@kitaplardakaybolms
|
1. BÖLÜM
Şaka mı bu! Aman Tanrım, lütfen bunların hepsinin bir şaka olduğunu söyleyin. Gerçi söyleyemezsiniz çünkü daha beni tanımıyorsunuz. O zaman şu lanet durumun içinde kendimi tanıtayım. Ben Rüya Kardelen. 18. yaş günüm üç gün önceydi. Aslında sadece benim yaş günüm değildi. Cemil Kardelen. İkizim. Lanet olsun ki ailem Cemil’i daha fazla önemsiyor. Ailemin cinsiyetçi olduğunu düşünebilirsiniz, çünkü bugünden sonra kabullenemediğim şeyleri kabullendim. Size anlatacaklarımdan önce ailemin geri kalanını tanıtayım. Emel Kardelen. Annem. Annem dediğime bakmayın, elimden gelseydi sadece Emel derdim. Ama lanet olsun ki küçükken beni bu kadın senin annen, ona anne demek zorundasın diye kandırdılar. Çok uzatmadan son kişiye geçmek istiyorum. Miraç Kardelen. Babam. Herkesi tanıttığıma göre sabahtan beri lanet okuduğum şeye geçebiliriz. Başta dediğim gibi 18. yaş günüm üç gün önceydi. Liseyi bitirip istediğim bölümü okumak 14 yaşımdan beri hayalimdi. Okullar kapanalı birkaç hafta oluyor ve ben hayalimdeki gibi liseyi bitirdim. Hayalimin geri kalanı için TYT’ye girmem gerekiyor. Bu konuyu konuşmak için haftalardır hazırlık yapıyordum. Bugün sabah kahvaltıdan önce son kez aynada kendime moral verdim ve aşağı indim. Annem kahvaltıyı hazırlamış babamın çayını koyuyordu. Yani konuşmam gereken herkes oradaydı. Bende hiç beklemeden konuyu açmak istedim. “Sizinle bir şey konuşmam gerekiyor.” “Aslında bizimde seninle konuşmamız gereken konular var kızım.” Bu adamın bana kızım demesinden nefret ediyorum Tanrım! Yapmacık bir gülümsemeyle devam ettim. “Baba, biliyorsun 18 yaşıma üç gün önce bastım. Artık bir yetişkinim ve liseyi bitirdim. 14 yaşımdan beri hayalini kurduğum zamana geldim. Liseyi bitirdim ve üniversitede istediğim bir bölümü okumak istiyorum. Eğer girmem gereken sınavda istediğim bölümü kazanabilirsem, ve kampüs evimize yakın olursa sadece otobüs parasına ihtiyacım olacaktır. Ama eğer kampüs buradan uzaksa…”
“Kızım sen neyden bahsediyorsun? Kampüs, üniversite falan! Ne oluyor? Okuman gereken yere kadar okudun şimdi evine, anana, bize bakman gerekiyor. Ne okulu kızım?” Bu lanet adam neyden bahsediyor böyle? Ben ve okumamak! Olacak şey değil! “Hiç değilse, seni isteyen çok zengin bir aile var. Dediğin gibi kızım, artık yetişkinsin. Seni birilerine vermek için geç bile kaldık. Eğer devlet zorunlu tutmasaydı eğitimi sadece Cemil’i okutsaydık da olurdu. Senin seçebileceğin iki seçenek var. Ya koca evine gideceksin, bize torunlar vereceksin; ya da burada kalıp bize ve evine bakacaksın. Senin seçeneklerinin arasında eğitim falan yok. Bitti bu kadar, konu kapandı!” Bu laflardan sonra ne yapmam gerekiyor? Evim mi kocam mı dememi beklemiyorsunuzdur umarım! Tanrım, adam gerçekten cinsiyetçi. Acaba annem bu adamdan önce de böyle miydi? Bu soruyu hemen hemen her gün kendime sorarım çünkü annem babam yokken de bana kötü davranıyor. Ben, beni dövmediklerine şükür ediyorum! Tanrım, aptal göz yaşları! Bir kere de durmasalar olmaz. Ama ben gerçekten bu sefer boş durmayacağım. Doğrusunu isterseniz Cemil babam veya annem gibi değil. Gayet normal bir insan. Babam veya annem bana kötü davrandıklarında Cemil yapabilecek her şeyi yapıyor. Bu ailede önemsediğim ve gerçekten sevdiğim bir tek Cemil var. Cemilden ilk defa hayatım için bir şey isteyeceğim. Ondan İstanbul’a bir uçak bileti ve küçük bir yaşam için para isteyecektim. Cemil ile aramızda küçüklüğümüzde oluşturduğumuz bir işaret dili var. Ondan yardım isteyeceğim zaman önce öksürüp dikkatini çekerim sonra da elimi saçlarıma geçirip kaşırım. Yine aynı şekilde yardımı gerektiğini bildirdikten sonra ağzıma birkaç şey tıkıştırarak odama gittim. Yaklaşık yarım saat sonra Cemil odama geldi. Evimizdeki en küçük oda benim olduğu için odamda sadece tek kişilik bir yatak ile kıyafetlerimi koyabileceğim bir dolap vardı. Onun dışında kapının kenarına küçük bir masa yapıp karşısına iki tabure yerleştirmiştim. Cemil geldiğinde ya tabureleri ya da yatağıma oturuyorduk. “Ne oldu Rüya’m?” “Senden ilk ve son kez hayatım için bir şey isteyeceğim.” Meraklı bir şekilde kaşlarını çatıp bana biraz daha yaklaştı. “Anlat dinliyorum.” Artık ne kadar meraklandıysa fısıldayarak konuşuyordu. “İstanbul’a giden bir uçak bileti ve orada küçük bir yaşam kurmam için para lazım.” “Ne?” “Beni duydun. Artık dayanamıyorum. Bu ailenin içinde artık daha fazla yaşayamıyorum. Daha telefonum bile yok! Babamın ve annemin cinsiyetçi olduklarını biliyoruz. Sadece seni önemsiyorlar ve ben istenmediğim alanda eziyet çekiyorum. Bende burada durmak istemiyorum. İstemediğim alanda durmak beni de yoruyor. O yüzden senden ilk ve son defa bir şey isteyeceğim. Bana İstanbul’a giden bir uçak bileti al. Akşam gece 3 gibi gidiyim gizlice. Ayda bir bana yetecek kadar para yolla. Gittiğim gibi işime yarayacak bir telefon alırım. Ama lütfen bunu benim hayatım için yap! Yoksa ben artık kendimi asacağım.” Aptal göz yaşları! Yine yerlerinde durmuyorlar. Yine ve yine ve yine! “Lanet olsun, bu ailede kalmak istemiyorum!” “Tek bir şartla kabul ederim.” Göz yaşlarımdan kurtulmaya çalışırken dikkatle Cemil’i izliyordum. “ Yarın akşam gideceksin ve gitmeden önce bugün dışarı çıkıp sana bir telefon alacağız. O telefonu annemlerden gizlersin ama benim numaramı kaydedeceksin ve gittiğinde de her gün ya arayacaksın ya da mesaj yazacaksın. Tamamsa tamamım.” Bu sefer göz yaşlarım üzülmekten değil sevinçten akıyordu. “Tanrım! Tabi ki!” Ne kadarda çabuk kabul etti. Yaşa sen Cemil!
“Anne! Biz çıkıyoruz. Dışarıda kahve içeceğiz.” “Peki aslan oğlum, sen nasıl istersen.” Dışarı çıktıktan sonra hiç konuşmadan bir taksiye binip telefoncunun önünde durduk. Cemil taksinin parasını verirken aklımda kalan tek şey Cemil’di. Ben yokken annemleri nasıl idare edecekti? Nasıl görüşecektik? Annemlerden gizli nasıl oraya gelecektim? O annemlerden gizli nasıl gelecekti? Cemil yanıma geldiğinde bunları geç olmadan ona sormam gerektiğini hatırladım. “Cemil ben gidince nasıl görüşeceğiz?” “Sen gelirsin, ben sana bir otel ayarlarım. Orada kalırsın. Gün içinde de buluşuruz. En kötü ben üniversiteyi İstanbul’da seçerim. Yahu bunlar dert değil. Derdimiz var, evet ama bu değil. Bizim derdimiz sen gerçekten gitmek istiyor musun?” Hiç düşünmeden cevap verdim. “Ben gerçekten gitmek istiyorum. Annem ve babamın bu kadar umurunda olmamak bana çok koyuyor. Kendini bir benim yerime koy. Annemler sadece bana ilgi gösteriyor. Sen ne gezebiliyorsun ne eğlenebiliyorsun. Annenler sana telefon yok diyor ama okumanı da istemiyor. Ne yapacaksın?” “Haklısın, gerçekten haklısın. Keşke ben senin yerinde olsaydım da ben bunları çekseydim. Yemin ederim, bir dilek hakkım olsaydı sadece yer değiştirmek isterdim. Bana yapsınlar sana yaptıklarını.” Ne kadar mutlu yaşasa da beni sevdiğini bildiğim için onunda benim kadar olmasa da benim için acı çektiğini biliyordum. “Bunları isteme. Zaten bu konuyu konuştukça daha fazla üzülüyorum. Hadi kapatalım şu konuyu da telefon alalım. Hem bu konuyu konuşacağımıza bana ayda kaç para yollayacağını söyle. Ona göre yaşamam lazım. Hem senin bir arkadaşının babası emlakçı değil miydi? Sorsana, belki İstanbul’da tanıdığı bir emlakçı arkadaşı vardır.” “Doğra ulan. Ben nasıl unuttum bunu.” Cemil telefonuyla konuşurken bende mağazanın önündeki banka oturup gök yüzünü izlemeye başladım. Cemil telefonunu kapattıktan sonra mağazaya girip işimi görecek yeni nesil bir telefon aldık. Ardından hattını taktırdık ve Cemil kendi numarasını kaydetti. Eve gitmeden önce bir kafeye oturup telefonu kurduk. Cemil ile aynı modeli aldığımdan dolayı nasıl kullanılacağını az çok biliyordum. Bilmediğim şeyleri sorup öğrendikten ve birer kahve içtikten sonra telefonu pantolonumun içine saklayıp eve gittik.
Saat geç olduğundan dolayı annemler koltuğun başında bir şeyler atıştırıp film izliyorlardı. Bunu her gün yaparlardı. Öyle bir rutin haline gelmişti ki bu annem ve babam o saatte hiç konuşmazlardı. Aralarında geçen diyaloglar birkaç kelimeyle sınırlıydı. En fazla ‘mısırı uzat’ veya ‘çay ister misin?’ olurdu. Onlar filmlerine dalmışken biz benim odama geçip Antalya-İstanbul uçağı aramaya başladık. “Aslında bunun saati ve fiyatı uygun gözüküyor.” Cemil’in gösterdiği yere baktıktan sonra tereddütsüz kabul ettim. Uçak yarın akşam bir buçuktaydı. Buradan havaalanına yaklaşık 45 dakika olduğunu düşünürsek yarın akşam 23:30 gibi yola çıkmam gerekiyordu. “Yarın babam ve annem uyuduktan sonra seni ben bırakacağım havaalanına. Uçaktan iner inmez de beni arayacaksın. Arkadaşım babasıyla konuşmuş, senin için indirim yapacaklarmış. Sana üç ev sunacaklar ve hepsi eşyalı olduğu için eşya parasıyla uğraşmana gerek kalmayacak. İstediğin evi seç. Seçtiğin evin parasını sana göndermeden ben halledeceğim. Arkadaşım da haftada bir gün seni ziyaret edecek. Sana ayda bir para göndereceğim. Ne kadar lazım olursa o kadar gönderirim.” Evet, biliyorum. Bizim ailemizi dışarıda görseler maddi durumu yerinde olmayan kişilere benziyoruz. Hatta gittiğim tüm okullarda bana ‘Sen nasıl buraya gelebildin? Maddi durumunuz kötü sanıyordum.’ Diyorlardı. Artık diyemezler çünkü ben bu ailenin içinde bulunmayacağım. Elbette ki onların parasını kullanacağım. Aslında onların parası değil, Cemil’in parası.
Babam Cemil’in banka hesabına her ay yüklü miktarda para gönderir. Tabi ki de benim bir banka hesabım yok! Ama Cemil sağ olsun bana bugün bir banka hesabı açtık. Her neyse, dediğim gibi dışarıdan maddi durumu kötü gibi gözüksek de babamın işleri oldukça yerinde. Yani maddi durumumuz olduğundan daha iyi. Bu nedenle her ay Cemil gibi bana da para gelebilir diye düşünüyorum. “Her neyse. Ben yatacağım. Yarın yorucu bir gün olacak galiba.” “Galiba mı? Yorucu az kalır. O zaman sen yat bende biraz film izleyip yatacağım.” Aslında bakarsanız dışarıdan nasıl gözüktüğümüzü bilmem ama ben sanki Cemil’i ikizim gibi değil de abimmiş gibi hissediyorum. Dışarıdan normal ikizler gibi göründüğümüzü düşünüyorum çünkü arkadaşlarımız her zaman bizi ‘İkizler’ diye çağırırlar. Ama Cemil bana abimmiş gibi bakıyor. Son bir kez odama göz attım ve küçük bavulumu çıkardım. Ses yapmamaya özen göstererek içine gereken her şeyi doldurmaya başladım. Gerçi ses yapsam da annem ile babam filme çoktan daldıkları için duymazlar ama işimi riske atmadım. İşime yarayacak her şeyi bavuluma tıktıktan sonra olmazsa olmazlarımı (Böyle boş isimler bulmaya bayılırım. Olmazsa olmazlarım ıvır zıvırlar demek) küçük sırt çantama attım. Sonra bavulumla beraber yatağımın altına sıkıştırdım. “Görüşürüz sığınak.” Dediğim gibi boş isimler bulmaya bayılırım. Bu küçük oda benim her zaman sığındığım yer olduğu için buraya sığınak adını vermiştim, ve yarın bu küçük sığınaktan kaçıp yeni bir sığınağa taşınacaktım. Ama tabi ya! Daha yarın var. Yarın akşam gideceğimi unuttum sanırım. Acaba yarın neler olacak?
|
0% |