@kitapruhuzayda
|
Tam iki ay geçmişti o günün üzerinden. Hiçlikle savaştığım onca günün ardından tekrar tekrar sordum kendime. Ben katil miydim? ''Şekerim, kendine gel artık!'' Serap sitem dolu sesle devam etti. ''Kaç zamandır yedin bitirdin kendini.'' Zayıflamıştım. Yüzüm çökmüştü. Serap haklıydı şu iki ay içerisinde farkında olmadan kendime çok zarar vermiştim. Ama bunu isteyerek yapmamıştım. ''Katil olmakla suçlanırken kendime dikkat edemedim.'' dedim sitem dolu sesle. Kaç gündür okula da gittiğim yoktu. Neyseki son senem olduğu için devamsızlığım göze batmıyordu. Ama önümde bir sınav vardı. Bu evden kurtuluş anahtarımı ellerimle kaybetmiş gibi hissediyordum. Emek verdiğim onca zaman nasılda bir anda küle dönüşmüştü. Hiçbir şey düşünemiyordum. Yemek yiyemiyordum. Gözüm kimseyi görmek istemiyordu. Bu his varlığımı yiyip bitiriyordu. ''Sen katil değilsin Işıl.'' Serap yanıma oturduğunda yatağın içindeki kendime acıdım. ''Sen Işıl'sın! Güçlüsün, güzelsin, hiç kimseye yaptığını ödetmeden köşene çekilmezsin!'' Üzerimdeki pikeyi hızla çekiştirip devam etti. ''Kalk çabuk şu yatakdan, sen bu değilsin.'' Sahi, kimdim ben? O olmadan bunun ne önemi vardı ki? Buna nasıl izin vermiştim? Bu denli kalbime girmesine nasıl müsaade etmiştim? ''Işıl, canım arkadaşım yıllardır yan yanayız. Seni en iyi ben tanırım. Aklından geçenleri en iyi ben tanımlarım.'' Dolan gözlerimle baktım ona. ''Sen, ilk kez bir erkeğin kalbine girmesine izin verdin. İşlerin bu raddeye geleceğini kim tahmin edebilirdi ki?'' Ben tahmin etmeliydim. Bunların olacağını önceden görmeliydim. Kağan'ın her dokunuşunda babasının intikamını almak istediğini anlamalıydım. Tenimi almak istediği intikam uğruna gözünü kırpmadan feda edeceğini hissetmeliydim. ''Ben, etmeliydim.'' ''Geriye dönemeyiz.'' Yanağımdan süzülen gözyaşını elimle sildim. ''Ama geleceğe toparlanabiliriz.'' Bunu yapabilir miydim bilmiyordum. ''Kendimi henüz hazır hissetmiyorum.'' dedim yavaşça. ''Ben yanındayım şekerim!'' İstemsizce gülümsedim. ''Dağları aşar, denzide boğuluruz ama en azından denedik deriz.'' ''Ne istiyorsun benden ne yapayım?'' Hızla ayağa kalktı ve beni süzdü. İçler acısı bir halde olduğumu görünce, ''Önce bi toparlayalım da seni sonra ne yapacağımıza bakarız.'' deyip dolabıma yöneldi. İstediği her ne ise yapmasına izin verdim. En azından bu süreçte yanımdan hiç ayrılmadığı için bunu ona borç bildim. Kıyafetlerimi karıştırdı, bir süre saçlarımla uğraştı, makyaj malzemelerimle yüzümü renklendirdi. Uzun zaman sonra kendimi böyle görmek iyi hissettirmişti. Yaptığı hiçbir şeye itiraz etmedim. Dudağıma kırmızı ruj sürdüğünde bile... Eski Işıl'a dönmüştüm sanki. Serap, ''İşte bitti.'' deyip bana hayran hayran bakmaya devam etti. ''Çok güzel oldun şekerim.'' Oturduğum sandalyeden kalkarak aynanın karşısına geçtim. Kaç kez giyindiğimi unuttuğum elbisem artık vücuduma yapışmıyordu. Keskin hatlarım kaybolmuş gibiydi. Şikayetçi değildim. Vücudumdaki her bir hasar bana Kağan'dan yadigardı. Ama insan üzülmeden de edemiyordu. ''Teşekkür ederim Serap.'' ''Hadi çıkıyoruz.'' Anlamayarak baktım yüzüne. ''Nereye çıkıyoruz?'' ''Görkem'le konuştum arkadaşının gece kulübüne gidiyoruz.'' Gözleri parıldarken, ''Bunu yapabileceğime emin değilim Serap bensiz mi gitseniz?'' dedim. Hızla atılarak, ''Hayır sende geliyorsun boşuna mı uğraştım o kadar!'' deyip içeri geçti. Büyük ihtimalle bahane edeceğim annemden izin almaya gitmişti. Garip bir şekilde onunla çok iyi anlaşıyordu. Birkaç dakika sonra odanın kapısında gözüktü. ''Hallettim şekerim!'' Bu kızdan korkulurdu... |
0% |