@kitsudaphne
|
YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.
Sabahın erken saatlerinde, Pedro’nun önerdiği gibi rahat kıyafetlerimi giydim. Üzerime kalın bir sweatshirt alıp belime bağladım ve avluya indim. Pedro ve diğerlerinin çoktan toplandığını fark ettim. "Günaydın," dedim, Pedro’nun gözlerine bakarak. Pedro’nun çenesi hafifçe kasıldı. "Geç kaldın." Dünkü konuşmanın gerginliğinden henüz kurtulamamıştım. Saatime baktım, sakinliğimi koruyarak. "Saat tam 7:30, Pedro," derken sesim düşündüğümden daha soğuk ve agresif çıktı. Pedro’nun gözlerinde beliren hafif öfkeyi herkes fark etti. Diğerleri, tedirginlikle bir bana bir Pedro’ya bakıyordu. Pedro’nun sesi daha soğuk ve ciddi bir tona büründü. "Bir daha bana böyle karşılık verme, Lucia." O anda Lucas’ın bakışlarını hissettim; sıcak ve yoğun. Gözlerinde tek bir anlam vardı: İçindeki güç bir gün ortaya çıkacak. Pedro, gözlerini benden ayırmadan konuşmaya devam etti. "Lucas ile eş lider olduğun için bu telsiz sende kalacak. Grubun diğer üyelerine görev dağılımı yapıldı mı?" Lucas, her zamanki özgüveniyle cevapladı. "Geçen seneki gibi devam edeceğiz. Liz harita ve iz sürmeden, Ivy tıbbi müdahaleden, Aurelius yiyecek ve su taşımadan, Marino güvenlikten sorumlu." "Harika," dedi Pedro. Sonra ciddi bir şekilde Lucas’a dönerek sordu: "Lucia ile görev paylaşımı yaptınız mı?" Lucas hafifçe gülümsedi. "Evet, dünkü konuşmamızda bu meseleyi hallettik." Pedro’nun bakışları tekrar bana döndüğünde içimdeki öfkenin arttığını hissettim. Lucas’ın söyledikleri ve tavrı Pedro’yu germişti. Bu gerginlik, Pedro’nun sesine de yansıdı. "Senin görevin ne, Lucia?" Lucas’ın beni bu şekilde köşeye sıkıştırmaya çalıştığını biliyordum. Belki de bu şekilde davranmak hoşuna gidiyordu. Ama bugün ona yenilmeyecektim. "Planlama ve organizasyon Lucas’a ait. Yürütme ve koordinasyonu birlikte gerçekleştireceğiz." Lucas’a baktığımda gözlerinde gizli bir eğlence ve aynı zamanda hayranlık parıltısı gördüm. Liz’in ona olan öfkesi yüzünden okunuyordu. Pedro, sakinliğini koruyarak başını salladı. "Peki," dedi. Ardından hızlıca ekledi: "Takımlar girişe ilerliyor." Hepimiz akademinin girişine doğru yürüdük. Pedro’nun kararlı sesi hepimize güven veriyordu. "Bu yılki Av Oyunu daha rekabetçi olacak. Odağınızı kaybetmeyin ve takım ruhunu koruyun. Hepinize güveniyorum. Şimdi avlanın!" "Hep birlikte, ‘Avlanalım!’ diye bağırdık." Diğer takımlarla yan yana durduğumuzda, Lucas bir adım öne çıktı ve grubumuzun etrafında bir çember oluşturdu. "Roderick ve ekibi en büyük rakibimiz, diğerleri önemli değil." "Roderick mi?" dedim, Liz’in bakışları üzerimdeydi. Lucas’ın ona nasıl tepki vereceğini görmek için yüzüne baktım. İfadesi aniden sertleşti; geçen günkü kadar ciddi ve öfkeliydi. Liz, kaşlarını çatarak konuştu: "Adrian’ın takımındalar. Adrian da Pedro gibi önemli bir eğitmen, ve onlar yıllardır rakip. Bu rekabet her sene devam ediyor. Ayrıca, bizimle de sürekli bir yarış içindeler." Liz bu açıklamayı yaparken, Lucas’ı tedirgin bir şekilde izliyordu. Lucas’ın bakışları Adrian ve Roderick’in olduğu tarafa kaydı. "Ama geçen yıl olduğu gibi, biz yine galip geleceğiz," derken, çenesindeki kasların gergindi. Derin bir nefes aldım. Adrian veya Roderick ile aralarındaki rekabetin detaylarını bilmiyordum, ama Lucas’ın bu kadar ciddi olması dikkat çekiciydi. Oyun başladığında, ormanın derinliklerine doğru ilerledik. İlk kontrol noktasına vardığımızda, Lucas metal bir kutuyu aldı ve incelemeye başladı. "Bu bir şifreleme cihazı," dedi Liz, kutuya bakarak. "Şifreyi çözmeden bir sonraki ipucunu alamayız." Yanına yaklaşıp şifreye baktım. "Fibonacci dizilimi." Lucas’ın gözlerine baktım. "Şifreyi çözersek bir sonraki koordinatı alabiliriz." Lucas hafifçe gülümsedi, gözlerinde hayranlık belirdi. Dizilimi çözdüğümüzde kutu açıldı ve ikinci kontrol noktasının yerini gösteren bir harita parçası çıktı. Yola çıkmadan önce, Roderick ve takımıyla karşılaştık. Roderick öne çıkarak alayla konuştu: "Geç kaldınız, Lucas. Her zamanki gibi..." Lucas’ın bakışları bir anda tehlikeli bir şekilde daraldı. "Yarış yeni başlıyor," dedi, sakin ama tehditkâr bir sesle. Roderick, alaycı bir şekilde bana döndü. "Merhaba, Lucia, nasılsın?" Lucas'ın sakinliğinin yerini aniden bir gerginlik aldı. Her zaman kontrolünü koruyan biri için bu anlık değişim, herkesin dikkatini çekti. Yumruğunu sıktığı anda Marino araya girdi. "Kes sesini, Roderick." Roderick alaycı bir şekilde arkadaşlarına döndü. "Sahiden çok güzel, değil mi? Ne dersiniz?" Lucas'ın öfkesi iyice belirginleşmişti. Sanki bir yırtıcı gibi, harekete geçmek için bekliyordu. Ivy yanıma yaklaşıp fısıldadı: "Bir şey yap, yoksa onu durduramayız." Lucas üzerinde böyle bir etkim olup olmadığını bilmiyordum, ama denemeye karar verdim. Lucas’ın önüne geçip elini tuttum. "Gidelim, Lucas. Ona aldırma." Lucas’ın bakışları fırtına gibi kararmıştı, ama elini bırakmadım. Sakinleşmesi için gözlerine baktım ve yalvardım. "Lütfen." Derin bir nefes aldı, ama öfkesi tamamen geçmiş değildi. Roderick’in yakasına yapıştı ve ona eğilip bir şeyler söyledi. Roderick’in yüzündeki alaycı ifade bir anda kayboldu. Bu, Lucas’ın kazandığını gösteriyordu. Ardından yanıma dönüp elimi tuttu ve birlikte yürümemizi işaret etti. "Ona ne söyledin?" diye sordum, ama cevap vermedi. Yolun geri kalanında yanımda yürüdü, elimi hiç bırakmadan. Grup sessizdi. Lucas’ın karanlık tarafı, her adımda etrafımızı sarmış gibiydi. Ekip ona saygı duyuyordu, ama ondan korktukları da açıktı. Haklıydılar, Lucas gerçek bir lider, aynı zamanda bir avcıydı. Belki de düşündüğümden çok daha fazlası… |
0% |