@kitapsevenbiri
|
Medya: Ela Korkmaz "Neler daha ağırdır sırtımızda, acılarımız ya da anılarımız mı?" PABLO NERUDA ______ Gözlerimi yavaşça açarken esneyerek sırt üstü döndüm. Kollarımı iki yana açarak esnerken birden belimden tutulup çekildiğimde dudaklarımın arasından ufak bir gülüş kaçtı. Yiğit, dudaklarını boynumda gezdirerek ufak ufak öpücükler bırakırken huylanarak geri çekilmeye çalıştım ama Yiğit'in sıkıca belimden tutması buna engel oluyordu. "Güzelim.." dedi Yiğit. Yüzü boynumun girintisinde olduğu için sesi mırıltı gibi çıkmıştı. Nefesi boynuma çarparak içimin titremesine neden olurken, gülümseyerek kollarımı boynuna sardım. "Sevgilim?" diyerek uykulu sesimle konuştuğumda, Yiğit kafasını kaldırarak bana baktı. Saçlarının önü alnına düşmüştü ve bu görüntü karşısında yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Çünkü ne zaman Yiğit'e hayranlıkla baksam hep yanaklarım kızarır. Ve bu konuda daYiğit'in dalga konusu oluyorum hep. Yiğit'in, "Beni mi yiyeceksin yavrum?" Diyen alay barındıran sesiyle düşüncelerimden sıyrıldığımda dudaklarımı büzdüm muzipçe. "Bilmem.." dedim gülerek. Dudağı yana doğru kıvrılarak, "Ne demek bilmem?" Dedi Yiğit'te bana doğru yaklaşarak. Bakışlarını dudaklarımdan çekerek burnunu burnuma sürterek belimdeki eliyle biraz daha beni kendine doğru çekti. Şimdi tam dipdibe olmuştuk işte. Bakışları yüzümde gezinirken usulca yüzüme gelen saç tutamını işaret parmağıyla geriye doğru itti. Ardından burnumun ucuna bir öpücük bıraktı. Sonra ardı ardına ilk önce yanaklarıma, alnıma çeneme ve boynuma buseler bıraktı. Gülümsemem iyice yüzüme yayılırken, "Yiğit.." dedim zorlukla konuşarak. Çünkü şu an boynumdan yukarı doğru çıkan küçük öpücükleri kendimden geçmeme sebep oluyordu. Yiğit'in ağırlığını biraz üzerime yükleyerek yarısını üzerime attığında elimi yanağına koydum. "Sen benim her şeyimsin Yiğit. Beni sensiz bırakma olur mu?" Yanağında duran elimin avuç içini öptü. "Böyle birşey mümkün mü ki Ela'm?" Dediğinde, yanağını okşamaya başladım. "Ben sensiz olamam Ela, benim hikâyem seninle başladı, seninle bitecek. Bunun için herşeyi yaparım." "Ya birşey olursa, ya ayrılırsak peki?" Dedim sesimden akan huzursuzlukla. Başını hafifçe sağa yatırarak gözlerimin içine baktı. "Ölüm değilse bizi ayıran..." Dedi ve duraksadı. Bakışları yüzümde gezindi. Ardından cümlenin devamını getirdi: "Bize de yazıklar olsun." Sıçrayarak yerimden kalktığımda tam da yatağın kenarında olduğumu fark ettim ki dengemi sağlayamayarak yataktan sırt üstü düştüm. Acıyla inleyerek yerimden doğrulmaya çalıştım. Ne kadar da dengesizim! Ayağa kalkarak yatağın kenarına oturduğumda pencerenin olduğu tarafa baktım. Hava kararmıştı. Gözlerim duvar saatine iliştiğinde saatin 20:36 olduğunu gördüm. Duygu ile Onur beni çağırmamışlar akşam yemeği için sanırım. Ellerimle yüzümü kapatarak derin bir nefes aldıktan sonra tekrardan yatağıma uzandım. Sırt üstü yatarak bakışlarımı tavana çektim. Aklıma az önce ki rüyam geldiğinde gözlerimi kapattım usulca. Her gün aynı rüyayı görüyorum neredeyse. Ya böyle mutlu olduğum bir anımı, ya da onunla ayrıldığım zaman ki anımı. Ama her ikisi de yine de canımı yakıyor. Onu özlüyorum. Dokunmak, öpmek, koynunda yatmak istiyorum ama yapamıyorum. Nerede olduğunu bile bilmiyorum ki... Bu acı gerçek canımı yakarken gözlerimi açarak elimi kalbimin üstüne götürdüm. "Yiğit.." iç çektim. "Neredesin be sevgilim?" Dedim sessizce. "Keşke dinleseydin beni. Her zaman dinlerdin, keşke o zaman da beni dinleseydin." Yutkundum. Boğazıma bir yumru oturmuş gibi oldu. Şakağımdan akan bir damla göz yaşım yatağıma damladı. Tıp kı kalbimden akan kanlar gibi. Kimse görmüyor ama bunun varlığını sadece ben biliyorum. Oturur pozisyona gelerek yatağın altından siyah büyük kutuyu alarak yatağın üstüne bıraktığımdan bende bacaklarımı kendime doğru çekerek bağdaş kurdum. Ve kutunun kapağını açtım. Burada Yiğit ile çekildiğim fotoğraflar var. Telefon ne olur olmaz belki bozulur diye hepsini çıkartmıştım. Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdıktan sonra başta olan fotoğrafı elime aldığımda tebessüm ettim. O kadar güzel bakıyor ki bana. Bu fotoğrafı Duygu ve Onur bizden habersiz çekmişlerdi. Hatta yanımızdan geçen herkes bize garip bakışlar atmışlardı. Sokak ortasında delicesine dans etmiştik o gün. O zaman o kadar güzel eğlenmiştim ki, O kadar mutluydum ki... Onu özlediğim zaman fotoğraflara bakıyorum. Belki biraz da olsa özlemimi giderir diye ama keşke bunlar yerine kendisi yanımda olsaydı. O fotoğrafı bırakıp başka bir fotoğraf aldım elime. O zamanlar saçımı sarıya boyamıştım. Hatta boyattıktan sonra kendime yakıştırmayarak pişman olmuştum. Eski rengine geri çevirmek istemiştim ama Yiğit izin vermemişti. 'Sen her hâlinle güzelsin' demişti. Anılarımız benimle hep taze. Her gece bunlara bakar eskileri düşünerek hem mutlu olurum hem de kendime eziyet ederim. Her ne kadar bunlara bakarak eskileri düşünüp canım yansa da yine de her fotoğrafına baktığımda nefes almamı sağlayanda bunlar. Ya bunlarda olmasaydı ne yapardım. Ondan bana kalan hiçbir şey olmazdı. Kutunun kapağını kapatarak derince bir iç çektim. Kader seni tekrardan karşıma çıkarır mı bilmiyorum sevgilim. Ama umarım çıkarır... "Ela?" Yarım ağız olan kapımın tıklanarak Duygu'nun içeriye girmesiyle bakışlarımı oraya çevirdim. "Gel Duygu." Dedim gülümseyerek. Kutuyu yatağın altına iterek saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "İyi uyudun mu?" Diye sorarak yatağın köşesine, hemen karşıma oturduğunda dudaklarımı büzdüm 'bilmem' dercesine. "Neden, Kabus mu gördün?" "Yok." Bakışlarımı odadının diğer tarafındaki pencereye doğru çevirdim. "Yiğit'i gördüm yine sadece." Bunu derken sessizce konuşmuştum. Ama Duygu'nun bunu duyduğunu biliyordum. Ellerimi tutarak ona bakmamı sağladığında, tebessüm etti. Ama bu hüzünlü bir tebessümdü. "Onu rüyanda görünce ne hissediyorsun Ela?" Bu soru karşısında Duygu'ya bakakaldığımda, sanki daha önceden bu soruyu bekliyormuşcasına, "herşeyi," dedim. Birkaç saniye duraksadım. Kafamdan bin türlü düşünce geçmeye başladı. "Üzüntüyü, mutluluğu, sevgiyi, kırgınlığı.." Duygu birşey demeyerek bana bakmaya devam ettiğinde sözlerime devam ettim: "kızgınlık bile hissediyorum ona karşı." "Ama en önemlisi onu gördükten sonra uyandığında yüreğinde bir boşluk hissediyorsun." Dediğinde elini göğsüme götürerek elini, atan kalbimin üstüne koydu. "Burada yani." Sözleri karşısında dudaklarımı araladım ama ne söyleyeceğimi bile bilmiyordum. Gözlerim buğulanırken, "Duygu ben nasıl atlatacağım bu durumu?" Dedim dudaklarım titrerken. "Hiçbir şekilde ona olan özlemim ve acım geçmiyor. Hep hasretiyle yanıyorum, bitiyorum." "Ela." Duygu şefkatle ellerimi tutarak hafifçe güven verircesine sıktığında burnumu çektim. "Hayat devam ediyor biliyorsun bunu. Sana unut demiyorum ama bak yanlış anlama beni. Sana unut diyemem zaten asla. Ama sevdiklerin için kendin için de bir yerden başlaman gerek artık." Bakışları yüzümde gezindindi. "5 yıl oldu Ela." Dedi. Yanağımdan akan göz yaşını elimin tersiyle sildim. Kalbime giren ince bir sızı vardı. "Senin canını yakmayı asla istemem. Sen benim en yakın arkadaşımsın, dostumsun. Sen benim olmayan ablamsın, kardeşimsin Ela. Ve ben senin o günden beridir hiç doğru düzgün güldüğünü görmedim." Gözleri buğulanmıştı. Acıma ortak oluyordu. "Duygu-" "Ben seni böyle görmek istemiyorum Ela. Onu hep sev, her zaman kalbinde taşı. Ama sevdiklerin için ve kendin için artık üzülmeyi bırak. Kendini düşünmüyorsan bile bizi düşün." Sessizce beni izledi birkaç saniye. Bende öylece başımı eğerek ellerimle oynamaya başladım. Duygu'ya bakarken bide benim için üzülmesi daha çok üzüyordu beni "Dün gece Onurla uyumadan önce senin hakkında konuştuk. Ne dedi biliyor musun bana peki?" Dolu gözlerle kafamı kaldırıp ona baktığımda. Bakışlarını kaçırdı yüzümden. "Kız kardeşim dediğim insan önümde her gün bitiyor ama benim elimden hiçbir şey gelmiyor dedi." Dudaklarımı birbirine bastırarak ağlamamak için kendimi zor tuttum. Onur benim kardeşim gibidir. Çocukluk arkadaşım o benim. Benim yüzümden, beni bu kadar düşünmesi ve bu yüzden de üzülmesi daha çok canımı yakıyor şu an. "Özür dilerim.." diyerek sessizce konuştuğumda sertçe yutkundum. "Özür dileme Ela," dedi Duygu, ellerimi tutarak. Gözlerimizi birbirine kenetledi. "Ama biraz da olsa bizi düşünüyorsan, bizim için bari biraz kendini toplamaya çalış. Senin mutlu olduğunu görelim. Bunun için çabaladığını görelim en azından olur mu? Biz her zaman yanında oluruz zaten senin." Gülümseyerek ellerimi sıktı. "Her koşulda hem de.." Dediklerine gülümseyerek kollarımı boynuna sararak sıkıca sarıldım. "İyi ki varsınız Duygu. Sizi çok seviyorum biliyorsunuz değil mi?" Diye küçük bir kız çocuğu gibi soru sorarak ondan ayrıldığımda ufak bir kıkırtı kaçtı dudaklarının arasından. "Bizde seni çok seviyoruz Ela." Dedi Duygu, gülerek. Ardından kollarını kocaman açarak güldü. "Böyle kocaman kocaman. Dünyalar kadar." Gülüşüme engel olamayarak güldüğümde, "ha işte bak!" Dedi Duygu hemen. "Böyle güleceksin işte. Ne kadar da yakışıyor gülmek sana bir bilsen Ela." Yüzümü avuçlayarak elleri yardımıyla kafamı iki yana doğru sağ sol yaparak döndürdüğünde nazlanarak, "Duygu ya!" Dedim yüzümü ondan kurtarak. Çok sever yüzümle uğraşmayı. "Tamam tamam." Diyerek güldüğünde odaya dalan Onur'la yerimizden sıçradık. Bakışları bize değdiğinde, "Kızlar ben açım! Bana yemek hazırlayın ya," dedi küçük çocuklar gibi. Bunu derken dudağını büzerek çocuk gibi ses çıkarmıştı. Duygu, gülerek Onur'un yanına gidip yanaklarını sıkmaya başladığında, hallerine kıkırdadım. Üniversiteden beridir beraberler ve çok mutlular. Zaten Onur ve Yiğit en iyi arkadaşlardı. Onur sayesinde tanışmıştım Yiğit'le. Umarım hep böyle mutlu olurlar. "Tamam Onur, hazırlarız şimdi." "Siz niye ağlamışsınız? özel gününüz de falan mısınız yoksa?" Derken ikinci cümleyi sanki evde bizden başka biri varmışta duyacakmış gibi sessiz söylemişti. Aslında ne için ağladığımı biliyor ama beni daha fazla üzmemek için konuyu değiştirmeye çalışıyordu. Gözlerimi devirip yatağın üstünde duran yastığı alıp Onur'a fırlattım. Ve tam isabet yüzüne denk gelmişti. Duygu'da hem utanarak hemde sinirle yumruk yaptığı elini Onur'un omzuna geçirdi. "Sanane be! Allah Allah ya! Sana kaç kere diyorum şöyle konuşma diye ha?!" Trip atarcasına kollarını göğsünde birleştirip odadan çıktığında, Onur ise ağzı açık bir şekilde arkasından bakıyordu. "Onur ne bakıyorsun arkasından öyle aval aval. Koş yoksa kız elden gidecek." Saf bu çocuğum ya. Korkuyla bana baktığında eliyle öpücük gönderdi. "Hemen gidiyorum Elâ'm." Hızlıca odadan çıktığında arkasından bakarak güldüm. Onur benim çocukluk arkadaşım. Neredeyse 14-15 yıldır beraberiz. Onunla abi -kardeş gibiyiz. Bazen küser bazen güleriz. Duyguyla üniversitede tanıştık ikimizde. Onur zaten bana gelip ben Duygu'dan hoşlanıyorum bana ayarlar mısın dediğinde iş başa düşmüştü. Ama o zamanlar Duygu'nun da zaten Onur'a ilgisi vardı. Sürekli Onur'dan bahsederdi bana. Kaçamak sözlerle ne yaptığını, nasıl olduğunu sorardı bana ama bunu anlayamacağımı sanıyordu. Ya da belki de zaten anlamamı istiyordu. Ondan sonrada çıkmaya başladılar bu zamana kadar işte. Umarım hepte mutlu olurlar. "Ela, hadi be kızım! nerede kaldın?" Aşağıdan Onur'un isyanla çağırmasıyla oflayarak yataktan kalktım. Alt kata inip mutfağa girdiğimde, Onur yemeğe başlamıştı bile. Duygu'da ekmek sepetini masaya koyup masaya oturdu. Onur'un karşısındaki sandalyeyi çekip oturduğumda, Duygu'da çorbasını içmeye başlamıştı. Onur suyundan bir yudum aldıktan sonra duygu'ya döndüğünde, "Yarın manava gideceğim birşey eksik mi güzelim?" Dedi, bardağını masaya bırakarak. "Alınacakları listelemiştim sevgilim. Veririm sana yemekten sonra." Çatalımı makarnaya batırarak döndürdüm ve dudaklarıma doğru götürdüm. Nefisss! En sevdiğim makarna çeşidi spagettidir ve birde Duygu'nun soslu makarna yapışı var...bu kızı aldığına şükretsin Onur valla. "Ayı. Yavaş ye!" Onur'un ağzı dolu şekilde konuştuklarıyla makarnayla olan aşkımı kenara bırakarak ona baktım. Spagettinin yarısı ağzımda, yarısı da çatalımdaydı. Bana diyene bak ya! Şaşkın bakışlarım karşısında, "kendinde misin Ela?" Dedi Duygu, gülerek. "Boğazınıza kaçar yavaş yiyin." Diyerek Onur'a döndüğünde elinin tersiyle yavaşça Onur'un yanağına vurdu. "Sende Onur." Onur yanağını tutarak üzülmüş gibi yaptığında, "sahtekâr!" Dedim keyifle. "Sen nesin peki? Soylu Kraliyet ailesinden gelen prenses hazretleri mi?" "Evet." Dedim ukalaca sırıtıp. Onur, "Allah çarpsın ki bu kızın egosu kadar beyni olsaydı böyle olmazdı." Diyerek güldüğünde, Duygu'da atışmalarımıza bizi izleyerek gülmekle yetiniyordu. "Çarpacak seni zaten Onur!" Dedim sahte sinirle. "Böyle yemin etmeye devam edersen çarpılırsın bir gün vallahi." Her şeye yemin ediyor gerçekten. "Ayy tamam!" Diyerek aramıza girdi Duygu. İkimize de bakarak işaret parmağını sertçe bize doğru salladı. "Birdaha yemekte birbirinize sataşmayacaksınız tamam mı? Yemeğini yiyin, sonra ne yapıyorsanız yapın. İsterse dövün kendinizi karışmam." Bir anne edasıyla Duygu'nun bizi azarlamasıyla sessiz kaldık. Onur'la birbirimize baktık. İki üç saniye kadar bakıştıktan sonra Duygu' da dahil birbirimize bakarak kahkalara boğulduk. Beni güldürmeyi hep başarıyorlar. Üzülmeme engel olup hep iyiliğimi düşünüyorlar. Onlar gibi birilerini bulamam hiçbir zaman. Her zor zamanımda yanımda olup; bir abla, bir abi gibi bana sahip çıkarak beni koruyup kolluyorlar her zaman. Aradan geçen dakikalar sonunda yemeklerimiz bitmişti. Masada sessizlik hâkimken, su bardağını dudaklarıma doğru götürdüm. "Duygu'yla sana birşey diyeceğiz Ela." Suyumu içip bardağı geri masaya bırakırken meraklı bakışlarım ikisinin üzerinde gezindi. Birbirlerine bakarak Onur, Duygu'dan baş hareketiyle onay aldıktan sonra bakışları üzerime değindi. Birşey gizliyor gibiydiler. Hareketleri bunları gösteriyordu bana ve bu durum kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Bana ne söyleyecekler ki bu kadar tedirgin olup söyleyip söylememek arasında kalıyorlar. Onur boğazını temizleyerek yerinde dikleştiğinde onu ciddi gördüğüm için birazda şaşkınlık vardı üzerimde. Çünkü Onur konu çok ciddi olmadığı sürece ciddiyetliğini korur her zaman. "Söyleyecek misiniz artık?" Sesim sinirli ve sabırsız çıkmıştı. "Böyle davranarak beni korkutuyorsunuz farkında mısınız!" "Sakin ol Ela." Dedi Duygu, sessizce. "Sadece Onur dün üzülmene artık dayanamayarak araştırma yaptı biraz." Bakışlarımız Onur'a kaydı. Ben hâlâ merakla ne diyeceğini beklerken Onur'un dudaklarının arasından çıkan sözlerle donup kaldım. Kalbime birşeyler olurken nefes alamıyormuşum gibi hissettim. Bu gerçek miydi? "Yiğit 1 aydır Ankara'da Ela. Burada." ______ Bölüm sonu...
|
0% |