Yeni Üyelik
28.
Bölüm
@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

"Bazen değerli bir şeyi elinde tutabilmek için, geri kalan her şeyi yok etmeye razı olmalısın." —Anonim

Lucas karşımdaydı. Aramızda oluşan gerilim, hafif ama kaçınılmaz bir biçimde etrafımızı sarıyordu.

"Seni özledim. Biraz vakit geçirmeye ne dersin, K?" Sesi her zamanki gibi sakin ve nazikti, ama altında bir kararlılık hissediliyordu.

Nefesimi kontrol etmeye çalıştım. "Lucas…"

Elimdeki çantayı aldı, hareketleri her zamanki gibi kendinden emin ve dikkatliydi. Asansöre doğru ilerledik. Sessizlik aramızda belirgin bir şekilde hissediliyordu, ama bu sessizlik rahatsız ediciydi. Odamın bulunduğu kata bastı ve ardından karşımda durarak yüzümü dikkatle inceledi.

"Pedro’yla yakınlaşmaman gerektiğini söylemiştim," dedi yumuşak bir uyarıyla.

"Ben…"

Konuşmaya başlamaya çalıştığımda, elini nazikçe çeneme koydu.

Lucas’ın sözleri, etrafımızdaki havayı aniden daha da yoğunlaştırdı. "Konuşacaksan yalnızca gerçekleri duymak isterim," dedi, sesi soğukkanlı bir kararlılık taşıyordu.

Gözlerimi ondan kaçırmaya çalıştım, ama bakışları üzerimde sabitlenmişti. Onun ne demek istediğini biliyordum. Yalan ya da kaçamak cevaplar kabul etmezdi.

"Gerçekler mi?" dedim, boğazımdaki düğümü zorlayarak. "Her zaman her şeyin cevabını almak zorunda mısın?"

Lucas bir adım daha yaklaştı, nefesi neredeyse yüzüme değecek kadar yakındı. "Senden istediğim sadece dürüstlük, Lucia. Sadece bu."

Bakışlarındaki ciddiyet beni sabit tuttu. Onun karşısında gerçeği saklamak, imkansızdı. Ama söylediğim gerçeklerdi, Pedro ile aramda bir şey yoktu. Olamazdı.

"Onunla aramda bir şey yok," dediğimde ifademi dikkatle inceledi. "Öyle olsun, K," diye karşılık verdi.

"‘K’ ne demek?" diye sorduğumda, dudaklarının kenarında hafif bir gülümseme belirdi.

"Yakında öğrenirsin," diye cevap verdi. Sanki bu sorunun cevabı onu hiç rahatsız etmiyormuş gibi kolayca geçiştirdi. "Yani sen biliyorsun, öyle mi?" diye sorduğumda bana daha da yaklaştı.

Kokusu burnuma dolduğunda, zihnimde bir an için karmaşa oluştu. Parmakları saçlarımda dolaştı, nazik bir dokunuşla saçlarımı düzeltiyordu.

"Madem aranızda bir şey yok, bir daha onunla akşam yemeğine de çıkmamalısın, S," dedi sessiz bir şekilde. Lucas’ın her şeyi bilmesi, her zaman etrafımda olması beni biraz huzursuz ediyordu.

"Lucas, bana bu şekilde davranamazsın. Sadece eğitmenimle yemek yedim. Ayrıca biz seninle sadece…"

Sözümü bitirmeden beni kollarına aldı, sarıldığı an tüm kelimeler boğazımda düğümlendi.

"Bu cümleyi tamamlamasan daha iyi olur, S. Sadece seni korumaya çalışıyorum, biliyorsun. Hem biz seninle, düşündüğünden daha fazlasıyız."

İçimdeki öfke, dudaklarımdan dökülen kelimelere yansımıştı. "Bundan emin değilim."

Lucas, hafifçe elini dudaklarıma götürdü, beni susturdu. "Aramızdaki bağı ne kadar reddetmeye çalışsan da, inkar edemezsin. Bu bağı sen de hissediyorsun, ben de. Sadece bunu kabullenmen gerekiyor," dediğinde, bakışlarında derin bir kararlılık vardı.

Elini yavaşça ağzımdan çekti. "Bunu hissetmiyor gibi davranamazsın, S."

Onun kararlı duruşu ve sözleri arasında sıkışmış hissettim. "Lütfen, Lucas," dedim nazik bir şekilde.

Asansör kata ulaştığında beni yavaşça odaya doğru yönlendirdi. Çantamdaki kartı kolayca buldu ve kapıyı açtı. İçeri adım attıkça, aramızdaki gerilim havada hissediliyordu. Çantamı yere bırakıp beni masanın üzerine oturttu. Karşımda durdu, ellerini masanın iki yanına dayayarak bana hafifçe yaklaştı. Kalbim hızla atıyordu, ne yapacağını kestiremiyordum.

"Seni korumam gerekiyor, ama sen bunu zorlaştırıyorsun, S."

Bu ani değişiklik karşısında şaşırmıştım. "Neden beni koruyorsun?" diye sordum.

"Kimden? Doğru soruları sormayı öğrenmelisin," dedi yumuşak ama gizemli bir şekilde.

"Zaten çoğu soruma cevap vermiyorsun, Lucas. O zaman sormanın ne anlamı var?"

Gülümsemesi, hala anlayamadığım bir sırrı saklar gibiydi. "Akıllı bir kızsın."

Oyunu onun kurallarıyla oynamaya karar verdim. "Beni kimden koruyorsun?"

"Seni, sana zarar verebilecek herkesten koruyorum."

"Pedro da bunlardan biri mi?"

"Evet."

Lucas, belimi nazikçe kavrayıp beni kendine çektiğinde nefesim hızlandı. "Pedro bana zarar vermez. O sadece eğitmenim."

"Öyle mi?" Parmakları belimde hafifçe gezindi. "Onu gerçekten tanımıyorsun, S."

"Sen tanıyor musun?" Nefesimi kontrol etmekte zorlanıyordum.

"Fazlasıyla, S."

Lucas’ın sözlerindeki yoğun ifade, gözlerindeki gölgeyle birleşmişti. Lucas’ın bakışlarında ara sıra görünen ifade onun saklı kalan düşüncelerini gizliyordu. Ama henüz anlamını çözemiyordum.

"Ondan uzak durman daha iyi olur," dedi, sesi daha sakin ama netti.

"Lucas, o benim eğitmenim ve aynı zamanda mentorlarımdan biri. Ondan nasıl uzak durabilirim?" diye itiraz ettim.

Lucas’ın diğer eli kalbimin üzerine yerleşti, parmaklarının ağırlığını derinden hissettim. "Kalbin bana ait. Başka kimsenin orada yeri yok, anlıyor musun?"

Sözlerindeki özgüven, her zaman olduğu gibi güçlüydü. Fakat bu sefer daha farklı bir duygu taşıyordu; bir tür sahiplenme ama aynı zamanda koruma içgüdüsü.

"Seni neredeyse hiç görmüyorum. Gördüğümde de sanki benden uzaklaşıyorsun," diye itiraf ettim, cümlelerim bir çırpıda döküldü.

Lucas’ın gözlerinde hafif bir parıltı belirdi. "Göremediğin zamanlarda bile pervanenim, S. Seni düşünmediğim tek bir anım yok."

İtiraflar fazlaydı. Burnunu hafifçe benimkine sürttü; bu küçük, nazik hareket kalbimin hızla atmasına neden oldu. "Beni asla unutmayacaksın," diye fısıldadı.

Aramızdaki mesafeyi biraz açtı ama gözleri hala üzerimdeydi. "Şimdi uyu ve söylediklerimi unutmamaya çalış."

"Bunu düşüneceğim, Lucas." Sesim neredeyse duyulmayacak kadar alçaktı. Söylediğim şey hoşuna gitmişti, güldü. Her şeye rağmen, aramızdaki bağın farkında olsam da dile getirilen sözler yoktu.

Cevaplara ulaşmak istiyordum ama Lucas’ın bana ne zaman gerçekten açıklama yapacağını bilmiyordum. Buna sadece kendisi karar verebilirdi. Ben de o ana kadar sabırla bekleyecektim. Tam odadan çıkacakken, kolunu yakaladım. Yüzü bir an için acıyla buruştu.

"Tamamen iyileştiğine emin misin?" diye sordum, endişem gözlerime yansımıştı.

Lucas bana döndü, bakışları bir anlığına yumuşadı. "Evet. Ama sana bir sır vereyim mi?"

Merakla ona baktım.

"Beni fiziksel bir yara kolay kolay öldüremez, S. Ama sen… sen beni yaralayıp yok edebilirsin."

Sözlerindeki derin anlam, kalbimde bir ağırlık oluşturdu. Aramızdaki bağ her geçen gün daha da derinleşiyordu. Bu bağın tehlikeli olup olmadığını ise henüz kestiremiyordum.

"Üzerimde bu kadar güce sahip olan tek kişi sensin, Lucia. Umarım bunu iyi kullanırsın," dedi, sesi yumuşaktı ama ciddi bir tonda.

Sonra gecenin karanlığına karıştı.

"Ateş tarafından sevilmek, kül olmayı göze almak demektir." —Anonim

 

Loading...
0%