Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@kitaplarvesarkilar

Ah lanet olası otobüs!"

Arkamdan gelen bir teyzenin bağırma sesleri kulağımı doldururken ben elimdeki kitabıma odaklanmaya çalışıyordum.. Ama arabanın hala gelmemiş olması canımı sıkıyordu neden gelmemişti? Okula yetişmem gerekiyordu sağ taraftan gelen otobüs seslerine doğru döndüm

 

EVET! BU BENİM OTOBÜSÜMDÜ!

 

İçimden şükürler ederek otobüsün yaklaşmasını bekledim önümde durduğu sırada hızla elimi çantama attım ve akbilimi aradım ama bulamadım ne evde mi unutmuştum? Bi insan nasıl akbili evde unuturdu?

 

Hayal kırıklığı ve çaresizlikle bindim bir süre şoför bana ben şoföre baktım mavi gözlerim yavaş yavaş dolmaya başladığı sırada şoför mırıldanmaya başladı "Hanımefendi artık akbili basar mısınız?" Diye mırıldandı hafif sinirli bir sesle hızla kafamı yolculara çevirdim gözlerim hepsinin üstünde bir bir gezdiği sıra da bir anda 17-18 yaşlarında kumral 1.70 boylarında bir çocuk bana doğru yaklaştı ve hiç bir şey söylemeden benim yerime akbil bastı istemeden yüzümde bir tebessüm oluştu "Çok teşekkür ederim" diye mırıldandığım

 

Sıra da bir elim çantamdan cüzdanı çıkartıyordu bulduğum sıra da hızla açıp on lira uzattım yüksek ihtimal benimle yaşıt olmalıydı kafasını hayır anlamında salladığı sıra dudaklarını araladı "hayır gerek yok herkes yapardı" diye mırıldanarak güldü "aslında herkes yapmazdı" diye yanıtladım birlikte gülüştüğümüz sıra da arkaya ilerlemiş yan yana oturmuştuk.

 

Ben kulağıma taktığım kulaklıktan şarkımı dinlerken bi anda gelen bildirimle gözlerimi telefonda gezdirdim ve mesaj atan kişinin mert olduğunu görünce rahatladım

 

*EŞEK SIPASI MERT'DEN BİR YENİ BİLDİRİM*

 

"Minal geliyor musun okula?" Ona okula gelip gelmiceğimi haber vermemiştim mert benim 4 senelik arkadaşım liseye ilk başladığımız zaman tanışmıştık ve o zamandan beri arkadaş kalmıştık asla ne o bana nede ben ona ihanet etmedik çünkü birbirimizden başka arkadaşımız yoktu...

 

hızla telefonu alıp WhatsApp'a girdim hemen bir yanıt yazmaya başladım

"Evet geliyorum, sana anlatmam gereken şeyler var" mesajı attığım gibi iki mavi tik oldu

 

Çevrimiçi... Çevrimiçi... Yazıyor...

 

"Güzel dinlemek için sabırsızlanıyorum:) peki balo için elbise aldın mı?" NE! Balo mu ne balosundan bahsediyordu? Kaşlarımı

Kaşlarımı çattım ve hemen yanıt yazmaya başladım

 

"Mert ne balosundan bahsediyorsun?"

 

"Hahahahaha! Tahmin etmiştim kesin unuttun dimi?"

 

Bu çocuk benimle dalga mı geçiyordu? Kafam bu düşüncelerle dolduğu sırada benim yerime akbil basan çocuğun elini kolumda hissettim kafamı ona çevirdiğim sırada yüzümde olan korkuyu tahmin edemezsiniz...

 

Benim yüzümde ne kadar büyük bir korku olsa bile onunda yüzünde o kadar büyük bir tebessüm vardı. Hızlıca elini saçlarında gezdirdi ve o cıvıl cıvıl sesi ile mırıldandı

"Instagram'a girer misin? Sen instagram'da gezerken ismine bakıp seni eklemeyi planlıyorum iki durak sonra ineceğim için girmeni bekleyemedim" dudakları arasından dökülen kelimeler beni şoka soruyordu 16 yıllık hayatımda ilk kez biri benim Instagram hesabımı istemişti...

 

Vermeli miydim? İçimden bir ses vermemin sonucunun güzel olacağını söylüyordu...

 

Tam telefonu tekrar açıp instgrama giriş yapacağım sırada WhatsApp'dan 2 bildirim olduğunu gördüm

 

*EŞEK SIPASI MERT'DEN İKİ YENİ BİLDİRİM*

 

"Şimdi sana açıklıyorum minal beni iyi dinle, biliyorsun ki biz lise sonuncu sınıfız ve bizim okul bir balo düzenleyeceğini söylemişti hatta sende mutlulukla bana dönüp 'Birlikte gidelim mi! Herkes manitası ile gidecek bende kardeşimle gitmek istiyorum' demiştin bende seni kırmamak için kabul etmiştim ve bu gün elbiseni alacaktın ve tüm dersler bitince baloya gidecektik elbiseni almadıysan bu biraz zor olacaktır elbette ki... elbise almaya gidip okula yetişebilir misin?"

 

"Hey minal orda misin?"

 

*SON GÖRÜLME 11.30*

 

Umutsuzca kafamı salladım ve instagram'a

instagram'a giriş yaptım hesabımı yanımdaki çocuğa gösterdim anında beni ekledi isteğini kabul edip bende ona istek attım ve hızla telefonu çantama koydum...

 

Son durak benimdi hemen olduğum yerden kalktım ve arabadan indim ve ilk adımımı attığım gibi yüzüme vuran soğuk hava tenimi dondurdu ama sorun etmedim oldum olası 16 senelik hayatımda hep yağmur ve soğuk havaları çok severim,

 

Yavaş adımlarla yürüdüm bir anda omzumda bir el hissettim kafamı yukarı kaldırdığım sıra da yine onu gördüm akbil basan çocuk hemen kolunu omzumdan indirdiğim sıra yanından çekilip önüne geçti ve durdum o da benimle birlikte durdu muhtemelen onun gözünden küçük çocuk gibi görünüyordum tatlı bir sinirle

"Bay akbil basan" diye girdim söze ilk cümlemi duyduğu gibi şaşkınlık ile güldü

 

Ne güzel gülüyorsun Allahsiz...

 

"Bay akbil basan mı? O ne oluyor acaba küçük hanım?" Diye sordu neden lafımı bölüyordu? "SUS BAY AKBİL BASAN! LAFIMI BÖLME!" diye yanıtladım o ise sadece gülmekle yetindi derin bir nefes aldım ve konuşmaya devam ettim...

 

"Şimdi şunu düzgünce yapalım ne dersin?" Bu sefer kaşları çatılan taraf o oldu yeşil gözleri dolgun dudaklarımın üstünde dolandı sonra gözlerime tekrar odaklandı "Neyi küçük hanım?" Diye sordu sırıtırken hiç bir yanıt vermeden elimi uzattım tek hamlede sorgulamadan elimi tuttu.

 

"Minal 16 yaşındayım lise son sınıf" dedim kararlı sesimle demek istediğim şeyi anlamış olacak ki o da hiç tereddüt etmeden elini uzattı

 

"Ege 17 yaşındayım lise son sınıf öğrencisiyim" dedi kendinden emin bir sesle "emin misin?" Diye soru verdim birden ne akılla sordum ki sanki ege yavaş yavaş kafasını kaldırdı

 

Ulan çocuk zaten senden kısayım eğil de görebileyim

 

"Sen beni dinlemiyor musun? Dedim ya egeyim diye emin değil" tam güleceğim sıra da yanımızdan gelen şarkı sesleri dikkatimi çekti şöyle diyordu şarkı da

 

"Eskiden gülümsemek kolaydı şimdi ölüm gibi, bir zamanlar sevmediğini göremiyordu körün biri. Bir satırda gel diyorken bir satırda git istiyorum bu mayıs zor geçecek yıldızların sönük gibi dışarıda cehennem var fakat hala üşüyorum."

 

kaşlarım çatılı bir halde yanıma dönmüş şarkı söyleyen bir gruba dikmiştim gözlerimi "Rope..." diye mırıldandım gözlerimi ayırmadan "Ne?" Diye sorgu ege anlamamış bir şekilde "mayıs 3..." egenin kaşları daha da çatıldı "Minal ne diyorsun?" Yüzümü ona döndüm gözlerim dolmuştu "Rope, mayıs 3..."

"Rope mayıs 3 şarkısının sözleri bunlar" diye tamamladım cümlemi sonra hiç kimseye aldırmadan o çocuğun yanına gidip elindeki mikrofonu aldım daha o şarkıyı söyleyen çocuk konuşmadan şarkıya başlaması için ona kafamı salladım. "Aklımda hep yükselirken gözlerimden düşüyorsun, müsait bir yerde indir kaptan çünkü ölecek var.

Sende bir gün yere düşersen tüm yıldızlar sönecek bak bu böyle devam etmez küllüğümde yer kalmadı komik olma sanki sen çok istedin de ben kalmadım, özgürlüğe takla atan güvercin gibiydin aynı*

 

tam mikrofonu bırakacakken telefonuma yine mesaj geldiği gibi durdum mert yazmıştı.

 

Of ben ona söylemeyi unuttum!

Hemen mesajı açtım

 

"Fakat bende prangaları bağlayan bir gardiyanım..." kaşlarım çatıldı

 

Çevrimiçi... Çevrimiçi... Yazıyor...

 

"Arkana bak." Ne gelmiş olamazdı şaka olmalıydı SAAT 12;40 NASIL ÇIKMIŞTI?!

yavaş yavaş arkamı döndüm ve onu gördüm krem rengi bol pantolonu... kahverengi bol kazağı hafif kıvırcık saçları o kadar yakışıklı duruyordu ki... hızla koşarak yanına gidip boynuna sarıldım.

 

"ÇOK DUYGUSALSINIZ" Diye bağırdı ege kafamı ona çevirdiğim sırada mert dikkatle

Egeyi izliyordu mert sorgular sesi ile

"Kimsin sen?" Diye mırıldandı ege gülümseyerek konuşmaya başladığı sırada

gelen cevap yüzümde tebessüm oluşturdu...

"Bay akbil basan." diye mırıldandı üstüne üstüne basarak

Ay lütfen benim için kavga edin.

Mert egenin yüzüne bomboş bakarken bi anda elini omzuma atıp beni kendisine çekti tek hamlede

Oooooo haşin erkek.

"Hadi gidiyoruz." Diye mırıldandı benim mavi gözlerim onun, onun ela gözleri egenin,egenin yeşil gözleri ise mert'in üstündeyken bana bakmıyor ve gözlerini egeden ayırmıyordu ama ege bunu normal karşılamış olacak ki hiç bir şey söylemeden omuzlarını kaldırıp indirdi gülerek arkasını döndü ve gitti... Ah cidden mi? Bunu hiç mi sorun etmemişti? Gerçi neden etsin ki sadece en yakın erkek kankam tarafından kıskanılıyorum.

"Sanırım demin kıskanıldım hemde hiç tanımadığım bir çocuktan!" Diye mırıldandım tamamen dalgalı bir sesle.

"Evet kıskanıldın, ama hiç tanımadığın birinden değil en yakın arkadaşından daha yakışıklı bir çocuktan" diye

cevaplaması beni

Durdurmuştu egeyi kendisinden yakışıklı mi görüyordu! Hızla kolunu cimcikledim

"Saçmalama! Sen daha yakışıklısın!" Dedim emir verir bir sesle. Anında mert sırıtmaya başladı "Biliyorum." Diye mırıldandı sırıtarak...

 

"Ee o zaman neden öyle dedin?"

 

"Yakışıklı olduğumu senden duymak hoşuma gidiyordur belki?"

 

"O zaman beni iyi dinle Mert Gündüz, dünyanın en yakışıklı erkeği değilsin, benim dünyamın en yakışıklı erkeğisin ve bu hiç değişmicek!"

 

Gülmeye devam etti ondan kısa olmamı avantaj olarak görmüş olacak ki elini uzatıp saçımı karıştırdı.

 

"Öyle olsun küçük hanım umarım değişmez bu söylediğin"

 

"Asla değişmeyecek abiciğim"

"Abiciğim?" Dedi anlam verememiş bir halde

 

"EVET ABİ!"

 

"Ben senin abin değilim milan ne alaka şimdi?"

 

"Abimsin kudur." Onunla dalga geçmeyi seviyordum aniden dudakları arasından çıkan kelime beni şoka sokarken daha fazla konuşamadım

 

"Sevgilin"

 

"Ne?"

 

Dudaklarımın arasından tek kelime çıktı...

 

'Ne?' Başka hiç bir şey diyemedim

"Mesela yani güzelim" dedi tekrar tebessüm ederek bir şeyler dönüyordu bu çok belliydi ama ne olduğunu bilmiyordum lakin öğrenecektim...

 

Hiç bozuntuya vermedim kocaman gülümsemem yüzümde yerine tekrar hakim olduğu sıra da, bir tavşan misali zıplayarak kendi etrafımda dönüyordum mert ise gözlerini üstüme dikmiş beni izliyordu.

 

Evet mert sakin biriydi hemde çok sakindi ben onun asla koştuğunu,içten bağıran bağıra eğlendiğini hatırlamıyorum...

 

En son zıplamayı bıraktım mert'in yanına geçtim ve evet düşündüm aklıma geldi kim demeyin

 

eski sevgilim...

 

Mert'in yanında sakin sakin yürüyor olamama şaşırmış olacak ki meraklı gözlerini üstümde hissettim "Yine ne oldu kimi hatırladın?" Diye mırıldandı haklıydı yine onu hazırlamıştım gözlerim dolmaya başlamıştı yavaş yavaş kafamı kaldırdım dolu gözlerimle Mert'e baktım

 

bana bir baba şefkati ile bakıyordu

 

"Yine mi o?"

Kafamı salladım yavaş yavaş konuşmaya çalıştım gözlerim mert'in gözlerinde

"Aslında iyiyim gerçekten, bir kere özgür hissediyorum kendimi, çapraz yatıyorum yatakta. OH BE diyorum her şey tamamen benim artık... canım ne isterse onu yapıyorum.." Gülümsedim dolu gözlerle gözlerimi asfalta çevirdim "ama bazen bilhassa akşam olurken bir tuhaflık olmuyor değil... sızlıyorum, özlüyorum resimlerini atamıyorum mesela... bakamıyorum... Kızıyorum, çok kızıyorum. Üzmek istiyorum onu canını yakmak istiyorum sonra yatışıyorum ona da üzülüyorum ama iyileşiyorum ya iyileşiyorum..."

 

Mert çaresizce beni dinliyordu asla yargılamadan hem de... Mert'in bu hali güven veriyordu bir liman gibi geliyordu gözüme.

 

Ama ben öyle acınası bir haldeydim ki...

 

Gözlerim yolda damlalar akıyordu gözyaşlarım beni terk etmek istercesine akıp gidiyordu yanaklarımdan süzülerek yola öyle dalmıştım ki "Kızım sana ölürüm ben ya" kulağımı mert'in mırıltısı doldururken gözlerimi ona çevirdim "biraz... biraz çevrene bak be... belki seni sevenler çok yakınındadir" diye ekledi.

 

Ne demek istiyordu?

 

Beni seven kim olabilirdi?

 

Sevilecek biri miydim?

 

Değildim...

 

Kafamı kaldırdım telefonuma alıp galerimde gezdim indim indim en son gördüğüm ekran görüntüsü durdurdu beni...

 

Çok eski bir erkek kankam atmıştı bunu bana o ekran görüntüsündeki yazışma mert ve o diğer erkek kankama aitti biz ilk tanıştığımız zaman ki konuşmaları yavaş yavaş göz gezdirdim yazılara

 

Batu: Ya oğlum öyle demesene milan gayet güzel bir kız

 

Mert: Batu değil işte kilolu,ölü balık gibi kokan saçma sapan davranan bir kız kız bile diyemem çocuk o!

 

Batu: Ama bak demedi deme siz ilerde çok yakın olacaksınız hatta belki ben olmam

zamana kadar:)

 

Haklıydı Mert'le çok yakın olmuştuk ve maalesef batu artık aramızda değildi

"Ne okuyorsun?" Mert'in ilgili sesini duydum ama dikkatim onda değildi onu özlemiştim batu'yu minik civcivimi özlemiştim...

 

Telefonu hiç kapatmadan mert'in eline verdim yürüdüm bir ölü misali... sesler kesilmiş, renkler sönmüştü yağmur tenimi ıslatırken gözyaşlarım beni terk etmek istercesine akmaya devam ediyordu.

 

Mert arkamdan şok olmuş olacak ki sürekli onun savurduğu küfürler kulağımı dolduruyordu "HASSİKTİR!" diye son küfürü de savurduktan sonra bir anda

Kafasını kaldırıp bana doğru koştuğunu hissettim.

 

Arkamdan gelen adım sesleri azalırken daha da yaklaşıyordu gözüm kararmaya başlamıştı giderek ve o an... her yer kapkaranlık oldu... gözlerim kapandı ve yerde buldum kendimi sesler boğuklaşmıştı "YA HAYIR HAYIR" "MİNAL?!"

"HIZLICA AMBULANSI ARA!" Diye bağırtılar kafamda çalan siren sesleri ile karışırken

"BANA NE KIZIYORSUN YA BEN NE YAPTIM?" Diye bağırıyordu tanıdık bir erkek sesi bu sesin Egeye ait olduğunu düşünüyordum...

Beş saat sonra.

Saçımda bir el, yavaş yavaş saçlarımı karıştırıyor beni huzura boğuyordu gözlerimi açtığım zaman bir evde olduğumu fark ettim.

 

Hastane de olmam gerekmiyor muydu? Hep böyle olur ya başrol kız bayılır ve gö-

zünü açtığı zaman pat bi bakmış hastane de ama biz gerçek hayattaydık.

 

 

Gözlerim olduğum odada dolaşıyordu ama hiç tanımadığım bir yerdi burası mert'in odası hiç değildi ama kimindi öyleyse? Çaresizce odayı incelerken içeriden sesler geldiğini fark ettim bir kavga sesi geliyordu

"YA BOŞ KONUŞMA AMINA KOYIM" diyordu

Tanıdık sinir dolu bir ses konuşmaları daha dikkatle dinledim "Tamam bak mert illa o yolu kullanmak zorunda değiliz gel otur." Mert... tabi ya mert ve ege kavga ediyordu başka kim olabilirdi ki zaten. "Tamam" dedi

Mert ayak sesleri yaklaşırken "Ben bir milan'a bakacağım uyanmıştır" hemen yatağa geri uzanıp uyuyor taklidi yaptım.

 

Ayak sesleri giderek yaklaşıyordu en son kapı açılınca yatağın sağ tarafının aşağıya eğildiğini fark ettim mert'in eli yavaş yavaş saçımda geziniyordu dudak arasından mırıltılar çıkarken ben ne dediğini anlamaya çalışıyordum bi anda ellerini kol altıma koyarak beni yatakta oturur pozisyona getirdi ben gözümü hala açmamıştım dudağımda ufak tebessüm hafif gamzelerimi belirgin hale getirmişti mert giderek bana yaklaşıyordu nefesi tenime temas ediyordu hissedebiliyordum bi an korkuyla gözümü açtığımda korku ile dolmuştu içim dudakları az daha yaklaşsa dudaklarıma değecekti,

 

beni öpmeye mi çalışıyordu yoksa farkında olmadan mı bu kadar yaklaşmıştı?

 

"UZAKLAŞ LAN!" diye bir çığlık çıktı dudaklarımdan mert hala gülüyordu bu çocuk yemin ederim salaktı.

Ellerini yukarı kaldırarak aynı gülüşü bozmadan geriye çekildi "sakin... sakin... çekildim"

 

"Neden bu kadar yaklaştın?"

 

"Yasak mı?"

 

"Yasak." Dedim kendinden emin bir sesle evet yasaktı bu kadar yaklaşması bu çocuğun bana hisler beslediğini düşünüyordum ama öyle bir şey varsa açıklardı yavaşça yatağımdan kalktım Mert'e çıkması için gözlerimle kapıyı işaret ettim ama mert hala beni süzmekle meşguldü.

 

Gözleri önce gözlerimden dudaklarıma kaydı, ardından yavaşlıyarak boynuma ardından gözlerini göğüslerime değdirmeden belime kaydırdı aynı şekilde kalçamı da görmezden gelerek

Bacaklarıma indi, "Artık çık mert giyinmem lazım" dediğim zaman bir boşladı ama hızla toparladı "tamamdır hanımefendiimm" diyerek kalkti ve çıktı.

 

Hızla dolapta gözümü gezdirirken gözüme bi elbise çarptı kırmızı eski bir elbise hızla elbiseyi aldım ve üstüme çektim...

 

Aman tanrım!

 

Gerçekten mi?

Elbise çok kısaydı önceden giydiğimde diz kapağıma gelen elbise şuan çok... çok daha yukarıdaydı tamam kısa giymek problem olmazdı yani sanırım hızla kapıyı açtım içeriden gülme sesleri geliyordu sanırım ege ve mert iyi anlaşmıştı ve bir anahtar sesi...

 

Ne yani ege biriyle mi yaşıyordu?

 

"YEDİM ŞİMDİ SENİ EGEE!" Diye bağırdı bir kız sesi içeri gittiğim zaman mert ve ege o kızla oturmuşlardı açık kahverengi uzun saçlara sahip uzun buğday tenli hafif çilleri belli olan kız üstüne kıpkırmızı bir mini

elbise giymişti Hiç giymeseydin bu çok uzun olmuş mertlerin tam yanına oturmuş eli koyu kırmızı rujunu sürdüğü dudaklarının üstünde gülüyordu aman tanrım bu kız kimdi! Elini mertin dizine koyarak "sevdim seni" diye mırıldandı elbisemin kısa olmasına aldırmadan dimdik dikildim elbise daha yukarı kayarken bende sinirle içeri yürüyordum içeri girer girmez kafamı sallayarak "Ah evet bende çok severim Mert'i aşırı tatlı bir çocuktur ama maalesef tatlım o pek senin gibi kızlardan hoşlanmaz." Topuklularım tak tak ses çıkartırken merte kaş göz yaparak kaymasını söyledim o sıra da ege beni izliyordu mert kayar kaymaz kız ve mertin arasına oturdum kafamı kıza çevirerek sağ tarafa eğdim ve "E güzelim senin ismin neydi?" diye bir soru gönderdiğim zaman kız sinir olmuş olacak ki gözlerinde bir derinlikle beni süzdü "Aybike kendisi kuzenim 15 yaşında" egenin sesi arkadan yükselirken kafamı ona çevirdim hem ege hem mert beni süzüyordu ben onları onlar ve isminin Aybike olduğunu öğrendiğim kız beni incelerken bir kez daha duyduğum kapı sesi ile kapıya yöneldim "Ben kapıya bakıp geliyorum mert sende bi gel" "geliyorum Hanımefendimm" Mert şerefsiz bir gülüşle gelirken bende kapıya yöneldim tam kapı kolunu tutmuştum ki "yada sen git ama kızdan uzak dur" diyerek merti içeri yolladım kapıyı açtığım an kucağındaki mor ayı aynin elinde de bir kutuyu tutan çocuk duruyordu tahminimce 1.80 falandı "Kimsin sen?" Ayıyı indirmesiyle yüzünü görmem bir olmuştu sarışın bir çocuk evet

 

çok güzel yol geçen hanına döndü ev

 

"pardon bacım şey Aybike yok mu acaba?"

 

Ah evet o kız...

 

"Kimsin sen?"

 

"Papağan misin ablacığım ya aybikenin sevgilisiyim deniz ismim"

 

"bekle burda"

 

İsminin deniz olduğunu öğrendiğim sarışın çocuk kapıda beklerken bende hızla içeri gittim elimi kapıya vurduğum sırada onlar sohbet ediyordu "Aybiikkee" diye seslendim Aybike anında kafasını çevirdi yüzünde memnuniyetsiz bir ifade vardı "Ne istiyorsun?" Ne? Beklediğim tepki bu değildi...

 

Ben ona samimi davranırken onun bana böyle davranma nedeni neydi?

 

Beni sevmek zorunda değil ama kırması da gerekmiyordu moral bozukluğu ile göz devirdim "deniz diye bir çocuk seni çağırıyor" diye mırıldandım moralimin bozulduğu belli oluyordu her şekilde bir anda mert'in yüzünde bir öfke egenin yüzünde çağresizlik belirdi yanlarına oturdum ve mutlu davranmaya çalıştım ama bu imkansizdi telefonuma gelen bildirimle gözüm telefona döndü

 

Ah yine mi?!

 

*EŞEK SIPASI MERT'DEN BİR YENİ BİLDİRİM*

 

Tabi ya yine sinirlenmiş ve nedenini söyleyemediği için mesaj olarak atmıştı

Mesajı açarken gözlerim mert'in üstündeydi o kaşları ile ekranı işaret etti ve gözlerim ekrana döndü aman tanrım yazdığı şeyi okuduğum zaman kanım dondu...

 

"Ben bu kızı sikerim seninle böyle konuşmamız amina koyduğumun piçine bak sen kuzeni gibi ya egenin de ondan farkı yok moralini bozma bebeğim. Kalk eve gideceğiz."

 

Tamam haklıydı, aybikenin benle böyle konuşması doğru değildi. Ama mertin şimdi ne farkı kalmıştı?

 

Mert bir gerizekalı.

 

Hiç farkı kalmamıştı tabi ki! Bir kıza böyle hitaplar ne hakla kullanıyordu? Tamam buna hakkı yoktu. Ders alması gerekiyordu

Hızla mesaj yazmaya başladım.

 

"Bak mert anlıyorum sinirlendin ama o bir kız böyle şeyler demeye hakkın yok eğer derim diyorsan o zaman beni unut bu yaptığın şeyler hiç hoş değil."

"GÖRÜLDÜ"

 

AH LANET OLSUN! BİDE GÖRÜLDÜ ATTI?!

 

tamam bu fazlaydı sinirle odaya gidip çantamı aldım ve evin kapısına yürüdüm arkamdan gelen ayak seslerini umursamadım bu fazlaydı zaten hızla ilk gelen taksiye bindim kafamı cama yaslamış gözlerimi yola çevirmiş kulağımda kulaklık güzel bir şarkı ile ilerliyordum yağmur yağmıştı toprağın kokusu bunu belli ediyordu.

 

*Efederleristeknk_ sizi takip etmek istiyor."

 

Telefonuma gelen bildirim beni şasirtirken

Hesabi incelemeye başladım 19 yaşında yakışıklı bir çocuktu isteğini kabul ettiğim gibi yazdı

 

Efederleristeknk_ : selaamm

 

Minal.adigüzell : selam??

 

Efederleristeknk_ : adın cidden güzelmiş minal

 

Minal.adıgüzel : eyvallah, senin ismin ne efe mi?

 

Efederleristeknk_ : eyvallah bizden, evet ismim efe

 

Minal.adıgüzel : düştüümm

 

Efederleristeknk : tutarız, problem yok.

 

Minal.adıgüzel : kimsin sen???

 

Efederleristeknk : kim lazım yavrum?

 

Minal.adıgüzel : noluyo lan!?

 

Efederleristeknk : şaşırdın sanırım :)

 

Minal.adıgüzel : kimsin sen lan?! Yüzünü at acil.

 

Efederleristeknk : sende atarsan atarım güzelim

 

Minal.adıgüzel : tamam lanet olsun atıcam bende yeter ki at göreyim kimsin

 

Efederleristeknk : tamam kızma bekle geliyorum beni görmeye bu kadar meraklö olduğunu bilmiyordum[14:40]

 

Minal.adıgüzel : tamam, aynen aşığım sana pislik.[14:41]

 

*Minal.adıgüzel çevrimdışı*

 

Efederleristeknk : naber güzelim ben geldim [16:50]

 

Efederleristeknk :

 

 

Minal.adıgüzel : ay geld- [17:28]

Minal.adıgüzel : bune lan?!

Minal.adıgüzel : neeeyyy

 

Elimdeki telefonu hemen kapatıp gördüğüm manzarayı düşünmeye başladım o neydi lan öyle? Tövbe estağfurullah mı diyeyim maşallah mı diyeyim ne diyeyim buna?

 

Bence Allah bize nasip etsin diyelim. Diye sağ melek aklıma girdi ama ege ne olacak? Diye sol melek konuya dahil oldu harbiAh lanet olası otobüs!"

Arkamdan gelen bir teyzenin bağırma sesleri kulağımı doldururken ben elimdeki kitabıma odaklanmaya çalışıyordum.. Ama arabanın hala gelmemiş olması canımı sıkıyordu neden gelmemişti? Okula yetişmem gerekiyordu sağ taraftan gelen otobüs seslerine doğru döndüm

 

EVET! BU BENİM OTOBÜSÜMDÜ!

 

İçimden şükürler ederek otobüsün yaklaşmasını bekledim önümde durduğu sırada hızla elimi çantama attım ve akbilimi aradım ama bulamadım ne evde mi unutmuştum? Bi insan nasıl akbili evde unuturdu?

 

Hayal kırıklığı ve çaresizlikle bindim bir süre şoför bana ben şoföre baktım mavi gözlerim yavaş yavaş dolmaya başladığı sırada şoför mırıldanmaya başladı "Hanımefendi artık akbili basar mısınız?" Diye mırıldandı hafif sinirli bir sesle hızla kafamı yolculara çevirdim gözlerim hepsinin üstünde bir bir gezdiği sıra da bir anda 17-18 yaşlarında kumral 1.70 boylarında bir çocuk bana doğru yaklaştı ve hiç bir şey söylemeden benim yerime akbil bastı istemeden yüzümde bir tebessüm oluştu "Çok teşekkür ederim" diye mırıldandığım

 

Sıra da bir elim çantamdan cüzdanı çıkartıyordu bulduğum sıra da hızla açıp on lira uzattım yüksek ihtimal benimle yaşıt olmalıydı kafasını hayır anlamında salladığı sıra dudaklarını araladı "hayır gerek yok herkes yapardı" diye mırıldanarak güldü "aslında herkes yapmazdı" diye yanıtladım birlikte gülüştüğümüz sıra da arkaya ilerlemiş yan yana oturmuştuk.

 

Ben kulağıma taktığım kulaklıktan şarkımı dinlerken bi anda gelen bildirimle gözlerimi telefonda gezdirdim ve mesaj atan kişinin mert olduğunu görünce rahatladım

 

*EŞEK SIPASI MERT'DEN BİR YENİ BİLDİRİM*

 

"Minal geliyor musun okula?" Ona okula gelip gelmiceğimi haber vermemiştim mert benim 4 senelik arkadaşım liseye ilk başladığımız zaman tanışmıştık ve o zamandan beri arkadaş kalmıştık asla ne o bana nede ben ona ihanet etmedik çünkü birbirimizden başka arkadaşımız yoktu...

 

hızla telefonu alıp WhatsApp'a girdim hemen bir yanıt yazmaya başladım

"Evet geliyorum, sana anlatmam gereken şeyler var" mesajı attığım gibi iki mavi tik oldu

 

Çevrimiçi... Çevrimiçi... Yazıyor...

 

"Güzel dinlemek için sabırsızlanıyorum:) peki balo için elbise aldın mı?" NE! Balo mu ne balosundan bahsediyordu? Kaşlarımı

Kaşlarımı çattım ve hemen yanıt yazmaya başladım

 

"Mert ne balosundan bahsediyorsun?"

 

"Hahahahaha! Tahmin etmiştim kesin unuttun dimi?"

 

Bu çocuk benimle dalga mı geçiyordu? Kafam bu düşüncelerle dolduğu sırada benim yerime akbil basan çocuğun elini kolumda hissettim kafamı ona çevirdiğim sırada yüzümde olan korkuyu tahmin edemezsiniz...

 

Benim yüzümde ne kadar büyük bir korku olsa bile onunda yüzünde o kadar büyük bir tebessüm vardı. Hızlıca elini saçlarında gezdirdi ve o cıvıl cıvıl sesi ile mırıldandı

"Instagram'a girer misin? Sen instagram'da gezerken ismine bakıp seni eklemeyi planlıyorum iki durak sonra ineceğim için girmeni bekleyemedim" dudakları arasından dökülen kelimeler beni şoka soruyordu 16 yıllık hayatımda ilk kez biri benim Instagram hesabımı istemişti...

 

Vermeli miydim? İçimden bir ses vermemin sonucunun güzel olacağını söylüyordu...

 

Tam telefonu tekrar açıp instgrama giriş yapacağım sırada WhatsApp'dan 2 bildirim olduğunu gördüm

 

*EŞEK SIPASI MERT'DEN İKİ YENİ BİLDİRİM*

 

"Şimdi sana açıklıyorum minal beni iyi dinle, biliyorsun ki biz lise sonuncu sınıfız ve bizim okul bir balo düzenleyeceğini söylemişti hatta sende mutlulukla bana dönüp 'Birlikte gidelim mi! Herkes manitası ile gidecek bende kardeşimle gitmek istiyorum' demiştin bende seni kırmamak için kabul etmiştim ve bu gün elbiseni alacaktın ve tüm dersler bitince baloya gidecektik elbiseni almadıysan bu biraz zor olacaktır elbette ki... elbise almaya gidip okula yetişebilir misin?"

 

"Hey minal orda misin?"

 

*SON GÖRÜLME 11.30*

 

Umutsuzca kafamı salladım ve instagram'a

instagram'a giriş yaptım hesabımı yanımdaki çocuğa gösterdim anında beni ekledi isteğini kabul edip bende ona istek attım ve hızla telefonu çantama koydum...

 

Son durak benimdi hemen olduğum yerden kalktım ve arabadan indim ve ilk adımımı attığım gibi yüzüme vuran soğuk hava tenimi dondurdu ama sorun etmedim oldum olası 16 senelik hayatımda hep yağmur ve soğuk havaları çok severim,

 

Yavaş adımlarla yürüdüm bir anda omzumda bir el hissettim kafamı yukarı kaldırdığım sıra da yine onu gördüm akbil basan çocuk hemen kolunu omzumdan indirdiğim sıra yanından çekilip önüne geçti ve durdum o da benimle birlikte durdu muhtemelen onun gözünden küçük çocuk gibi görünüyordum tatlı bir sinirle

"Bay akbil basan" diye girdim söze ilk cümlemi duyduğu gibi şaşkınlık ile güldü

 

Ne güzel gülüyorsun Allahsiz...

 

"Bay akbil basan mı? O ne oluyor acaba küçük hanım?" Diye sordu neden lafımı bölüyordu? "SUS BAY AKBİL BASAN! LAFIMI BÖLME!" diye yanıtladım o ise sadece gülmekle yetindi derin bir nefes aldım ve konuşmaya devam ettim...

 

"Şimdi şunu düzgünce yapalım ne dersin?" Bu sefer kaşları çatılan taraf o oldu yeşil gözleri dolgun dudaklarımın üstünde dolandı sonra gözlerime tekrar odaklandı "Neyi küçük hanım?" Diye sordu sırıtırken hiç bir yanıt vermeden elimi uzattım tek hamlede sorgulamadan elimi tuttu.

 

"Minal 16 yaşındayım lise son sınıf" dedim kararlı sesimle demek istediğim şeyi anlamış olacak ki o da hiç tereddüt etmeden elini uzattı

 

"Ege 17 yaşındayım lise son sınıf öğrencisiyim" dedi kendinden emin bir sesle "emin misin?" Diye soru verdim birden ne akılla sordum ki sanki ege yavaş yavaş kafasını kaldırdı

 

Ulan çocuk zaten senden kısayım eğil de görebileyim

 

"Sen beni dinlemiyor musun? Dedim ya egeyim diye emin değil" tam güleceğim sıra da yanımızdan gelen şarkı sesleri dikkatimi çekti şöyle diyordu şarkı da

 

"Eskiden gülümsemek kolaydı şimdi ölüm gibi, bir zamanlar sevmediğini göremiyordu körün biri. Bir satırda gel diyorken bir satırda git istiyorum bu mayıs zor geçecek yıldızların sönük gibi dışarıda cehennem var fakat hala üşüyorum."

 

kaşlarım çatılı bir halde yanıma dönmüş şarkı söyleyen bir gruba dikmiştim gözlerimi "Rope..." diye mırıldandım gözlerimi ayırmadan "Ne?" Diye sorgu ege anlamamış bir şekilde "mayıs 3..." egenin kaşları daha da çatıldı "Minal ne diyorsun?" Yüzümü ona döndüm gözlerim dolmuştu "Rope, mayıs 3..."

"Rope mayıs 3 şarkısının sözleri bunlar" diye tamamladım cümlemi sonra hiç kimseye aldırmadan o çocuğun yanına gidip elindeki mikrofonu aldım daha o şarkıyı söyleyen çocuk konuşmadan şarkıya başlaması için ona kafamı salladım. "Aklımda hep yükselirken gözlerimden düşüyorsun, müsait bir yerde indir kaptan çünkü ölecek var.

Sende bir gün yere düşersen tüm yıldızlar sönecek bak bu böyle devam etmez küllüğümde yer kalmadı komik olma sanki sen çok istedin de ben kalmadım, özgürlüğe takla atan güvercin gibiydin aynı*

 

tam mikrofonu bırakacakken telefonuma yine mesaj geldiği gibi durdum mert yazmıştı.

 

Of ben ona söylemeyi unuttum!

Hemen mesajı açtım

 

"Fakat bende prangaları bağlayan bir gardiyanım..." kaşlarım çatıldı

 

Çevrimiçi... Çevrimiçi... Yazıyor...

 

"Arkana bak." Ne gelmiş olamazdı şaka olmalıydı SAAT 12;40 NASIL ÇIKMIŞTI?!

yavaş yavaş arkamı döndüm ve onu gördüm krem rengi bol pantolonu... kahverengi bol kazağı hafif kıvırcık saçları o kadar yakışıklı duruyordu ki... hızla koşarak yanına gidip boynuna sarıldım.

 

"ÇOK DUYGUSALSINIZ" Diye bağırdı ege kafamı ona çevirdiğim sırada mert dikkatle

Egeyi izliyordu mert sorgular sesi ile

"Kimsin sen?" Diye mırıldandı ege gülümseyerek konuşmaya başladığı sırada

gelen cevap yüzümde tebessüm oluşturdu...

"Bay akbil basan." diye mırıldandı üstüne üstüne basarak

Ay lütfen benim için kavga edin.

Mert egenin yüzüne bomboş bakarken bi anda elini omzuma atıp beni kendisine çekti tek hamlede

Oooooo haşin erkek.

"Hadi gidiyoruz." Diye mırıldandı benim mavi gözlerim onun, onun ela gözleri egenin,egenin yeşil gözleri ise mert'in üstündeyken bana bakmıyor ve gözlerini egeden ayırmıyordu ama ege bunu normal karşılamış olacak ki hiç bir şey söylemeden omuzlarını kaldırıp indirdi gülerek arkasını döndü ve gitti... Ah cidden mi? Bunu hiç mi sorun etmemişti? Gerçi neden etsin ki sadece en yakın erkek kankam tarafından kıskanılıyorum.

"Sanırım demin kıskanıldım hemde hiç tanımadığım bir çocuktan!" Diye mırıldandım tamamen dalgalı bir sesle.

"Evet kıskanıldın, ama hiç tanımadığın birinden değil en yakın arkadaşından daha yakışıklı bir çocuktan" diye

cevaplaması beni

Durdurmuştu egeyi kendisinden yakışıklı mi görüyordu! Hızla kolunu cimcikledim

"Saçmalama! Sen daha yakışıklısın!" Dedim emir verir bir sesle. Anında mert sırıtmaya başladı "Biliyorum." Diye mırıldandı sırıtarak...

 

"Ee o zaman neden öyle dedin?"

 

"Yakışıklı olduğumu senden duymak hoşuma gidiyordur belki?"

 

"O zaman beni iyi dinle Mert Gündüz, dünyanın en yakışıklı erkeği değilsin, benim dünyamın en yakışıklı erkeğisin ve bu hiç değişmicek!"

 

Gülmeye devam etti ondan kısa olmamı avantaj olarak görmüş olacak ki elini uzatıp saçımı karıştırdı.

 

"Öyle olsun küçük hanım umarım değişmez bu söylediğin"

 

"Asla değişmeyecek abiciğim"

"Abiciğim?" Dedi anlam verememiş bir halde

 

"EVET ABİ!"

 

"Ben senin abin değilim milan ne alaka şimdi?"

 

"Abimsin kudur." Onunla dalga geçmeyi seviyordum aniden dudakları arasından çıkan kelime beni şoka sokarken daha fazla konuşamadım

 

"Sevgilin"

 

"Ne?"

 

Dudaklarımın arasından tek kelime çıktı...

 

'Ne?' Başka hiç bir şey diyemedim

"Mesela yani güzelim" dedi tekrar tebessüm ederek bir şeyler dönüyordu bu çok belliydi ama ne olduğunu bilmiyordum lakin öğrenecektim...

 

Hiç bozuntuya vermedim kocaman gülümsemem yüzümde yerine tekrar hakim olduğu sıra da, bir tavşan misali zıplayarak kendi etrafımda dönüyordum mert ise gözlerini üstüme dikmiş beni izliyordu.

 

Evet mert sakin biriydi hemde çok sakindi ben onun asla koştuğunu,içten bağıran bağıra eğlendiğini hatırlamıyorum...

 

En son zıplamayı bıraktım mert'in yanına geçtim ve evet düşündüm aklıma geldi kim demeyin

 

eski sevgilim...

 

Mert'in yanında sakin sakin yürüyor olamama şaşırmış olacak ki meraklı gözlerini üstümde hissettim "Yine ne oldu kimi hatırladın?" Diye mırıldandı haklıydı yine onu hazırlamıştım gözlerim dolmaya başlamıştı yavaş yavaş kafamı kaldırdım dolu gözlerimle Mert'e baktım

 

bana bir baba şefkati ile bakıyordu

 

"Yine mi o?"

Kafamı salladım yavaş yavaş konuşmaya çalıştım gözlerim mert'in gözlerinde

"Aslında iyiyim gerçekten, bir kere özgür hissediyorum kendimi, çapraz yatıyorum yatakta. OH BE diyorum her şey tamamen benim artık... canım ne isterse onu yapıyorum.." Gülümsedim dolu gözlerle gözlerimi asfalta çevirdim "ama bazen bilhassa akşam olurken bir tuhaflık olmuyor değil... sızlıyorum, özlüyorum resimlerini atamıyorum mesela... bakamıyorum... Kızıyorum, çok kızıyorum. Üzmek istiyorum onu canını yakmak istiyorum sonra yatışıyorum ona da üzülüyorum ama iyileşiyorum ya iyileşiyorum..."

 

Mert çaresizce beni dinliyordu asla yargılamadan hem de... Mert'in bu hali güven veriyordu bir liman gibi geliyordu gözüme.

 

Ama ben öyle acınası bir haldeydim ki...

 

Gözlerim yolda damlalar akıyordu gözyaşlarım beni terk etmek istercesine akıp gidiyordu yanaklarımdan süzülerek yola öyle dalmıştım ki "Kızım sana ölürüm ben ya" kulağımı mert'in mırıltısı doldururken gözlerimi ona çevirdim "biraz... biraz çevrene bak be... belki seni sevenler çok yakınındadir" diye ekledi.

 

Ne demek istiyordu?

 

Beni seven kim olabilirdi?

 

Sevilecek biri miydim?

 

Değildim...

 

Kafamı kaldırdım telefonuma alıp galerimde gezdim indim indim en son gördüğüm ekran görüntüsü durdurdu beni...

 

Çok eski bir erkek kankam atmıştı bunu bana o ekran görüntüsündeki yazışma mert ve o diğer erkek kankama aitti biz ilk tanıştığımız zaman ki konuşmaları yavaş yavaş göz gezdirdim yazılara

 

Batu: Ya oğlum öyle demesene milan gayet güzel bir kız

 

Mert: Batu değil işte kilolu,ölü balık gibi kokan saçma sapan davranan bir kız kız bile diyemem çocuk o!

 

Batu: Ama bak demedi deme siz ilerde çok yakın olacaksınız hatta belki ben olmam

zamana kadar:)

 

Haklıydı Mert'le çok yakın olmuştuk ve maalesef batu artık aramızda değildi

"Ne okuyorsun?" Mert'in ilgili sesini duydum ama dikkatim onda değildi onu özlemiştim batu'yu minik civcivimi özlemiştim...

 

Telefonu hiç kapatmadan mert'in eline verdim yürüdüm bir ölü misali... sesler kesilmiş, renkler sönmüştü yağmur tenimi ıslatırken gözyaşlarım beni terk etmek istercesine akmaya devam ediyordu.

 

Mert arkamdan şok olmuş olacak ki sürekli onun savurduğu küfürler kulağımı dolduruyordu "HASSİKTİR!" diye son küfürü de savurduktan sonra bir anda

Kafasını kaldırıp bana doğru koştuğunu hissettim.

 

Arkamdan gelen adım sesleri azalırken daha da yaklaşıyordu gözüm kararmaya başlamıştı giderek ve o an... her yer kapkaranlık oldu... gözlerim kapandı ve yerde buldum kendimi sesler boğuklaşmıştı "YA HAYIR HAYIR" "MİNAL?!"

"HIZLICA AMBULANSI ARA!" Diye bağırtılar kafamda çalan siren sesleri ile karışırken

"BANA NE KIZIYORSUN YA BEN NE YAPTIM?" Diye bağırıyordu tanıdık bir erkek sesi bu sesin Egeye ait olduğunu düşünüyordum...

Beş saat sonra.

Saçımda bir el, yavaş yavaş saçlarımı karıştırıyor beni huzura boğuyordu gözlerimi açtığım zaman bir evde olduğumu fark ettim.

 

Hastane de olmam gerekmiyor muydu? Hep böyle olur ya başrol kız bayılır ve gö-

zünü açtığı zaman pat bi bakmış hastane de ama biz gerçek hayattaydık.

 

 

Gözlerim olduğum odada dolaşıyordu ama hiç tanımadığım bir yerdi burası mert'in odası hiç değildi ama kimindi öyleyse? Çaresizce odayı incelerken içeriden sesler geldiğini fark ettim bir kavga sesi geliyordu

"YA BOŞ KONUŞMA AMINA KOYIM" diyordu

Tanıdık sinir dolu bir ses konuşmaları daha dikkatle dinledim "Tamam bak mert illa o yolu kullanmak zorunda değiliz gel otur." Mert... tabi ya mert ve ege kavga ediyordu başka kim olabilirdi ki zaten. "Tamam" dedi

Mert ayak sesleri yaklaşırken "Ben bir milan'a bakacağım uyanmıştır" hemen yatağa geri uzanıp uyuyor taklidi yaptım.

 

Ayak sesleri giderek yaklaşıyordu en son kapı açılınca yatağın sağ tarafının aşağıya eğildiğini fark ettim mert'in eli yavaş yavaş saçımda geziniyordu dudak arasından mırıltılar çıkarken ben ne dediğini anlamaya çalışıyordum bi anda ellerini kol altıma koyarak beni yatakta oturur pozisyona getirdi ben gözümü hala açmamıştım dudağımda ufak tebessüm hafif gamzelerimi belirgin hale getirmişti mert giderek bana yaklaşıyordu nefesi tenime temas ediyordu hissedebiliyordum bi an korkuyla gözümü açtığımda korku ile dolmuştu içim dudakları az daha yaklaşsa dudaklarıma değecekti,

 

beni öpmeye mi çalışıyordu yoksa farkında olmadan mı bu kadar yaklaşmıştı?

 

"UZAKLAŞ LAN!" diye bir çığlık çıktı dudaklarımdan mert hala gülüyordu bu çocuk yemin ederim salaktı.

Ellerini yukarı kaldırarak aynı gülüşü bozmadan geriye çekildi "sakin... sakin... çekildim"

 

"Neden bu kadar yaklaştın?"

 

"Yasak mı?"

 

"Yasak." Dedim kendinden emin bir sesle evet yasaktı bu kadar yaklaşması bu çocuğun bana hisler beslediğini düşünüyordum ama öyle bir şey varsa açıklardı yavaşça yatağımdan kalktım Mert'e çıkması için gözlerimle kapıyı işaret ettim ama mert hala beni süzmekle meşguldü.

 

Gözleri önce gözlerimden dudaklarıma kaydı, ardından yavaşlıyarak boynuma ardından gözlerini göğüslerime değdirmeden belime kaydırdı aynı şekilde kalçamı da görmezden gelerek

Bacaklarıma indi, "Artık çık mert giyinmem lazım" dediğim zaman bir boşladı ama hızla toparladı "tamamdır hanımefendiimm" diyerek kalkti ve çıktı.

 

Hızla dolapta gözümü gezdirirken gözüme bi elbise çarptı kırmızı eski bir elbise hızla elbiseyi aldım ve üstüme çektim...

 

Aman tanrım!

 

Gerçekten mi?

Elbise çok kısaydı önceden giydiğimde diz kapağıma gelen elbise şuan çok... çok daha yukarıdaydı tamam kısa giymek problem olmazdı yani sanırım hızla kapıyı açtım içeriden gülme sesleri geliyordu sanırım ege ve mert iyi anlaşmıştı ve bir anahtar sesi...

 

Ne yani ege biriyle mi yaşıyordu?

 

"YEDİM ŞİMDİ SENİ EGEE!" Diye bağırdı bir kız sesi içeri gittiğim zaman mert ve ege o kızla oturmuşlardı açık kahverengi uzun saçlara sahip uzun buğday tenli hafif çilleri belli olan kız üstüne kıpkırmızı bir mini

elbise giymişti Hiç giymeseydin bu çok uzun olmuş mertlerin tam yanına oturmuş eli koyu kırmızı rujunu sürdüğü dudaklarının üstünde gülüyordu aman tanrım bu kız kimdi! Elini mertin dizine koyarak "sevdim seni" diye mırıldandı elbisemin kısa olmasına aldırmadan dimdik dikildim elbise daha yukarı kayarken bende sinirle içeri yürüyordum içeri girer girmez kafamı sallayarak "Ah evet bende çok severim Mert'i aşırı tatlı bir çocuktur ama maalesef tatlım o pek senin gibi kızlardan hoşlanmaz." Topuklularım tak tak ses çıkartırken merte kaş göz yaparak kaymasını söyledim o sıra da ege beni izliyordu mert kayar kaymaz kız ve mertin arasına oturdum kafamı kıza çevirerek sağ tarafa eğdim ve "E güzelim senin ismin neydi?" diye bir soru gönderdiğim zaman kız sinir olmuş olacak ki gözlerinde bir derinlikle beni süzdü "Aybike kendisi kuzenim 15 yaşında" egenin sesi arkadan yükselirken kafamı ona çevirdim hem ege hem mert beni süzüyordu ben onları onlar ve isminin Aybike olduğunu öğrendiğim kız beni incelerken bir kez daha duyduğum kapı sesi ile kapıya yöneldim "Ben kapıya bakıp geliyorum mert sende bi gel" "geliyorum Hanımefendimm" Mert şerefsiz bir gülüşle gelirken bende kapıya yöneldim tam kapı kolunu tutmuştum ki "yada sen git ama kızdan uzak dur" diyerek merti içeri yolladım kapıyı açtığım an kucağındaki mor ayı aynin elinde de bir kutuyu tutan çocuk duruyordu tahminimce 1.80 falandı "Kimsin sen?" Ayıyı indirmesiyle yüzünü görmem bir olmuştu sarışın bir çocuk evet

 

çok güzel yol geçen hanına döndü ev

 

"pardon bacım şey Aybike yok mu acaba?"

 

Ah evet o kız...

 

"Kimsin sen?"

 

"Papağan misin ablacığım ya aybikenin sevgilisiyim deniz ismim"

 

"bekle burda"

 

İsminin deniz olduğunu öğrendiğim sarışın çocuk kapıda beklerken bende hızla içeri gittim elimi kapıya vurduğum sırada onlar sohbet ediyordu "Aybiikkee" diye seslendim Aybike anında kafasını çevirdi yüzünde memnuniyetsiz bir ifade vardı "Ne istiyorsun?" Ne? Beklediğim tepki bu değildi...

 

Ben ona samimi davranırken onun bana böyle davranma nedeni neydi?

 

Beni sevmek zorunda değil ama kırması da gerekmiyordu moral bozukluğu ile göz devirdim "deniz diye bir çocuk seni çağırıyor" diye mırıldandım moralimin bozulduğu belli oluyordu her şekilde bir anda mert'in yüzünde bir öfke egenin yüzünde çağresizlik belirdi yanlarına oturdum ve mutlu davranmaya çalıştım ama bu imkansizdi telefonuma gelen bildirimle gözüm telefona döndü

 

Ah yine mi?!

 

*EŞEK SIPASI MERT'DEN BİR YENİ BİLDİRİM*

 

Tabi ya yine sinirlenmiş ve nedenini söyleyemediği için mesaj olarak atmıştı

Mesajı açarken gözlerim mert'in üstündeydi o kaşları ile ekranı işaret etti ve gözlerim ekrana döndü aman tanrım yazdığı şeyi okuduğum zaman kanım dondu...

 

"Ben bu kızı sikerim seninle böyle konuşmamız amina koyduğumun piçine bak sen kuzeni gibi ya egenin de ondan farkı yok moralini bozma bebeğim. Kalk eve gideceğiz."

 

Tamam haklıydı, aybikenin benle böyle konuşması doğru değildi. Ama mertin şimdi ne farkı kalmıştı?

 

Mert bir gerizekalı.

 

Hiç farkı kalmamıştı tabi ki! Bir kıza böyle hitaplar ne hakla kullanıyordu? Tamam buna hakkı yoktu. Ders alması gerekiyordu

Hızla mesaj yazmaya başladım.

 

"Bak mert anlıyorum sinirlendin ama o bir kız böyle şeyler demeye hakkın yok eğer derim diyorsan o zaman beni unut bu yaptığın şeyler hiç hoş değil."

"GÖRÜLDÜ"

 

AH LANET OLSUN! BİDE GÖRÜLDÜ ATTI?!

 

tamam bu fazlaydı sinirle odaya gidip çantamı aldım ve evin kapısına yürüdüm arkamdan gelen ayak seslerini umursamadım bu fazlaydı zaten hızla ilk gelen taksiye bindim kafamı cama yaslamış gözlerimi yola çevirmiş kulağımda kulaklık güzel bir şarkı ile ilerliyordum yağmur yağmıştı toprağın kokusu bunu belli ediyordu.

 

*Efederleristeknk_ sizi takip etmek istiyor."

 

Telefonuma gelen bildirim beni şasirtirken

Hesabi incelemeye başladım 19 yaşında yakışıklı bir çocuktu isteğini kabul ettiğim gibi yazdı

 

Efederleristeknk_ : selaamm

 

Minal.adigüzell : selam??

 

Efederleristeknk_ : adın cidden güzelmiş minal

 

Minal.adıgüzel : eyvallah, senin ismin ne efe mi?

 

Efederleristeknk_ : eyvallah bizden, evet ismim efe

 

Minal.adıgüzel : düştüümm

 

Efederleristeknk : tutarız, problem yok.

 

Minal.adıgüzel : kimsin sen???

 

Efederleristeknk : kim lazım yavrum?

 

Minal.adıgüzel : noluyo lan!?

 

Efederleristeknk : şaşırdın sanırım :)

 

Minal.adıgüzel : kimsin sen lan?! Yüzünü at acil.

 

Efederleristeknk : sende atarsan atarım güzelim

 

Minal.adıgüzel : tamam lanet olsun atıcam bende yeter ki at göreyim kimsin

 

Efederleristeknk : tamam kızma bekle geliyorum beni görmeye bu kadar meraklö olduğunu bilmiyordum[14:40]

 

Minal.adıgüzel : tamam, aynen aşığım sana pislik.[14:41]

 

*Minal.adıgüzel çevrimdışı*

 

Efederleristeknk : naber güzelim ben geldim [16:50]

 

Efederleristeknk :

 

 

Minal.adıgüzel : ay geld- [17:28]

Minal.adıgüzel : bune lan?!

Minal.adıgüzel : neeeyyy

 

Elimdeki telefonu hemen kapatıp gördüğüm manzarayı düşünmeye başladım o neydi lan öyle? Tövbe estağfurullah mı diyeyim maşallah mı diyeyim ne diyeyim buna?

 

Bence Allah bize nasip etsin diyelim. Diye sağ melek aklıma girdi ama ege ne olacak? Diye sol melek konuya dahil oldu harbi ege nerdeydi?

 

Bu da soru mu? O kızın yanındadır.

 

"O kız dediğin kuzenim minalciğim." Kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne baktığım zaman mükemmel karizma abidesi ege kafasındaki şapkası ile bana bakıyordu

 

Şimdi iki sorumuz vardı;

 

Bir- ben bunu dışımdan mı söylemiştim?

İki- ege ne ara buraya gelmişti? ege nerdeydi?

 

Bu da soru mu? O kızın yanındadır.

 

"O kız dediğin kuzenim minalciğim." Kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne baktığım zaman mükemmel karizma abidesi ege kafasındaki şapkası ile bana bakıyordu

 

Şimdi iki sorumuz vardı;

 

Bir- ben bunu dışımdan mı söylemiştim?

İki- ege ne ara buraya gelmişti?

Loading...
0%