@kitaplardakaybolms
|
7. BÖLÜM
Korkuyordum.. Diyebileceğim tek şey bu da değildi. Titriyordum. Elimdeki telefon deli gibi sallanıyordu ve içimde korkunç derecede korku vardı. Telefon dördüncü çalışında açılmıştı. Şimdi o adamla konuşma vaktiydi. Hadi Rüya. Başarabilirsin! 18 yıl boyunca onlarla aynı evde kaldın, şimdi bir telefon konuşması koymaz sana. “Baba,” “Demek dönmeye karar verdin, kızım” Kızım mı? Hadi ama… “Telefon numaramı kim verdi sana?” “Cemil.” Bu kadar kolay mıydı yani? Kardeşini satmak bu kadar kolay mıydı? “Gerçeği söyle!” diye öyle bir bağırdım ki yanımda duran Esat bir anda elleriyle kulaklarını kapamıştı. İçime sakinleşmek adına derin nefesler çekerken telefonun ardından yüksek bir kahkaha sesi yükseldi. “Sana gerçeği söylemediğimi mi sanıyorsun, kızım? Sence Cemil gibi biri seni ne kadar sevebilir ki?” Bunu demek onun için çok kolaydı tabii. “Miraç Kardelen! Derhal bana neler olduğunu ve numaramı nasıl bulduğunu söyle!” Bu sefer bağırmak yerine ciddi ve resmi bir ses tonuyla konuşmuştum. “Sadece telefon numaranı bulduğumu düşünmüyorsundur umarım. Şu an oturduğun eve kadar her şeyi biliyorum. Taşınacağın evi, oturduğun şehri, hatta dün saat kaç sularında bayıldığını bile biliyorum Rüya kızım.” Bir saniye! Dün yanımızda Görkay vardı! Yoksa o… hayır! Ne saçmalıyorum ben. O babamı bile tanımıyor! Yoksa tanıyor mu? her neyse… “Baba! Bana bunun kimin yaptığını söyle.” Bu sefer sesim daha sakin çıkmıştı. Ama o sesimde bir yalvarış sezmiş olacak ki yine büyük bir kahkaha attı. “Ha, şöyle. Herkes yerini bilsin. Sana her şeyi anlatırım ama bir şartla; yarın senin için aldığım uçak biletiyle evine döneceksin ve bir daha böyle bir saçmalık yapmayacaksın!” Ne olursa olsun bunu kimin yaptığını ve neden yaptığını öğrenmeliydim. “P-peki, geleceğim. Ama bana her şeyi gerçekleriyle beraber en ince ayrıntısına kadar anlatacaksın.” Söyledikle3rimi duyan Esat şok olmuş bir şekilde bana bakmaya başladı. Telefon hoparlörde olduğu için babamın dediklerini Esat’ta duyuyordu. Başka bir şey demeden telefonu kapattıktan sonra babam olacak o adam bana mesaj olarak uçak biletimi gönderdi. Sinirle telefonu bir yere fırlattıktan sonra yüzümü avuçlarımın içine alıp koltuğa oturdum. Direklerimi dizlerime bastırıp derin bir şekilde düşünmeye başladım. Esat daha yeni şoktan çıkmış olacak ki sinirle yanıma gelip benim yanıma bir hışımla oturdu. “Rüya! Saçmalama! Böyle bir şeye ölsem izin vermem!” “Farkındaysan senin iznini almadım Esat.” Dedim sakin bir şekilde. Sinir bozucu bir sakinlik vardı üzerimde. “Bana bak Rüya, o kadar çabaladın! Buralara kadar geldin! Şimdi hiçbir yere gitmiyorsun!” “Esat, bırak da kendi hayatım için olan kararları ben vereyim.” Derin bir nefes alarak tekrar konuşmaya başladım. “Artık bunlar çok acıtıyor, bırak da ne yaşayacaksam yaşayayım.” “Git evimden.” “Ne?” “Evimden git!” “Esat saçmalama. Ben nerede kalacağım? Uçak yarın!” “Git hangi cehennemde kalıyorsan kal! Madem beni bırakacaksın, o zaman bu işi hemen hallet!” Bağırmaya başlamıştı, ve ben gerçekten korkuyordum. Gözyaşlarım benden habersiz aşağı doğru süzülürken ben tüm gururumu ayaklarımın altına alıp Esat’a yalvarmaya başladım. “Esat, lütfen yapma. Ben seni bırakmıyorum, bunu bana yaptırıyorlar. Lütfen,” “Yalvarmayı bırak Rüya. Madem gideceksin, bu en hızlı şekilde gerçekleşmeli. Şimdi, seni zorla çıkarmadan git bu evden.” Artık gözyaşlarım benden bağımsız akmıyordu. Gözyaşlarımı akıtıyordum çünkü, bu ana kadar en güvendiğim ve sevdiğim kişi beni arkamdan bıçaklamış ve en yakın arkadaşım dediğim kişi de beni evinden kovmuştu. Kovmuştu diyorum çünkü madem beni istemiyor bende giderim kafasındaydım. Cemil’e olduğu gibi Esat’a da hiç olmayan öfkem büyümeye başlamıştı. İkisine de çok kızgındım ve artık gerçek anlamda kimsem yoktu. Daha yeni aldığım eve bile taşınamadan kabuslarımı sakladığım eve geri dönüyordum. Bu ne anlama geliyor biliyor musunuz? Kabuslarıma geri döneceğim demek. Yarın bu ‘rüya’ bitecek ve kabuslar geri dönecek. Ama bir saniye ya! Kabuslarıma geri dönmek istemiyorsam bende rüyamın içindeki sevmediğim kişiye giderim. O değil miydi benimle arkadaş olmak isteyen? Esat’ta, Cemil’de, Miraç’ta benim için bitmiştir. Bundan sonra sadece ben.
Eşyalarımı toplayıp sokağa çıktığımda telefonumu açıp iki kişiyi engelledim ve bir kişiyi aradım. Alparslan üçüncü çalışta açmıştı. “Rüya?” Sesi gerçekten şaşkın çıkıyordu. “Alp, biliyorum garip olacak ama kalacak bir yerim kalmadı ve tanıdığım bir tek sen ve Görkay kaldınız.” “Ne demek kalacak bir yerim kalmadı? Ne diyorsun sen?” “Ben evinde kaldığım arkadaşla birkaç sorun yaşadım da, bana yardım edebilir misin?” “Sana konum atıyorum, hemen oraya gel.” Başka bir şey diyemeden telefon yüzüme kapandı. Birkaç saniye sonra telefonuma bir mesaj geldi. Evet, Alp’tendi. Bir taksi durdurup içerisine bindim. Taksiciye konumu gösterdikten sonra sessizce gözyaşlarımı dökmeye devam ettim. Kardeşim dediğim dostum beni evinden kovmuş ve beraber doğduğumuz öz ikiz kardeşim beni arkamdan bıçaklamıştı. Alp’in gönderdiği konum çok tanıdıktı. Bir apartmandı ve bu Esat’la beraber gezdiğimiz Cemil’in bakmam için ayarladığı ve benim çok beğendiğim evdi. Doğru ya! Burası Alp ile Görkay’ın evinin olduğu apartman. Gezerken çok tanıdık gelmişti zaten. Demek ki komşu olacaktık ha? Ve bence yan komşusu olacaktım. Eskiden olsa bu duruma sinirlenirdim ama şu an ne sinirleniyorum ne seviniyorum. Hiçbir şey hissetmiyorum çünkü çok da umurumda değil. Yukarı çıktığımda Alparslan kapıyı açmış beni bekliyordu. İfadesiz yüzümü ve ıslak gözlerimi gördüğünde sorgularcasına bana baktı. Birkaç dakika sonra kendimi salonun herhangi bir koltuğunda Alparslan’ı beklerken buldum. Kahve yapacağını söyleyip başka bir odaya girmişti. Birden arkamdan bir ses yükseldi. “Vay, Rüya hanım! Sizi buralara hangi rüzgar attı?” derin bir nefes alarak ona döndüğümde gözlerim tekrar dolmayı becermişti. Görkay önümde gülümseyerek duruyordu, fakat benim dolan gözlerimi ve ruhsuz yüzümü görünce gülüşü solmuştu. “Harbi, ne oldu?” “Ben yarın buradan gidiyorum Görkay.” “Ne? Neden?” “Otur anlatayım. Çok uzun bir hikaye.” Görkay oturduğunda Alparslan elinde iki kahve kupasıyla yanımıza geldi. “Lan şerefsiz, madem geleceksin söylesene. Şimdi gidip bir kahve daha yapmak zorunda kalacağım. Bir kızı dinleyemedim.” “Of! İstemiyorum kahve Alp. Gel de kızı dinleyelim.” Alparslan şükürler olsun diyerek Görkay’ın yanına oturdu ve bana kahveyi uzattı. Kahveden bir yudum alıp geri püskürtmem bir oldu. “Bunun içine koydun?!” “Kahve.” “Kahve mi?” Aceleyle mutfağa doğru koştuğumda tezgahın üzendeki kahve kutusu gözüme çarptı. Onun yanında ise içinde su olduğunu düşündüğüm bir şişe duruyordu. Önce kahve bardağını tezgâha bırakıp kahvenin son kullanma tarihinin olup olmadığına baktım. Hayır, tarihi geçmemişti. Yanındaki su şişesini korkarak elime aldım ve kapağını açtım. Burnumu şişeye yaklaştırdığımda iğrenç bir koku tüm bedenimi ürpertti. Bu kesinlikle su değildi! Şişeyi bu sefer ağzıma dayadığımda su dediğim şeyin bir votka olduğunu anladım. Yüzümü buruşturup tuvalet olduğunun bildiğim kapıyı açtım. Sonuçta karşı evi bende gezmiştim değil mi? Lavaboya girmemle içine kusmam bir oldu. en azından kapı kapalıydı da rezil olmuyordum. Zaten kapı açık olsa da sesleri mutfaktan geliyordu. “Kanka kıza votkalı kahve mi yaptın?” dedi Görkay. “Nereden bilebilirim ben bunun votka olduğunu! Bu kesin senin işin ha!” “Ben yaptım ama hatırlarsan sana söylemiştim!” “Tamam ya, ne bağırıyorsun! Dalgınlığıma geldi votka koydum. Sanırsın dünyayı yaktık.” “Ben daha fazla bir şey diyemiyorum Alparslan.” Adım sesleri gittikçe yaklaştığında ikisinin de buraya geldiğini anladım. Ağzımı yüzümü iyice yıkadıktan sonra tuvaletten çıktım. Tahmin ettiğim gibi ikisi de kapının önünde duruyordu. “İyi misin Rüya? Bu aptal votka şişesi olduğunu bildiği şişeden koymuş. Rahatladın mı?” Hala yaşadıklarımın etkisinde olduğumdan dolayı yine ruhsuz bir şekilde onlara baktım ve başımı ‘evet’ anlamında salladım ve başka bir şey demeden içeriye geçtim. İkisi de sessiz bir şekilde peşimden geldiğinde çoktan gözlerim dolmuştu. Boğazımdaki yumrunun geçmesini beklerken olmaması gereken şeyler oluyordu: gözyaşlarım benden habersiz aşağı süzülüyordu. Çok belli etmemeye çalışarak elimle yüzümdeki gözyaşlarını sildim. Alparslan ve Görkay bana meraklı gözlerle bakarken bende derin bir nefes alıp anlatmaya başladım. “Alında size direk olayı anlatırdım ama siz neyi nedene yaptıklarını anlamayacaksınız.” Derin bir nefes daha alıp devam ettim. “Benim ailem cinsiyetçi insanlar. Bunu 18. yaş günümde tamamen kabullendim. Bilmem biliyor musunuz; benim bir ikizim var. Erkek. Babam ve annem hatta ailemin geri kalanı yani babaannemler falan hepsi dahil sadece Cemil’i yani ikizimi önemsiyorlar. 18. yaş günümden birkaç gün sonra babama üniversite konusunu açtım. Doğum günüm 20 Haziran bu arada. Yani okullar kapandıktan sonra. Babam önce bana üniversite yok, eğitimi devlet zorunlu tutmasaydı sadece Cemil’i okuttururduk dedi. daha sonra beni isteyen başka bir ailenin olduğundan bahsetti. Yani bana kısacası ya evlen otur çocuklarına bak, ya da evinde otur anana ve bana bak dedi. daha önce de yaptıklarıyla bunları kafamda toplayınca Cemil’den yardım istedim. İstanbul’a uçak bileti ve küçük bir yaşam için para. Bu kadardı isteklerim. Dün babam beni aradı. Ona telefonumun olduğundan bahsetmemiştim. Dolayısıyla telefon numaram onun telefonunda kayıtlı değildi.” Gözyaşlarım artıyordu, ve bu duracak gibi değildi. “Babam beni eve dönmem için ikna etmeye çalıştı ama ben kararlıydım, dönmeyecektim. Çok korktum, belli etmemeye çalışsam da çok korktum. Sonra Cemil’i aradım.” Artık gözyaşlarım fena halde akıyordu. Sanki o anları tekrar yaşıyormuşum gibi gözümde canlanıyordu her şey. Esat’ın o meraklı ve tedirgin bakışları ve benim korkudan titreyen bedenim. Görkay bana yanındaki peçete kutusunu uzattı. Peçete kutusunu yanıma koyup gözyaşlarımı peçete yardımıyla temizledim. “ Cemil bana bir şeyler söyledi ve ben buna inandım. Ama kapatmadan önce bir ses daha duydum; onun sesini. O diyordu ki: Teşekkürler Cemil. Ondan sonra ben bayıldım. Gözlerimi hastanede açtım. Görkay da oradaydı. Hastaneden çıktıktan sonra Esat’ın evine gittim. Orada bir kere daha babamla konuştum. Bana her şeyi anlatacağını ve bir şartı olduğunu söyledi. Eğer Antalya’ya geri dönersem her şeyi doğru bir şekilde açıklayacağını söyledi. Şimdi de Esat’a Antalya’ya geri döneceğimi söyledim diye beni evinden kovdu. Madem geri dönecekmişim, bu en erkenden olmalıymış. Sonra aklıma sen geldin ve buradayım. Ayrıca sen sormadan söyleyeyim, hayır bileti iptal falan etmedim. Belki bir plan yapıp buraya geri dönerim diye.”
|
0% |