Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm¹

@kitaplarindiliii_

Bu sabahta her hafta sonu olduğu gibi Nehir'in yüksek sesle açtığı şarkılarla uyandım. Ailemle farklı dairelerle oturmamıza rağmen şarkı sanki benim evimde çalınıyormuş gibi ses vardı. Hatta adım kadar eminim ki bu ses bütün dairelere gidiyordu. Bu seste uyuyamayacağım için yataktan kalkıp hazırlanmaya başladım. Kahvaltı için annemlere gidecektim. Şimdi soracaksınız 'neden ailenle ayrı evde yaşıyorsun?' diye. Kısaca şöyle anlatayım, zamanı gelince hepsini anlatırım belki. Nuran annemeler benim öz ailem değiller. Ben onların evine 6 yaşındayken geldim. Kendilerinin benden büyük oğlu olduğu için artık evde yaşamamız uygun olmuyor. Yani annemler bunu hiçbir zaman söylemedi ama hem mahallelinin konuşmaları hem de benim Turan'a karşı olan duygularım daha fazla aynı evde kalamayacağımızın belirtisi oldu.

Annemlerin evinin karşı dairesi 1+1 ev ve şu an oturdukları evle birleşik olduğu için buraya geçtim. Birleşik derken sadece elektrik, su ve doğalgaz birleşik. Onların dışında iki ayrı daire şeklinde. Neyse daha fazla geç kalmadan çıkacağım. Evden çıkmadan önce çantamı ve anahtarımı aldım. Evde özel bir eşyam olmadığı için kapıyı kilitlemeden çıkıp terliklerimi giyerek karşı dairenin kapısını çaldım. Yaptığım çok riskli bir hareketti ama müsait olmazlar diye kapı çalmamayı bırakamıyordum. Neden riskli dediğimi ise şimdi göreceksiniz.

Kapıyı Turan açarken yüzünde küçük bir tebessüm oluştu ama hemen geri silindi. Evet azar zamanımız geldi. İnşallah fazla kızmaz.

"Günaydın!!" benim neşeyle bağırmama karşılık kaşlarını çattı. Yine kızmıştı.

"Günaydın, günaydın da bu eve gelirken kapı çalmaman için 11 yıldır anahtarın var diye biliyorum. Ama sen sanki yabancı birisinin evine geliyormuş gibi hâlâ zili çalıyorsun. Zeynep, bu eve gelirken kapı çalarak izin almana gerek yok" biliyordum ama bu huyumdan bir türlü vazgeçemiyorum.

"Biliyorum ama müsait olmazsınız diye ya da beni evde birden görünce rahatsız olursanız diye yapıyorum" Turan söylediklerim karşısında az öncekinden daha sinirli bir tavır aldı.

"Rahatsız olmak ne demek? Zeynep unuttuysan tekrar hatırlatayım, hafıza kaybı yaşıyorsun belli ki. Burası bizim olduğu kadar senin de evin. İstediğin gibi girip çıkabilirsin. Ama ben bunu yapamam diyorsan söyleyeyim bizimkilere seni buraya taşısınlar. Bu şekilde onları da üzüyorsun çünkü. Kendini bu eve ait görmekten korkma artık" kapıyı tamamen açıp benim konuşmama izin vermeden içeriye geçti. Hareketime kızmış ve üzülmüştü. Haklıydı. Ama beni de anlaması gerekiyordu. Aralarına geç katılmıştım ve uzun zamandır beraber olmamıza rağmen bazı durumları aşamıyordum. Bir de eğer onları kendi ailem gibi benimsersem öz babama ihanet edecek olmaktan korkuyordum. Turan'ı üzdüğüm için moralim alt üst olmuştu. Annemlere yardıma gitmeden önce oturma odasına gittim. Üçlü koltukta uzanmıştı ve sağ kolu ile de gözlerini kapatmıştı. Yanına oturamayacağım için koltuğun önüne yere oturdum.

"Hiçbir zaman kendimi buraya ait görmekten korkmadım. Tam aksi kendimi buraya ait hissediyorum. Benim korkum babam kendimi buraya ait hissettiği için üzülür mü diye? Yoksa valla sizi ailem olarak görüyorum" küçükken yaptığım gibi alt dudağımı sarkıttığımda yüzüme bakıp güldü.

"Eminim baban kendini buraya ait hissetmene üzülmez. Aksine kızımın bir ailesi var diye çok sevinir. Sende kötü düşünerek kendini üzme. Baban böyle daha çok üzülür. Bu sondu eğer bir daha zili çalarak gelirsen kapıyı açmayacağım. Dışarıda kal da aklın başına gelsin" elleriyle saçımı dağıttığında itmeye çalıştım ama olmadı. Ayı gücü vardı.

"Tamam, tamam. Bir daha kapı çalmak yok. Bırak artık da kahvaltıya yardım edeyim" Turan beni bıraktığında yerimden kalkıp ona dil çıkardım ve hızlıca mutfağa kaçtım.

"Günaydın" annemin yanağından öpüp domates doğrayan Nehir'in yanına gittim.

"Günaydın güzel kızım. Yine anahtar mevzusu mu?" Turan'la olan konuşmamızı duymuştu büyük ihtimalle. Onları da üzüyordum.

"Öyle. Ama anlaştık artık. Hem bir daha kapıyı çalarsam beni eve almayacağını söyledi. Kapıda kalıp bu güzel kahvaltılardan mahrum kalamam" tabaktaki sigara böreğinden alıp ağzıma attım.

"Yani bizim için değil de börekler için yapacaksın öyle mi abla? Aşk olsun ya bir börek kadar olamadık" Nehir'in isyanına gülüp yanağından öptüm.

"Şaka yapıyorum bebeğim" Kahvaltıyı masaya hazırladığımızda babam ve Turanda gelmişti. Nehir çaylarımızı doldururken bende ve annemde yerlerimize oturduk. Bugün kafeyi geç açacağımız için rahat hareket ediyorduk. Diğer günler bu masada curcuna oluyordu.

"Yine tartıştınız mı siz? Kocaman insanlar oldunuz neyi paylaşamıyorsunuz?" Turan'la göz göze geldiğimizde babamı işaret etti. Söylemesinden korktuğum için kaşlarımı yukarıya kaldırdım. Söylemesinden tabii ki korkmuyordum ama babam üzülebilirdi.

"Bir şey yok baba. Zeynep kapıyı çalarak geldi de ona kızdım. Ama anahtarı evde unuttuğu için öyle yapmış. Konuştuk anlaştık. Bir daha böyle bir unutkanlık yapmayacak. Olursa eve almayacağımı, kapıda bekleyeceğini söyledim" unutkanlık kısmını bastırarak söylemişti. Burada bana 'kapıyı çalmayı unutmayacaksın' baskısı yapıyordu.

"Evet baba sorun olacak bir durum yok. Biz aramızda konuşup hallettik" masanın altından Turan'ın bacağına vurduğumda irkildi. Kötü kötü baksa da sonradan gülümsedi.

"Tüm derdimiz böyle olsa keşke. Kızım sende anahtarını unutma bir daha, sende kızıma kızma bakayım. Anahtarını unutsa bile bu kapı çalındığı zaman açılacak" Turan'a 'bak gördün mü' bakışını attım.

"Merak etme babam, kapıyı açmazsa zili bozana kadar çalarım" masada gülüşme olduğunda rahatladım. Neyse ki babam yalanımıza inanmıştı.

"Baba, Aslı mesaj attı da buluşalım mı diyor. Bende size sormadan cevap vermedim" Nehir'in konuşmasıyla bakışlar ona dönmüştü. Çalışmayıp tatil yaptığı günlerde arkadaşlarıyla buluşurlardı.

"Olur kızım ama nereye gideceksiniz?" Nehir ağzındaki lokmayı bitirmek için hızlı yerken çayından bir yudum aldı.

"Altınpark'a gidelim diyoruz. Bizim için daha rahat oluyor" babam başını olumlu anlamda salladığında başka bir şey söylemedi.

"Arabayı al öyle git. Zamanınız otobüs beklemekle geçmesin" Turan cebindeki anahtarı verdiğinde Nehir tereddüt etti. Normalde çok güzel araba kullanırdı ama anahtarı biz verdiğimiz zaman tereddüt ediyordu. Yoksa arabayı kaçırdığı zamanlar vardı.

"Kız al şunu. Sürmeden nasıl tecrübe edeceksin. Ayrıca sınavları tek seferde geçtin. Yeteri kadar bilgin de var. Çarparsan da suçu ağabeyinin üzerine atarsın" Nehir'e verdiğim gazdan etkilenmiş olacak ki anahtarı alıp cebine attı.

"Yaaa tecrübem ediyorum ama ben bir yere vurmaktan değil bana vurmalarından korkuyorum"

"Ee ne olmuş yani? Bu senin değil o kişinin suçu. Ayrıca suçu benim üzerime atma konusunu da konuşacağız küçük hanım" Kahvaltı genel olarak sessiz geçmişti. Herkese sofradan kalktığında sadece Turan ve ben kalmıştık. Ben bulaşıkları yıkarken kendisi kahvaltılıkları dolaba kaldırıyordu.

"Kafeye bugün yeni kitaplar gelecek. Akşama belki geç çıkabiliriz"

"Sorun değil. Hem ben orada olmayı seviyorum. Oradayken kendimi bulmuş gibi hissediyorum" kahvaltılıkları kaldırmayı bitirdiğinde kalçasını tezgâha yasladı.

"Sabah için kusura bakma. Biraz fevri davrandım. Sadece kendini bu aileden soyutlamanı, yabancı birisi gibi görmeni istemiyorum. Sen hep bu ailedeydin ve hep öyle kalacaksın"

"Biliyorum. Kendimi soyutlamıyorum ya da bu aileye yabancı hissetmiyorum. Hatta kendimi tam olarak bu aileye ait hissediyorum. Sadece dediğim gibi babamı çok severdim ve eğer ondan başkasını bu kadar seversem ya da ondan başkasını ailem olarak görürsem üzüleceğini düşünüyorum. Belki bu yaşta birisi için böyle düşünmek komik gelebilir ama ne yapabilirim" omuzlarımı kaldırıp indirdiğimde ellerini kollarıma koydu.

"Emin ol ki baban bizi ailen olarak görmene üzülemez. Az öncede dediğim gibi sevildiğin bir ailede yaşadığın için çok mutlu olur. Evet bedenen senin yanında değil ama ruhen hep seninle. O yüzden artık üzülür diye düşünme. Asıl sen böyle düşünürsen baban daha çok üzülür. Şimdi toparlan ve kendine gel. Bugün işimiz uzun" tekrar saçlarımı karıştığında vuracaktım ama benden önce davranıp mutfaktan kaçarak çıktı. Gıcık şey.

Hazırlanıp, Turan'la beraber evden çıktık. Turan askerlikten emekli olduktan sonra mahallede bir kafe açmıştık. Her yaştan insanın gelip oturabileceği bir yer olmuştu. Kafenin üst katı kütüphane tarzındayken alt katı ise yemek yenilecek ve sohbet edecek kişilerin tercih edeceği tarzdaydı. Turan kasada dururken ben ise mutfak kısmındaydım. Zamanında böyle bir hayalim olduğu için aşçılık bölümünü okumuştum.

Kafede satılan yiyecekler o kadar çok seviliyordu ki bazen yiyecekler yetişmiyordu. Bizim geç gittiğimiz ya da izinli olduğumuz zamanlar için mutfakta yardımcılar oluyordu. Onların yaptıkları da beğeniliyordu ama çoğunlukla benim yaptıklarımın daha çok sevildiğini söylerlerdi. Küçükken annemle beraber bende mutfağa girip yardım ederdim. Sanırım onun elinin lezzeti bana geçmişti.

Kafeden içeriye girdiğimizde çalışanlara selam verip mutfağa geçtim. İlk önce eksik olan malzemeleri ayarlayıp liste hazırladım. Her şey günlük yapıldığı için alışverişlerde genelde günü gününe yapılırdı.

"Evet, bugün neler yapacağız belirleyelim bakalım"

Nehir...

Üstüm hazır olduğunda çantamı ve ağabeyimin verdiği araba anahtarını alıp odamdan çıktım. Aslıyla görüşmeyeli uzun zaman olmuştu. Sonunda ikimizin de tatili aynı güne denk gelince hemen buluşma ayarladık. Evdekilere haber verip hızlıca evden çıktım. Kapıda yatan bebeğe yavaşça yürüyüp kapısını açtım ve bindim. Çantamı arka tarafa atarken telefonumu hemen arabaya bağladım. Emniyet kemerini taktıktan sonra arabayı çalıştırdım. Telefonumdan son dilediğim şarkıyı açarken Aslıların evine sürdüm.

Aslıların evi bir arka mahallede kalıyordu. Oraya gitmek için ise bizim kafenin önünden geçecektim. Bunu bildiğim için hemen Sıla Kafa şarkısını açtım. Kafeye yaklaştığımda dışarıdaki müşterilere servis yapan Süleyman'ı gördüm. Süleyman'ı neredeyse 2 yıldır tanıyordum. Seviyorum diyemem ama hoşlanmaya başlamıştım. Ondan bir karşılık göremedim, ben seviyorum diye beni sevmek zorunda değil. Ama benim hislerimi anlamasına rağmen bazen ümit veriyordu. Bakıyor, gülüyor, konuştuğumuz zaman hep yakın davranıyor. Bazen ise sanki hiç tanışmıyormuşuz gibi oluyor.

Sosyal medyadan birbirimizi takip ediyorduk yani sevgilisi olsa paylaşırdı diye düşünüyorum. Tabii paylaşmak istemeyebilir sonuçta sevgilisini herkese gösterme gibi bir zorunluluğu yok. Offf! Kafam çok karışık. Belki de hissettiğim hoşlanıyor muyum yoksa sadece beğendiğim ve benimle ilgilenmediği için takıntı haline mi geldi tam çözemiyorum da. Uzak kalayım, görmeyeyim diyorum. Yapıyorum da ama her şey onu görene kadar. Karşılaşınca yine aynı şeyler oluyor.

Arabayı kenara çekip derin bir nefes aldım. Sanırım bu konuyu Aslı ile konuşup halletmem gerekiyor. Bana ondan başka düzgün akıl verebilecek kimse yok. Gerçi o da Süleyman'ın adını duyunca hemen şerefsiz diye kızmaya başlıyor. Kafeye gittiğimiz zamanlar da ise Süleyman'a kötü kötü bakıp duruyor. Kimseden çekincesi yok ama ben o bakışlardan çok utanıyorum. Çocuk görünce ' bu deli neden böyle bakıyor?' demiyorsa bende bir şey bilmiyorum. Ama bazen de o bakışları hak ettiğini düşünüyorum. Sanırım ben bipolarım.

Arabayı tekrar çalıştırıp sürmeye başladım. Kafenin yanından geçerken şarkının sesini duyduğunda arkasını döndü ve göz göze geldik. Birkaç saniye bakarken kaza yapmamak için önüme baktım. Sanırım hislerimi çözene kadar onu görmesem iyi olacaktı. Yoksa düşüncelerle kendimi yiyip bitireceğim.

Aslıların sokağına girdiğimde kapının önünde durmuş şalını düzeltiyordu. Bu kızın ayna sevdası beni bitiriyordu. Benim geldiğimi hâlâ görmediği için kornaya bastım. Tabii bu onu korkutmuş ve yerinde zıplatmıştı. Ben onun bu haline gülerken kendisi bana küfür etmekle meşguldü.

"Manyak! Altıma ediyordum neden korkutuyorsun?" ona gözlerimi devirip emniyet kemerini işaret ettim. Aslı emniyet kemerini takarken bende yola koyuldum. Gideceğimiz yer çok uzak değildi ama arabayla gitmek daha rahat oluyordu. Aslı telefondan şarkıyı değiştirip sesini yükseltti.

İlk zamanlar yüksek ses varken araba süremezdim ama şuan kendimi usta şoförler gibi hissediyordum. Babam hepimize reşit olduğumuz an ehliyet aldırmıştı. Ehliyetler ayrı ayrı olsa da arabayı hepimiz ortak kullanıyorduk. Işıklarda durduğumuzda önümüzde Yunus polis araçları duruyordu. Aslı onları gördüğünde şarkının sesini biraz daha açtı.

Hey! seni yerler yerler
Seni ham yapar bu zililer
Yaylanmadan yürü
Yoksa günah bizden gider

Hey! seni yerler yerler
Seni ham yapar bu zililer
Yaylanmadan yürü
Yoksa günah bizden gider

Bu kadar cilvesi olur mu bir erkeğin?
Deli kanlı mısın kız mısın?
Anlayalım artık
Hop usta!
Sen başımıza bela mısın?

Polislerin hepsi bizden tarafa döndüğünde sesi biraz kıstım. Dakika bir gol bir, rezil olmuştuk. Aslı nakarat kısmını biraz sesli söylerken susturmaya çalışıyordum.

"Kızım sussana! Rezil olduk adamalara" şarkı değiştiğinde rahat bir nefes aldım derken daha da kötüsü gelmişti. Bu sefer ki şarkı Gülşen'in Dillere Düşeceğiz şarkısıydı. Biz buluştuğumuz her zaman rezil olmadan duramazdık. Polisler hâlâ bize bakmaya devam ederken karşıya bakamıyordum.

"Ya ne rezilliği ne güzel manzaraya karşı şarkı dinliyoruz işte. Aç sesi aç"

Dillere düşeceğiz seninle
İlle de biz düşecek
Taze bahar dalları gibi çiçeklenecek

Tadım tuzum olacaksın benim
Tadım tuzum olacak
Yatağıma gireceksin benim
İlle de sen yatacak

Seni, seni, en çok seni
Bir tek seni severim, hani

"Allah'ım rezil oluyoruz! Kızım adamlar gözlerini dikmiş bize bakıyorlar. Sesin biraz daha açarsan bizi içeri atacaklar" sesi tekrardan kıstığımda polisle önlerine dönüp kendi aralarında konuşmaya başladı. Kesin bizimle dalga geçiyorlardı.

"Bak bir şey olmadı işte. Ne diye korktun?" Yeşil yandığında normal hızda oradan uzaklaştım. Birde hız yapıp ceza yiyemezdim. Ben hızlı gittiğimi düşünürken yanımızdan geçen yunus polislere ve söyledikleri marşa şaşkınlıkla baktım. Büyük rezil olmuştuk. İnşallah plakayı almamışlardır.

Bir elimiz çelikten daha sert
Korkutur kötü niyetlileri
Bir elimizse kadife gibi
Güvenle korur milleti

Yunuslarız! Yunuslarız!
Kendimizle gurur duyarız
Yunuslarız! Yunuslarız!
Her zaman her yerde biz varız

"Rezil olduk işte. Bir daha karşılaşmamayı diliyorum" Birkaç dakikanın ardından Altınpark'a geldiğimizde arka girişte bir yere park ettim. Bu şekilde park ücreti alınmıyordu.

Oturacağımız alana yürüdük. Oyuncakistan tarafına geçip elimizdeki poşetleri masaya bıraktık. Aslı buluşmadan önce bir şeyler alırken ben dünden alışveriş yapmıştım. Alışverişleri bazen buluşmalardan önce yapardık.

"Hadi şunları dizip dedikodu seansımıza başlayalım" asıl biz dedikodu konusu olmuştuk ama neyse.

"Hani bizim okulda turuncu saçlı bir kız vardı ya? Sürekli sevgili değiştiriyordu hatırladın mı?" eski zamanı hatırlamaya çalıştım. Bizim okulda saçları boya olan çok kız vardı ama bunun saçları doğuştan turuncu renkteydi.

"Hatırladım, kızın adı Sude'ydi. Ne olmuş ki o kıza?" Aslı avcuna çekirdek doldurup Pembe misali çitlemeye başladı.

"Evlenmiş! Hem de.... Yakın arkadaşının eski sevgilisiyle. Bunun yanında dolaşan zayıf bir kız vardı, sevgilisinden ayrılınca depresyona girmişti. İşte o kızın aşkından hastaneye düştüğü oğlanla evlenmiş"

"Oha! Kız o çocuğu ne kadar çok seviyordu. Bu kızda ona destek ayağına kendine yol yapıyormuş" başını olumla anlamda sallayıp konuşmaya devam etti.

"Asıl bomba şimdi geliyor, bu Sude'yle o çocuk liseden beri beraberlermiş yani kızı aldatıyorlarmış. Ve kızın 6 yaşında bir çocuğu varmış" son dediği şeyle içtiğim kola boğazımda kalmıştı.

"Yuh! Arkadaşının sevgilisinden çocuk yapmak kaçıncı seviye ya! Neyse başka şeylerden bahsedelim birazda. Hadi birazda ben anlatayım. Bizim şu Süleyman var ya"

"Eee ne olmuş o Süleyman'a?" ben olanları anlatırken Aslıda elinde çekirdekleriyle beni dinliyordu.

"Şimdi şöyle ki..." bugün ve buluşamadığımız zamanlarda olanları tek tek anlatmaya başladım.

 

~BÖLÜM SONU~

İlk bölümün sonuna geldik... Bakalım nasıl bulacaksınız?

Kitapta diğer karakterlerin anlatımına da yer vereceği. Hepsinin ağzından hayatlarını ve düşüncelerini dinleyeceksiniz...

Bölümle ilgili yorumlarınızı bekliyorum. Bazı yerlerde yanlışlarım olabilir bunun için özür dilerim.

Bölümlerin yayınlanması için belirli bir süre vermeyeceğim çünkü şu anlık yazdıkça yayınlamayı düşünüyorum. Final sınavlarından sonra bölümleri atmayı düzene koyarım.

Kitapta genel olarak her şey kurgu ama sadece Aslı ve Nehir'in arkadaşlığı, yaşadıkları bazı olaylar gerçek. Ama hangileri olduğunu söylemeyeceğim...

Şimdi gelelim sorulara...

Nehir ve Aslı'nın arkadaşlığını ve arabada yaşadıkları olayı nasıl buldunuz? 😂

Turan anahtar konusunda Zeynep'e kızmaya haklı mıydı?

Zeynep'in babasına ihanet etmekten korkması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yorum yapmayı ve alttaki yıldıza basmayı unutmayın!!

Kitapla ilgili bilgiler hakkında öğrenmek istedikleriniz beni buradan ya da sosyal medyadan takip edebilirisiniz...

İG: kitaplarindilii_
Tt: kitaplarindilii_

İyi okumalar diliyorum...

 

 

Loading...
0%