2. Bölüm

KARANLIĞIN GİZEMİ

Melis Naz ŞENSOY
kitapsatirlarim

 

Poyraz denen çocuğun bana saldırmasının üstünden 1 hafta geçmişti ve hala o okula gitmemek için diretiyordum. Annem bir haftadır olduğu gibi yine alt kattan bana sesleniyordu. Banane o hayatımın içine etmeden düşünecekti. Ben yeniden uykuma geri dönecekken kapım çalındı ve içeri giren kim göremiyorum. Büyük ihtimalle annem.

"Gitmeyeceğim tamam mı? Gelmeyi kes artık anne!" Fakat gelen kişi kimse gitmek yerine yatağıma uzandı ve saçımı okşamaya başladı.

"Ağabey!"

"Kızım bak valla senden korkmaya başladım. Doğruyu söyle arkanda da mı gözün var tövbe ya." Kıkırdadım.

"Niye geldin? Sende gitmem için ikna etmeye geldiysen çok beklersin ağabey."

"Hayır. Sadece konuşmaya geldim ve sana katılıyorum da. Bir hayatı bırakıp başka bir hayata başlamak zordur. Ama alışcaksın fakat önce okula gitmen lazım bal peteğim." Yüzümü buruşturdum. Bal peteğim ne abi ya?

"Eee ne olduğunu anlatacak mısın? Meraktan patlıyoruz burada."

"Anneme anlatmayacağının garantisi yok maalesef ağabeyciğim."

"Işık." dedi yumuşak bir ses tonuyla. Çünkü bu ses tonu beni mest ediyordu ve bunu bile bile yapıyordu vicdansızın oğlu.

"Bana her zaman güvenebilirsin ama annem gelir kapıdan duyar diye endişeleniyor isen gel bir yürüyüşe çıkalım ağabeyciğim."

"Off. Aman duyarsa duysun. Anlatacağım tamam." Heyecanlanıp beni kollarının arasına alıp rahat bir pozisyona geçip ağzımın içine bakmaya çalıştı. Sanki film izleyecek. Aşağılayıcı bir bakış attım.

"Bademciklerimi görmek istiyorsan yanlış yöntem ağabey."

"Kız anlatsana. Merakten çatlayacağım şurada." Ofladım.

"Ya anlatılacak çok bir şey yok aslında. Delinin biri geldi. Bilerek mi buradasın? Bizim neler yaşadığımızı bilmiyor musun gibi şeyler söyledi." Bu sefer ciddileşmişti.

"P-peki bu çocuğun adı ne ağabeyciğim?" dedi şefkatle.

"Poyraz diye biri."

"Soyadı?"

"Ağabey ne yapacaksın? Çocuğun adını burcunu falan öğrenip doğum haritasına mı bakacaksın?"

"Ya sen söyle bir."

"KARANLIK ağabey. Poyraz KARANLIK." Yüzündeki kaslar gerilmişti. Nedenini anlayamadığım bir şekilde sinirlendi ve saçlarıma bir öpücük kondurup yataktan doğruldu.

"Haydi hazırlan ağabeyciğim. Ben götüreceğim seni okula ve yakın zamanda kaydımı sizim okulun kampüsüne aldıracağım."

"Ağabey saçmalama istersen. Hayatını mahvedemezsin."

"Mahvedeceğimi kim söyledi?"

"Ağabey KOÇ Üniversitesinde okuyorsun. Bu yaptığın aptallıktan başka bir şey değil."

"Sen benim işime karışma küçük hanım ve hazırlan."

"Of ağabey." Güldü.

"Ağabeye oflanmaz haydi bakalım kalk kalk kalk!"

..............................................................................

Okula geldim nihayet. Nihayet diyorum çünkü yol boyunca abim bir salise bile susmadı ve başımın etini yedi! Başım çok ağrıyordu ve ilk dersin Edebiyat olduğunu görünce bu ağrı katlandı. Her zamanki yerime geçip dersin başlamasını bekledim. Bugün okul çok boştu. Neden sınıfta sadece ben ve Doruk vardı?

"Doruk neden kimse gelmedi? Bir bilgin var mı?" Doruk kendi halinde bir çocuktu. Kimseye zararı dokunmuyordu.

"Bilmiyorum ama ben de geldiğimden beri bunu sorguluyorum."

"Ben müdüre gidiyorum." Oflayarak kalktım sıramdan. Bu okul gerçekten insanın aklıyla dalga geçiyordu.Müdürün kapısına geldim ve çalıp içeri girdim.

"Hocam günaydın. Kimse yok. Eğer bugün okul yoksa eve gideceğim."

"Tabii ki okul var kızım. Ne saçmalıyorsun sen?"

"Asıl siz saçmalıyorsunuz.Yarım saattir Dorukla sınıftayız ve bir öğretmen bile girmedi. Bence okulunuzda biraz disiplin olmalı." Sinirle odadan çıktım ve Kayra'yı aradım. Kayra üniversiteye gidiyordu ama bugün yani salı günü dersi yoktu. Çocukluğumuz beraber geçmişti Kayrayla. Dalgın dalgın bahçede onu beklerken telefon çaldı.

"Alo kanki ben gelemiyorum acil bir işim çıktı kususra bakma hadi bay." Şaka mıydı bu? Daha konuşmama bile fırsat vermeden telefonu suratıma kapadı. Aynen kesin çok önemli bir iştir Kayracım.

"Işık! Dur bekle!" Arkama döndüğümde Alptuğ nefes nefese kalmıştı. Dalgasına teslim olmuş gibi ellerimi kaldırdım.

"Sakin olun komiserim kaçmıyorum." Derin derin nefes alırken bir yandan gülmeye başladı.

"Kızım ölüyoruz burada güldürmesene."

"Ne oldu niye koştun? Ayrıca sen ne ara geldin? Okulda kimse yoktu."

"Nasıl yok? Fizikçi haşlayacak bizi." Uzaylı görmüş gibi yüzüne bakmaya devam ediyordum.

"Kızım ne bakıyorsun koşsana haydi koş!" Anlamsızca sınıfa koşmaya başladım. Geldiğimde Alptuğ tam arkamda bitmişti.

"Alptuğ sen olimpiyatlara mı hazırlanıyorsun? Bu ne hız abicim?" Kapıyı tıkladım ve içeri girdim.

"SÜRPRİİZZ! Doğum günün kutlu olsun!" What? Ne alaka? Bunlar benim doğum günümü nereden biliyor?

"Kayra! İşin varmış gerçekten!" Bugün 25 Ekim'di. Doğum günümü unutmuştum. Abim bile buradaydı. Kimler burada diye bakarken gördüğüm kişi ile birlikte zaman kavramı yok olmuştu. Etrafta kimse yoktu sanki. Öylece bakakaldım. O kişi bana gelip sarıldı,sarılamadım;konuştu,konuşamadım. Nutkum tutulmuştu adeta. Şaşkınlığı sonunda üzerimden attığımda sadece tek bir kelime döküldü dudaklarımdan:

"Alperen."

Hayat sürprizlerle doludur.Bazı olayların veya kişilerin üzerinden o kadar uzun zaman geçmiştir ki bazen hayatınızda o şeylerin varlığını unutursunuz. Belki de düzelen hayatınız yeniden altüst olur. Belki kendinizi çırılçıplak hissedersiniz. Çünkü biz insanlar hayatın elinde oynattığı birer kuklayız. Hayat nasıl eğleniyorsa ve diliyorsa öyle yaşarız.

 

 

Bölüm : 30.11.2024 22:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Melis Naz ŞENSOY / KARANLIK'TAKİ IŞIK / KARANLIĞIN GİZEMİ
Melis Naz ŞENSOY
KARANLIK'TAKİ IŞIK

12 Okunma

5 Oy

0 Takip
2
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...