bende Emir’in yanına gittim. Bu çocuk sırasında oturmuş hayatı sorgular bakışlar atıyordu etrafa. Bir anda Emir’in bana baktığını gördüm. Gülümseyerek yanına gittim. “Merhaba” “Merhaba” “Bir şey mi oldu? Garip garip etrafı seyrediyorsun.” “Yoo, bir şey olmadı. Sadece yüzüne bir şey mi yaptın?” “Çok mu belli oluyor ya? İyi ki bir makyaj yaptık herkes fark etti.” “Bence çok da belli olmuyor. Ben dikkatli baktığım için fark ettim.” “O zaman iyi. Sen Selen’in kuzeninin partisine geliyor musun?” “Evet beni çağırdı. Ama okuldan çıkar çıkmaz gelemem. Bir işim var onu halletmem gerek. İstersen yolumuzun üstünde durmam gerekiyor. Beraber işimi halledip oradan partiye geçebiliriz istersen.” “Ay aslında daha iyi olur.” “Tamam o zaman. Çıkışta beraber bir taxi’ye atlar gideriz. İstersen yürürüz.” “Yürüsek sanki daha iyi olur. Ha ne dersin?” “Valla bana her şey uyar.” ÇIKIŞTA…
Şuan Emir ile bir sokakta yürüyoruz. Hava kararmaya başlıyor. “Emir, ne zaman varacağız?” “Az kaldı merak etme.” “Tamam.” Neredeyse yarım saattir yürüyoruz. Birkaç dakika daha yürüdükten sonra Emir’in işinin olduğu yere geldik. Ben bir koltuğa oturdum. Emir ise bir odaya girdi ve kapısını kilitledi. Birkaç dakika sonra Emir’in bana seslendiğini duydum. Hemen kapının önüne gittim. Emir çok güzel bir takım giymişti. “Bunu nerden buldun?” “Bu da benim sırrım olsun. Burası babamın şirketi. Sadece bunu söyleyeyim. Hadi içeri gir bakalım orada ne var.” İçeri girdiğimde Emir arkadan kapıyı kapattı ve ben o odada yalnız kaldım. Ama bu bir kötülük değildi. Neden yaptığını da şimdi anlamıştım. Burası bir ofisti ve muhtemelen Emir’indi. Bir koltuğun üzerinde ne çok abartı ne de çok sönük bir elbise vardı. Altında bir çift topuklu. Aslında ben böyle gitmeyi planlıyordum ama Emir bana bu hareketiyle bir eş olarak gitme isteğinde bulunmuştu. Benimde bu elbiseyi giyerek onu kabul etmemi istiyordu. Tabi ki de elbiseyi giydim. Elbise mini haki yeşil bir elbiseydi. Ayağımdaki topuklular ise elbiseyle aynı renkte kadife bir topukluydu. Hemen kendime bakmak için duvara yaslı boy aynasına doğru gittim. Aynadaki kişinin ben olduğunu anlamakta güçlük çekiyordum. Ne kadar güzel bir fiziğim var diye düşünürken kapının tıklatıldığını duydum. “Gir.” “Benim Emir. Geliyorum ona göre.” Galiba ben giyinirken saçlarına bir şey yapmıştı ki çok yakışıklı olmuştu. “Çok teşekkür ederim. Normalde okula geldiğim kıyafetle gelecektim ama senin yaptığın şey bana tamamen sürpriz oldu.” “Benim şok olmam değil de senin olman gerekiyordu ama ben şuan şoktayım.” “Neden?” “Senin bu kadar güzel bir fiziğinin olduğunu bilmiyordum.” “Ay saçmalama, her kız gibiyim işte. Normal.” “Ne normali. Diğer kızları bilmem. Benim parti eşim çok güzel.” “Sana da takım elbise çok yakışmış. Yalnız birbirimizi öveceğiz diye geç kalacağız. Zaten geç kaldık hadi gidelim.” “Haklısınız bayan. O zaman buyurun efendim.” Emir’in böyle biri olduğunu bilmiyordum. Yoksa bugüne özel miydi? “Taksiye binsek sanki bu sefer daha iyi olur.” “Zaten hemen karşısı. Bak ileriye.” “Aa! Evet. Tamam o zaman yürüyelim. Zaten parti yeri hemen üç dört metre sonra olduğu için yürüdük. İçeriden müzik sesleri geliyordu. İçeriye girdiğimizde gördüğüm manzara beni benden aldı. “Buranın böyle olacağını sanmıyordum.” “Gerçekten mi? Böyle mekanlara hiç gelmiyor musun?” “Sence gelebilir miyim? Yalnız sana teşekkür ederim. Eğer okuldakilerle gelseydim kesin benle dalga geçerlerdi.” “Böyle mekanları biliyorum. Neyin nerde giyileceğini de biliyorum. Ayrıca bu bir doğum günü partisi. Etrafındakilere bir bak. Herkes senin gibi mini elbiseler giyinmiş. Ama aralarında en güzelleri sensin. Ona göre.” “Teşekkürler. Ama bir Selen’i görseydik iyi olurdu. Şuradalar galiba. Gel bir merhaba diyelim.” “Tamam.” “Selen!” “”Ay korkuttun beni. Ceylan bu sen misin?” “Evet benim. Bir şey mi oldu?” “Çook güzel olmuşsun!” “Ay, o senin güzelliğin. Saçmalama. Aynı kişiyim, en fazla ne kadar değişebilirim ki?” “Ben senin bu kadar güzel bir fiziğin olduğunu bilmiyordum. Yalnız Emir, bu deli sana ne yapmış!?” “O bana bir şey yapmadı ben kendime ve ona bir sürpriz yaptım.” “Nasıl düşünemedim. Bu kızın aklına böyle elbise almak falan gelmez. Doğru ya. Şimdi, sizden çok bahsettik. Sizi geçelim, sıra bende. Ben nasıl olmuşum?” “Bir kere anlatmaya çalışsam sonsuzluğa kadar gider. O yüzden kısa keseceğim. Muhteşem olmuşsun.” “Teşekkürler. Bu arada Emir, Kaya şurada. Gözün başka yerlerde. Eğer onu arıyorsan kuzenime hediyesini veriyor.” “O zaman ben Kaya’nın yanına gideyim. Siz de kız kıza konuşursunuz. Sonra biz beraber sizi bir şekilde buluruz.” “Tamam, sen git biz buralardayız.” “Siz ne ara Emir’le sevgili oldunuz.” “Saçmalama! Biz sevgili falan değiliz. Arkadaşım o benim. Bana sürpriz yapmış, olamaz mı?” “Tamam. Sakin ol, hemen kızma. Sadece bu aralar fazla berabersiniz de o yüzden dedim.” “Tamam yeter benden konuştuğumuz. Birazda senen konuşalım. Çıkışta seni Kaya’sız gördüm. Kavga falan mı ettiniz. Moralin de sanki bozuk gibi. Bir şey mi oldu?” “Bende tam olarak sana bu konudan bahsedecektim ki sen önce bulundun. Evet doğru tahmin, kavga ettik. Ama ne biçim. Ceylan açık konuşacağım. Biz ayrılma noktasına geldik. Biliyorsun sabah senle konuştuktan sonra ben Kaya’nın yanına gittim. Annesiyle kavga etmiş. Bir anda bana bağırmaya başladı. Ne olduğunu sorduğumdaysa ‘annemle kavga ettik yapabileceğin bir şey yok. Şimdi siktir’ dedi. Bende tabi böyle konuşmasına sinirlendim. Bende boş durmadım aynen şöyle dedim ‘ Annene sinirlenmen ya da bağırman beni ilgilendirmiyor. Seninle konuşmak için geldim ama sen bana bağırmak ve kavga etmek istiyorsan edebiliriz, buradayım. Ama bir daha sakın annenle ya da başka birine sinirlendiğin için bana bağırma! Ayrıca bir daha bana küfür edersen laflarını bir bir ağzına sokarım.’ O da daha fazla bağırmaya başladı ‘Bağırırsam ne olur? Al bağırıyorum. Birde bana küfür etme demiştin değil mi? Onu da yaparım ve bu seni hiç ilgilendirmez istediğime bağırır ve küfür ederim arkadaş! Kimse bana karışamaz! Madem istemiyorsun siktir git de küfürlerimi duyma.’ ‘Kaya salak salak konuşma vallahi keserim seni. Benimle düzgün konuşacaksın tamam mı? Annene bağırdığın için sinirini benden çıkaramazsın! Ben annen değilim git annene bağır! Ben senin sevgilininim tamam mı? Bana saygılı olmak zorundasın yoksa-‘ ‘Yoksa ne olur? Benden ayrılır mısın? Sen cevabını vermeden ben veriyim, eğer ayrılmak istiyorsan yani daha açığı beni artık sevmiyorsan ayrılabiliriz!’ ‘Yoksa bu işi bitiririm. Ayrıca seni sevmediğimi nerden çıkardın. Ben seni canımdan çok seviyorum ama bana saygılı olmak zorundasın. Bende sana saygılı olmak zorundayım. Eğer moralin bozuksa gel benle dertleş! Bana bağırma! Ben senin bağırman gereken kişi değilim. Senin dertleşmen acılarını bana dökmen gereken kişiyim. Her acıyı beraber yaşaman gereken kişiyim. Senin bağırman değil, bana sevgi dolu bakışlarla sarılman gereken kişiyim’ dedim. Sonra da ağalayarak oradan gittim. O yüzden şuan böyle konuşmuyoruz.” “Ya, canım benim ya. Emir’e söyleyeyim mi konuşsun?” “Hayır. Eğer hatalı hissederse o gelip özür dileyecek. Gerekirse bir daha konuşmam o salakla!” “Öyle deme. Bak sende demişsin ‘ben seni canımdan çok seviyorum’ diye. Şimdi böyle dersen Kaya’ya söylediğinin tam tersini yapmış olursun.” “Aslında haklısın. Ama keşke gelip insan gibi dertleşseydi benle. O kadar mutlu gittim ki yanına.” Selen’in konuyu değiştirmezsem ağlayacağını biliyordum. Ağlamak onu belki rahatlatabilirdi ama daha fazla üzmek istemedim ve bu kötü konuyu kapatmak için farklı bir konu açtım. “Sana Emir’in bana yaptığı sürprizi anlatmamı ister misin?” “ Aslında çok iyi olur. Harbi ya biz o konuyu nasıl atladık?” “Dur anlatayım. Okulda Emir ile konuşurken bir işinin olduğunu orayı halledip buraya geleceğini söyledi. Sonra beraber gitmeyi teklif etti. Bende kabul ettim. İşinin olduğu yere gittiğimizde kendini bir odaya kilitledi ve çıktığında bu takımı giymiş bir şekilde beni bekliyordu. Oraya gittiğimde beni aynı odaya kapattı. Ama iyi niyetle. Sonra etrafıma baktım karşımda bu elbiseyle ayakkabı duruyordu. Ben giyindikten sonra yürüyerek buraya geldik.” “Kızım Emir kesin senden hoşlanıyor.” “Of Selen! Sana da bir şey söylemeye gelmiyor.” “Ama canım yalan mı? Bas baya senden hoşlandığını itiraf etmiş. Bence sende ona karşı boş değilsin.” “Ciddi misin ya? Bence öyle değil.” “Bana bak kızım! Sen böyle konuşuyorsun ama sende ona karşı boş değilsen ben sizi ayarlarım bu arada.” “Hayır ben ona karşı bir şey hissetmiyorum.” “Hiç senin sevebileceğin biri olup olmadığını düşündün mü?” “Hayır. Acaba neden hiç düşünmedim?” “Çünkü onunla çok yakın arkadaşsınız ve yakın arkadaşlık demek ne olursa olsun arkadaş kalmak demek. Tabi bu senin tanımın. Eğer bir kız ile erkek çok yakın arkadaşsa bil ki gelecekte sevgili olurlar. Benim öyle çok arkadaşım var.” “Ciddi misin ya?” “Kızım ben seni anladım. Sen birkaç güne Emir’den hoşlanmaya başlarsın.” Selen’in yaptığı konuşma benim kafamı çok karıştırmıştı. Yoksa Emir gerçekten bana karşı hisler taşıyor muydu? Ben neden hiç onun benim tipim olup olmadığını düşünmedim? Ona çok mu güvendim? O yüzden mi hiç düşünmedim? Bu soruların yanıtını gerçekten acil düşünmem gerekiyor. Öncelikle Selen ile Kaya’nın arasını düzelteceğim. Sonra Selen’in Emir’in ağzını aramasını isteyeceğim. Tabi bu sırada ben de Emir’in sergilediği tüm davranışları ve hareketleri takip edeceğim. Bu konuların yanında da diğer soruların sorularını cevaplamam gerekiyordu. “Emir! Buradayız.” “Heh! İki saattir sizi arıyoruz. Değil mi Kaya?” Kaya demek ki Emir’e olanları anlatmıştı ve Emir de onu özür dilemesi için ikna etmişti. “Ceylan gel biz içecek alalım. Onları baş başa bırakalım.” “Tamam geldim. Selen nazik konuş çocukla!” “Konuşmayacağım ki!” “Saçmalama Selen! Neyse ben gittim.” Emir’le barın önündeki sandalyelere oturduğumuzda konuşmaya başladım. “Kaya sana olayı anlattı demek.” “Ama Selen doğru söylemiş. Kaya baya abartmış.” “Kaya neden annesiyle kavga etmiş ki?” “Selen ile çıktığını öğrenmiş. Bildiğim kadarıyla Kaya’ya annesi fazla bağlı. Biliyorsun bayadır arkadaşız.” “Evet biliyorum. Ee annesi ne yapmış da bu kadar sinirlenmiş? Kaya bu kadar sinirlenen bir tip değil.” “Annesi arkadaşlarıyla buluşmasını yasaklamış ama Kaya artık on altı yaşında neredeyse iki yıl sonra yetişkin. Bir zahmet çıktığı biri olsun. Yani annesi de keşke u kadar bağlı olmasa oğluna. He birde okuldan alacağını söylemiş. Kaya da doğal olarak sinirlenmiş. Ama haklı yani sinirlenmekte.” “Yine de Selen çok kırılgan biri. Bağırması hoş olmamış. Gitseymiş adam gibi dertleşseymiş. Boşuna ı Selen var? Ayrıca Selen doğru yapmış. Küfür etmek ne. Hem de sevgilisine. Ayrıca neden annesine sinirlendiği için Selen’e bağırmış ki. Selen de boşu boşuna rezil oldu millete. Gerçi bu onun çok da umurunda değil. Onun umurunda olsan ona bağırması ve küfür etmesi.” “Neyse, sonuç olarak ben Kaya ile konuştum. Özür dileyecek. Bir daha yapmayacak. Adam gibi gidip dertleşecek!” “Onu bırak da, ne içeceğiz? Burada alkolden başka bir şey yok.” “Bir günlük içsem bence bir şey olmaz.” “Tamam. Sen bilirsin. Ne istiyorsun? Gidiyim söyleyeyim.” “Bilmiyorum ki alkol çeşitlerini. Sen hiç içtin mi?” “Çok nadir içiyorum. Bira böyle ortalara iyi gidiyor.” “Peki de, sende böyle şeyleri iyi biliyormuşsun.” “Yani az bir şeyler biliyorum. O kadarda değil.” “Tamam biracı. Hadi artık git de al.” “Tamam efendim. Hemen.” Emir gülerek giderek bende Selen’e göz ucuyla baktım. Kaya konuşuyordu, ama Selen bana dediği gibi konuşmuyordu. Kaya çok üzgün gözüküyordu. Bende içimden dua etmeye başladım ki Selen konuşsun artık çocukla. Yeter, tamam naz yaparsın trip atarsın ama bu kadar da değil. Her şeyin de bir sınırı var. Kendi kendime söylenirken Selen bir şeyler söylemiş olacak ki Kaya bir anda mutluluktan sesini yükseltti. Yani kötü anlamda değil. Şey gibi mutluluk çığlığı gibi bir şey. Sonra Selen konuşmaya devam etti, etti ve etti. Yaklaşık yarım saat konuştular. Onlar konuşurken Emir geldi. Elinde iki bardak vardı. “Bira denilen şey bu olmalı.” “Evet bu. Bakalım sevecek misin.” “Bağımlı yapmaz değil mi?” “Fazla içersen alkolik olmazsın. Ama içtiğinde bir tane daha isteyebilirsin.” “Tamam. O zaman Selen ile Kaya’nın barışması dileğine.” Havada bardak tıkırdama sesleri yükseldi. Demek ki başkaları da bir şeyler içiyordu. Biramdan bir yudum aldım. Sonra yüzüme garip şeyler olduğunu hissettim. Yani galiba yüzüm ekşimiş olacak ki Emir büyük bir kahkaha attı. “Her içtiğinde böyle yüzün ekşiyecekse her içtiğinde senin yanında olmak istiyorum.” “Yüzüm gerçekten kötü bir hal aldı galiba.” “Kötüden de beter. Ama kötü değil. Komik diyelim ona.” “İnşallah eve gittiğimde kötü kokmuyor olurum. Yoksa annemler anlayabilir.” “Merak etme kokmazsın. Az bir şeyden bir şey olmaz.” “Sana güveniyorum.” “Bana güven.” “Sana güvenirim güvenmesine de ya sarhoş olursam.” “Sarhoş olursan bir günlüğüne Selen’de kalırsın. Annene de mesaj atarsın ya da attırtırsın Selen’e. Zaten o yalnız yaşamıyor mu?” “Tamam o zaman içim rahatladı. Rahatça içebilirim.” “Yalnız bunun rahatı mahatı yok. İçerken dans edilir. Hem bak Selen ile Kaya’ da orada, barışmışlar. Sadece dans ediyorlar.” “Aaa! Barışmışlar mı?” “Evet. Bak dans ediyorlar. Hem gel bir doğum günü kızına iyi ki doğdun diyelim. Yoksa ayıp olur. Sonra biz de dans ederiz.” “Tamam.” Selen’in kuzeni yani Pelin’in yanına gittiğimizde direk konuşmaya başladım. Doğrusu ona pek tahammülüm yok. “Pelin. Nasılsın?” “İyiyim Ceylan. Sen?” “Bende iyiyim. Seni arkadaşım Emir ile tanıştırayım.” “Merhaba. Ben Emir.” “Merhaba. B-bende Pelin.” Sesini mi inceltti o? “Biz senin doğum gününü kutlamak için geldik. İyi ki doğdun.” “İyi ki doğdun. Sağlıklı nice mutlu yaşlara.” “Teşekkürler. Bir şeyler içelim. İster misiniz? Emir?” “Valla bugün Ceylan için yeni bir günün başlangıcı. O yüzden başka bir gün olsun. Ben Ceylan’a ayak uydurayım.” “O zaman sen bana numaranı ver. Bir gün telafisini yaparız.” “Tamam.” Emir Pelin’e telefon numarasını verdiğinde içimde garip bir his oluşmuştu. Yoksa kız Emir’e mi yürüyordu? Aman be! Yürüse ne olacak, sevgilim değil bir şeyim değil. Sadece arkadaşım. Ve sadece ondan hoşlanıyorum. Aman be ne olacak sanki? “Gel Ceylan. Bizde dans edelim” “Aslında ben biraz otursam sanki iyi olacak. Çok yoruldum. Birazdan dans etsek olur mu?” “Bana u-“ “Gel Emir. O zaman biz ikimiz dans edelim. Madem Ceylan yorgun.” “Ben dediğim gibi. Bugün Ceylan’a ayak uydurmalıyım. Sonuçta buraya onunla beraber geldim.” “Hmm. Peki. Yalnız Ceylan, üstündeki elbise ve ayakkabıların çok güzelmiş. Nerden aldın?” “Aslında bunlar Emir’in hediyesi.” “Hmm. Tamam görüşürüz.” Pelin’in sesi bozulmuş gibi gelmişti. Emir’in bana aldığı hediyeyi öğrenince bozulmuş olacak ki partinin devamında sürekli Emir’e gülümseyip bana somurttu. Ayrıca iki de bir bize bakıp durdu. Aslını istersen içimden bir oh olsun diyordum. Sonuçta ilk ben Emir’den hoşlandım değil mi? “Dinlendin mi?” “Evet de Pelin bize bakıp duruyor.” “Neden ki?” “Nerden biliyim. Ama benden bir cevap bekliyorsan şunu diyebilirim. Bence seni beğendi. O yüzden bana somurtup sana gülüyor.” “Ama neden sana boşuna somurtsun ki?” “Kızlar böyledir. Beğendiği kişiye gülümser. Eğer yanında bir kız varsa ona da somurtur. Böyle durumları çok yaşadım.” “Peki, sen hiç birine somurtup güldün mü?” “Yani bir kızsan illa olmuştur. Eğer olmadıysa gelecekte kesin olur.” “Haahaha. Keşke yanında olsaydım böyle bir şey yaptığında.” “Aman sende. Yani bir düşünüyorum da. Muhtemelen birinci ya da ikinci sınıfta yapmışımdır.” “Ama daha küçükmüşsün. Demek ki kızlar çok küçükken bile hoşlanabiliyorlar.” “Bence erkeklerde hoşlanıyorlar. Bana biri çıkma teklifi etmişti.” “Ne! Hahahhaha. Kaçıncı sınıfta?” “Muhtemelen beşinci sınıf falan. Tam hatırlamıyorum ama çok küçük değildim.” “Ciddi misin? Bana da ikinci sınıfta bir kız gelip ‘büyüyünce senle evleneceğim’ demişti.” “Ne! Hahahahahha. Çok komik. Kabul etseydin. Kızın hayallerini çalmışsın.” “O cümleyi kurar kurmaz kızla arkadaşlığımı bitirdim. Normalde anlaşıyorduk ama korktum bende.” “Ay bu konudan daha fazla konuşursak öleceğim. Başka konu aç ya da gidelim dans edelim.” “Gel dans edelim. Kaya da orada Selen ile dans ediyor, gel.” Selenlerin yanına gittiğimizde Selen’in kulağına fısıldadım. “Selen. Bir gelsene.” “Geldim canım.” “Anlat bakayım. Neler konuştunuz? Neler dedi?” “Önce havadan sudan konuşmaya çalıştı. Sonra baktı ben konuşmuyorum ve onla ilgilenmiyorum. Önce annesiyle neden kavga ettiğini ve neden sinirlendiğini anlattı. Ama galiba sana neden sinirlendiğini anlatmama gerek yok. Emir sana anlatmıştır.” “Evet anlattı. Ama annesi yemin ediyorum abartmış.” “Gerçekten abartmış. Neyse sonra bende ona neden bana bağırdığını ve neden küfür ettiğini sordum. Tabi bu ses tonuyla değil. Sinirli konuştum. O da hayatında hiç bu kadar sinirlenmediğini ve eğer annesi onu gerçekten okuldan alırsa benden ayrılamayacağını düşündüğü için bana bağırdığını ve küfür ettiğini söyledi. Benden asla ayrılamayacağını eğer okuldan ayrılırsa bir şekilde annemi ikna edip onun gittiği okula gidebileceğimi söyledim. O da annemin böyle saçma bağırışları yüzünden bu sıralar çok sinirli ve gergin olduğunu söyledi. Bende gergin veya sinirli olman beni ilgilendirmiyor gelirsin adam gibi olayı anlatırsın ve insan gibi dertleşiriz dedim.” “İyi demişsin.” “Bence de iyi demişim. Sonra o da haklı olduğumu binlerce kez vurgulayarak özür diledi. Bende bu bir daha yaşanmayacaksa özrünü kabul ederim dedim. O da söz verdi. Bende kabul ettim. Bu kadar. Olay bitti de sen içtin mi? Fena kokuyorsun.” “Ne! .çok mu belli oluyor içtiğim?” “Fazla değil ama hem çok ayakta duramıyorsun hem de annen dikkatli bir insan sana sarılırsa vs. anlayabilir.” “Bugün sende kalabilir miyim?” “Tabi ki. Arkadaşlar bu günler için vardır. Ver bana telefonunu bir annene mesaj atayım.” “Al burada telefonum.” “Şifresi neydi bunun?” “4902.” “Şimdi sen yanlış kişiye falan yazarsın. ‘ Annecim ben bugün Selen ile beraber kalacağım. Aklın bende kalmasın’ yazıyorum.” “Yaz.” “Yazdım. Birazdan görür. İzin verir değil mi?” “Verir merak etme.” “Cevap geldi bir saniye bakayım hemen. Annen ‘Pijaman falan yok ama.’ yazmış. Pijama mı? ‘Selen verir merak etme sen beni.’ yazdım. ‘tamam’ yazdı. O zaman bugün bendesin.” “Evet. Yalnız ben acayip yoruldum. Zaten insanlar da yavaş yavaş gidiyor. Artık biz de kalksak sanki iyi olur.” “Haklısın. Kaya biz çıkıyoruz. Ceylan bugün bende kalacak haberin olsun. Emir nerde?” “Pelin’in yanında.” “Ne yapıyor bu çocuk Pelin’in yanında? Ceylan gel bir bakalım Emir’e.” “Bence de.” Küçükten bir kıskançlık mı? Evet, kesinlikle! “Pelin. Ne yapıyorsunuz siz burada?” “Boş ver. Gidiyor musunuz?” “Evet. Emir, Ceylan bugün bende kalacak. Sende istersen Kaya ile çık.” “Aslında Pelin beni evine çağırmıştı ama bilmiyorum.” “Emir, içtin mi sen?” “Sadece Pelin’le biraz içtim.” “Selen bu çocuk sarhoş olmuş. Pelin kötü bir şey planlamıyordun değil mi?” “Nasıl yani?” “Pelin saçmalama. Neden alkol verdin çocuğa? Emir gel.” “Ama Pelin evinde bana rahatlatıcı şeyler ısmarlayacakmış zaten.” “Ceylan al şunu arabaya bindir. Evine bu halde gidemez Kaya’ya ver. Evine götürsün o da yalnız yaşıyor. Eğer annesi evinde değilse hiçbir sıkıntı olmadan Kaya’da kalabilir.” “Emir hadi gel. Zorluk çıkarma. Kaya bir bakar mısın?” “Geldim Ceylan. Ne oldu buna? Fazla içmiş.” “Kaya al şu çocuğu evine götür orada kalsın bir gece. Yarın sabah yıkanır çıkar zaten. Biliyorsun ben Selen’de kalacağım.” “Tamam görüşürüz o zaman.” “Görüşürüz.” “Pelin! Tamam anladım bugün doğum günün. Tabi ki istediğin şeyler olacak ama. Bunu yapamazsın.” Dedim sinirli bir ses tonuyla. Gerçekten sinirlenmiştim. “Senin sayende yapamadım zaten.” Dedi sitemli bir şekilde. Mala bak! “Pelin. Bak zaten ikide bir bize baktığın için anladım ama insan isterse içer istemezse içmez. Hele böyle bir şey asla yapamazsın.” “Of yapmadım zaten anlamıyor musunuz?” “Bir daha böyle bir şey yaparsan etrafındaki herkese bu olayı yayarım anlıyor musun?.” “Neden sevgilisi falan mı var?!” Artık böyle Pelin’in küçümseyici sözlerine artık dayanamadım ve bağırdım. “EVET VAR!” “Ceylan? İyi misin?” Nedenini bilmeden ağlıyordum. Gözlerimden sebepsiz yaşlar iniyordu. Aslında sebepsiz yere değildi. Emir yüzündendi. “Bilmiyorum. Neden ağladığımı da bilmiyorum.” Biliyordum, sadece Selen bilmiyordu. “Tamam gel biz artık eve gidelim.” “T-tamam” “Pelin sakın bir şey söylemeye kalkma. Ben şimdi gidiyorum. Sende hemen ne yapıyorsan yap ama peşimizden gelme ve sakın özür dilemeye de kalkma!” dedi can dostum. İyi ki varsın Selen. “Ama ne-“ “Nedenini ikimizde çok iyi biliyoruz. Senin özür dileme tarzının nasıl olduğunu biliyoruz. İkimizde çok iyi biliyoruz.” “Selen tamam daha fazla kalmayalım artık burada.” Fazla bunalmıştım. “Tamam canım.” Oradan çıkıp hemen bir taksi bulduk. Taksiye bindiğimizde Selen yolu tarif ediyordu. Ben ise göz yaşlarımı azaltmaya çalışıyordum. On beş dakika sonra yani Selen’in evine geldiğimizde ağlamam tamamen bitmişti ama birazdan tekrar başlayacağını biliyordum. Parayı verip indik. Eve girdiğimizde kendimi hemen bir koltuğa attım ve daha derin düşünmeye başladım. Bu sırada Selen gidip iki çay hazırlayıp yanıma gelmişti bile. Bende oturur pozisyona geçtiğimde Selen konuşmaya başladı. “Neden ağladın orada? Emir’den hoşlanmıyorum demiştin.” Evet, küçük yalanlarım olmuştu aslında. “Bilmiyorum. Neden ağladım bilmiyorum. Galiba senin dediklerini düşünürken onu kıskandım.” Yalanlarıma devam ediyordum. “Canım benim. Sen Emir’den hoşlanıyorsun.” “Bilmiyorum Selen. Bilmiyorum işte. Canımı yakan şey de bu.” Evet, canımı yakıyordu ama bilmemek değil sadece arkadaş olmamız yakıyordu. Çocukla 5 senedir arkadaştık. Ve bu arkadaşlık ileri seviyeye gitmiyordu. Sadece yakın arkadaşlık, en yakın arkadaşlık, dost, kardeş gibi ilerliyordu. Ve ben hoşlandığım adamla kardeş olmak istemiyordum. “Peki o zaman orada neden evet sevgilisi var diye bağırdın?” “Dediğim gibi galiba kıskandım.” Deli gibi kıskandım hem de. Ne demek içirip eve atmak. “Hayır. Ondan hoşlanmaya başladın.” Ah Selen. Bu halde olmasam fena gülerdim. Ben zaten Emir’den hoşlanıyorum ki. “Nerden biliyorsun hoşlandığımı? Yani bunu daha ben anlamıyorum.” En iyi ben anlarım kendimi aslında. Kimse beni tam olarak anlamaz. Selen’e yalan söylemeyi hiç sevmiyorum ama yapacak bir şey yok. Beş yıl sonra böyle bir şey yapsam bana gerçekten kızar. “Kızları bende tanıyorum. Hoşlandıklarında verdikleri tepkileri. Ayrıca benimde eskiden sevgilim yoktu. Bende senin gibi öğrendim.” “Haklısın. Yani artık resmi olarak hoşlandığım biri mi var?” Vardı ki zaten. Salağa yatmak ne kadar da garipmiş. “Evet.” “O zaman resmi olarak sevgilim olmalı.” İşte gerçekler, işte doğrular! En sevdiklerim “Haklısın.” “Aklımda bir şey var. Sen Emir’in ağzını arasan. Belki sana bir şeyler söyler. Ya da şimdi Kaya’yı arsan. Desen madem içti bir ağzını ara desen.” Ajanlık en sevdiğim. Birde ben yöneteceğim ha? Harika. Ajan ben olmuyorum sonunda. Yöneteceğim sadece. Harika be! Tamam bu alkol harbi kafa yapıyor, bunu anladık. “Kötü fikir değil. Dur arayayım.” Selen Kaya ile konuşmaya gittiğinde çayımdan bir iki yudum aldım. Selen içeri geldiğinde yüzü gülüyordu. “Sormasına gerek yokuş. Zaten senden bahsedip duruyormuş. Yok Ceylan bugün çok güzeldi yok ben Ceylan’dan hoşlanıyorum yok şöyle yok böyle. Yani baya senden bahsetmiş. Sonra da uyumuş. Yalnız uyumak demişken. Artık uyuyalım mı? Çok geç oldu.” “Gerçekten de saat iki buçuk. Ben nerede yatacağım?” “İkimiz yan yana yatabiliriz. Tabi istersen.” “Bana uyar. Küçükken olduğu gibi sarılır yatarız.” “Ben sana pijama vereyim o zaman.” “Tamam geliyorum.” Pijamalarımızı giyinip hemen yattık. Ben yatağa girer girmez uyudum Selen’i bilemiyorum. O kadar yoruldum ki. Güze bir uyuyup uyanmak istiyorum. Buradan da arkadaşım Selen’e kocaman öpücükler ve sevgiler. Bana çok yardımcı oldu; çocukluğumdan beri. |
0% |