Yeni Üyelik
5.
Bölüm

MSA5🔪CENNETLE SEVİŞEN KUŞ

@kitapruhuzayda

Adım adım bildiğimden emin olduğum bu evi, insan bedenimle dolaşabilme hissini şu an tadabilmenin hazzını iliklerime kadar yaşamak istiyordum. Koridorda ilerlemeye devam ederken Cas üzerine bir şeyler giyinmek için odasına gitmişti. Bense duraksamayıp ilerlemeye devam ettim. Küçük mabedimin kapıları ardına kadar açıkken elimi kafesin içine sokup kafese kapatılan her kuş için bir gözyaşı dökmek istedim. Özgürlüğü elinden alınmış her yoldaşım için bundan fazlasını onlara borçlu olduğumu biliyordum.

"Özgürlük çok yakınımızda, az kaldı." diye fısıldadım bilinmezliğe doğru...

"Blue'nun kafesi," derken Cas'i fark etmemiştim. Bana doğru geliyordu. "Sen bir şey mi diyordun?" Elimi metal kafesin içerisinden çıkartırken, "Kuş beslediğini bilmiyordum." deyip Cas'e döndüm. Üzerine klasik bir t-shirt geçirmişti. Etrafına bakınırken, "İyi bir sahip değilim baksana ortalıkta görünmüyor." dediği gibi gülümsemeye zorladım kendimi. "Geri döneceğine eminim, biraz nefes almak istemiş olmalı." derken Cas, "Haklı olmalısın," deyip hızla devam etti. "İçecek bir şeyler getireyim, hemen dönerim."

Cas mutfak tarafına doğru ilerlerken bende oturma alanına doğru ilerleyip kendimi geniş koltuğun rahatlığına bıraktım. Ne garip bir anı geride bırakmıştık öyle... Bir gün gerçekleri öğrendiğinde nasıl bir tepki vereceğini öyle çok merak ediyorum ki Cas... Belki ciddi anlamda kızacaksın bana belki de aklımı kaçırdığımı düşünüp deliye döneceksin. Öyle ya kim evinde beslediği kuşun aslında bir insana dönüşebildiğini hayal edebilir ki! Kim bilir belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceksin...

"Avis, sana sesleniyorum bebeğim neye daldın böyle?" Giderek daha yakından gelen Cas'in sesiyle kendime gelip başımı hafifçe yana çevirdim. Cas bir elinde viski şişesi diğer elinde iki kadehle mutfağın kapısından çıkarak yanıma ulaştı. "Habersiz geldiğim için umarım bana kızmamışsındır." diye sordum ona hayran hayran bakarken elindekileri tam önümüzde duran modern masanın üzerine bıraktı. "Aksine, hoşuma gittiğini söylemeliyim." derken içkilerimizi dolduruyordu. İçimden kahkaha atmak geldi öyle ki üzerimdeki bu düşünceli Avis'i derhal beynimin içerisinden kovmazsam önümdeki engelleri aşmak çok güç olacaktı. Kahkahalarımın arasından, "İşte bu beni çok mutlu etti." dedim Cas doldurduğu kadehlerden birini bana uzatırken. "Mutluluğunuzun sebebi olmak ne hoş." derken hemen atıldım. "Kendinize olan özgüveninize hayranım doğrusu." deyip kadehi ondan hızla aldım. Cas, "Emin olabilirsin bebeğim bende senin o müthiş vücuduna hayranım." deyip elindeki kadehle bana doğru iyice yaklaştı. Bu konuşma nedensizce hoşuma gitmiş ve yakınlığı kalbimin atışını hızlandırmıştı. "Fazlasıyla arsızsın..." diye fısıldarken içkimden bir yudum aldım. Gülümsemesiyle bembeyaz dişleri meydana çıkmıştı. Şu an aklından neler geçtiğini öyle çok bilmek isterdim ki...

"O masmavi gözlerinle bana öyle bakmaya devam edersen..." Cümlesini tamamlanmasına fırsat vermeyerek atıldım. "Nasıl bakıyormuşum?" derken bir an gözlerimi gülümseyen yüzünden ayırıp kasılan boynundan göğsüne doğru indirdim. Ona dokunmak isteyen iç güdülerime engel olamıyordum. Düşüncelerimi biraz olsun dağıtma ihtiyacı hissederken elimdeki kadehi masaya geri bırakıp ayağımdaki topuklu ayakkabılarımı çıkarttım. Ayakkabıları koltuğun kenarına bırakırken eğildiğim için iyice yukarı sıyrılan elbisem Cas'in dikkatini çekmişti. Düzeltme gereği duymadan koltukta daha rahat bir pozisyon almıştım. "Cevap bekliyorum Cas, nasıl bakıyorum demiştim." derken devam ettim. "Ah, içkimi uzatabilir misin?" Masanın üzerine bıraktığım kadehi işaret ettim. Onu zorladığımı biliyordum ama nedensizce bu durum çok hoşuma gidiyordu. Cas masanın üzerindeki kadehi bana doğru yeniden uzatırken kadehi parmaklarımla kavradım. "Güzel oynuyorsun Avis ama dikkatli ol bu kez acımam." diye gür sesiyle konuşurken kadehindeki tüm içkiyi bitirdi. Deli gibi beni istediğini biliyordum. Buraya bunun için gelmemiş miydim zaten... İçkimden bir yudum daha aldım. Boğazımda ilerleyen sıvı bedenimi gevşetiyordu. O an Cas elimdeki kadehi hızla geri alırken içerisindeki kırmızı sıvıdan bir kaç damla üzerimdeki açık renkli elbiseye sıçramıştı. Şaşkınlıkla ona bakakalırken elindeki bitmiş kadehle birlikte bardakları masanın üzerine gelişigüzel bırakıp bedenimi kendine doğru çekti. Bir anlık yaptıkları kalbimi şaha kaldırırken düşüncelerimi de beraberinde uyuşturuyordu. Cas kendine çektiği bedenimi kucağına alıp iyiden iyiye kaybettiğim bedenimin kontrolüyle göz kırptı bana. Midem karıncalanıyor, göğsüm heyecandan zonkluyordu. "Avis?" Dudaklarından dökülen ismimle ona eşlik ettim. "Cas?" Koyulaşan gözlerinin içinde kaybolmaktan korktuğum saniyelerde dolgun dudaklarını dudaklarımla sertçe birleştirdi. Bir eli saçlarımın gerisindeyken diğer eli belimin ince kıvrımındaydı. Bir anlığına duraksayan dudakları konuşmak için hareketlendiğinde duyduğum şeylerle afalladım öyle ki duyma yetimden şüpheliydim.

"Bana nasıl böylesine iyi gelmeyi başarıyorsun?"

Cevap dahi vermeme izin vermeyerek yeniden birleştirdi dudaklarımızı, sertçe... Dudaklarıma sunduğu susuzlukla bir inilti döküldü dudaklarımın arasından. Elleri ayrılan bacaklarıma doğru inerken dokunuşları daha da sertleşti. Elbiseyi vücudumdan bir çırpıda çıkarırken çıplak kalan her bir yanımı gözleriyle süzmeyi ihmal etmemişti. Utanmıyor, aksine onu giderek daha çok istiyordum. Şu an istediği her şeyi yapabilecek kıvama geldiğimi o da çok iyi biliyordu. Dudakları boynumdan göğüslerime doğru indi. Dudaklarımdan kaçan iniltileri artık hesap edemiyordum. Dudaklarına eşlik eden dişlerinin izleri ise tenimi yakıyor, farkında olmadan beni cennetin o nahoş sarhoşluğuna tekrar tekrar davet ediyordu... Gözlerimi kapatarak başımı geriye doğru yasladım. Bunu yaptığım an dudaklarını tenimde ayırmış parmaklarıyla çenemi tutarak yüzüne bakmam için beni zorlamıştı. Ona itaat ederek gözlerimi aralayıp koyulaşmış gözlerinin içine baktım. Çenemi tutan parmağını dudaklarıma değdirdi. "Karşıma nereden çıktın bilmiyorum ama," Nefesinin tutarsızlığıyla devam etti. "Şu an seni nasıl istediğimi tahmin bile edemezsin." Bu cümleleri ruhumu okşuyordu... Ama asıl istediği şeyin, cennetiyle sevişen basit bir kuş olduğunu bilse ne yapabilirdi ki? Hiçbir şey...

Ona ayak uydurarak üzerindeki t-shirtü çıkarttım. Ellerim hızla yükselip alçalan göğsüne giderken bacaklarımı beline sarmamı istedi. İstediğini yaparak bacaklarımı beline doladım. Nefes alış verişlerimiz dengesizdi. Onunla öğrendiğim bu tuhaf duyguların çaresizliğinde yeniden ve yeniden tek başımaydım... Kucağında olan beni hiç zorlanmadan taşırken düşmemek adına kollarımı boynuna doladım. Odasına taşıyan bedenimi süzmeye devam ederken toplu olan saçlarını serbest bıraktım. Hafif terleyen saçları önüne doğru dökülürken aralık olan kapıyı ayağıyla iterek ardına kadar açtı. Mesafeyi giderek azalttığı yatağa bedenimi bırakırken ânın etkisiyle dudaklarımdan bir çığlık kaçıvermişti. "Altımda inlerken daha fazlasını istiyorum, duydun mu beni?" derken şaşkınlığımı gizleme gereği duymadan yutkundum. Tamamen çıplak kalan bedenimi aniden ters çevirip beni tamamen savunmasız bırakırken dağılan saçlarımı sırtımdan iterek dudaklarını tenime değdirmeye başladı. Bunu yaparken bedeninin ağırlığı üzerimdeydi. Ne yaptığını bilmiyordum. Bunu ilk kez yaşıyor ilk kez bir adamın altında böylesine kendimi kaybediyordum. Bu şirkette yaşadıklarımızın çok daha fazlasıydı. Çok çok daha fazlası hem de...

Bir anlığına duraksarken bedenimin üzerindeki bedenini ayırdı. Avuç içlerimdeki kumaşı mümkünmüş gibi daha fazla sıkarken gözlerimi kapatma ihtiyacı hissediyordum. Sesler duyuyor ama asla ona bakabilme cesaretini kendimde bulamıyordum. Saniyeler dakikalara devrilirken tamamen çıplak kaldığını düşündüğüm bedenini bedenimin üzerine bırakmadan evvel ellerini yeniden bel çukuruma yerleştirip bedenimi sırtüstü olduğum yerde döndürdü. Kumaş avuçlarımın arasında serbest kalırken Cas'in sertleşen erkekliğini en derinimde hissediyor ve kendimi şeytanımın yapacakları arasında kaybediyordum. Saçları her hareketiyle tenime değiyor iniltiyle karışık nefesine eşlik etmeye devam ediyordum. Tün bunları yaşarken tek dileğim ona daha fazla yenilmemekti...

🔪

Cas dağılan uzun saçlarıyla yüzüstü uzanmaya devam ederken yatakta doğruldum ve komedinin hemen üzerinde bulunan telefonuna uzanarak aldım. Hareketliliğim Cas'in de kıpırdanmasına sebep olmuştu. Ne yaptığımı anlamak istercesine bana doğru döndü ve bir süre bekledi. Telefonunun kilidini açması için ona uzattığımda ise tereddüt etmeden kemikli parmaklarının ahengiyle bunu yapmış ve telefonu bana geri uzatmıştı. Telefonu geri alırken hızla internet sitesine girmiş ve karşıma çıkan video kliplerinden bir tanesini seçerek odada yankılanan müziğin ruhumu okşamasına izin vermiştim. Yatağın içerisinde ayağa kalkarken üzerimdeki ince kumaş bedenimden sıyrılıp kıvrımlı vücudumu açığa çıkarmıştı. Hareketlerim yavaş yavaş kendini müziğe emanet ederken âdeta Cas'in karşısında dans etmeye başlamıştım. Gözlerimi kapatıp telefonu elimden bıraktığımda ise yatağın içerisinde bi yerlerde telefondan yayılan müzik bana ulaşmayı başarıyordu. Mavi saçlarımı ellerimle dağıtırken bunun ne kadar çok hoşuma gittiğini Cas'e göstermek istiyordum. Cas'in kahkahası odada yankılanırken duraksadım. "Beceremiyorum değil mi?" derken hemen karşı çıkmıştı. "Hayır Avis, az önce seni becermiş olmama rağmen bunu yeniden tekrar tekrar istememe gülüyorum." Başaracağımı biliyordum... "Becerme konusunun dansımla ilgili olmadığına sevinmeme izin ver." derken ona kahkahalarımla eşlik etmeye başlamıştım. Bacağımdaki bileğimi parmaklarıyla sımsıkı sardığında hızla bedenimi kendine doğru çekti. Bu hareketiyle birlikte tam olarak üzerine doğru düşmekten kendimi alamamıştım. Bacaklarının arasına hapsettiği bedenimle kahkaham durmuş nefesim hızlanmıştı. Şarkı bitmiş geriye sadece birleşen dudaklarımızdan firar eden inleme sesleri kalmıştı. Ta ki Cas'in arama melodisi kulaklarımıza dolana dek... Dudaklarımız istemsiz ayrılırken Cas yatağın içerisine karışan dağınıklığın arasında telefonu bulmaya çalıştı. Bulduğunda ise telefonun ekranına bakıp homurdandı. Yanıtlamaktan vazgeçerek telefonu bırakıp bana geri döndü ama ısrarla çalan telefon buna izin vermeyerek Cas'in sinirlenmesine yol açtı. Kaşları iyice çatılırken telefonu hızla yanıtlamak zorunda kalmıştı. "Efendim!" Konuşan kişinin ne dediğini duyamasam da her ne dediyse bu Cas'in hoşuna gitmişe benzemiyordu. "Ne diyorsunuz lan siz?" diye atıldığında üzerinden kalkarak yan tarafındaki boşluğa geçtim. Cas bunu yaptığım an yataktan tamamen çıkmış dolabından rastgele seçtiği kıyafetleri yatağın üzerine atmaya başlamıştı. "Ne sikime yarıyor o itler! Nasıl haber vermezsin bana Oasis?" İşte o an her şey donmuş kalp atışımı bile hissedemez olmuştum. Bu kadar sinirlenmesinin nedeni odasına girdiğimi artık öğrenmiş olmasıydı. Ama korktuğum şey bu değil duyduğum o ismin ona ait olmasıydı.

Oiseau...

"Geliyorum hemen." Ellerimi koyacak yer bulamazken Cas telefonu hızla kapatmış ve üzerini giyinmeye başlamıştı. "İyi misin?" dedim usulca. "Gitmem gerekiyor." derken üsteledim. "Ne oldu?" dediğimde ise üstünü çoktan giyinmişti. "Odama dün gece biri girmiş ama it herifler bana bunu şimdi haber veriyor," son olarak ceketini üzerine geçirirken devam etti. "Daha ne olsun!"

"Kimin girdiği belli mi?" Bir anlığına duraksayıp bana baktı. "Görüntüler kayıtlardan silinmiş," bana doğru iyice yaklaşırken devam etti. "Planlanmış bir şey olmalı gidip bakmam gerek." deyip dudaklarıma bir öpücük armağan etti. Daha sonrasında ise hızla odadan uzaklaşarak ortadan kayboldu.

Görüntüler nasıl kaybolmuştu? Kameraların varlığından bile haberim yokken bunu kim ne diye yapmıştı? Yoksa Cas her şeyi bildiği hâlde bana yalan mı söylüyordu? Yoksa Oasis gerçekten tüm bu olanlar yaşanırken her daim benimle miydi? Tanrım, sen aklımı koru...

Tüm bu düşüncelerin içerisinde boğulurken duyduğum kapı ziliyle kendime geldim. Cas olabileceğini düşündüğüm saniyelerde hızla yatağın içerisinden çıkıp Cas'in gömleklerinden birini alıp üzerime geçirdim. Odanın içerisinde hızla ilerlerken kapıya çoktan ulaşmış ve kapıyı aynı hızla açmıştım. Karşımdaki kişi Cas değil tanımadığım hatta daha önce bir kez bile olsun görmediğim bir adamla karşılaştığımda ise neye uğradığımı şaşırmıştım.

"Kimsiniz?" diye sorarken yüzüne yayılan hoş bir sırıtışla konuşmaya başladı. "Cassowery'in muhteşem bir seçimi daha." Elim kapının kulpunda hareketsizce durmaya devam ederken ne demek istediğini anlamaya çalışmış ama başarısız olmuştum. "Bu yanıt sorduğum sorunun cevabı değil."

"Aundre," dedi evin içerisine bir adım atarak ve devam etti. "Cas'in kardeşiyim." Ah...

Bir bu eksikti!

 

Loading...
0%