@kitsudaphne
|
YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.
"Bazı cevaplar korkunun gözlerinde saklıdır. Onu yenmek istiyorsan, bakışlarını kaçırmamalısın." Gece boyunca ancak birkaç saat uyuyabildim. Sabah kalktığımda midem bulanıyordu; Chloe’ye gitmek için akademiden çıkarken içimde tarif edemediğim bir huzursuzluk vardı. Hava bulutlu, karanlık ve denizin bile rengi solgun görünüyordu. Adımlarımı hızlandırdım. Takip ediliyormuşum gibi hissettiğimde ise koşmaya başladım. Ama kimse yoktu. Yine de içimdeki rahatsızlık geçmedi. İçeri girerken birine çarptım ve yere düştüm. Pedro’nun soğuk bakışları hemen üzerimdeydi. "Pedro, özür dilerim," diye başladım, mahcup bir şekilde arkamı kontrol ettim. Bir şeyler yolunda değildi, ama bunu nasıl açıklayabilirdim? "Neyin var?" diye sordu Pedro, gözleri dikkatlice üzerimdeydi. "Seni bu kadar tedirgin eden şey ne?" Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Sadece bir his… somut bir kanıt yoktu. "Sadece..." diye başladım ama o sırada telefonuma bir bildirim geldi. Chloe’den: "Derse geç kalma canım." Pedro’nun bakışları yeniden üzerimdeydi. Gözlerinde soğuk ama sert bir şey vardı. "Korktuğun her neyse, onu kontrol etmelisin. Burası güçlülerin dünyası, Lucia. Zayıflar burada barınamaz. Kartal olmayı öğrenmezsen, diğerlerine yem olursun." Sözleri içime işledi. Aklıma bir kitapta okuduğum cümleler geldi: "Korkunu bastır. Onlara asla gösterme! Kartal ol, sinek değil. Yoksa hayatta kalamazsın." Başımı salladım. Pedro’nun bu sert sözleri, zihnimde derin bir iz bırakmıştı. Yine de Chloe’nin yanına gitmek için hızlıca yola koyuldum. O sözler bir süre zihnimi meşgul etmeye devam etti. Pedro hakkımda ne düşünüyordu? Zayıf mı görünüyordum? Chloe’nin dairesine vardığımda kapıyı endişeli bir yüzle açtı. "Az kalsın seni aramaya çıkıyordum," dedi. Gergin olduğumu hemen fark etti. Onun bu güven dolu varlığı, içimdeki fırtınaları bir süreliğine dindirdi. Derin bir nefes aldım ve bir anlık cesaretle ona her şeyi anlattım. Siyah tüylerden Pedro’yla yaşadığım karşılaşmaya kadar… Bittiğinde Chloe de endişeliydi. "Ne düşünüyorsun?" diye sordum. "Bu durumu araştırmam lazım. Chris’e danışmam gerekecek." "Chris kim?" dedim, kaşlarımı çatmıştım. "Bilgisayar uzmanı bir arkadaşım. Ayrıca davranış analizinde de iyidir," dedi, yüzünde utangaç bir ifade belirirken. "Chris... benim için özel biri." "Senin gibi birini fark etmediyse, bu onun kaybı," dedim gülümseyerek. Chloe, mahcup bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Şimdi asıl mesele sensin. Chris ile durumu konuşacağım. Biraz sabırlı ol." Yine de içimdeki huzursuzluk tamamen geçmemişti. Akademiye geri döndüğümüzde, Chloe birden durdu. "Haklısın, takip ediliyorsun," dedi sakin bir sesle. "Bu durum beni düşündüğümden daha fazla rahatsız etmeye başladı Chloe, ne yapacağız?" "Plan aynı. Seni sınıfa bırakacağım, sonra Chris ile görüşeceğim." Sınıfa girdikten sonra Chloe dışarı çıktı. Ancak Pedro geri döndüğünde, onun gözlerindeki soğuk bakış dikkatimi çekti. Derse odaklanamıyordum. Chloe’ye attığım mesajlara da yanıt gelmiyordu. Pedro, benim gerginliğimi fark etmiş olacak ki bir süre sonra dayanamadı ve yanıma geldi. "Bu halinin sebebi ne, Lucia?" Tam cevap verecekken kapı açıldı ve Pedro’dan daha kısa boylu, kumral, yeşil gözlü bir adam içeri girdi. Pedro şaşkındı. "Chris?" Bu adam, Chloe’nin bahsettiği Chris miydi? Sorular kafamda hızla dönmeye başlarken Pedro, Chris’i dışarı çıkardı. İçimdeki sabırsızlık her geçen saniye artıyordu. Telefonuma gelen bir mesaj, dikkatimi dağıttı. Chloe’den: "Merak etme, hafif bir yara aldım. Hastanedeyim ama ciddi bir şey yok. Takipçiyi kaybettim. Chris durumu Pedro’ya anlatacak. Şu an buraya gelmeni istemiyorum. Akşam ararım, endişelenme. Pedro birkaç gün danışmanlığını üstlenecek, ona güven." "Geçmiş olsun Chloe. Söylediklerine uyacağım ama seni fazlasıyla merak ediyorum. Bir an önce iyileşmeni dört gözle bekliyorum. Lütfen kendine dikkat et. Akşam konuşuruz." Telefonu elimden bıraktığımda, içimdeki huzursuzluk tamamen geçmemişti. Chloe’nin güven veren sözlerine rağmen, takip ediliyormuş gibi hissetmekten kurtulamıyordum. Pedro’nun bakışları ve Chris’in ani gelişi de kafamı karıştırmıştı. Gerçekler, tıpkı korku gibi, gözlerimin önünde saklanıyordu. Yüzleşmek için bakışlarımı kaçırmamam gerektiğini biliyordum. Ama bunu yapabilecek miydim? Korkuyu yenmek, cevapları bulmak demekti. Gecenin geç saatlerinde odama döndüğümde, telefonum bir kez daha titredi. Lucas'tan gelen kısa mesaj, zihnimi karıştırmaya yetti: "Neredesin, S?" Ne olduğunu bilmiyordum ama Lucas ile aramızdaki bu belirsizlik, içimdeki karışıklığı daha da derinleştiriyordu. Ona mesaj atmalı mıydım? Yoksa sessiz kalmak mı daha iyiydi? İçimde yükselen cesaretle cevap verdim: "Neden soruyorsun?" Anında yanıt geldi. "Sadece seni merak ettim." Onunla bu tür kısa ama anlam yüklü konuşmalar beni her zaman bir sınırın eşiğine getirirdi. İçimde yükselen duygulara hâkim olamamaya başladığımda, onun o soğukkanlı, güven dolu ses tonunu hayal ederdim. "Ne zaman geleceksin, Lucas?" Bir süre sessizlik oldu. Kalbim hızlanmaya başladı. Sonunda yanıt geldi. "Yakında, S. Sabırlı ol." |
0% |