Yeni Üyelik
24.
Bölüm

23. BÖLÜM

@kitapruhuzayda

Çantamı aldığım gibi ayakkabılarımı da hızla giyinmeye başladım. Bugün her şey planladığım gibi giderse eğer sonunda Kağan'la konuşabilme fırsatı yakalayabilecektim. Babam dün yatmadan önce beklediği aramaların olumlu yönde gerçekleştiğini söyleyince bugün şirkete gidebilecek olmam kesinleşmiş ve bunun için gerekli tüm hazırlıkları yapabilme fırsatını kendimde bulabilmiştim.

Bu yüzden okul forması giymek yerine hava soğuk oluğu için kalın bir yün kazak ve kemerli bir pantolon giyinip üzerime ceketimi almıştım. Evin kapısını kapatıp merdivenleri inmeye başladığımda sonu olmayan bir yolculuğun başlangıcında çırpınıyormuş gibi hissediyordum. Apartmanın kapısını açmak için yeltendiğimde Ali'nin bana doğru gelişini izledim. O da beni fark ettiğinde tam önümde duraksayıp, ''Işıl?" diye seslendi. Hızla, ''Sonra konuşalım Ali.'' deyip apartmandan dışarı attım kendimi.

Sokağın başına dönerken Ali'nin peşimden geldiğini fark ettim. "Günlerdir uzaksın benden," dediğinde istemsizce adımlarımı yavaşlattım. "Söyleyecek hiçbir şeyin yok mu?" Ardıma dönüp yüzüne bakındım. Soğuktan mı yoksa sinirden mi bilmiyorum ama yüzü kızarmıştı. Evet Ali'den epeyce uzaklaşmıştım. Sebebi kimde gizliydi bilmiyordum ama bildiğim tek şey Kağan'la konuşmadan eski ben olamayacağımdı. "Biri görmeden git Ali." Dediğimi duymamazlıktan geldi. O da bu hallerime ilk kez şahit oluyor ne yapacağını bilemiyor gibiydi. Derin bir nefes aldım. "İyi hissetmiyorum bana biraz müsaade et olur mu?" dediğimde eliyle yanağıma dokunup tenimi okşadı. Bu beklemediğim bir şeydi. "Ben her şeyin farkındayım Işıl," dediğinde bir adım geriledim. Havada kalan elini geri çekti. "Sadece yanında olmama izin vermediğin için kızıyorum."

"Okula yetişmem gerekiyor." Kaldırımda ilerlemeden önce, "Görüşürüz." deyip ondan uzaklaştım. Şu an sırası değildi. Çünkü iyi değildim. Bana yaptığı bu şey her neyse kalbimin acıdığını hissettim. Utanmasam hüngür hüngür ağlayacaktım. "Kendine gel Işıl!" diye bağırdığımda duraksayıp nefes aldım. Artık kelimelerim bile anlamını yitirmeye başlamıştı.

Bu yaşadıklarım, karşı konulmaz bir yolculuğun bilinmez bir lisanı gibiydi...

Sınıfa girerken Serap'ı arayan gözlerim arka sıraların birinde bulunca ona doğru ilerlemeye başladım. ''Şekerim!'' diye bağıran Serap'ı yanağından öpüp diğerlerine de selam verdim. O sırada biyoloji dersimizin hocası sınıfa girdi. Herkes hareketlenip hızla yerine geçerken sırt çantamı Serap'ın yanına bıraktım. Sırama oturduğumda aklımda sadece bugünün heyecanı vardı. Serap bana doğru yaklaşarak, ''Hâlâ aramadı değil mi?'' diye sorduğunda olumsuz anlamda başımı sallayıp camdan dışarı bakmaya başladım. Ders saati başlamış olmasına rağmen çoğu öğrenci okul bahçesinde koşuşturmaya devam ediyordu. Daha dikkatli bakındım. Gözlerim tek bir kişinin üzerinde durunca çantamı omzuma atıp ayaklandım. Serap, ''Ne oluyor şekerim?'' diye veryansın etse de geçmek için izin vermesini işaret ettim. Çağla hoca yoklamayı kontrol ederken hızla yanına ulaştım, "Kendimi iyi hissetmiyorum izninizle dışarı çıkabilir miyim?" diye sorduğumda bir sorun olacağını düşünmüyordum. Çağla hoca beni severdi. Başını olumlu anlamda salladığında sınıftan dışarı attım kendimi. Hızla okulun giriş kapısına ilerlerken bizim sınıftan olan Bora'da bana doğru geliyordu. Yine geç kaldığı için telaşlıydı. "Oyuna dalıp sabahladın yine değil mi?" Sorduğum soru karşısında şaşırmadı. Sadece bunu diyen ben olduğum için şaşkın gibiydi. Haklı da sayılırdı. Bana karşı bir şeyler hissettiğini biliyordum. Görmezden gelen bendim. Koştuğu için nefes nefese kalmıştı. ''Evet öyle.'' derken yanımdan geçip ilerlemeye devam etti. Benim gelmediğimi fark ettiğinde ise duraksayıp bana döndü. ''Sen gelmiyor musun?''

Bense, "Sen de gitmiyorsun." deyip devam ettim. "Benimle başka bir yere geliyorsun." Anlamayan gözlerle bana bakarken, ''Nasıl yani?'' diye sordu.

''Beni takip et.'' deyip merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Bora'da ardımdan geliyordu. ''Işıl nereye gidiyoruz?'' diye sorduğunda kısaca, "Bodrum kata." dedim. Mert'le geldiğimiz depoya hızla ilerlemeye devam ederken Bora merakla etrafına bakınıyordu. Adım gibi emindim, buranın varlığından bile haberi yoktu.

Depoya ulaştığımızda Bora hemen yanımdaydı. "Bu kapının ardında gizlenen çok fazla sır var." deyip çantamın ön gözünden anahtarı çıkardım. Bu anahtar Mert'ten aldığım anahtardı. "Ve sende bu odaya adım attığın ân o sırrın bir parçası olacaksın." Anahtarı kapının kilit kısmına yerleştirip o tok sesi duyana kadar çevirdim. Kapıyı açmadan hemen önce, "Bunu kabul ediyor musun?" deyip kapıyı açtım ve içeriye girip yüzümü ona doğru döndüm. Yüzündeki şaşkınlığın izleri daha önce hiçbir ilişki yaşamamış olduğunun kanıtı niteliğindeydi. Evet onunla birlikte olmak için buraya gelmiştim. Madem Kağan kurallarına göre oynamıyordu bende o kuralları seve seve çiğneyebilirdim.

"Işıl?" diye bana seslenen Bora'ya daldığım düşüncelerden kurtularak bakındım. "Kabul ediyorum dedim."

Gülümseyerek, "Güzel." derken kapıyı ardına kadar açıp Bora'yla içeriye girdik. Daha sonrasında ise kapıyı hızla kapatıp kilitledim. Sırtımdaki çantayı çıkartırken hızla, "Soyun hadi." dedim. Çantayı tozlu kırık dökük sıralardan birinin üzerine bırakıp Bora'ya döndüğümde sırtını bir sürü öğrenci evraklarının bulunduğu camlı dolaba yaslı bir şekilde buldum. "Bora acele etmemiz lazım!" dedim ona doğru birkaç adım atmadan hemen önce. O ise düşünceliydi. "Bunu neden yapıyorsun Işıl?" diye sorduğunda tam karşısında durdum. Ellerim giyinmiş olduğu gömleğin düğmelerine gittiğinde, "Bir haftadır tanımadığım bir adamın ulaşılmazlığıyla baş etmeye çalışıyorum ve o adam bana istediğimi vermemek için elinden geleni yapıyor." dediğimde Bora'nın düğmelerini çoktan açmıştım. Boynuna küçük bir öpücük kondurmak istesem de bunu yapamadım. "Ve sen," derken parmağımı ona doğru uzattım. "Altında inlerken beni sertçe becermek için elinden ne geliyorsa yapacaksın!" deyip üzerindeki kıyafetleri çıkarmaya başladım. "Ben ilk kez...'' diye söze başlayan cümlesini yarıda kesip, "Biliyorum ilk kez bir kızı sikeceksin." dedim. "Ve ilkin olduğum için çok şanslısın!" Sinirle solurken, "Artık odaklansan mı?" diye bağırdım.

Sabırsızlanıyordum...

Peki ama neydi bu sabırsızlığımın sebebi? Bu denli kendimi kaybetmeme neden olan Kağan'ın bunu duyacağında vereceği tepki miydi? Yoksa ondan sonra tenime değecek olan başka bir ten mi?

Karşımdaki genç adama kendimi bastırırken, "Bora," deyip çaresizce ekledim. "Sert ol olur mu tıpkı onun gibi."

 

Loading...
0%