@kitapyazanbircinar
|
“Evlilikmiş! Dağdan evlenecek adam inmiyor! Nasıl yapmamı bekliyorsun?”
“Bilmiyorum.”
“O zaman şu konuyu dile getirip durma Yiğit! Yeterince çabalıyorum. Kaç kere denedim biliyorsun.”
“Biliyorum Defne ama 2 yıldır birini bulamadın mı? Amcamın ölümünden 2 yıl geçti.”
Ben Defne. Defne Sipahioğlu. Babamın vefatının ardından bıraktığı iki vasiyetle tüm hayatım ve düzenim değişti. İki vasiyetten birincisi şirketin başına geçmek ve işleri dahada büyütmek diğeri ise evlenip mutlu bir yuva kurmak.
“2 yıl geçtiğinin farkındayım ama evlilik kolay değil Yiğit! Bu kalan hayatımı beraber geçireceğim insani seçmek demek. Zor işte. Ama halledeceğim.”
“İyi senin dediğin gibi olsun. Unutma ne zaman yardıma ihtiyacın varsa söyleyebilirsin.”
“Teşekkürler.”
Yiğit benim kuzenim. Amcam, babam vefat ettikten sonra bana sahip çıkması için koltuğunu Yiğite bıraktı. Yiğit çok geçmeden işine alıştı. Küçüklüğümüzden beri ikimizde gelecekte babalarımızın yerine geçmek için işlere aşina olduk. Yiğit benden 3 yaş büyük ve nişanlısıyla yakında evlenecek.
Yiğitin odasına hızlı adımlarla girdim
“Buldum!”
“Neyi buldun Defne?”
“Eş adayımı nasıl bulacağımı.”
“Nasılmış?”
“Seninle.”
“Çok üzgünüm ama hatırlatmak isterim benim çok sevdiğim bir nişanlım var.”
“Ne yanlış anlıyorsun? Sen ayarlayacaksın.”
“Öyle desene o zaman. Birini bulurum sonra sende anlaşmanı yaparsın.”
“Tamam. Bekliyorum.”
Yiğitin nişanlısı bizim küçüklük arkadaşımız Selin Aksoy. Selin küçüklüğünden beri Yiğite aşıktı ve bunu bana defalarca söylemekten hiç çekinmiyordu.
Yiğitte ona aşıktı tabi ama Selinden çok çok daha sonra ona tutuldu ve şuan birlikte bir yuva kurma adımındalar.
Yiğit odama geldi ve
“Ayarladım birini.”
“Kimi?”
“Yağız. Sebep sonuç hiçbir şey anlatmadım sadece seninle tanıştıracağım dedim.”
“Tamam. Ne zamana ayarladın?”
“Bugüne.”
“Ne?”
“Bugüne. Sağır mısın? Hazırlansana!”
“Nerede buluşacağız?”
“O alacak seni.”
“Ya ben nerden tanıyorum adamı nasıl o alacak?”
“O seni tanıyor. Boş konuşmada git.”
“Tamam…”
Ceketimi aldım son kez ofisimin camından dışarı baktım ve dua ettim. Sadece iyi geçmesi için dua ettim.
“Gelmiş. Sen dışarı bakana kadar adam geldi.”
“İniyorum tamam.”
Aşağıya indiğimde yabancı bir araba gördüm. Arabadan bir adam indi. Dışarıya çıkmadan onu biraz gözlemledim. Uzun boylu, kumral, paltosunun içine siyah bir takım giyen, kolunda saati olan biriydi. Kitap karakteri gibi adamdı. Gözleri kahverengiydi. Hafif dalgalı saçları rüzgarda sallanıyordu. Kolundaki saate bakıyor ve kravatını düzeltip duruyordu. Çok bekletmeden dışarı çıktım ve ona doğru ilerledim.
“Defne sizsiniz değil mi?”
“Evet.”
“Ben Yağız Akbay. Memnun oldum.”
“Bende memnun oldum.”
“Bir restoranda yer ayırttım. Gidelim mi?
“Olur.”
Arabaya bindik ve hızlıca bir restoranta girdik. Yağız elimden tuttu ve bir garsona
“2 kişilik masa.” dedi.
Garson bize iki kişilik bir masaya oturttu ve siparişlerimizi aldı. Yağız bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırsamda bakışlarını hissediyordum.
“Böyle gözlerini kaçırırsan tanışamayacağız sanırım.”
“Pardon o zaman tanıtayım kendimi. Ben Defne Sipahioğlu. Sipahioğlu Holding CEO suyum. 25 yaşındayım. 12 Ocak 1999’da doğdum. Oğlak burcuyum.”
“Güzel. Bende tanıtayım. Yağız Akbay. Akbay Holding sıradaki CEO suyum diyebilirim. 27 yaşındayım. 6 Nisan 1997’de doğdum. Koç burcuyum.”
“Güzel.”
“Ve başımda bir bela var. Babama göre iyi bir ortak bulamazsam şirketin başına geçemeyeceğim. Yani evlenmem lazım.”
Bir anda bakışlarımı masadan Yağıza çevirdim. Bu benim şansımdı. Biraz daha yaklaşırsam onunla anlaşma yapabilirdim.
“Biraz benziyoruz sanırım.”
“Neden öyle dedin?”
“Yakında söylerim.”
“Numaranı alabilir miyim?”
“Tabiki.”
Numaralarımızı ekledık ve yemeklerimizi yedikten sonra kalktık. Beni evime bıraktı
“Eve geçince ara!”
“Ararım.”
Biraz önce bir adım atmıştım. Eğer başarırsam onunla anlaşma yapabilirdim. Duşumu aldım ve telefonun başında Yağızın aramasını bekledim. Çok geçmeden telefonum çaldı. Hızlıca açtım
“Geçtim eve.”
“Ah tamam teşekkürler haber verdiğin için.”
“Tamam. İyi geceler. Yarında akşam tekrardan buluşalım. Aynı saatte.”
“Tamamdır.”
Ertesi sabah keyifle uyanıp işe gittim. Yiğitin odasına hızlıca girdim.
“İyi geçti.”
“Güzel. Sevindim.”
Yiğit daha fazla bir şey söylemedi ve işlerine döndü. Bende onu rahatsız etmemek için odasından çıktım. Odama girdiğimde bir çiçek buketiyle karşılaştım. Üzerinde bir not vardı. “Bugun daha güzelini vereceğim.” Mutlu olmuştum sanırım bu çiçeği bana gönderen Yağızdı. Hemen onu aradım.
“Aldın demek çiçeğini.”
“Evet çok sevdim teşekkür ederim.”
“Daha güzellerine layıksın.”
“...”
Kızarmıştım. Uzun zamandır mutlu olduğumu hissetmemiştim. Sanırım Yağızla konuşunca rahatlıyordum.
“Tekrar teşekkür ederim.”
“Güzel.”
Telefonu kapattığımızda geriye sadece çarpıntıdan mahvolan bir kalp vardı.
ERTESİ GÜN
İş çıkış saati ofisimin camından dışarı bakarken Yağızın arabasını gördüm. Yağız arabadan aşağı iner inmez beni aradı. Telefonu elinde tutarken binayıda süzüyordu. Telefonu açtım.
“Selam Defne. Unuttun mu bugün buluşacaktık?”
“Hayır unutmadım.”
“O zaman aşağı in bekliyorum.”
Aşağı hızla indim. Yağız beni gördüğünde gülümsedi. Gülümsemesi kalbimi hızlandırmıştı. Yanına iyice yaklaştım.
“Bugün nereye gideceğiz?”
“Güzel bir yer buldum. Baya övüyorlardı. Oraya götüreceğim seni.”
“Tamam.”
Gülümseyerek arabaya bindim ve yola koyulduk.
“Yakın mı?”
“Bir 15 dakika var.”
“Peki.”
Başımı cama yasladım ve dışarıyı izledim. Dakikalar geçtiğinde bir çayırlık yere gelmiştik. Aileler burada piknik yapıyordu. Birkaç çiftte randevuya çıkmışa benziyordu. Yağız arabadan indi ve kapımı açtı.
“Hadi in.”
“Tamam.” dedim gülümseyerek.
Dışarıda hafif bir esinti vardı. Çokça çiçek vardı. Yağız elimi tuttu ve
“Ee beğendin mi?”
“Çok güzel!”
“Bugün sana bir sürprizim daha olacak.”
“Sabırsızlıkla bekliyorum.”
Yağız bagajdan bir piknik örtüsü ve bir sepet aldı. Hızlı adımlarla yanıma gelip tekrardan elimi tuttu ve çimlere doğru yürüdü. Gölgelik manzarası güzel bir yer bulduktan sonra oraya örtüyü yerleştirdi sepeti koydu ve örtünün üstüne oturdu.
“Oturmayacak mısın?”
“Yok yok oturacağım.”
“Beğenmedin mi? Burası en ünlü randevu yerlerinden biri.”
“Beğendim.”
Kulaklarıma kadar kızarmıştım. Mutluluktan kalbim kulaklarımdaymış gibi hissetmiştim.
“Diğer sürprizin ne?”
“Önce şunları yiyelim. Biraz daha sohbet edelim.”
“Tamam.”
Hızlıca yiyecekleri örtünün üstüne koydum ve muhabbeti başlatması için Yağızı bekledim. Diğer sürpriz için meraktan çatlayacaktım. Günün sonunda evlilik için onu ikna bile edebilirdim. Ama bu o sürprize bağlıydı. Yağız yiyeceklerden yemeye başladı.
“Niye yemiyorsun?”
“Yiyeceğim.”
Gözüme ne kestirdiysem tatmaya başladım. Hepside güzel gelmişti. İyice yiyeceklere gömülmüştüm. Yağız beni şaşkınlıkla izliyordu.
“Bu kadar beğeneceğini bilsem en başından getirirdim.”
“Çok beğendim çok güzel olmuş. Kim yaptı bunları?”
“Ben.”
“Kandırma beni. Sen mi?”
“Evet. Bir sorun mu var?”
“Yokta inanmadım pek.”
“Bana inanmıyor musun? Ayıp ettin şu an”
“Tamam tamam pardon.”
Yağız bir süre gülümseyerek yüzüme baktı.
“Defne.”
“Efendim?”
“Şu benzediğimiz şey neydi?”
Ona anlatmak için tam zamanıydı. Belki sonunda onu evlenmeye ikna edebilirdim.
“Babamın ikinci vasiyetiydi.”
“Neydi vasiyet.”
“Evlenip bir yuva kurmam. Ama birini 2 yıldır bulamadım. 2 yıldır babamın vasiyetini uygulayamadım.”
“Defne.”
“Efendim.”
Yağız tam ağzını aralayıp bir şey söyleyecekken. Telefonum çaldı. Arayan Yiğitti.
“Bir saniye açmam lazım.”
Hızlıca ayağı kalkıp bir iki adım ilerledikten sonra telefonu açtım.
“Ne var Yiğit?”
“Kızım nerdesin sen ya?”
“Dışardayım.”
“Randevuda mısın?”
“Sayılır.”
“Kiminle?”
“Kiminle olacak Yiğit? Çıldırtma insanı.”
“Yağızla değil mi? O zaman kapatıyorum. Ara beni ne olduğunu anlat.”
“Bakarız.”
“Bakarız mı?”
“Duydun. Bakarız!”
Telefonu yüzüne kapattıktan sonra Yağızın yanına oturdum. Kendinden emin bir şekilde bana bakıyordu. Ne olduğunu anlayamamıştım.
“Bir şey mi oldu?”
“...”
“Sözünü yarıda kestiğim için özür dilerim. Yiğitti. Açmazsam sekiz kere daha arayacaktı.”
“Problem değil. Takma. Sadece düşünüyordum.”
“Neyi?”
“Defne.”
“Evet?”
“Bir anlaşma yapalım. İkimizinde yararına olan bir anlaşma.”
“Ne anlaşması.”
“Evlenelim.”
Fırsat ayağıma gelmişti. İkna etmeme gerek kalmamıştı. Yağız kendisi evlenme teklifi ediyordu. Mutluluktan gözlerim açıldı.
“Ne?”
“Duymadın mı? Evlenelim! Basalım nikahi.”
“Senin ne yararına olacak.”
“Babama kendimi kanıtlamak için şirkete ortak bulacağıma söz vermiştim. Sipahioğlu Holding gayette büyük bir ortak. Ne dersin?”
İçimden bir sürü düşünce geçti. İkimizinde yararına olacaktı bu evlilik. Ve benim için hoşlandığım birisiyle evlenmek daha iyiydi. Ve Yağızdan çok hoşlanıyordum hatta aşıktım. Derin bir nefes aldım ve Yağıza baktım.
“Tamam.”
“Ne?”
“Tamam dedim ya. Evlenelim!”
“Cidden mi?”
“Peki formalite mi olacak gerçekten mi?”
“Formalite. Eğer birbirimizi bu süreçte seversek gerçekten evli gibi davranabiliriz.”
“Tamamdır.”
Başka seçeneğim yoktu. Başka birimi bulamazdım. Bu kadar ilerleyebildiğim tek ilişki buydu. Bu yüzden sıkı sıkı tutunmaya karar verdim.
“O zaman işi yerinde yapalım.”
“Efendim?”
“Ee teklif etmedim. Böyle evlilik mi olur değil mi?”
Yağız elimden tuttu beni ayağa kaldırdı ve dizlerinin üstüne çöktü.
“Defne, benimle evlenir misin?”
“Evet!”
Dışarıdaki diğer insanlar alkışlıyorlardı. Yağız ayağa kalktı ve bana sıkıca sarıldı.
“Seni dünyanın en mutlu kadını yapacağım.”
“Yaptın bile.”
Yağız cebinden bir yüzük kutusu çıkardı ve içindeki yüzüğü parmağıma taktı.
“Ne ara hazırlandın?”
“Bugün hazırlamıştım. Sonunda zaten sana evlenme teklifi edecektim ama şimdiye denk geldi.”
“Çok mutlu ettin beni. Teşekkür ederim.”
“Her zaman. Buarada yarın annemlerle tanıştıracağım seni. Bu yüzden yarın boş musun?”
“Evet. Gidelim o zaman.”
“Gidelim Defnem.”
Yağızla oturup evliliğimizin süreci hakkında konuştuk. Birbirimizden hoşlandığımızı kabul ettik fakat yeni yeni tanıştığımız için nişan sürecimizde birbirimizi daha net tanımaya başlayacağımızı ve evli gibi davranacağımızı ev içinde iki yabancı gibi davranılmayacağına karar verdik. Sohbet bittikten sonra Yağız beni evime bıraktı.
“Görüşürüz canım. Dikkat et kendine.”
“Sende.”
Yağız arabasıyla gözden kaybolmuştu. Bende evime geçtim ve kendimi yatağa attım. |
0% |