Yeni Üyelik
19.
Bölüm
@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

"Kader bazen beklenmedik yollardan öğretir." —Anonim

(Lucia)

Mutfağa doğru ilerlerken, Pedro’nun üzerimde gezinen dikkatli bakışlarını hissediyordum. "Burası birine mi ait?" diye sordum. "Hayır," dedi Pedro, buzdolabını açarken. "Genelde iz sürücüler kullanıyor. Bu yüzden sürekli temiz tutulur." Dolaba göz gezdirdi. "Yeterince yiyecek var. Sandviç ve portakal suyuna ne dersin?"

"İyi olur," dedim gülümseyerek.

Birlikte sandviç hazırlarken, Pedro’nun bana olan güvenini hissediyordum. Bugün bana daha samimi yaklaşmıştı ve bu, eğitimimizin başlangıcı için rahatlatıcı bir atmosfer yaratıyordu. O gün ileri seviye eğitimim başladı. Pedro, her hareketimi dikkatle izleyip, "İyisin, daha da gelişeceksin," dediğinde, kendimi onun desteğiyle daha güçlü hissediyordum.

"Teşekkür ederim," dedim hafif bir tebessümle.

Akşam yemeğini birlikte yedikten sonra odama çekildim, Pedro ise alt kattaki odasına geçti. Gece yarısı, su içmek için mutfağa indiğimde, Pedro’yu ayakta buldum. Üzerinde yalnızca pijama altı vardı, ben de bol bir tişört giymiştim. Durumun biraz uygunsuzdu, rahatsız olsam da, hemen hareket edemedim.

Sessizlik uzadıkça rahatsızlık artıyordu. Bir şey söylemek zorunda hissettim. "Susadım," dedim yavaşça. Pedro aynı anda yanıtladı, "Uyuyamadım." Bir bardak alıp su doldurdu ve bana uzattı. "Teşekkürler," dedim nazikçe.

"Odana git, ben biraz daha kalacağım," dedi sakin bir ses tonuyla.

"İyi geceler, Pedro," dedim hafif bir gülümsemeyle.

"İyi geceler, Lucia…" dedi, ardından bir an duraksadı, sanki başka bir şey söyleyecekmiş gibi. Fakat sonra vazgeçti. Gözlerini kaçırdı ve ekledi: "İyi dinlen, yarın eğitimde biraz daha zorlanacaksın."

"Tamam," dedim hafif bir gülümsemeyle, ardından odama döndüm.

Ertesi sabah sessizce kahvaltımızı yaptık ve eğitim, her zamankinden daha uzun sürdü. Kaslarım ağrıyordu, ama Pedro soğukkanlı bir şekilde, "Yarın dinlenmen için izin vereceğim," dedi. Sonra, "Chloe’yi ne zaman göreceğim?" diye sordum.

"Bugün eve çıkacak. Yarın yanına uğrarız, olur mu?" dedi.

"Harika fikir," dedim keyifle.

Tüm gün eğitime devam ettik. Pedro’nun hazırladığı akşam yemeğinden sonra gözlerime ağır bir uyku çöktü. Pedro yemekten sonra evden çıkmıştı, ben ise koltukta uyuyakalmıştım. Bir ara hafifçe bir dokunuşla uyandığımda, birinin beni kucakladığını fark ettim. "Pedro?" diye fısıldadım.

"Benim, uyu K," dedi alçak bir sesle. "K" ne demekti? Merak ettim, ama başımı göğsüne yaslayıp tekrar uykuya daldım.

Sabah mutfağa indiğimde, mis gibi kahvaltı kokuları karşıladı beni. "Günaydın," dedim gülümseyerek. Pedro’nun bakışları alışılmadık bir neşe taşıyordu. "Günaydın," dedi o da gülümseyerek. "Leziz görünüyor," dedim.

"Dün iyi çalıştın, hak ettin," diye karşılık verdi.

Kahvaltı boyunca Pedro’nun bakışlarını üzerimde hissettim. Sessizce bana doğru kayıyordu gözleri; dudaklarında anlatması zor bir ifade, düşünceleri saklayan bir bakış… Neyi düşündüğünü çözmek zordu. Üzerinde fazla durmadım. Yine de bakışlarındaki o anlam, içimde derin bir his bıraktı.

Kahvaltıdan sonra eşyalarımızı alıp evden çıktık. Danışmanlar binasına doğru yürürken, Pedro’nun bakışlarının hâlâ üzerimde olduğunu fark ettim. Adımlarını biraz yavaşlatmıştı, bir şey söylemek üzere olduğunu hissettim. Tam göz göze geldiğimizde, başını çevirdi.

Bir süre sessizlik içinde yürüdük. Sonunda, ona sordum, "Bir sorun mu var, Pedro?"
Derin bir nefes aldı, gözlerini benden kaçırarak, "Sanırım, yok," diye mırıldandı. Ancak hemen ardından, kısa bir an duraksadı ve beni de durdurdu. "Sana bir kez söyleyeceğim, o yüzden beni iyi dinle," dedi, sesi alçak ama kararlı.

Yutkundum. Sözlerindeki ağırlık, içimde bir huzursuzluk yarattı; sanki gelecekte açığa çıkacak bir sırrı hissediyordum. "İyi bir öğrencisin, ama onun da ötesinde özelsin, Lucia," diye devam etti. Gözlerinde bir şey vardı, derin bir koruma hissi. "Lütfen kararlarını düşünerek ver, adımlarını dikkatli at. Herkese hemen güvenme ve değerli olduğunu asla unutma. Tamam mı?"

Sözlerinin anlamını kavramaya çalışırken, şaşkın ama sakin bir şekilde başımı salladım. İçimde oluşan karmaşık duygulara rağmen, Pedro’nun bu uyarısındaki içtenliği görmezden gelemezdim. Etrafımıza bakındıktan sonra, sesini kısarak ekledi, "Etrafındaki herkes iyi değil, bazıları senin için tehlikeli olabilir."

Kim olduğunu sormak üzereydim ki, arkamızdan gelen bir sesle irkildim. Başımızı çevirdiğimizde Marino’yu karşımızda bulduk. Bakışları önce Pedro’da, sonra benim üzerimde gezindi. "Günaydın," dedi sakin bir sesle.

"Günaydın, Marino," diye karşılık verdim, gülümsemeye çalışarak.

Marino yanımıza geldi ve Pedro’nun yanına usulca ilerledi. Telefonunu çıkarıp Pedro’ya bir şey gösterdiğinde, Pedro’nun yüzündeki gerginlik daha da belirginleşti. Marino sessizce, "Bilmeniz gerekir diye düşündüm," dedi.

Pedro, kolumu nazikçe yakalayıp "Hadi, Lucia, gidelim," dedi. Marino’ya son kez baktığımda, Pedro’nun kolumu tutmasından ne kadar rahatsız olduğunu fark ettim. Marino, telefonu kulağına götürdüğünde kimi aradığını sezdim.

Yolumuza devam ederken, fısıldayarak sordum, "Sana ne gösterdi?"

"Bir şey değil," dedi Pedro kısa ve keskin bir şekilde.

Ancak ısrarcıydım. "Pedro, lütfen?" Gözlerini kaçırarak, "Lucas’a dikkat etmelisin," diye mırıldandı.

"Neden?" dedim, şüpheyle. "Ona güvenmiyorum," diye karşılık verdi, sesi karanlık ve gizemliydi. Ardından, konuşmanın sona erdiğini belli edercesine kolumu bıraktı ve öne doğru yürümeye devam etti.

Pedro ve Lucas arasındaki gerilimi görmezden gelmek imkânsızdı. Birbirlerinden hoşlanmadıklarını hissetmiyordum sadece, aralarındaki asıl sorunun ne olduğunu merak ediyordum. Her sorunun cevabı, er ya da geç açığa çıkardı. Ben de sabırla beklemeye karar verdim.

Chloe’yi ziyaret etmek için danışmanlar binasına girdiğimizde Pedro’nun kolunu yakaladım. Belki de geçmişindeki travmadan dolayı kimseye güvenmiyordu ve o yüzden benim için de korkuyordu. "Hikayen için üzgünüm Pedro. Artık kendini suçlamamalısın. Geçmişi değiştiremeyiz, ama şu an yaptıkların önemli. Bana yardım ederek zaten çok şey yapıyorsun. Ayrıca kimseye koşulsuz güvenmem, yani endişelenmene gerek yok," dedim, samimi bir şekilde.

Bakışları yumuşadı. "Teşekkür ederim, Lucia," dedi içtenlikle.

Bir an sessizce birbirimize baktık. O anın içinde sadece güven ve derin bir anlayış vardı. Sonra aynı sessizlikle Chloe’yi ziyaret ettik. Pedro birkaç saat kalıp yanımızdan ayrıldı. Gün boyu Chloe ile vakit geçirirken içimdeki boşluk biraz olsun doldu, aklımdaki karanlık düşünceler dağıldı. Ama gece yine uykusuz geçti. Pedro’nun anlattıkları zihnimi meşgul ederken, Lucas’ı düşünmeden edemiyordum. Gece boyunca balkonda oturup yalnızlığı hissetmemeye çalıştım.

Sabah telefonumda Pedro'dan bir mesaj buldum: "Seni bekliyorum. Bir an önce gel. Eğitim başlıyor." Pedro, eski sert ve kararlı tavrına geri dönmüştü. O gün zor geçecekti, bunu hissediyordum.

Bazen en büyük gücümüz, yanımızda sessizce duran birinin desteğinde saklıdır. Pedro, benim için tam olarak böyleydi. Bir rehber, bir yoldaş… ve her şeyden önce güvenebileceğim bir kişi.

(Lucas)

Marino, her gün bana talimat veriyordu; Lucia’yla ilgili en ufak ayrıntıyı bile atlamadan. O akşam Lucia’nın kanepede uyuyakaldığını ve Pedro’nun onu odasına taşıdığını söylediğinde öfkeyle dolup taştım. Pedro, sınırlarını fazlasıyla zorluyordu ve bu duruma daha fazla tahammül edemezdim. Marino’dan ona bir mesaj iletmesini istedim.

Lucia’dan uzak dur Pedro. Duygularına da hâkim ol. Yoksa...

Cümleleri tamamlamayı sevmem. Eylemler her zaman daha etkilidir. Ve Pedro beni tanıyordu; ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktı.

Marino’dan telefon geldiğinde açtım. "Mesajı gördü."

"Ve?"

"Gerilse de sustu."

"Umarım mesajı doğru anlamıştır," diye mırıldandım, kendimi biraz olsun rahatlatmaya çalışarak. "Peki, şimdi?"

"Chloe’nin yanına gidiyorlar, geri dönmeyecekler." Derin bir nefes aldım; bu durum beni biraz rahatlatsa da, buradaki sorun çok daha büyüktü.

"Marino, şimdi beni iyi dinle," dedim, sesime ciddiyet katarak. Ona Pedro ile ilgili olan meseleyi tüm detaylarıyla anlattım. Marino’nun yanıtı kısa ve netti. "Cortez biliyor mu?"

"Öğrenecek. Ve ben buradan hemen çıkamam."

"Ne kadar bir süre?"

"Uzun. O yüzden gözünü Lucia’dan bir an bile ayırmayacaksın…"

"Asla ayırmam," dedi Marino, güven veren bir sesle. "Her adımında arkasında bir gölge gibi olacağım."

"Tamam," diye karşılık verdim.

Telefonu kapatmak üzereydim ki Marino’nun sesi tekrar duyuldu. "Senin için yapabileceğim bir şey yok mu?"

Alaycı bir gülümseme yüzüme yayıldı. "Bu benim cehennemim, Marino. Kimse bana yardım edemez." Derin bir sessizlik oldu. Marino, Lucia’yı emanet edebileceğim en güvenilir askerlerimden biriydi. Onunla ilgili en ufak bir hata yapmayacağını biliyordum. "Bana ihtiyacın olursa…" diye ekledi.

"Söylerim. Ona iyi bak."

"Emredersin. Ona bir zarar gelmesine asla izin vermeyeceğimi bil."

"Umarım," dedim usulca. "Görüşürüz."

Telefonu kapattığımda içimdeki huzursuzluk bir nebze bile dinmemişti. Tam o sırada kapı açıldı ve adamlarımdan biri bana bir zarf uzattı. "Efendim, size geldi."

Zarfı açtığımda içinden bir anahtar çıktı. Bir not iliştirilmişti anahtara. "Hangi kafesi açmak istersin?" Ve altında tek bir harf: E.

Hiç vakit kaybetmeden tek bir numara çevirdim. Telefonun diğer ucundaki ses anında yanıt verdi. "O elinde." dedim.

Cortez her zamanki gibi hazırdı. "Geliyorum."

Bazen sorunlar, bazen çözümler zamanı beklemezdi. Sonsuz geceye doğmuş bir adamdım ben; cehennemi mesken tutmuş, karanlığı kucaklamış bir adam. Lucia… sahip olduğum tek cennetti. Bu sorunu bir an önce çözebilirsem, o cennete geri dönmek için koşarak gidecektim.

"Bir adam cehennemde yaşarken bile, bir cenneti arayabilir. Benim cennetim Lucia'ydı. Ve o cennete ulaşmak için gerekirse tüm cehennemi ateşe verirdim." —Lucas

Loading...
0%