Yeni Üyelik
14.
Bölüm
@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

"Bazı insanlar, kalbine attıkları düğümleri çözmeden çekip gider. Ama o düğümler hep orada kalır." — Lucia

Sonraki hafta Lucas'ı hiç görmedim. Yokluğunda derslere odaklanmaya çalışsam da varlığı gibi yokluğu da birçok şeyi zorlaştırıyordu. Pazartesi günü derse gittiğimde, bakışlarım yine Lucas'ı aradı, ama o yoktu. Onun eksikliği beni içten içe daha da hırpalıyordu. Görmezden gelerek derse odaklanmaya çalıştım. Pedro bugün yalnızca teorik eğitim verdi ve dersi erken bitirdi.

Ders sonunda, yanıma gelip acil bir işinin çıktığını söyledi ve dersi erteledi. Ben de onunla birlikte sınıftan çıktım. İçimdeki sıkıntı büyürken hemen odaya gitmek yerine, yemekhaneye uğramaya karar verdim.

Yemekhaneye girdiğimde saat henüz erkendi, içerisi neredeyse boştu. Tepsimi alıp en sakin köşeye geçtim. Elimdeki bıçağı masanın üzerine bıraktım ve çorbamı yavaşça içmeye başladım. O sırada, arkamdan tanıdık bir ses geldi.

"Ders alman yetmedi, bir de hediye mi kabul etmeye başladın?"

Çorbamı yutamayıp boğazımda kalan lokmayla öksürdüm. Lucas. Yine en beklenmedik anda karşıma çıkmıştı. Her defasında kontrolümü biraz daha kaybediyordum.

"Lucas?" dedim, şaşkınlıkla.

Hiçbir şey söylemeden tepsisini masama bıraktı ve karşıma oturdu. Çevremizde birkaç kişi bize bakıyordu, ama Lucas bunu umursamıyordu. Gözleri bana odaklanmıştı; soğuk ve çözülmesi imkansız bir ifadeyle.

"Yemeğini bitir," dedi, bakışlarını benden ayırmadan. "Son gördüğümden beri zayıflamışsın."

Onun bu denetleyici tavrı beni her zaman rahatsız ediyordu. Ne düşündüğünü, ne hissettiğini asla çözemiyordum. Ama içimde biriken öfke artık patlama noktasına gelmişti.

"Beni inceleme hakkına sahip değilsin, Lucas. Bana sürekli emir vermekten de vazgeç."

Lucas, yüzüne ince bir gülümseme yerleştirip kaşını kaldırdı. "Zaten dinlemiyorsun, değil mi, S?" dedi, o kendinden emin, her şeyi kontrol edebileceğini düşünen tonuyla. İma ettiği şey, sadece yemek değildi; Pedro ile çalışmamdı.

"Hepinizden gerideyim, Lucas. Bu yüzden Pedro ile çalışmaya karar verdim. Ne yapmamı bekliyordun? Eğitim alıp güçlenmem…"

"O senin için yanlış, Lucia."

"Ne anlamda?" diye sordum, kafam iyice karışmıştı. Lucas’ın cevapları insanı daha da büyük bir belirsizliğe sürüklüyordu.

"Her anlamda," dedi, sesi yumuşak ama kesin.

Bir anlık sessizlik aramıza çöktü. Konuşulacak onca şey vardı, ama hiçbir kelime, bu anı ya da aramızda olanları açıklamaya yetmiyordu. İçimi çekip çorbamı içmeye devam ettim. O da sessizce yemeğine döndü, başımı kaldırıp ona bakmamıştım.

O sessizliğin içinde düşüncelerim bir girdap gibi etrafımı sararken, hislerimin yoğunluğuyla nasıl boğulduğumu fark ettim. İçimde biriken duyguları daha fazla bastıramıyordum. Kafamı kaldırdığımda, Lucas’ın gözlerinin üzerimde olduğunu gördüm. Okyanus mavisi gözleri, beni içine çeken derin bir girdap gibiydi. Kendi içinde bir savaş verdiğini görebiliyordum; Lucas, benden bile daha karmaşık bir haldeydi.

Yemek bittikten sonra asansöre birlikte yürüdük. Gözü sürekli bıçağa takılıyordu. "Siyah Kanarya"yı elimden aldı ve dikkatle inceledi.

"Demek Siyah Kanarya bu."

"İsmini nereden biliyorsun?" dedim şaşkınlıkla. Bu kadar bilgiye nasıl ulaşabiliyordu?

"Artık bana böyle sorular sorma." dedi, gözlerini bıçağımdan ayırmadan.

Asansör kapısı açıldığında beni kolumdan tutup içeri çekti. İkimiz de içerideyken, birden fazla yakınlaştı. Her zamanki gibi fazlasıyla özgüvenliydi. Onu durdurmak için elimi göğsüne koyduğumda, yüzündeki ciddi ifade hiç değişmedi.

"Seninle ilgili her şeyi bilmek zorundayım," dedi, sesi derinden gelen bir fısıltı gibi, ama kesin ve geri dönülemez.

"Niye?" dedim, bu yakınlık beni hem korkutuyor hem de garip bir şekilde güvende hissettiriyordu. Parmakları belime hafifçe değdiğinde nefesim kesildi. Ama onun tepkileri de farklı değildi, bana her yaklaştığında bakışlarındaki o ince değişimi gizleyemiyordu.

"Bir gün bunu konuşacağız," dedi, gözlerindeki kararlılık beni istemsizce etkiliyordu. O sırada çenesinin altındaki ince yara izini fark ettim. Elimi uzatıp dokunmak istedim ama Lucas elimi nazikçe tuttu.

"Sadece yarana bakacaktım," diye mırıldandım, sesim fısıltıdan ibaretti.

"Önemli bir şey değil," dedi, kaçamak bir şekilde. Sorularım gibi bazı durumları da görmezden geliyordu. Bu, onun alışkanlığıydı.

"Neredeydin?" diye sordum, beklediğim gibi kaçamak bir cevap vereceğini bilerek. Ama denemekten vazgeçmedim.

Beklediğim gibi, alaycı bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Beni özledin mi?" diye sordu, sesi aniden samimiyetle doldu. Yüzüm bir anda kızardı. İtiraf etmek zordu, ama gerçekten onu özlemiştim. Bunu dile getirmek ise boğazımda düğümlenen kelimeler kadar zordu.

Lucas, çenemi nazikçe kavradı ve yüzümü kendine yaklaştırdı. Gözlerimde bir şey arıyordu. Beni çözmeye çalışırken, bulduğu şey hoşuna gitmiş olmalıydı çünkü yüzüne yayılan gülümseme içimde bir şeyleri yerinden oynattı.

"Ben de seni özledim," dedi, sesi samimi ve yumuşaktı. Bu kadar beklenmedik bir itiraf, kalbimin hızla çarpmasına neden oldu. Yanaklarımın daha da kızardığını hissettiğimde bakışlarımı kaçırdım.

"S, bu halin o kadar tatlı ki..." dedi, dudaklarında hafif bir gülümsemeyle. Sözlerine devam edemeden, asansör durdu. Kapı açıldığında elimi tuttu ve beni odama kadar götürdü. Kapının önünde durdu, elindeki Siyah Kanarya’yı bana uzattı.

"Seni her zaman izleyeceğim. Adımlarını dikkatli at, S. Şimdilik Pedro’dan ders almana göz yumacağım, çünkü bir süre buralarda olamayabilirim."

"Yine mi gideceksin?" diye sordum, gerginlikle alt dudağımı ısırdım. Bakışları dudaklarımda gezinirken yüzünde bir hoşnutsuzluk belirdi. Oda kartımı elimden aldı ve kapıyı açtı. Beni nazikçe içeri ittiğinde kapıyla onun arasında kaldım. Parmakları yüzümde hafifçe dolaştı; bir dokunuş kadar kırılgan ama derin.

"Tanrım, bana ne yaptığın hakkında en ufak bir fikrin yok," dedi, sesi fısıltı kadar alçak ve acı doluydu. Onunla ilgili binlerce sorum vardı, ama hiçbirine net bir cevap yoktu. O an daha da yaklaştı, yüzüme eğildi. Kendisiyle içsel bir savaş veriyor gibiydi, sonra birden geri çekildi. Peki, o bana ne yaptığını biliyor muydu?

Alnını alnıma yasladı. "Senden uzak kalmakta zorlanıyorum. Yanından ayrılmak her seferinde daha zor geliyor."

Geri çekildiğinde gözlerindeki koyuluk daha da derinleşmişti. Bu hali, acı dolu bir itiraf kadar içimi sızlattı.

"Gitmem gerekiyor."

Bir şey söylemek istedim ama kelimeler bir kez daha boğazımda düğümlendi. Yalnızca kapıdan çekilmeye çalıştım. Aramızdaki mesafeyi hızla kapatıp alnımdan nazikçe öptü.

"Ben her zaman etrafındayım, Lucia. Bunu asla unutma," dedi ve odadan çıktı.

Her seferinde aynı şey oluyordu. O gittikten sonra içimde bıraktığı boşluk her geçen gün daha da büyüyordu. Ama bu artık sadece bir boşluk değildi. Kalbime düğüm atıyordu. Çözmeden gidiyor ve ben o düğümlere dolanıyordum. Her seferinde daha da karışan düğümler, hep orada kalıyordu.

"Bazı insanlar, etrafına duvar örerken, kalplerine düğümler atarlar. O düğümler, çözülmeden bırakıldığında bile insanı boğar. Ve her şeyden kaçarken, dönüp dolaşıp yine o düğümlerde takılı kalırsın. Ben de Lucia’ya takılı kaldım." — Lucas

Loading...
0%