@kitapvegece_prensi
|
Aşık olmaktan ve eğlenip kendi sınırlarını aşmaktan korkan bir kız. Belkide bazen insan kendi sınırlarını aşıp hayatı umursamadan eğlenebilmeli. Korkmadan her insan gibi aşık olabilmeli. Hayatta sadece yaşamak için çabaliyorsak ne anlamı var ki. Bazen akışına bırakılmalı ve sadece anı yaşamalı insan. Kütüphane geniş ve serindi. İnsan içeriye girince adeta huzur buluyordu. Kütüphaneleri seviyordum benim için her zaman huzurlu bir yuva ve huzur kaynağı olmuştur. Kitap raflarında aralarında dört kişilik kare maslar vardı. Aralarından üç koltuk bulunan bir tanesine gittik ve yerleştik. Herkesin tek yapması gereken sadece yerleşmek olmasına rağmen herkes yer beğenmeye çalışıyor ve sesli sesli konuşuyorlardı. Taki edebiyat öğretmeni kütüphanenin kapısını açıp iceriye girene kadar. Öğretmen içeriye girince herkes bir masanın başına geçti ve öğretmen otur diyince oturduk. Sınıfta sadece çanta karıştırma sesi vardı şuanda ve bir de büyük ihtimal çoğunun duymayıp benim bile zar zor duyduğum Defne ve Ayberk'in fısıltılari. Bu ikili bazen beni delirtmeyi basarıyorlardı. Dikkatlerini çekmek için ayağımla Defne'nin ayağına vurdum. O anda ikiside dönüp bana baktılar masaya doğru biraz yaklaşarak bende fisildamaya başladım. Ecem: bari derste susun be! Zaten hocanın üçümüz taktığını biliyorsunuz adam bize laf atmaya yer arıyor. Biraz susmanın ölür müsünüz? Defne: önemli bir konu konuşuyoruz ama. Ayrıca adamıda taktığım yok bırak kendi kendine triplere girsin. Ecem: o konu neymiş Peki? Aybars: okulun itiraf sayfasına düşen bir haberle ilgili. Yani bizimkiler sadece teori olsada teori yürütmekte önemli sonuçta. Ecem: haber ne peki ben görmedim. Defne: acaba neden sen zaten sosyal medyada sadece haftada bir kere girdiğin için olabilir mi? Tam cevap verecektim ki edebiyatçı yüksek sesle önce ellerini birbirine vurdu. Daha sonra ise gözlerini sınıfta gezdirdi. Biz ve hatta diğerleri sonrada geri çekilerek arkamıza yaslanmiştik. "Çocuklar artık ders başladığına göre susmanın ve dersimize başlasak nasıl olur?" Tabi kimse cevap vermeyince devam etti "lütfen kitaplarınızı ve defterlerinizi açın." Bu sefer sınıftan bezgin bir uğultu yükseldi. Ders tamamen sessiz ve sadece konu anlatımı ile olaysız bir şekilde bitti. Ve sonunda kırk dakikanın ardından teneffüs zili çaldı. Ve herkes zil çalar çalmaz ayaklanmaya başladı. Defne: ders bitmek bilmedi ama şükür bunuda atlattık. Aybars: bu gün zor bitecek gibi. Ecem: normal bir gün işte neyine takildiniz bu kadar. Defne: ama diğer günlere göre daha sıkıcı. Ecem: senin için okul her zaman sıkıcı. Defne: orası doğru Ecem: Ee? Su haber hakkında neymiş o önemli olan haberiniz Ayberk: 11. Sınıflar hakkında bir instegram sayfası açılmış. Bu sayfa 12. Sınıftaki öğrencilerin ifşa fotoğraflarını felan paylaşıyormuş. Ama özellikle de sevgili olanlara ayrı bir ilgisi var gibi. Ecem: bu anlattığınız düpedüz bir suç değil mi? Ne demek insanların ifşalarini çekip paylaşıyor. Defne: orası öyle ama bu çeken kişinin kim olduğu zaten belli değil. Ve bulmak ise daha zor. Kimsenin elinde bir delil yok. Aybars: bence hemen bulunmalı yoksa aksi taktirde o sayfaya bizim ifşalarimizda düşebilir. Ecem: haklısın orası öyle. Ama başımıza dert açmayalım. Defne: ne derdi ya ne güzel biraz eğleniriz. Aybars: eğlenmek güzeldir ama başımıza dert açmak gerçekten kötü olur. Defne: alt tarafı araştıracak ve bir kaç delil arayacağız sizi korkaklar. Bunda ne var ki biraz hayatı yaşasanız ölmezsiniz. Ecem: hayatı yaşayalım yaşamasına ama insanlara bulaşmadan ve başımıza dert açmadan. Defne: siz benimlemisiniz yoksa değil misiniz? Ecem: bugüne kadar olduğu gibi seninleyiz. Defne ise bu sözüme gülümsedi bugüne kadar Defne ve Aybars ile beraber tam dört yıl arkadaş olmuştuk. Ve çoğu kararında birbirimizi destekleyip yardımcı olmuştuk. Bizim için arkadaşlık ve dostluk buydu. Hayatta dogru kişiler ile arkadaş olduğunuz zaman hayat ayrı bir güzel oluyordu. Bunalri düşünürken bende ona gülümsedim. Ve yine şu zil çaldı teneffüsler her zamanki gibi derslerden çok daha hızlı geçiyordu. Ders başladı ve yine o kırk dakika saatler gibi sıkıcı ve normal bir şekilde geçti. Ancak o kırk dakikanın ardından zil çaldığında herkes rahat bir nefes verebildi. Defne: sınıfa çıkalım mı sıranın altında matematik kitabımı unutmuşum. Aybars: olur biraz bu boğucu havadan kurtulmuş oluruz. Ecem: Tamam çıkalım Kütüphane en alt katta iken bizim sınıf ikinci katta nerdeyse kütüphanenin üstündeydi. Merdivenleri sesiz bir şekilde çıktık. Sınıfa girdiğimizde Defne en önden ikerliyordu ve bir anda durdu. Defne: suya dikkat edin. Dedi ve suyun üstünden dikkatle geçerek sınıfa geçti. Sınıfın kenarları dışında sınıfta pek şu yoktu ve Defne’nin sırası tam orta da bulunuyordu. Ecem ve ben lise hayatımız boyunca hep yan yana oturmuştuk. Defne ile ben beraber sıranın olduğu yere dogru ilerledik. Aybars ise tahtanın orda durmuş bizi bekliyordu. Defne sıranın altından kitabı aldı. Ve kitabın kapafina bir dakika boyunca garip bir şekilde baktı. Bense ne olduğunu anlamamıştım. Ecem: Defne bir sorun mu var? Defne: bir not, birisi kitabın üzerine bir not yapıştırmış. Daha sonra kitabı bana uzattı o sırada Aybars da yanıma geldi. Defne’nin matematik kitabının üzerine sarı yapışkanlı bir not kağıdına bir şeyler yazılmıştı. Notta söyle yazıyordu. " Hayata biraz renk lazım. Hadi biraz eğlenelim(: eğer ki önümüzdeki üç gün içerisinde @Have_fun adlı instegram adresine bir mesaj bırakmazsanız on birinci sınıfların instegram sayfasında ifsalariniz çok güzel yerler bulur" Sevgiler have_fun ~Ecem ~Defne ~Aybars Ecem: bu ne şimdi? Aybars: birileri bizimle oyun oynamak istiyor. Defne: ben onlarla bir oyun oynarım, bir daha kendilerine gelemezler. Ecem: sen değil miydin eğlenmek isteyen? Defne: ben insanlarla oynarım kızım oyuna felan gelemem. Ecem: gözlerimin önünde büyüyorsun. Defne: ha ha haa çok komik. Aybars: evet öyle kabul et. Defne dışında ikimizde güluyorduk halbuki. Defneyi kızdırmak çok kolaydı ne ufak şeyde hemen sinirleniyor ve sonuçlarını düşünmüyordu. Ama genelde bu konudan memnundu. Onunla konuşmak isteyen herkes iki kere düşünüyordu. Özellikle ona karşı duyguları olanlar. Defne: şuan konumuz bu mu yani? Ecem: sadece birisi şaka yapıp gözümüzü korkutmak istiyor boş verin çok takmayın kafanıza. Aybars: Oyun olsa da olmasa da yinede dikkatli olalım biz sonuç olarak yapılmayan bir iş değil. Ecem: haklısın orası öyle. Peki sayfaya yazacak mıyız? Defne: saçmalama tabiki de yazmayacagiz. Bunun bir oyun olduğu belli ve bizi tuzağa düşürerek zayıf olduğumuzu kanıtlamak istiyorlar. Ama ben bu tuzaklara asla düşmem. Ecem: Peki ama yinede bunu sakın kafa ile düşünmeliyiz. Aybars: Ecem haklı. Defne: uff tamam peki ama yinede o sayfaya kendi hesabımdan yazmam haberiniz olsun. Ecem: dediğim gibi düşünmeden hemen kara vermeyelim. Aybars: evet Ecem haklı. Biz bunları konuşurken zil çaldı. Ve üçümüzde birlikte alt kata tekrar indik. Sonraki dersler hep aynı ve olaysız geçti. Ama ne olursa olsun aklım hala şu kağıttaydı. Aklıma oturmayan çok fazla şey vardı. Diğerlerinin de öyle olduğu kesindi. Defne açıp açıp kağıdı tekrar okuyordu. Ne olacaktı bilmiyordum ama ne olacaksa umarım iyi şeyler olurdu. Not dışında hersey çok normaldi. Saat 16.40 ta okuldan çıktım. Sonra servise bindim evde dersler vesaire derken uyku beni esir aldı. Daha sonra ise hiçbirsey düşünmemeye çalışarak kendimi uykunun kollarına teslim ettim. |
0% |