Yeni Üyelik
17.
Bölüm

16. BÖLÜM

@kitapruhuzayda

Düzensizleşen adımlarımla ne yapacağımı bilemezken Serap yanıma gelip, "Hayal gördüğümü söyle!" dediyse de her ikimizde öyle olmadığını gayet iyi biliyorduk.

İçerideki insanlar huzursuz olmaya başlamıştı. Gökalp'e döndüm. "İçeriye geç ben hallederim." dedim. O sırada Kağan da eşikten girmişti. Gökalp kapıyı kapatıp kalabalığa karışmadan önce, "Bir sorun olursa seslenmen yeterli." diye telkinde bulunmayı ihmal etmedi. Mert bize doğru gelirken Gökalp buna engel oldu.

Burada olduğumu nereden biliyordu ya da ne için gelmişti bilmiyordum ama bu iş değişik bir hâl almaya başlamıştı. Kağan'a karşımızdaki odayı gösterdim. Uzun adımlarıyla odaya girerken Serap'a döndüm. "Şekerim?" derken telaşlıydı. "İnan bana bende hiçbir şey anlamadım." deyip devam ettim. "Ama öğreneceğim." Kağan'ın ardından ilerleyip bende odaya girdim.

İçeriye girer girmez kapıyı kapattı.

"Neden buradasın?" diye sorarken tam karşısındaydım. Dün geceden sonra onu karşımda görmeyi beklemiyordum. Yüzüme bakabilecek kadar kendine güvenebiliyor ise burada olmasının gerçekten bir sebebi olmalıydı. Dudaklarını araladı. "Seni görmek istedim." dediğinde kahkaha attım.

"Dalga geçiyorsun herhalde!"

"Aksine," Aramızdaki mesafeyi attığı adımıyla kapattı. "Defalarca kez aradım, açmayınca merak ettim." deyince bende iyice kayış kopmuştu. Öfkeyle soludum.

"Sen delirmişsin!" Telefon numaramı nereden bulabileceğini sorgulamaya başladıysam da cevapsız kalımca bunu dile getirmekten çekinmedim. "Telefon numaramı nereden buldun?" Fazlasıyla yakınlaşmıştı. Elini belime yerleştirdi. Diğer eliyle yanağıma dokunduğunda irkildim. Bunu yapmasına izin vermemek adına ondan kurtulmaya çalışırken bana engel oldu. "Seninle ilgili her şeyi öğrenmek istiyorum Işıl." derken alnına alnıma yasladı. "Bu isteğime engel olamıyorum."

"Kağan," deyip nefes almak için zaman tanıdım kendime. "Seni anlayamıyorum. Tüm bu olanlar neyin nesi böyle?"

"Gidelim buradan, açıklayacağım." dediğinde elimden tutup kapıya yöneldi. Onu durdurup burada kalmak istediğimi söyledim. Onunla gidemezdim. Dün gece yaşadıklarımı silip atamazdım. "Gidiyoruz dedim Işıl!"

"Hayır gitmiyoruz!" Gözleri öfkeyle saçılırken ona, "Bana neden burada olduğunu söyle, ya da beni nasıl bulduğunu, hatta en başından başlayıp hakkımda daha neler bildiğini söyle mesela!" diye bağırdım. Sesim giderek yükselmiş farkında olmadan nikotinin cazibesine kendimi kaptırmıştım. O ise tüm bu dediklerime karşı sadece dudaklarını dudaklarımla birleştirmişti. Ben daha ne olduğunu bile anlayamadan dudaklarını ayırıp, "Gidiyoruz." dediği gibi kapıyı açtı. Odadan çıktığımızda kapıda Serap bekliyordu. Yüzümün hâli içler acısı olmalıydı ki, "Işıl iyi misin?" diye sorarken hızla yanıma geldi. Bense hiçbir şey söyleyemedim. Kağan, "Eşyalarını alıp gelirsin arabada bekliyorum." dediği gibi evden ayrıldı. Bense olduğum yerde kalakaldım.

"Bir şey söylesene Işıl, dilini mi yuttun şekerim?"

"Çantamı bul bana." dediğim gibi Serap'ta şaşırmıştı. Az önce Kağan beni öpmüştü. Daha önce kimseye bahşetmediği dudaklarını ne olmuştu da şimdi bana sunuyordu? "Işıl, çantan." Serap'ın elindeki çantamı alıp, "Kağan'la gitmem gerekiyor," dedim. Ayakkabılarımı giyerken de devam ettim. "Eğer bana ulaşamazsan Ali'yi ararsın."

Telaşla, "Korkutma beni Işıl!" dedi. "Korkma, sadece bekle." Gitmeden önce bana sarıldığında ona karşılık verdim.

"Dikkatli ol."

Merdivenleri inerken çantamdaki telefonu kontrol ettim. Kayıtlı olmayan bir numaradan birçok kez aranmıştım.

Bu Kağan olmalıydı.

Telefonu çantama geri koyup sokağa çıktım. Biraz ileride Kağan'ın arabası duruyordu. Arabaya ulaştığımda açılması için arka kapıyı zorladım. Ama kilitliydi. İstemeyerek ön tarafa geçtim. Çantamı ayak ucuma bırakırken, "Kemerini tak." diyen Kağan'a döndüm.

"Nereye gidiyoruz?" O sırada kemerimi takıyordum. Cevap vermek yerine, "O evdekilerin kaç tanesiyle yattın Işıl?" diye sorup arabayı çalıştırdı. Bir süre sonra üzerimden attığım şaşkınlıkla, "Ne saçmalıyorsun?" derken yüzüne bakındım. O ise, "Ne o," derken alayla devam etti. "Utandın mı?"

"Üç!"

Ne sanıyordu bu adam kendini?

"Ne vasıfla?" derken öfkesini arabayı hızlandırarak çıkardı. Boynundaki damarlar belirginleştiğinde, "Biri eski sevgilimdi." dedim. Bakışlarımı ondan çekip yola çevirdim. "Diğeri sadece arkadaşım." Sonra yeniden ona döndü bakışlarım. "Bir diğeri ise can sıkıntısı." deyip bu kez alayla ben güldüm. "Seni de saymalı mıydım zira az önce sende o evdeydin."

"Kes sesini!" diye öfkeyle bağırdığı ân arabayı ani bir frenle durdurdu. Oturduğum koltukta ileri geri sarsılırken bir anda çenemi kavrayan parmaklarıyla şaşkına döndüm. Ona bakmam için beni zorladığında, "Canını yakarım Işıl!" diye bağırdı. Çenemi tutan elini bileğinden tutup uzaklaştırdım.

"Ne vasıfla Kağan Bey?" derken gözlerinden çıkan ateş her ikimizi de yakmaya hazır gibiydi...

*

Oylarınız ve yorumlarınızla hikayeye destek olursanız beni çok mutlu edersiniz. Güzel bir yükseliş yakaladık devamının gelmesi için sabırsızlanıyorum : )

Loading...
0%