@kitapvegece_prensi
|
Buraya başlama tarihinizi bırakın: "Hey, sakın gözlerimi açayım deme drake." "Böyle giderse düşücem farkındaysan." "Merak etme sıkı tutuyorum ablacığım." Bugün benim 18. Yaş günüm. Doğumumun üzerinden tam on sekiz yıl geçti. Hayat çok hızlı geçiyor. Bazen durmak istiyorsunuz çünkü duvarlar üzerinize üzerinize geliyor. Fakat her yıl daha iyi anlıyorsunuz geçen yılların kıymetini. Koskoca hayatta bir sürü keşkesi oluyor insanın. Örneğin keşke bu yaz bir hobi ile uğraşsaydım, onunla arkadaş olmasaydım, ona bunu söylemeseydim gibi ama eğer bir zaman makineniz yoksa bu keşkeler hep kalbinizin bir köşesine oturur, birdaha hiç kalkmamak üzere. Ablam Maria beni eve götürüyordu, her seneki gibi. Bizim evde doğum günü kutlamaları aile içinde ve sade geçerdi ama hep mutlu olurduk o gün. Tabi bu sene işler biraz farklıydı bir şekilde doğum günümde başkalarının da olmasını istiyordum. Bu doğum günümde içimde bir yerde bir boşluk vardı sanki. Aslında boşluk kapanabilirdi ama doğru kişi henüz karşıma çıkmamıştı ya da ben farketmemiş de olabilirim. Ayrıca son bir haftadır da sanki buraya, yaşadığım yere ait değilmişim gibi sanki şun an burada değil başka bir yerde olmalıydım. Sonunda basamaklara ulaştık ve ablam zili çaldı. Kapıyı kesinlikle annem açmıştı fakat sürpriz olmasını istediği için hiç konuşmadı. En sonunda oturma salonuna ulaştık ve ablam gözlerimin ipini açtı. Ve bir anda ailem iyiki doğdun drake diye bağırmıslardı. Bu sene hersenekinden farkı bir şey vardı. Biraz odaya göz gezdirince anladım fazlalık olan aile üyeleriydi. Bunlar her sene sadece yıl başında kendi ülkelerinden kalkıp bizim ülkemize gelen anneannem ve dedemdi. Aslında onları gördüğüme çok mutlu olmuştum. Ailedeki herkez doğum günümü kutladı ve birden ablam üzerinde 18 yazan bir pasta getirdi. Herkez dilek dileyip mumları üflememi bekliyordu. Bu yılki dileğim hersenekinin aynısıydı; beni gerçekten sevecek bir arkadaş bulmak ve yalnız kalmamak. Gerçekler acıydı hiç bir zaman beni gerçekten seven bir arkadaşım olmamıştı. Tabi ablam dışında. Ablam çok farklıydı beni gerçekten anlıyordu bir nevi benim sırdaşımdı, en yakın arkadaşımdı. Sonunda herkez odalarına çekildi saat gece yarısını geçmişti. Bende odama çekilmiştir hediyelerimle birlikte. Doğum günümün en sevdiğim yanı gelen hediye paketlerini açmaktı. Bu yıl tam sekiz paketim vardı. Aralarından en küçük olanı, dedemin hesiyesiyle başladım. İçinden minik bir kutu vardı. Kutunun kapağını açtım içinden gümüş renkli bir bileklik vardı. Kıvrılmış bir ejderha şeklindeydi. O an çok ilgimi çekti bilekliği bileğime taktım. Bir anda odada bir ısık hüzmesi belirdi. Korkmuştum ve yatağımın dibine doğru çekilmiştim. Odam çatı katındaydı ve tek odaydı. Bağırsam geç gelirlerdi fakat zaten oanda resmen dilimi yutmuştum sesim çıkmıyordu. Odanın ortasında birden minik bir ejderha belirdi. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ejderha birden "merhaba efendim, ben drago sizin nouserınızım" dedi. Nouser kelimesini ilk defa duymuştum. Hala dilim tutulmuş gibiydi. Aradan bir kaç dakika geçti, minik ejder bir odayı birde beni inceliyordu. En sonunda konuşmayı başardım. "Sen nesin, ve neden benim odamdasın. " "Ben drago, senin nouserınım." "Nouser da ne demek?" "Nouserlar insanların, tabikide her insan değil, sadece seçili olan insanların ruh hayvanlardır. Onlar senin karakterini yansıtır. Bende senin ruh hayvanınım drake. Asırlardır senin doğumunu, ve seninle tanışmayı bekliyordum. Sonunda o gün geldi." "Asırlardır derken ne demek istedin?" "Biz nouserlar bundan asırlar önce eşyaların içine hapsedildik ve evrenin dört bir tarafına yayıldık. Bana göre bir ruh asırlardır gelmedi drake tabi senin dışında." "Herşey çok güzel fakat sana iki sorum olacak. Bir adımı nerden biliyorsun. İki ben seninle şimdi ne yapıcam?" "Bir ben senin ruhunu biliyorum Drake sence adını bilmem dahamı şaşırtıcı. İki seninle birlikte nouselandda gideceğiz ve sen orada bir eğitime başlayacaksın, orada birbirimizi tanımak için çok zamanımız olacak. Bugün Nouseland'ın kapıları dünyaya açılmış ve bütün nouses taşıyıcıları bugün sabah tam altıda Nouseland Akademisine geçiş yapacak." "Nouselandda neresi ben buradan ailemi bırakarak hiç bir yere gitmiyorum." Bu ejderha artık çok fazla olmuştu bana istemediğim bir şey asla yaptıramazdı. Çünkü ben buydum, inatçı bir insan. Bir ejderhanın odamda bulunması, benimle bir sohbet etmesi bile çok garipti ama artık gitmeliydi. Ben ruhsuz bir insandım. Ruhsuz bir insanın ruh hayvanı olamazdı. "Hayat zorunluluklarla doludur drake. İnan bana bende asırlar önceki özgürlüğüme kavuşmak istiyorum, ama mecburum, senin yanında olmaya mecburum. Nouseland Akademisine gitmeliyiz drake, lütfen beni zor durumda bırakma." Ejderha bunları söylerken sesi ağlamaklı çıkmıştı. Aslında onu anlayabiliyordum çünkü bende bu hayatta bazı şeylere zorunlu bırakılmıştım. "Peki ya ailem ne olacak, onları nasıl brakabilirm, seni nasıl açıkyabilrim." "Ailen seni unutucaklar. Onlar için sadece zihinlerinde kalan bir kurgusal karakter olacaksın, aslında hiç var olmayan." "Peki ya ben, ben onları nasıl unutabilirim. Tabi senin bir ailen yok, sen beni anlayamazsın." Öfkeyle biraz sesim fazla çıkmış ve ne konuştuğumun farkına varamamıştım. Minik ejder biraz irkilerwk geriye çekildi. "Bende ailemden koparıldım. Benim bir yavrum vardı ve ben yavrumu daha doğmamışken terk ettim, inan bana senin acını ben senden bile daha iyi bilirim. Unutacaksın, zamanla unutulur her şey. Sevdiklerini bile unutabilirsin, bunun tek sebebi zamandır. Burada oturup zamanı suçlayarak vakit kaybedemeyiz. Uyu artık. Tamı tamına bir saatimiz var, sonra hemen gideceğiz." "Ailemle vedalaşmadan mi gideceğiz. Ve bari nereye gideceğimi söyle. Lütfen." Artık sesim çok kısık ve ürkek çıkıyordu. "Bak drake vedalaşırsan gitmek senin için daha zor olur. Bir şeyi geride bıraktığında dönüp arkana bakarsan ilerdeki hedefe hiç bir zaman ulaşamazsın. Bizim gideceğimiz yere gelecek olursak orası bir akademi, orada daha iyi bir savaşcı olmak için eğitileceksin. Her nouserın güçleri vardır ve sen beni kontrol etmeyi öğrendiğinde benim güçlerim artık senin güçlerin olacak. Övünmek gibi olmasın ama güçlü bir nouserımdır, fakat bu aralar biraz paslandım. Akademiye gelecek olursak dönem sonunda düeelolar düzenlenecek ve biz onlara hazır olmalıyız. Eğer kaybedersen beni kaybetmiş, kazanırsan rakip tarafın nouserını kazanmış olursun. Nouseland Akademisinde sadece kazananlara yer vardır." "Ya kaybedersem." "Artık uyumalısın, zaman daralıyor. Akademiye uykulu bir halde gitmek istemezsin umarım. Seçim senin, bir saat sonra görüşürüz." Dedi ve bir toz bulutun dönüştü. Şimdi odanın ortasında minik ejder yerine kocaman bir boşluk vardı. En sonunda uykuya yenik düştüm ve uyuya kaldım |
0% |