@kitapruhuzayda
|
Büyük bir masanın etrafında toplanmış onca insan kalabalığında, kendimi bu kadar yalnız hissetmem normal miydi? Alkolün ağır kokusu, gürültülü müzik, kendini kaybetmiş onca ruh... Serap kulağıma doğru eğilip, ''Rahatla biraz.'' diye telkinde bulunana kadar kaskatı kesildiğimin farkında değildim. Defalarca kez yaptığım çoğu şey şu an nasıl olurda bu kadar yabancı gelebilirdi? Sanki yeni doğmuş bir bebek gibiydim. Ondan öncesi yok, sonrası ise bir muamma... Görkem biten bardağımı yenilemek için aldığında onu durdurdum. Bir bardak bile aklımı kaçırmama, dengemi kaybetmeme yetmişti. Dafa fazlasını bünyem kaldırmazdı. Hızla olduğum yerde ayaklandım. Başımın döndüğünü hissederek masaya tutundum. Dengemi sağlamaya çalışırken Serap telaşla bana baktı. "İyi misin?" derken istemsizce gülümsedim. ''Hava almam lazım, birazdan dönerim.'' dedim. ''Geleyim bende...'' derken onu durdurdum. Kötü hissetmesini istemiyordum. ''Söz, kısa sürecek.'' dediğimde ona istediği güveni verdiğimi düşünüyordum. Yavaş adımlarımla yanlarından ayrıldım. Barın kapısına doğru ilerlediğim gibi içeri giren kalabalık bir grubun ardından kendimi dışarıya attım. Müziğin sesi attığım her adımla biraz daha azalırken kendimi daha iyi hissediyordum. Sakin bir köşeye geçerek sırtımı ardındaki soğuk duvara yasladım. Havalar iyice soğumaya başlamıştı. Kağan'ın en son gördüğüm gün her yer ışıl ışıldı. Şimdi ise havaya bir kasvet çökmüştü. Kollarımı birbirine doladım. Üzerimdeki elbise askılıydı. Rüzgar tenimi okşamaya devam ederken boşluğa birkaç adım attım. Çünkü o an gözlerimi teğet geçen varlığın gerçekliğine inanamadım. Gördüğümü sandığım şey bana bir oyun mu oynuyordu? Yoksa gerçekten onun varlığı saniyeler önce gözlerimi teğet mi geçmişti? Ayağımdaki topuklularla ne kadar hızlı koşabilirdim bilmiyordum. Sadece karanlıkta beliren o silüetin peşine takıldım. Kaç sokağı ardımda bıraktım emin değildim. Ciğerlerim patlamak üzereyken duraksadım. Nefes nefeseydim. Etrafı incelerken şaşkınlığımı gizleyemedim. Burayı tanıyordum. Buraya Kağan'la gelmiştik. O ev... Bana beni sevebileceğini söylediği o ev, tam karşımdaydı. Eğer buraya geldiysem bunun bir sebebi olmalıydı. Artık oyun oynayacak takatîm kalmamıştı. Gerçeklere ihtiyacım vardı. Kalbim ağzımda atıyordu. Bileklerim sızlıyor, saçlarım rüzgarda savruluyordu. Ayağımdaki topukluları çıkardım ve çıplak ayaklarımla taşlı zeminde ilerledim. Evin ışıkları kapalıydı. Geceye parıldayan tek şey pencereden süzülen bir ışık süzmesiydi. Belki bir telefonun ışığı, belki de sadece beynimin ürettiği bir hayalin gerçekliği... Öğrenmek için beklemeye gerek yoktu. Kapının tam önündeydim ve ardında birinin olmasını dua ederek zile bastım. Ellerim istemsizce titriyordu. Artık bu bilinmezlik ya son bulacaktı ya da daha da karmaşık bir hal almaya başlayacaktı. |
0% |