@kitapruhuzayda
|
Saat gece yarısını geçmişken ev halkı sakinleşmiş ve çoktan odalarına çekilmişlerdi. Ben ise bu dört duvar arasında saatlerdir kendi kendimi yerken bu gece beni neyin beklediğinden bi haber Kağan'ı düşünüp duruyordum. Onu düşünmemin sebebi, bu geceden sonra çoğu şeyin değişeceğine olan inancımdan kaynaklanıyordu. Çünkü bu geceden sonra o da kendisini neyin beklediğini kestiremeyecek duruma gelecekti... Bunu hissedebiliyordum. Daha fazla vakit kaybetmenin bir anlamı olmadığı gibi düşüncelerin arasında kaybolmanın da bir anlamı yoktu. Bir an önce ona gitmeli ve yaşanılacaklara sağlam bir adım atmalıydık. Bu yüzden hızla kendimi toparlayarak sessizce odamın kapısını araladım. Bedenimi dış kapıya doğru yönlendirirken adımlarımın zeminde yankılanmaması için büyük bir caba sarf ediyordum. Ayakkabılıktan spor ayakkabılarımı alarak dış kapının kilidini çevirdim. Bir süre sonra ise ayakkabılarımı giyinip kendimi merdivenlerden yukarıya çıkarken buldum. Otomatik ışık attığım her adımla etrafıma daha çok aydınlık sağlarken gelmem gereken evin katına vardığımda kapının eşiğinde duraksayarak bir süre bekledim. Işık hareketsiz kalan bedenime karşı sönüp karanlığa boğulurken derin derin nefesler alarak kalbimin ritmini dengelemeye çalıştım. Ama ne yazık ki buna fırsat bulamadan ışık yeniden aydınlandı ve tam karşımdaki kapı güçlü bir sesle ardına kadar açıldı. Ve işte o an Kağan tam karşımdaydı. Saatler öncesindeki o şık takım elbisesinden eser yoktu. Aslında üzerinde pekte bir şey olduğu söylenemezdi. Sadece altına giydiği hafif bir eşofman altı vardı. Artık benden saklama gereği duymadığı o yanık izlerini takip eden gözlerim birkaç saniyeliğine gururla parlamıştı... İşte o izler, Kalender Bey'in mirasıydı... En azından ben öyle olduğuna inanıyordum. "İçeriye gelecek misin?" derken eliyle dağılmış saçlarını daha çok karıştırdı. "Yoksa orada dikilmeye devam mı edeceksin?" Tenine dokunmak için can attığımı ona belli etmeyerek ayakkabılarımı çıkartıp bedenine temas etmeden içeriye girdim. Kağan ardımdan kapıyı kapattı. Adımlarının beni takip ettiğini rahatlıkla kestirebiliyordum. "Işıl?" Kağan kollarını belime sardığında duraksama ihtiyacı hissettim. Başını omzuma bıraktı. "Seni özledim." derken dalga geçtiğini falan düşünüyordum. Ama öyle olmadığını gayet iyi biliyordum. "Sana anlatmam gereken şeyler var." dediğim an bunu gerçekten söyleyip söylememem gerektiğini bile düşünmeden çıkıvermişti ağzımdan. Ama duraksamadan devam ettim. Çünkü durursam asla söyleyemeyecektim. "Yangını kimin çıkarttığını biliyorum." Kağan'ın bedenimi saran kolları boşluğa düştü. Bu cümleleri duymayı beklemediğini biliyordum. Ama ondan daha fazla saklayamazdım. Gerçek olmayan ipuçlarının peşinden koşarak günlerce benden uzaklaşmasına seyirci kalamazdım. Babasının gerçekten yaşıyor olma ihtimalini bildiğim halde ondan bunu gizleyemezdim. Kağan'dan bir daha ayrı kalamayacağımı onsuz geçen günlerin akıbetinde çok iyi anlamıştım. Şimdi sır perdesinin aralanma vakti gelmişti. Ve bu sır perdesi aralanırken, geçmişe dolanan düğümleri teker teker çözmeye hazırdım...
|
0% |