Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Oyuncak bebek

@kitaplarvebensude

bu yüzden uyuma kararı alarak uyumaya çalıştım.

 

Dört saat sonra

 

Yavaşça gözlerimi aralamaya başladım ve kafamı pencereye çevirdim. Dışarıda güneş batmış sayılırdı . Çocuklarla görüşmeyi hala düşünmüyordum . Hemşire arada geliyor yemek getiriyor , kontrolümü yapıyor ve geri çıkıyordu.

 

Bu gecede buradaydım ve yanımda bir kişi kalabilirdi. Bu akşam yanımda Nil'in kalmasını istiyordum. Aras ve Kuzey muhtemelen eve gitmeyip sabaha kadar bekleyeceklerdi.

 

Yaklaşık iki saat sonra Nil odaya geldi.

 

"Nasıl oldun?"

 

"İyi sayılırım , idare eder "

 

Nil yanımdaki kodluğa oturdu ve sıkıntılı bir nefes verdi.

 

"Ailen, tam olarak ne oldu onlara? . Amacım seni üzmek değil istersen kapatalım konuyu"

 

"Bilerek yapmışlar Nil, Onları bilerek öldürdüler"

 

"Nasıl yani"

 

"Duydun, o kadar kişinin ölümünden sorumlu biri var ama kayıplarda"

 

"Uykum geldi Nil uyuyalım mı?"

 

"Sen uyu balım ben uyanık kalacağım"

 

"Peki, seni seviyorum iyi ki varsın"

 

"Sende"

 

****

 

Bu hastaneden artık çıkıyordum. Neredeyse bir haftadır buradaydım.Nil'in yardımıyla temiz kıyafetlerimi giydim ve tekerlekli sandalyeme oturdum. Aras ve Kuzey ben üstümü değiştirirken aşağıya inip arabaya geçmişlerdi, en azından öyle biliyordum.

 

Gerekli olan her şeyi almıştık . İçim acıyordu, her yanında anılarım olan o eve tekrar nasıl girecektim?.

 

"Bu odada bir işimiz kalmadı artık , aşağıya inelim"

 

"peki"

 

Nil tekerlekli sandalyemi iterek beni odadan çıkardı . Asansörün katımıza gelmesiyle hemen asansöre bindik ve aşağıya indik. Arabaya doğru ilerledik , bizi fark eden kuzey ve Aras yanımıza geldi ve Kuzey beni kucağına alarak arabaya bindirdi. Herkes arabaya binince Aras arabayı çalıştırdı ve hastaneden ayrıldık.

 

"Aras"

 

"Efendim"

 

"Eve gitmiyoruz"

 

"Neden?"

 

"Anneme ve babama gidelim"

 

Evet, ben hastanedeyken ailem defnedilmişti. Anneannemin işleri olduğu için daha gelememişti bu yüzden cenazeye komşularım ve normalde konuşmadığımız dayım katılmıştı. Orada bile onların yanında olamamıştım ama şimdi olacaktım.

 

Sonunda varmıştık , kuzey arabanın arkasından sandalyemi indirdi ve beni sandalyeye oturttu.

 

"Sadece Kuzey gelsin yanımda"

 

"Tamam , gel gidelim"

 

Diğerlerini geride bırakarak ilerlemeye başladık.Evet, biraz daha öteye gittiğimizde gördüm taştaki isimleri. "Anne, baba"gözümden düşen yaşlara engel olamadım. "Kuzey , onlar yok artık" dedim ve ağlamaya başladım. Kuzey aile acısını biliyordu çünkü iki sene önce annes

ini kaybetmişti. Bu yüzden beni şuan kendi halime bırakıyordu

"Artık çıkmazdaydım"

 

Bazı anlar olur ya yapacağınız şeyi bilirsiniz ama yapamazsınız. Şuan aynı şeyi yaşıyorum. Evimin karşısında öylece bekliyordum. Gözlerim kapalıydı çünkü tekrar bakmaya hazır değildim.

 

"Aras beni direk odama çıkar"

 

"neden gözlerin kapalı"

 

"boş ver dediğimi yap"

 

"tamam"

 

Aras beni alırken Nil sandalyeyi içeri taşıyordu. Evet kapı açılmıştı ve içeri girmiştik.

 

Tabi benim gözlerim kapalıydı.

 

Aras beni odama çıkardı ve yatağın üzerine oturttu ardından kapıya yöneldi ve dışarı çıktı .Bende gözlerimi açtım, en azından içeriyi görmemiştim. Yanımda duran çerçevede annemin ve babamın resmi olduğu için o tarafa bakmadan çerçeveyi kapattım.

 

Aynaya kafamı çevirdiğimde halime baktım, mavi gözlerimin feri gitmişti. Yapacak hiçbir şeyim yoktu, o gün eve gelmeleri için onları beklemiştim saatlerce ve günlerce. Tam bu sırada sadece ilk kıtasını ezbere bildiğim şiir aklıma geldi.

 

Ne hasta bekler sabahı,

 

Ne taze ölüyü mezar.

 

Ne şeytan bir günahı,

 

Seni beklediğim kadar.

 

Evet , kimsenin beklemediği kadar bekledim onları . Gelip saçımı okşasınlar istedim, birinin beni düşünmesini istedim, annemi ve babamı istedim,bazen soruyorum çok mu şey istedim?.Şuan kendimi yaşayan bir ölü gibi hissediyordum ölmek için ruh bedenden mi ayrılmalı? Tek bir söz ve ya tek bir davranış insanı öldürmeye yetmez mi ki ?.Toprak atılmadan gömülemez mi insan? Ve ya ağlamak için üzgün mü olmak gerekir? Mutluluktan ağlanamaz mı?

 

Aşağıdan gelen sesle irkildim bir an çünkü bir şey kırdıklarına emindim ama neyi kırdılar.

 

Evim elden gidiyor.

 

Karnım hiç aç değildi bu yüzden yemek yemeyecektim, uykum olduğu için uyumaya karar verdim.

 

****

 

Yatağımdan korkarak uyandım , nefes nefeseydim. Aynı şeyleri görmüştüm. Saate baktığımda saat gece üç buçuktu. Televizyonda gördüğüm görüntüler tekrar aklıma gelince ağlamaya başladım ve yatağımda oturmaya başladım. Kafayı yiyecektim artık. Sabahtan beri uyuduğum için şuan uykum yoktu ve öylece duvarı izliyordum bir taraftan da ağlıyordum. Duvardaki saat sürekli ses çıkartıyordu ve bu çok rahatsız ediciydi.

 

Aynı görüntü gözümden gitmiyor ve saat kulaklarımı tırmalıyordu. Hüngür hüngür ağlayıp kulaklarımı kapatmaya başladım . Sesten dolayı delirecektim. Bir hızla arkamı döndüm ve asılı olan saati alıp yere fırlattım .

 

Kulaklarım kapalı bir şekilde ağlamaya devam ediyordum. Nil , Kuzey ve Aras sesi duymuş olmalılar ki kapının altından ışığın yandığını gördüm, odamın kapısı yavaşça açıldı ve içeriye biri girdi .

 

Giren kişi konuşmaya başladı. "Ne oldu kızım ?"

 

Bir dakika ya bu kişi babam , bir an rahatlayacak gibi oldum ama hayır babam ölmüştü peki ya bu kim ? . Babamın olmadığını hatırlayınca karşımda duran kişi değişmeye başladı . Bu babam değildi bir an gözlerimi kapatıp atabildiğim atabildiğim kadar çığlık atmaya başladım.

 

Çığlık atarak gözlerimi açtım. Her şey bir rüyamıydı. Hızlı hızlı nefes almaya başladım. O sırada içerinin ışığı yandı ve içeri biri girdi . Tabi ben olabildiğine çığlık atıyordum.

 

"Elis sakin ol"

 

"Elis geçti kuzum bak buradayız"

 

"Sadece bir kabus gördün"

 

Gözlerimi açtığımda karşımda çocuklar duruyordu. Onları görünce rahatlayarak ağlamaya başladım.

 

"Çok korktum "

 

"Tamam geçti güzelim" dedi aras ve yatağa oturdu o sırada nil ve kuzey su almaya inmişti.

 

"Sakin kal ve dediklerimi 3 kez tekrar et"

 

"Seni üçte durduran şey ne?"

 

"İkimiz içinde susar mısın elis bir şey diyorum"

 

"Sen çok umurumda değilsin"

 

"Kendin için sus elis"

 

"Beni neden düşünüyorsun"

 

" Sinirlerimi bozuyorsun lanet kadın"

 

"Hoşuma gidiyor"

 

"Sinirlerim mi bozmak mı?"

 

"Hıhı , evet"

 

Aras sırıtarak önüne döndü. Nil elinde bardakla gelip bana suyu bana verdi. Kuzey de arkasından geldi. Suyu içtikten sonra Kendimi daha iyi hissetmeye başladım.

 

"Teşekkürler , şuan kendimi daha iyi hissediyorum. Hadi siz uyuyun bende uyuyayım olur mu?"

 

"Tabi olur hadi sen yat dinlen , Aras , Kuzey gelin inelim"

 

"Aras sen iki dakika dursana"

 

Aras gülerek yanıma geldi ve yatağın kenarına oturdu.

 

"Ne oldu?"

 

"Ben uyuyana kadar yanımda durur musun?"

 

"Dururum, sonsuza kadar dururum"

 

Aras yanımda ki koltuğa oturdu. Bende gözlerimi kapattım ve bir şeyler düşünmeye başladım.

 

Düşüncelerimden çıkar mısınız Aras bey.

 

"Bilmem"

 

"Ne?

 

"Beni mi düşünüyorsun?"

 

"Ben onu dışımdan mı söyledim"

 

"Evet"

 

Aras bana bakıp gülümsemeye başladı , tabi ben hemen arkamı döndüm ve direk uyumaya çalıştım.

 

****

 

Sabahın ilk ışıkları odamı aydınlatmaya başlamıştı, bende yavaşça gözlerimi açtım ve kendime gelmeye çalıştım.

 

"Günaydın"

 

Duyduğum sesle irkilerek yanıma baktım. Aras hala odadaydı.

 

"Günaydın da sen gitmedin mi?, sabaha kadar bekledin mi?"

 

"Sana demiştim seni sonsuza kadar beklerim"

 

Aras bu cümleden sonra ayağa kalktı ve tekerlekli sandalyemi alıp yanıma geldi.

 

"Hadi bakalım güneş aşağı iniyoruz"

 

"Hazır hissetmiyorum"

 

Aras eğilip yüzümü ellerinin arasına aldı ve devam etti.

 

"Daha ne kadar durabilirsin ki bu odada? Gerçeklerle yüzleşmelisin . Şimdi aşağı iniyoruz"

 

"Tamam"

 

Aras beni kucağına aldı ve sandalyeye oturttu. Önce lavaboda yüzümü yıkadım ve Aras, Kuzeyi çağırdı. Kuzey beni aldı ve aşağı indirdi , ardından da Aras sandalyemi getirdi ve sandalyeme oturdum.

 

Nil aşağı çok güzel bir masa ayarlamıştı , bende etrafıma bakmaya başladım. Gözümden akan yaşı hızlıca sildim ve Nil'e seslendim.

 

"Günaydın" Nil hızlıca arkasını döndü.

 

"Sana da günaydın , nasılsın ?, bak kahvaltı hazırladım sana"

 

"Sadece onamı?"

 

"Kuzey sus bir dakika ya"

 

"İyi be"

 

"Hadi gelin oturalım"

 

Sofraya oturduk ve Kahvaltıya başladık. Her şey çok güzel görünüyordu ve sonunda düzgün yemekler yiyecektim. Çok aç olduğum için direk kahvaltıya başladım.

 

"Çayları koymayı unuttum , hemen koyuyorum"

 

Nil çay tepsisiyle yanımıza geldi ve çayları dağıttı sonrasında ise kahvaltıya devam ettik. Tam kahvaltının ortasında Nil'in kolu çaya çarptı ve çay döküldü. Nil irkilerek hemen konuşmaya başladı.

 

"Çok özür dilerim , k- kolum çarptı , özür dilerim"

 

Nil çocukken şiddet gördüğü için şuan paniklemişti çünkü bu tür olaylarda Nil'e şiddet uyguluyorlardı ve bunu en iyi kuzey biliyordu o yüzden Nil'i tutup konuşmaya başladı.

 

"Nil bana bak , gözlerime bak. Sorun yok sadece sileceğiz o kadar tamam mı?"

 

"Silinir , evet"

 

Nil sakinleyerek önüne döndü, kuzey de mutfaktan bez aldı ve masayı temizledi.

 

"Bak bitti , hadi yemeğini ye"

 

Herkes tekrardan kahvaltıya döndü ve usulca kahvaltımızı yaptık.

 

***

 

Yaşanan olayların üstünden tam bir buçuk hafta geçmişti, anneannem ve akrabalarım gelmişti ve çoktan gitmişlerdi. Beni yanlarında götürmeyi çok istediler ama kabul etmedim. Üç gün önce tekrar tedavi için doktora gitmiştim sağ ayağımı hissetmeye başlamıştım ama sol ayağımda hala his yoktu .

 

Artık okula geri dönmem lağzımdı.Sabah kalktım ve Nil'in yardımıyla hazırlandım. Sapsarı saçlarımı düzgünce taradım ve mavi çantamı da alınca hazırdım.

 

"Nil ben hazırım çıkalım"

 

Merdivenlerden inmemek için dün gece aşağıda uyumuştum o yüzden kolay olmuştu her şey. Kapıdan dışarı çıktığımızda Nil kapıyı biraz sert kapattı.

 

"Nil o kapı öyle kırılmaz , çekiç falan al bence ne dersin?"

 

"Hemen de konuş zaten dimi"

 

Nil'e gülüp önüme döndüm , karşımda Aras ve kuzey duruyordu. Aras yanıma gelip.

 

"Günaydın"

 

Dedi ve sandalyemi itmeye başladı. Hep birlikte yürümeye başladık.

 

Gerçi ben oturuyordum.

 

" ben oturuyorum ne rahat" dedim ve gülmeye başladım.

 

"oh ne güzel işte "

 

"Evet öyle kuzey"

 

Yavaş yavaş okula gidiyorduk. Ben babamın güçlü kızıydım, annemin ise prenses kızı. Evet, artık güçlü durmalıydım ve duracaktım da. Şu hayatta inandıktan sonra üstünden gelemeyeceğimiz hiçbir şey yoktu. Başınıza ne kadar kötü bir şey gelse de kendinizi asla bırakmayın çünkü hayat bazıları için bitmiş olsa da sizin için devam ediyor. Başınıza gelenler için üzülebilirsiniz tabiî ki ama elinizden bir şey gelmiyorsa yapacak hiçbir şeyiniz yok, yapabileceğiniz ilk ve tek şey yaşamaya devam etmeki.

 

Bence herkes her şeyin üstesinden gelebilir.Bende öyle yapacağım çünkü ben hala hayattayım ve babamın güçlü kızı olarak kalacağım. Onlar gitmeden önce onlara düzgünce görüşürüz bile diyememiştim ama annem son kelimesi olarak demişti. Evet , canlı olmasalar da görüşmüştük. Babam bana son olarak annemin ve kendisinin beni nekadar sevdiğini söylemişti, bende onlara son olarak "sizi seviyorum" diyebilmiştim.

 

Ben Elis Güneş ve babamın güçlü kızı olarak hayatıma devam ediyorum. Karanlık gökyüzüne yeniden doğuyorum.

 

****

 

"Oğlum zile kaç dakika var? , yeter ya içim dışım ders oldu"

 

"sus artık yeter , keşke seni evde bıraksaydık"

 

"Kuzey neden öyle dedin ki şimdi"

 

"Sussana kızım "

 

"Varya tam yarım satir konuşuyorsun lan"

 

"Hiç böyle bir cümle beklemezdim Aras"

 

"Elis şu defteri ağzına teperim on yıl konuşamazsın"

 

Nil'e ters ters bakarak konuşmaya başladım. "Hiç yakıştıramadım , hiç". Ne var az konuştuysam hayır yani anlamıyorum onlarıda , kaç hafta düzgünce konuşayım diye beklediler şimdi de sus diyorlar arkadaş. Var ya iki gün sussam hemen konuşayım diye ölürler ama.

 

Bazen dönüp arkamda bıraktıklarıma bakıyorum, güçlü durmam gereken yerlerde ne kadarda güçsüzüm diye . Bu hayat beni bir daha ağlatamayacaktı , akıtacak göz yaşım kalmamıştı , gökyüzü benim yerime ağlıyordu.

 

"Bir şey sorabilir miyim?" üçünün delici bakışlarını üstümde hissedince susmaya karar verdim. Hayır yani en fazla 30 dakika konuşmuştum ne vardı ki bunda, hayret bir şeyler.Okuldan sonra doktor kontrolüne gidecektim , doktor ilerleme kat ettiğimi söylemişti. Hala doktorun verdiği ilaçları kullanıyordum.

 

"Nil uç versene"

 

"Yazı yazmıyoruz ki" demesiyle sıkılmış bir nefes aldım ve konuşmaya devam ettim. "İlla yazı yazmamız mı gerekiyor" dediğimde alaycı bir gülümsemeyle "evet "dedi ve önüne döndü. Sanırım çıldıracağım. "İyi be yemedik ucunu" dedim ve önüme döndüm , ne kadar çekilmez bir insan .

 

Zilin çalmasıyla beraber rahat bir nefes aldım. Sınıfın yarısından fazlası dışarı çıkmıştı bile , bende arkamı dönüp konuşmaya başladım. " Doktor kontrolü var " dedim ve kuzey hemen yanıtladı. "Evet ne olmuş" derin bir nefes alıp yeni bir cümle kurdum. "Saat on iki buçukta" Kuzey tekrar yanıtladı "Evet ne olmuş" Allah'ım sana geliyorum. "okul üç gibi bitiyor ama" "evet ne olmuş yani" bu çocuk neden beni anlamıyor. "o yüzden öğle arasında çıkmalıyız diyorum". "Ne olmuş yani çıkarız" . "Tamam sus kuzey".

 

***

 

Öğle arası olduğunda çantalarımızı aldık ve dışarı çıktık çünkü hastaneye gidecektik. Bir an önce yürümek istiyordum. Şuan bir ayağımı hareket ettirebiliyordum ama diğer ayağım için aynı şeyi söyleyemeyecektim maalesef.

 

"Ne kadar yavaşsınız az hızlı gidebilir miyiz"

 

"Tabii hanımefendi başka isteğiniz bir arzunuz var mı? Arasın alaycı bir şekilde söylediklerine karşı somurtarak önüme döndüm. Biraz sonra hastaneye varmış olacaktık. Uzaktan gözüken hastaneye yavaşça ilerledik. Hastaneden içeri girdiğimizde yavaşça doktorumun odasına ilerledik.

 

Doktorun kapısına geldiğimizde kapıyı yavaşça tıklattım ve içeri girdim. "Merhaba elis hanım" doktora gülümsedim. "Sizi şu sedyeye alıp muaynenizi yapacağım" Aras ve kuzeyin yardımıyla doktorun dediği yere çıktım. Doktor yanıma geldi " Nasılsınız Elis hanım"

 

"İyiyim teşekkürler" Doktor eline iğneyi aldı ve yanıma yaklaştı. İçimden dua ediyordum ve Nil'in elini tutuyordum. Doktor soğuk iğneyi yavaşça tenime batırdı. Doktorun iğneyi tenime batırmasıyla canımın acıması bir oldu.

 

"Hissediyorum"

 

*** 

 

Üç gün sonra

 

"Ne yesek?" Kuzeyin sorusuyla kafamı kaldırdım ve şöyle bir etrafa baktım. Görünen manzara tam olarak şöyleydi . Yer yatağı sermiştik ve dördümüzde yan yana oturup duvara bakarak ne yiyeceğimizi düşünüyorduk. Yan tarafımdaki kuzeye bakarak tekrar gülmeye başladım.

 

"Yeter kızım! bana gülmekten çatlayacaksın" Gülmemin sebebi şuydu , kuzey rahat duramadığı için tabi, beyefendi pijamasının altını sandalyenin yanındaki demire takıp yırtmıştı bende mecburen elimde olan bir pijamayı ona vermiştim ­–pembe ve ördek desenli- Bu yüzden baktıkça gülesim geliyordu. Elime yastığı alıp arasın kafasına fırlattım , şansıma temda kafasına denk gelmişti. Aras ters bir şekilde bana bakıp aynı şekilde yastığı kafama fırlattım. "Aras hani sende mi bir fikir söylesen , ha ne dersin böyle bir çılgınlık yapmaya"

 

"fark etmez ne yiyecekseniz tamamım"

 

"La havle"

 

Önüme dönüp ne yiyeceğimizi düşündüm ve en sonunda pizza yemeye karar verdim. "Pizza yiyelim" merakla cevapları bekledim ve önce nil olmak üzere sırayla onayladılar. Sıra sipariş etmekte.

 

Siparişi verme işini yapmamak için lavaboya gittim ve içeri girdim. Kafamı kaldırıp aynaya baktığımda bir kağıdın asılı olduğunu fark ettim. Lavabonun dar alanında kendime yetecek kadar nefesi içime çektim ve geri verdim. Yavaşça kağıda yaklaştım ve elime aldım . Kağıdı açmaya başladım. Kağıdı açtığımda Karşıma sadece bir kelime çıktı, kağıtta kırmızı harflerle

 

BALO

 

Yazıyordu. Tuttuğumu fark etmediğim nefesimi verdim ve bu kağıdın kuzeyin yaptığını düşünerek çöpe attım . İşimi hallettikten sonra ellerimi yıkadım ve soğuk suyu suratıma çarptım. Yan tarafımda bulunan mavi havluya ellimi ve suratımı kuruladıktan sonra kapı kulpuna eğilip kapıyı yavaşça açtım.

 

İçeriye doğru yavaşça yürüdüm. Beni gören Nil Konuşmaya başladı " Bir an tuvalette sıkıştığını sandım" dediğinde hepsi bir ağızdan gülmeye başladı. Mutfağa ilerlediğimde çöpü atmadığımı fark ederek çöpü elime aldım ve çocuklara söyleyip çöpü atmak üzere kapıya yöneldim. Kapıyı açıp sokağın sonundaki konteynıra çöpü attım.

 

Etrafta kimsecikler yoktu tam o anda bir adım sesi duydum ve hızlıca etrafı kontrol etmeye başladım ama kimse yoktu. Tam o anda gözüme bir ışık geldi. Ara sokakta el fenerli biri vardı ve bu tarafa geliyordu. Sakin bir şekilde hızlı adımlarla eve geçtim. "Bir sorun yok değil mi?" Arasın sorusuna yok manasında kafamı sallayarak karşılık verdim.

 

"Pizzalar birazdan gelir" Kuzeyin keyifle söylediği cümleye karşılık gülümsedim. Kuzey yanında oturan Nil'e dönüp konuşmaya başladı. "Kalk bana peçete getir"

 

Nil ona ters bir şekilde bakarak konuşmaya başladı."Oldu paşam babanın uşağı var sanırım" Nil yerden yastığı alıp Kuzeyin kafasına atarken devam etti "Kalk kendin al" Nil yastığı kuzeyin suratına atınca Kuzey sitemli bir şekilde konuşmaya başladı. " Nil az kalsın suratım mahvoluyordu" Kuzey bunu hafif alaycı bir şekilde söyleyince nil ona bakıp " ay kıyamam suratı mahvoluyormuş ne yazık" Kuzey çapkın bir şekilde gülerek konuşmaya başladı. "Gerçekten kıyamaz mısın?" Nil derin bir nefes alıp tekrar cevap verdi. "Kuzey sus artık az daha konuşursan kıyıp kıyamadığımı göreceksin" Kuzey uslu bir çocuk gibi önüne dönerken bakışlarım arasa kaydı ne tesadüf ki aras ta bana bakıyordu. Bakışlarımız buluşunca Aras gülümseyerek göz kırptı.

 

Zilin çalmasıyla kapıya yöneldim. Kapı kulpunu aşağı çekip kapıyı açtım ve pizzayı aldım. Pizzaları içeri götürdüm ve ortaya koydum. "kuzey kıtlıktan çıkmış gibi yemeye başlarsan seni pizza kutusuyla döverim anladınmı" Kuzey bana üzgün bir bakış atıp " Neden döverim dedin ki kalbim kırıldı" Bir taraftan alay eden kuzey ve biz yemeğe başladık.

 

****

 

Sabah saat sekizdi ve ben tavanı seyrediyordum. O kadar sıcak olmuştu ki süblimleşmiştim. Daha fazla dayanamadım ve bahçeye çıkmaya karar verdim. Çocuklara baktığımda hepsi fosur fosur uyuyordu.

 

Yavaşça ayağa kalktım ve yavaş bir şekilde yürümeye başladım. Kapıya vardığımda sessizce kapıyı açtım ve bahçeye çıktım.Biraz yürümek istediğim için sokağa çıktım ve sağ tarafa yöneldim. Önümde çöp konteynırı vardı ve yanında siyah bir poşet . Çöpün yanından geçeceğim sırada gördüğüm şey karşısında durakladım. Siyah poşetin altından bir sıvı akarak yola çıkıyordu.

 

Yavaşça kafamı eğip yere baktım. Hayır, bu su değildi kandı!. Kan olduğuna emindim, dehşete kapılmış bir şekle bekliyordum.Toparlanmaya çalışıp siyah poşetin yanına gittim ve titreyen ellerimle düğümü çözdüm. Bakmaya korkuyordum. Yavaşça poşeti araladım ve gördüğüm şey karşısında gözlerimi irice açıp geriye çekildim. Şuan şok geçiriyordum ve sayıklamaya başladım. "Hayır , hayır , olamaz" Dehşete girmiştim tekrardan.Çöp pöşetinin yanına gittiğimde bir şey daha fark ettim.

 

Kağıt vardı ve 11 yazıyordu.

 

Zihnimdeki parçalar tümünen birleşince daha da korkunç bir hal almaya başlamıştı. O poşette oyuncak bir bebek vardı. Koşarak eve dönmek için arkamı döndüğümde birisine çarpıp yere düştüm. Karşımda takım elbiseli bir adam duruyordu. Hemen arkamı döndüğümde ordada bir adam vardı. Adamlardan biri üstüme yürüyünce bağırmaya başladım ama nafileydi.

 

Adam bir çırpıda beni kucağına almıştı . Ben hala bağırıyordum. "Bırakın beni!" ama hiçbir işe yaramıyordu " yardım edin" "Aras, Kuzey , Nil" Boğazım yırtılırcasına bağrıyordum. Yanımızda duran siyah arabaya doğru hareket etmeye başladığımızda artık her şeyin bittiğini anladım. Adam arabanın kapısını açıp beni içeri attı.

 

 

Diğer adam ellerimi ve ayaklarımı bağlarken hiç. Bir şey yapamıyordum. Son olarak ağzıma vurulan bantla çıkmazda olduğumu anladım. Artık çıkmazdaydım. Kimse duymamıştı sesimi.

 

Belki şuan bu dünyada yardım çığlıkları atan milyonlarca kişi var kimsenin duymadığı.

 

Bundan sonra ne olacaktı?

 

 

Loading...
0%