@kitapruhuzayda
|
Gözlerimi kapatan kumaşı titreyen parmaklarımla çıkartırken gözyaşlarımın yanağımdan süzülmesine izin verdim. Her yerim acıyordu. Güçlükle olduğum yerden kalkarken havluda ki kan lekeleri görünüşümü bulanıklaştırdı. Gözlerimin karardığına yemin edebilirdim. Oysaki ben bu olamazdım. Bu kadar güçsüz ve savunmasız bir kadın değildim. Böyle olmasına izin verdiğim için kendimden utandım. Acıyı aldırmadan hızla ayağa kalktım. Bu evden bir an önce gitmeliydim. Her şeyi bilen bu adamdan bana yaşattıklarının hesabını soracaktım. Ama önce kendimi toparlamalıydım. Sonrasında onu kendi ellerimle yakacaktım nasıl olsa... Salonda yavaş adımlarımla ilerlerken banyonun önüne bırakılan elbisemi aldım. İçeriden gelen suyun sesini duyabiliyordum. Elbiseyi üzerime geçirirken dış kapıya doğru ilerlemeye devam ettim. Ayakkabılarımı ayağıma geçirdiğim gibi merdivenleri güç bela inmeye başladım. Tenim âdeta acıyla kıvranıyordu. Eve ulaştığımda içeri girip ardımdan kapıyı hızla kapatıp kilitledim. O an telefonumun sesini duysam da umursamadım. Banyoya girerken suyu en sıcak ayara getirip beklemeden altına girdim.
🔺🔻 Dünü unutamıyordum. Gece uyuyamamıştım. Başım şiddetle ağarırken okula gitmek için hazırlanmaya başladım. O sırada telefonum çalıyordu. "Efendim anne." Sinirle söylenmeye başladı. "Dünden beri seni aramıyor muyum ben!" Telefonumu kulağımdan uzaklaştırarak hoparlöre aldım. Çantama okul için gerekli malzemeleri yerleştiriyordum. "Sadece," deyip devam ettim. "Erkenden uyuya kaldım." Telefonu kapatmadan hemen önce, "Birkaç saate yola çıkarız, evde görüşeceğiz seninle." dedi. Sinirle alt dudağımı dişledim. Katlanamıyordum! Sokağa adım attığım gibi nedensizce Kağan'ın arabasını aradı gözlerim ama etrafta göremedim. Kaldırımdan okula doğru ilerlerken montumun cebindeki telefon çalmaya başladı. Hızla ekrana baktım. Bu kez arayan Serap'tı. Yanıtlayıp konuşmasını bekledim. "Şekerim, seni almaya geliyorum!" Heyecanlı çıkan sesine karşılık, "Gerek yok Serap, yoldayım zaten." dedim. "Ay öyle değil." derken Görkem lafa atladı. "Bize geçiyoruz Işıl." Sonra yine Serap atıldı. "Sende gel takılırız." Adımlarımı yavaşlattım. "Siz bana adresi atın ben gelirim." dedim. Serap, "Hemen atıyoruz, öpüldün şekerim!" dediği gibi telefonu kapattım. Okula gitmekten daha iyiydi. En azından birazda olsa kafam dağılabilirdi. Gelen mesajla birlikte sokağın başındaki taksi durağına doğru ilerledim. Hızla sırada bekleyen taksiye binip adresi verdim. Camdan dışarıya bakarken yol boyunca kafamın içindekilerle savaşıp durdum... Bir anda karşıma çıkan bu adamı fazla mı ciddiye almıştım? Fazla mı önemsemiştim? Ya da bu yaptığım şey sadece bir arzu ya da bir istekten başka bir şey değil miydi? Peki ama Ali'yi nasıl, nereden öğrenmiş olabilirdi? Yoksa beni kolayca elde edebileceği bir kadın mı sanmıştı? Ya da sadece beni kullanmak mı istemişti? "Çıldırmak üzereyim!" diye farkında olmadan bağırdığım an taksici durup bana döndü. "İyi misin kızım?" "Geldik mi?" derken duymamazlıktan geldim onu. Eliyle karşıdaki apartmanı gösterdi. Taksimetrede yazan fiyatı şoföre uzatarak hızla taksiden indim. Taksi giderken bende karşıya geçiyordum. O sırada Mert'le karşılaştık. "Işıl?" Bana seslendiğini duysam da ona cevap vermeyerek apartmandan içeri girdim. Onunla uğraşacak halim yoktu... Asansöre binmek istemeyerek merdivenlere yöneldim. "Asansöre binmeyecek misin?" Henüz birkaç kat çıkmışken duraksadım. "Mert şunu keser misin?" Bana doğru yöneldi. Ansızın, "Işıl haklıydın," deyip devam etti. "Depoda olanlar için özür dilerim." Şaşkınlıkla ona bakakalırken ne diyeceğimi bilemedim. Mert merdivenleri gösterdi. "Çıkalım haydi." deyip merdivenleri çıkmaya başladı. Onu takip ettim. "Kafanı bir yere mi çarptın?" derken ardındaydım. Gülerek ardındaki bana baktı. "Sen bana çarptın ya kendime geldim." Attığım tokadı hatırlayınca keyiflendim. İki kat çıktıktan sonra Mert sağdaki evin ziline bastı. Kapıyı Serap açmıştı. Serap, "Şekerim!" diye heyecanla atılırken Mert içeriye girdi. Ardından Serap, "Mert'in geleceğini bilmiyordum." dedi. Bende içeriye geçerken, "Sorun yok merak etme," derken çantamı kenara bıraktım. "Akıllanmışa benziyor." "İyi bari!" derken gözlerini devirdi. Odaya geçtiğimizde Gökalp'e selam verdim. Serap'la aralarında bir şeyler olduğunu biliyordum. Bu konuyu konuşmak üzere erteledim. Serap'ın gözlerinin içi gülerken, odadaki diğer tanıdık yüzlere de selam verdim. Zaman geçtikçe sohbet koyulaşmış bense kendi köşemde sessizleşmiştim. Farkında olmadan içkiyi fazla kaçırmış, buna sebep olan düşüncelerimle kavgaya tutuşmuştum. Serap elimdeki bardağı alarak yanıma oturdu. "Neyin var?" diye sorup devam etti. "Ali'yle bir sorun mu oldu?" Bu dediğiyle istemeyerek de olsa gülümsedim. O âna kadar tüm gün surat astığımın farkında değildim. Serap'ın elindeki bardağı geri alıp içerisindeki alkolden birkaç yudum içtim. Sonrasında ise Serap'a iyice yaklaşıp, "Kağan, Ali'yi biliyor." dedim. "Ne!" diye bağıran Serap'ı sessiz olması için uyarıp elimdeki bardağı önümüzdeki küçük sehpanın üzerine bıraktım. "Aranızda ne oldu?" "Önemli olan bu değil." derken aldığım nefesi üzüntüyle geri verdim. "Bu adamda bir şeyler var ve bildiği şeylerin bununla sınırlı olmadığını düşünüyorum." "Korkun Ali'den öncekileri öğrenmesi mi?" Onu başımla onayladım. "Öncesi yok Işıl," derken bir anda sinirlenip, "Biz yaşanılanları yaktık, küllerinden yeşertecek değil ya bu adam!" dedi öfkeyle. Bense üzüntüyle başımı öne eğdim. Serap elini omzuma bırakırken Gökalp bana seslendi. "Işıl!" Serap ayaklanırken ne olduğunu anlamak adına bende ardıma döndüm. Omzumun üstünden Gökalp'e bakarken kapının yanında huzursuzca kıpırdandığını fark ettim. Ne oldu der gibi kaşlarımı çatarken, "Gelsen iyi olur." dedi. Ayaklanıp yanlarına gittim. Gelen kişiyi gördüğümde ise şaşkınlığımı gizleyemedim. "Kağan."
|
0% |