Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1- Neredeyse Sıradan

@kitapvegece_prensi

Karakterler:


Ecem Yıldız: "normal ve sıradan... Bırak hayat böyle ilerlesin. Ama her zaman siradan olunacak diye bir sey yok. Hayat bir gün karşına bir fırsat çıkaracak çünkü her şey için bir umut vardır. Bu umudu sokak taşlarının arasında açmayı başaran bir papatyaya bakrak bile gozlemleyebilirsiniz."


Barlas vural: "Acılar hep vardır. Acıdan kurtulamazsın. Fakat hafifletebilirsin. Veya hayatı başkasına sevdirerek sende hayata bağlanabilirsin. Sevgi ilaçtır. Ama çok sevgi bazen zehire dönüşür."


Defne Baysoy: "Maskler insanların yüzüne işlenmiş dövmeler gibidir, hep bir kusurlarını saklarlar, ya da hayat hikayelerini. Belkide mutlu görünen kimse mutlu değildir. Ama boş versene bırak onlar öyle sansınlar..."


Aybars Akan: "Umursamaz, sesiz, kendi halinde biri . Belkide böyle olmaya mecburdur insan, hayat ne isterse o olmaz mı zaten? En büyük korkum acılarımı içime atmaktan bir gün kendi kendimi öldürmek."


Göktuğ karaca: "iyi bir arkadaş olmak, onu kırmamak için çokça çabalamak insanlar belkide bu yüzden sizi yalaka gibi görebilir, ama belkide gerçekten tek amacınız hayatta iyi bir arkadaşınızın olması ve az da olsa sevgi görmek istemeniz olabilir."


Açelya coşkun: " pozitif, ilgi bağımlısı hatta yeni neslin tarifi ile cringe. Ama aslında hiç birisi değil benim tek amacım arkadaşlarımın ve ailemin mutlu olması ben gülerken onlarida güldürebilmek, onlar mutsuzken onlara pozitif enerji yayıp kendilerine getirmek. Hayat üzülmek için çok kısa değil mi zaten bırakınca insanlar kafalarına göre eğlensinler!!"

En sevdiğiniz ve kendinizle bağdastirdığınız karakterimiz hangisi ve neden?

Başlama tarihi:


Ne kadar sıradan geçiyor günler. Hayat resmen ömrümüzden bir gün daha gitsin diye can atıyor. Her gün bir takvim sayfası daha maziye karışıyor. Geriye sadece hayaller kalıyor.
Neden bu kadar sade hayat, herkesin hayatına biraz renk gerekmez mi? Peki o bunun için insan önce kendini sevmemeli mi?

Ecem: Kalktım anne artık bağırıp durmayı bırakır mısın lütfen?
Ecem'in annesi: Hadi kızım ama geç kalacaksın okula akşam geç yatıyorsun sabah kalkmıyor musun, geç kalınca da yakınıyorsun.
Ecem: Tamam anne, başlama yine sabah sabah ya!
Ecem'in annesi: on dakikaya hazır ol ve kahvaltıya in Ecem hanım. Kimse senin keyfini bekleyemez.
Ecem: Tamam anne iniyorum şimdi.

Yine çoğu gün olduğu gibi bugünde zorla uyandım, her sabah okula kalkıp gitmek bu kadar zor olmamalıydı. Yatağımdan zar zor kalkarak önce telefonuma mesaj gelmiş mi diye bir kontrol yaptım. Bizim ikili dışında kimseden mesaj gelmemisti yine. Telefonumu kapattım ve odamın sağ köşesinde bulunan lavaboya giderek elimi yüzümü yıkadım. Daha sonrada her gün bir mahkummuşuz gibi bize giydirilen o formları giydim yine. Sıradan bir sabah rutiniydi işte. Daha sonra ise aşağı kata ailemin kahvaltı yaptığı mutfağa doğru ilerledim.

Ecem: "Günaydınlar herkese. "
Ecem'in babası: "Günaydın kızım, hayırdır okula gideceğin mi aklına geldi de uyandın. Hadi otur otur."
Ecem: "Maalesef babacım okula diye bir derdimiz var, hatırlatıp durma lütfen."

Kahvaltının geri kalanı çok normal arada bir sorularla, minik sohbetler ile geçti. Daha sonrada servise yetismek için hızlıca evden çıktım. Sansliydım ki serviste yeni gelmişti.

Okula geldiğimde de Defne ve Ayberk kapının orada konuşuyorlardı. Hemen yanlarına gittim.

Ecem: "selamlar"
Aybars: "o selam, hosgeldin, kaç dakikadır burada seni bekliyoruz.
Ecem: “geldim işte, hadi sınıfa geçelim artık.”
Defne: “burada seni bekleyen biziz ama yine yakınan sensin.”
Ecem: “hadi hadi yine başlamayın.”
Defne: “tamam be kızım sende çok mızmız çıktın ha! Neyse hadi biraz keyfimiz yerine gelsin.”
Bir yandan biz okula doğru ilerlerken bir yandan da Defne’nin bize anlattıklarını dinliyorduk

Defne: “sonunda babam istediğim kamerayı alabileceğimizi söyledi. Sonunda daha çok resim çekebileceğim. Ve böylece bir sürü hatıra bırakmış olacağız.”
Aybars: “off, desene şimdi her saniyemizi magazin habercileri gibi çekeceksin. Anlaşıldı sen sıkılana gülümseyeceksin ve sonrada beni arayıp teşekkür edeceksin.”
Ecem: “sanırım bazı yerlerde biraz hâkli olabilirsin defo, tüm anılar olmasa da güzel anılar genellikle gülümsetir.”

Sonunda sınıfımızın önüne gelmiştik. Fakat kapının önü kalabalıktı. Oradan birine nedenini sorduğumuzda su borularından birinin patladığını ve içeriye su dolduğunu söyledi.
O sırada okulumuzun komutanı, yani bütün işlerle sorumlu olan müdür yardımcısı hemen buraya da yetişti ve bağırarak kapının oradan çekilmemizi söyleyerek bu olaya da müdahale etti.

O sırada defne kulağıma fısıldayarak “bu adamda gereksiz olay çıkarmak için yer arıyor valla. Resmen ilgi arıyor çatlak adam.”
Ecem: “Görevini yapıyor sadece.”
Defne: “hıhı tabi, kesin öyledir.”

O sırada müdür yardımcısı yüksek sesle “çocuklar burası temizlenene kadar kütüphaneye inin. Temizlik bitince yine gelirsiniz.”

Topluluktan bir uğultu yükseldi. Ve herkes yavaş yavaş aşağıya inmeye başladı. Aybars o sırada cam kenarında durmuş camı izliyordu. Defne onun yanına gitti ve ona aşağıya inmemiz gerektiğini söyledi. Ve hep beraber en alt kattaki kütüphanemize doğru yol aldık. Biz tam kütüphanenin oradayken dersin başlayacağını bildiren zil çaldı.

**umarım bölümü begenmissinizdir. Basit bir kurgu gibi gözüküyor ama ilerde bu basitliği kapatabileceğimizi düşünüyorum.**


Loading...
0%