@kitapruhuzayda
|
Bu yaşadığım şey neydi böyle? Kendi yarattığı dünyasında yaşayan o kıza ne olmuştu şimdi? Kim kırmıştı kanatlarını? Annesinin sevgisizliği mi? Belki... Annesi sevseydi onu, böyle olmazdı geleceği. Gözlerimi araladığımda güneşin odayı aydınlattığını anladım. Gece kendini yeni bir sabaha kavuşturmuştu. Sızlayan her yerimle yataktan kalkmaya çalıştım. Ama başarısız olmuştum. Acıyla inlerken Ali kapıda belirmişti. "Işıl?" derken hızla devam etti. "Yardım edeyim." Ona tiksintiyle bakındım. Bana dokunmasını istemiyordum. Kendimi geri çekerek, "Çek ellerini üzerimden." dediğim gibi ellerini istemeyerekte olsa geri çekti. O artık benim için bir yabancıydı. "Ne oldu bana?" "Bayıldın." derken üzerime bakındım. Elbisem yoktu, iç çamaşırlarımlaydım. Öfkeyle, "Bana nasıl dokunabilirsin?" dedim. O ise umursamayarak, "Işıl, kucağımda inlediğin zamanları unuttun herhalde?" dedi. Midem bulanmıştı. Ondan iğreniyordum. "Çık dışarıya!" diye öfkeyle bağırdım. "Ateşin vardı! Vücuduna meraklı olduğum için soymadım seni." Cümlemi yenileyerek, "Sana dışarı çıkmanı söyledim!" dediğim gibi odadan hızla uzaklaştı. Birkaç dakika sonra kendimde bulduğum güçle ayaklandım. Sandalyenin üzerinde duran elbisemi alarak üzerime geçirdim. Her yerim ayrı ayrı sızlıyordu. Odada bulunan banyoya ilerlediğimde aynada yansıyan yüzüme bakındım. Berbat haldeydim. Makyajım akmış, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Titreyen ellerimle yüzümü yıkadım. Tüm makyajı çıkardığıma emin olduğum vakit havluyla kuruladım. "Ben bu kadar güçsüz müydüm?" Yeniden ağlamamak için dudaklarımı ısırdım. Buradan bir an önce gitmek istiyordum. Herkes deliye dönmüş olmalıydı. Serap, ona ulaşmam lazımdı. Odadan çıktığımda Ali mutfaktaydı. Onu görmezden gelerek çıkış kapısına doğru ilerledim. Bunu fark ettiğinde, "Gitmeyi düşünmüyorsun herhalde?" dediği gibi olduğum yerde duraksama ihtiyacı hissettim. Bu da neydi böyle? "Düşünüyorsam buna engel mi olacaksın?" dediğimde hızla, "Evet." dedi. Ona doğru döndüm. "Gerçekler ortaya çıkana kadar buradasın." Mutfak tezgahından uzaklaşarak elindeki kahvaltılık malzemeleri masaya bıraktı. Anlamsızca, "Ne saçmalıyorsun Ali?" dediğimde öfkeyle sesini yükseltti. "Ilgaz! Adım Ilgaz." Bana doğru birkaç adım attı. Sakinleşerek, "Şimdi geç bir şeyler ye." diye emir verdiğinde kendimi daha fazla tutamayarak geriye kalan tüm gücümle suratına tokat attım. Bunu beklemediğinden şaşırmıştı. Kafasını hafif yana yatırdığında, "Daha düne kadar çöp kokan adam şimdi karşıma geçmiş bana üstünlük taslıyor!" dediğim gibi hızla devam ettim. "Sen kimsin ki bana emir veriyorsun?" Tenine temas eden elimi, güçlü parmaklarıyla kavradığında bedenimi ters çevirip canımı yakacak bir güçle kendine bastırdı. Acıyla çığlık attım. Saçlarımı geriye yatırıp boynuma burnunu sürttü. "Ben, senin yaşama sebebinim!" Nefesi tenimdeydi. "Ben engel olmasaydım Kağan çoktan işini bitirmişti." Dudaklarını boynuma değdirdiğinde ondan uzaklaşmak için debelendim. "Bırak beni!" diye bağırdım. Öfkeyle savurduğu bedenimle kapıya çarpan sırtım acıyla feryat etti. Üzerime doğru geldi ve, "Babanın yaşamasını istiyorsan her dediğimi yapacaksın." dedi. Yüzüme dağılan saçlarımı yana savurdum. Güç bela çıkan sesimle, "Ne diyorsun sen?" dedim. Kalkmak için zeminden güç almak istesem de başarısız olmuştum. "Dediğin gibi babam yaşıyor ise Mesut Bey bizi ona götürecektir." Gözlerim istemsizce dolarken ayaklarımı kendime doğru çektim. Yıkılmıştım. Babama bir şey olmasına asla dayanamazdım. O benim her şeyimdi. "Ama uslu durmaz canımı sıkarsan, bir saniye bile düşünmem Kağan'ı arar cezasını çekmesini söylerim." Karşımdaki adama ilk kez onun gözlerinden baktım. Ilgaz Gürdal. Günler öncesine kadar babamın yanından ayrılmayan adam şimdi beni, babamı öldürmekle mi tehdit ediyordu. Bu nasıl bir güçtü böyle? "Babam seni çok severdi." diye fısıldadığım da ilk kez ne yaptığının farkına varmış gibiydi. Beni en çok anladığını düşündüğüm adamın gerçekte ölümümü arzuladığını nereden bilebilirdim? Canım acıyordu ve bu acı gözümden bir damla yaşın süzülmesine sebep olmuştu. "Babamın tek suçu, babanın yazdığı kadere çelme takmaktı." Varlığından rahatsız olduğumda, "Hepimiz Kalender Bey'in piyonları olduk." dediğim gibi olduğum yerde ayaklandım. "Sense şimdi olanlar yüzünden değil, kendin istediğin için benden intikam alıyorsun." Üzerime doğru gelerek, "Ne saçmalıyorsun sen?" dediğinde, "Bana olan bu öfkenin sebebi Kağan'ı seçmem değil mi?" dediğim gibi yüzüme zehirli bir gülümseme bahşettim. "Seni hiçbir zaman önemsemedim. Sen benim için yoktun." Her bir cümlemin üzerine basarak devam ettim. "Önemsizdin ve en önemlisi bir hiçtin." Çok öfkelenmişti. Zaten istediğim de buydu. Bu evden kurtuluşumun tek yolu onu gerçeklerle sınamaktı. "Hala da öylesin Ilgaz Gürdal. Bu yüzden Kağan değil sen yanımdasın." |
0% |