@kitsudaphne
|
YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.
"Bir kez ateşe dokunursan, geri dönüş yoktur." —Lucia (Lucia) Chloe ile dersi bitirdikten sonra akademiye gittim. Pedro’nun sınıfına adım attığım anda, tüm dikkatimi dağıtan kalabalığın arasında yalnızca bir kişi vardı: Lucas. O anda ona bakmamak için çabaladım. Bakışlarımı hızla kaçırıp yerime geçtim. Derin bir nefes alarak zihnimdeki karmaşayı sakinleştirmeye çalıştım, ama Lucas’ın varlığı her şeyi daha da zorlaştırıyordu. Bugünün ders konusu, kaçma ve kaçırılma, kelepçe ve iplerden kurtulma üzerineydi. Pedro sınıftaki diğer öğrencilere yardım ederken, bana yaklaşmamış olması beni şaşırtmadı. Aramızda her şeyin değiştiğini biliyordum ve artık onun eskisi gibi yanımda olmasını beklememem gerektiğini kabul ediyordum. Pratiğe geçtiğimizde, yalnız çalışıyordum. Bir an Lucas, sessizce yanımda belirdi. Onun varlığını fark etmemiş olmam, beni şaşırtmıştı. Gözleri bileğimdeki gevşek ipe kaydı. "Yardıma ihtiyacın var gibi görünüyor," dedi, sesi yumuşak ama alttan alta bir otorite taşıyordu. Şüpheyle ona baktığımı fark edince, bakışları daha ciddileşti. Parmakları ipe dokunduğunda, tenime de hafifçe değdi. Kalbimde bir titreşim hissettim, ama bunu ona belli etmemeye çalıştım. "Ben hallederim," diye yanıtladım, aceleyle. Lucas başını eğdi ve hafif bir gülümseme dudaklarında belirdi. Ancak bu gülüş yüzeyseldi; altında daha derin bir anlam saklıydı. "Bu alıştırma için bir partner gerekir, Lucia. Mantıklı ol," dedi. Sesi sabırlıydı, ama tavrı kesin ve sarsılmazdı. Bir anlık bir bakışla Liz’in nerede olduğuna göz attım; kıskanç bakışlarının üzerimizde olduğunu hissetmek zor değildi. "Senin Liz’in yanında olman gerekmiyor mu?" diye sordum, aniden. "Hayır." Cevabı kısa ve sorgulanamaz bir tondaydı. Gözleri hâlâ bileklerimdeydi. Parmakları iplerle ustaca oynarken, nefesim hızlandı. Lucas’ın elleri becerikliydi, hareketleri kendinden emin ve kontrol altındaydı. Düğümleri atarken, bakışlarını gözlerime kaldırdı. Gözlerindeki derinlik, ruhuma işliyordu adeta. O mavi gözlerin içine bakarken, içimde her defasında bir fırtına kopuyordu. Lucas neden üzerimde böyle bir etkiye sahipti? Bu bir yanılsama mıydı, yoksa kalbimde bir sorun mu vardı? "Bu düğümü çözebilirsin," dedi Lucas, sesi yumuşak ama içinde bir meydan okuma vardı. "Hadi, dene." Ellerimi dikkatlice uzattım, ama her hareketim temkinliydi, sanki bu anı bozmamak için çabalıyordum. "Arkanı dön," dedi yeniden, bu kez sesi derin, keskin bir otorite taşıyordu. Ona meydan okurcasına gözlerimi kıstım. "Sürekli emir mi vereceksin?" diye sordum, dudaklarımda belli belirsiz bir gülümseme. Bakışları bir anda sertleşti, o tanıdık karanlık gözlerinde daha da derinleşti. "Evet," dedi kısa ve net. "Sözümü dinlemeye başladığında belki bırakırım." Ellerimi arkamda birleştirirken belimi hafifçe kavradı; o dokunuşta, beni daha fazla kendine çekmeye çalışıyormuş gibi bir şey vardı. Kulağıma doğru eğilip fısıldadı, sesi yoğun ve içten bir yankı gibiydi. "Bu düğümden kurtulmak o kadar kolay olmayacak." Her hareketi bana daha fazla dokunuyordu. Ellerimin etrafındaki düğümü çözerken parmak uçları bileklerimde hafifçe gezindi. Lucas yanımdayken, alevler içinde kayboluyordum. Sıcaklığı beni yaksa bile ona karşı koyamıyordum. Gözlerinde aynı ateşi gördüğümde, başımı istemsizce eğdim, bakışlarından kaçtım. "Keşke benimle konuşsan, S," dedi sessizce, derin bir iç çekişle. Yanıt veremedim. İçimde bir şeyler değişiyordu ve bu değişimi anlamaya hazır değildim. Lucas bir an durdu, sanki daha fazla zorlamak istemiyormuş gibi. "Dön," dedi yeniden, sesi bu kez daha yumuşaktı, sanki beni incitmekten korkarcasına. Pedro’ya göz ucuyla baktım; Ivy’ye yardım ediyordu ama gözleri bizdeydi. Lucas, Pedro’nun bakışını fark etmiş olmalı ki beni hızla çevirdi, yanlışlıkla sırtım göğsüne çarptı. "Dikkatin kolay dağılıyor, Lucia," diye fısıldadı, dudaklarında sinsice bir gülümseme. Eğilip kulağıma yavaşça, alaycı bir sesle fısıldadı: "Konuştuklarımızı unutma." Ellerimi yeniden bağladı, bu sefer düğüm çok daha sıkı ve karmaşıktı. Çırpındıkça ip daha da sıkılaştı. Parmaklarının becerisi bir kez daha ortaya çıktı; her hareketi belirgin, dikkatliydi. Nefesim hızlandı, ellerim istemsizce gerildi. "Sana söylemiştim, arkadan bağlanan ipleri açmak daha zordur." "Lucas…" diye fısıldadım, sesimdeki kırılganlık tüm kontrolümü yitirmişim gibi hissettiriyordu. "Sorun değil, S. Bana güven," dedi, sesi artık daha derin, daha içten. "Sana asla zarar vermem." Düğümleri ustalıkla çözerken dünya daralmıştı; artık yalnızca Lucas ve onun dokunuşları vardı. Tam o anda Pedro’nun sesi, anı böldü. "Yeter artık Lucas, gerisini ben hallederim." Gözlerimi hızla açtım. Pedro’nun bakışları buz gibiydi. Lucas, aldırmaz bir şekilde gülümsedi. "Hiç sorun değil Pedro, sen Ivy’ye yardım etmeye devam et." Sesi sakindi, ama altında gizli bir meydan okuma vardı. Pedro beni kendine doğru çekip bileklerimdeki düğümü hızla çözdü. "Gidebilirsin," dedi, soğuk ve kesin bir şekilde. Lucas ise Pedro’ya alaycı bir bakış attı, sonra gözlerini tekrar bana çevirdi. "Güzel dersti, Lucia," dedi, sesi hala yumuşaktı, ama bakışlarında bir ısrar vardı. "Bunu tekrar denemek isterim." Konuşmaya çalıştım ama kelimeler dudaklarımdan çıkmadı. Lucas başını eğip fısıldadı: "Fazla masumsun." Gözlerinde o tehlikeli parıltı belirdi. "Görüşürüz." Lucas diğerlerinin yanına giderken, bana son bir bakış attı. O yakıcı bakış içimde her şeyi alt üst ediyordu. Onun benden uzak durması mümkün değildi. Benim de ondan. Aramızdaki bağ, bir kördüğümdü. Kalplerimizden örülen ipler, çözülmesi imkânsız düğümlerle birbirine bağlanmıştı. Belki de... en tehlikeli bağlar, farkında bile olmadan kurulanlardı. Ve bir kez ateşe dokunursan... geri dönüş yoktur. Lucas yanımızdan ayrıldığında, Pedro'nun bakışları bana çevrildi. Sert, hatta neredeyse kırılmış bir hali vardı. "Sana şimdiye dek söylediklerimin bir önemi yok sanırım, değil mi?" dedi, sesi soğuktu ama içinde gizlenmiş bir acı vardı. "Anlamadım?" dedim, şaşkınlıkla ona bakarak. Gözleri kısıldı, sanki beni tartıyor gibiydi. "Bence anladın, ama görmezden geliyorsun." Söylemek istediklerini bastırıyordu, dudaklarını büzmüş, kelimelerini geri çekmeye çalışıyordu. Bu gergin sessizlik dayanılmaz hale geldi. Derin bir nefes aldım, sonunda sessizliği ben bozdum. "Bana kızgınsın," dedim, sesim neredeyse bir fısıltı kadar zayıftı. "Evet," diye yanıtladı, açık ve net bir şekilde. Başımı eğdim, yüzüne bakamıyordum. "Belki de haklısın. Üzgünüm." Bir anda gözlerimi aradı, içinde bir şeyleri kırmaya, gerçeği görmemi sağlamaya çalışır gibi. "Bundan daha değerlisin, Lucia," dedi, sesi beklenmedik bir şefkatle doluydu. Pedro’nun Lucas’a olan hislerimi bildiğini hissettim. Bu, yüzüne yansıyan derin hayal kırıklığından anlaşılıyordu. Oysa Lucas ile aramda tanımlayamadığım bir bağ vardı. Ne kalbime ne de aklıma söz geçirebiliyordum. Beni ona çeken şey bir aşktan ya da bağlılıktan öte bir şeydi… Görmezden gelmek ne kadar imkânsızsa, hissetmekten vazgeçmek de o kadar zor geliyordu. Pedro’nun elindeki ipi ağır bir şekilde yere bırakırken fısıldadığı son sözler yüreğimi sızlattı. "Bu hislerin seni koruyacağını sanıyorsan, yanılıyorsun." |
0% |