Yeni Üyelik
20.
Bölüm

19. BÖLÜM

@kitapruhuzayda

Onu gördüğüm ân, ayaklarımın altındaki yerin kaydığını hissettim. Ayakta duracak takatîm kalmamış, kendimi bir anda korkunç bir kabusun içerisinde bulmuş gibiydim.

Ben ondan kaçmak için yanıp tutuşurken o bana tutundu. Yavaş adımlarıyla bana ulaştı. "Işıl?" derken temkinliydi. Sanki vereceğim tepkiden çekiniyor gibiydi. Bense sesimin çıkacağından bile emin değildim.

Kağan'a bakamıyordum.

"Bunu sana kim yaptı?" der demez tenine dokundu ellerim. Ona dokunmayı cüret eden ateşin, kül ettiği parmak uçlarım yandı.

Yandı ve ruhunda yeşeren aşka karıştı...

Göğüs kafesinde başlayan yanık izlerini takip eden gözlerim onun gözleriyle buluştu. "Ben buyum Işıl." dediğinde içinde yeniden yeşeren acıyı hissettim. "Bu izler görmediğin her yerimde mevcut."

Kalbim parçalandı.

"Sana bunu kim yaptı?" diye yeniledim sorumu. Sanki kim olduğunu söylese şu an şuracıkta öldürebilirdim onu. Kağan, "Bunun bir önemi yok." dediğinde benden uzaklaşıp bedenini yeniden yatağın üzerine bıraktı. Bense, "Elbette var!" diye öfkeyle bağırıp tam karşısında belirdim. "Sorularımı cevaplaman için buradayım."

Önünde diz çökerken ellerimi dizlerinin üzerine bıraktım. "İçinde taşıdığın bu yükü, paylaşmanın zamanı geldi." Yüzüme bakındı. Yanına oturmamı istediğinde dediğini yaptım.

Dudakları aralandığında, önüme sunduğu hayatın sarhoşluğuyla kalakaldım.

"Aileni tanıyorum. Babam, babanın çalıştığı şirketin sahibiydi. Ta ki yaşanan o yangına kadar." Duraksayıp gözlerini kapattı. "Hatırlıyor musun o yangını?" dediği ân gözlerini aralayıp yeniden bana baktı. Kısık bir sesle, "Hatırlıyorum." dedim. Hatırlıyordum da. Babamın gözlerimin önünde kendini kaybedişini nasıl unutabilirdim? Bir sürü insanın hayatını kaybedişine seyirci kaldığımız o günleri... Sebebi belli olmayan bir nedenden çıkan yangında ölen binlerce kişinin canı, can çekişiyordu şimdi...

"O yangında çok fazla insan öldü, Işıl."

"Biliyorum," dedim hızla elimden bir şey gelmeyerek. "Bu hepimizi perişan etti." İyi görünmeyen Kağan, "Öyle." dediğinde, "Babanı o yangında mı kaybettin?" diye cevabını bildiğim bir soru yönelttim ona. Sadece benimle konuşmaya devam etmesini istiyordum. Öyle de oldu. "Evet," diyerek hızla devam etti. "Sadece babamı değil kendimi de o yangında kaybettim."

Keşke elimden bir şey gelebilseydi...

"Yangının olduğu sene..." Kağan acıyla feryat etti. "Yirmi iki yaşındaydım Işıl, üniversiteyi daha yeni bitirmiştim. Babasının oğlu şirkette gövde gösterisi yapacak diye binlerce çalışan o gün o şirkette toplanmıştı!" Öfkeyle ayağa kalkıp odanın içerisinde dolaşmaya başladı. Onu durdurmak istesem de beni dinlemedi.

"Bu senin suçun değil, kimsenin suçu değil Kağan." dedim. O ise, "Yanılıyorsun," deyip duraksadı. "Bir suçlu var ve ben o suçluyu yıllardır bulamıyorum!" diye bağırdığında korkuyla birkaç adım geriledim.

"Babam bilmiyor değil mi?"

"Neyi?" derken ondan uzaklaştığımı fark edince sesini biraz daha alçaltmıştı. "Üst katımıza taşınan kişinin patronu olduğunu?"

"Işıl," derken ona engel oldum. Her şey bir yana asıl amacının ne olduğuydu şu an ilgilendiğim. Elbette kötü şeyler yaşamıştı ama hepimiz o günleri an be an yaşamıştık. "Bana bilerek yaklaştın değil mi?" Deyip devam ettim. "Babamın her adımını takip ediyorsun ve beni benden daha iyi tanıyorsun söylesene," dediğim gibi derin bir nefes aldım. "Nedir tüm bunların sebebi?"

Kağan elleriyle yüzümü avuçları arasına aldığında, "Denemek istiyorum Işıl." dedi. "O yangında sağ kalmış bir kalbin atışını senin kalbinde hissetmek istiyorum."

 

Loading...
0%