@kitsudaphne
|
YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.
"Kaçmak, korkudan değil, hazırlıksız olmaktan doğar." — Umbra Sözü Chloe elini uzattı ve ona tutunarak ayağa kalktım. Merak korkuyu bile yenmişti. Chloe bakışlarımdan her şeyi anlamıştı. "Duşa gir, sonra konuşuruz," dediğinde, ona şüphe dolu bir bakış attım. Hafif bir gülümseme ile karşılık vererek, "Söz veriyorum, kapıdan ayrılmayacağım," dedi. Sesinde sevecen bir ton olsa da, bakışlarında gizleyemediği bir suçluluk vardı. Kısa bir tereddütten sonra duşa girdim ve hızlıca hazırlanıp tekrar dışarı çıktım. Chloe beni bekliyordu. "Yemekhaneye geçelim mi? Bir şeyler atıştırırken konuşuruz," dedi. Sesi sakin olsa da altında ince bir tedirginlik seziliyordu. "Peki," diye mırıldandım, sorgulamaya henüz hazır olmadığım bir tonla. Chloe’yi takip ederek yemekhaneye ilerledim. Akademinin diğer bölümleri gibi yemekhanesi de geniş ve ihtişamlıydı. Tavanındaki büyük avizeler, masaların üzerinden yumuşak bir ışık yayarken, sandviç ve salata barı gibi sıradan ayrıntılar bile özenle düşünülmüştü. Açlık seviyem, çevreme olan dikkatimi dağıtmaya başlamıştı. Boş bir masaya oturduktan sonra Chloe, gerginliğini gizlemeye çalışarak ayağa kalktı. "Sen otur, ben bir şeyler alırım," dedi ve hemen uzaklaştı. Kısa bir süre sonra elinde iki sandviç, kek dilimleri ve portakal suları ile geri döndü. Midemin açlıktan guruldamasıyla tereddüt etmeden sandviçlerden birine uzandım. Tam ısırmıştım ki Chloe derin bir nefes aldı ve gözlerini benden kaçırarak konuşmaya başladı: "Burası Umbra Akademisi," dedi, kelimeleri dikkatle seçerek. "Uluslararası Umbra Örgütü’ne bağlı gizli bir yer. Ve biz... casusuz." (Umbra Latince’de gölge demektir.) Sözleri havada asılı kaldı. Sandviçi elimde tutarken gözlerim ona dikildi. O an tüm şüphelerim gerçeklik kazandı; burası tahmin ettiğim üzere sıradan bir akademi değildi. Chloe’nin bakışlarındaki kararlılık, bunu açıkça belli ediyordu. Yutkunarak, "Casus mu?" diye tekrarladım. Gözlerim büyüdü ama Chloe hız kesmeden devam etti: "Akademi, kimsesiz ve yetenekli çocukları bulup onları korkusuz casuslara dönüştürmek için var. Burada gördüğün herkes senin gibi kimsesiz; bizim ailemiz, diğer umbralar." Sakin bir şekilde portakal suyundan bir yudum aldı. "Örgütü kuran aileler, dünyadaki ağlarını yıllar içinde daha da güçlü hale getirdiler. Başlarda yetişmiş casuslarla çalışıyorlardı ama görevler zorlaştıkça kendi casuslarını eğitme ihtiyacı doğdu. Akademi bu yüzden kuruldu. Gizlilik temel prensip olduğundan, sadece kimsesiz çocuklar akademiye alındı. Burada 3S kuralı yani sadakat, saygınlık ve sessizlik her şeydir. Hepimiz, muhbirler tarafından keşfedildik. Gözcü umbralar, yetenek avcılarıdır ve muhbirlerin verdiği bilgilerle yeni yetenekleri bulurlar. Sen de onlar tarafından keşfedildin. 21 yaşına kadar burada eğitim alacak, sonra bir umbra olarak mezun olacaksın." Chloe bir süre sustu, sanki kelimelerini dikkatle seçmeye çalışıyordu. Şaşkınlığımı zor bastırarak konuştum: "Bir dakika Chloe, bana bunları kimse sormadı. Ben şiddet yanlısı biri değilim ve asla olmak istemiyorum." İçimde bir düğüm oluşmuştu. Chloe’nin ifadesi ise değişmedi. Yüzündeki sakinlik, bana söylediklerinin çoktan içselleştirilmiş bir gerçek olduğunu anlatıyordu. "Biz burada acımasız insanlar yetiştirmiyoruz, Lucia." Sesi nazikti, ama her kelimesi soğukkanlı bir kesinlikle yankılandı. "Her görevin kendi zorluğu var, ama her şey örgütün kuralları ve değerleri çerçevesinde yürüyor. Görevler gizlilik ve beceri gerektiriyor, hepsi bu." Söylediklerini anlamaya çalışıyordum, ama içimdeki huzursuzluk büyüdükçe büyüyordu. Oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. Boğazımdan yükselen korku ve öfkeyi kontrol edemedim. "Bu şartları kabul edemem." Sözlerim bir fısıltı gibi çıktı, ama ciddiydim. "Buradan gitmek istiyorum." "Üzgünüm," dedi Chloe, yumuşak ama kararlı bir sesle. "Buradan gitmenin bir yolu yok. Artık buraya aitsin." Yutkunarak karşılık verdim. "Beni burada zorla tutamazsınız." Chloe başını hafifçe eğdi, gözlerime bakarken ifadesinde derin bir hoşgörü gizliydi. "Aksine, kendi isteğinle kalacaksın." "Bunu nasıl yapacağım?" dedim meydan okurcasına. Chloe bir an duraksadı. "Başka şansın var mı, Lucia? Geri dönebileceğin bir yer? Ya da paran? Buraya gelirken bunu kabul ettin çünkü başka çaren yoktu. Neden buraya bir şans vermiyorsun?" Sözcükleri yüzüme bir tokat gibi çarptı. Elimi tutmaya çalıştı ama hızla geri çekildim. "Bu söylediklerini yapamam, ben kötü biri değilim!" Sesim daha sert çıkmıştı. Chloe’nin yüzünde acı bir gülümseme belirdi. "Eğitilmeden neler başarabileceğini bilemezsin, ayrıca ben kötü birine mi benziyorum?" Onu inceledim; hayır, görünüşü fazlasıyla masumdu. En acısı da söylediklerinin doğru olmasıydı. Gidecek bir yerim yoktu. Kendimi çaresiz hissettim. İçimde bir şey, buranın bana uygun olmadığını söylüyordu. İçgüdülerim, bu akademinin beni hırpalayacağını fısıldıyordu. "Lucia," dedi Chloe yumuşak bir sesle, "yaralısın. Ama hepimiz aynı acıları yaşadık. Bana izin ver, sana yardım edeyim. Bu akademi, sandığın kadar kötü bir yer değil. Zamanla anlayacaksın. Ayrıca başarılı olacağına eminim. Ve her zaman yanında olacağım." Ona ilk andan itibaren güvenmiştim, bu güvenden hâlâ bir parça kalmış gibiydi. Başka bir çıkış yolu olmadığından, denemeye karar verdim. "Peki, Chloe," dedim derin bir nefes alarak, "beni eğitmene izin veriyorum." Yüzünde ışıldayan bir gülümseme belirdi. "Yalnız bir daha böyle bir duruma izin vermemelisin," diye ekledim, sesimde hafif bir sitemle. "Haklısın," dedi. "Ama yeni gelenlerin eğitime uygun olup olmadıklarını kanıtlamaları gerekiyor. Bu yüzden sana açıklama yapamadım." Başımı salladım, konuyu şimdilik kapatmaya hazırdım. "Eğitimle ilgili konuları daha sonra konuşuruz. Bugün fazlasıyla yoruldun, seni zorlamak istemem. Sadece mezuniyet için gereken iki sınavdan bahsedeyim. 19 ve 21 yaşlarında, yetenek ve karakter özelliklerine uygun olarak hazırlanmış sınavlara gireceksin. 21 yaşındaki sınav, mezuniyet görevindir. Eğer başarırsan, akademiden mezun olacaksın." "Anladım," dedim kısa ve net bir şekilde. "Şimdilik bu kadar," dedi Chloe, son bir kez gülümseyerek. "Yemeğini bitir, seni odana götüreyim."
Sandviçimi ve portakal suyumu hızla bitirdim. Chloe, beni akademinin üçüncü katına çıkardı. 313 numaralı odaya kartla girdik. Oda geniş, şık ve konforluydu; bir yatak, gardırop ve çalışma masası vardı. En güzeli de penceresi okyanusa bakıyordu. "Tuvalet ve banyon da var. Beğendin mi?" diye sordu Chloe. "Evet," dedim kısık bir sesle. Chloe çalışma masasına ilerledi, çekmeceyi açıp içinden bir telefon ile bilgisayar çıkardı. "Bunlar senin. Şifreni sen belirleyeceksin. Teknolojimiz üst düzeydedir. Özel bir işletim sistemi ve ağ kullanıyoruz, her şey güvenli. Ama hattın dış aramalara kapalı. Bu ayrıcalık sadece danışmanlar ve yüksek rütbeli umbralara ait." Sonra banyoyu işaret etti. "Her şey aylık olarak yenileniyor. Odan haftada bir temizlenecek. Havlular ve çarşaflar da iki haftada bir değiştiriliyor." Dolabı açtı. İçinde iç çamaşırlarından şık kıyafetlere, spor giysilerine ve ayakkabılara kadar her şey vardı. "İhtiyacın olan her şey alındı. Yine de eksik bir şey olursa, akademinin mağazasından temin edebilirsin. Ayrıca çamaşırların senin sorumluluğunda. Akademinin arkasındaki çamaşırhaneyi kullanabilirsin. 7/24 açık." "Tamam," diye mırıldandım. Chloe gülümseyerek ekledi, "Zamanla alışacaksın." Yorgunluk her hücreme işlemişti. Chloe bunu fark etti ve hafifçe gülümsedi. "Yarın sabah 8’de buluşalım. Kahvaltı ederiz, sonra da ilk ders için evime geçeriz. Teorik dersler, danışmanların evinde yapılır." Elimi tuttu, sıcaklığı avucuma yayıldı. "Düşündüğün kadar zor olmayacak, korkma. Ben hep yanında olacağım. Şimdi dinlen, güzelce uyu. Yarın sabah seni giriş katında bekliyor olacağım." "Tamam," dedim gözlerim kapanırken. "İyi akşamlar, Lucia." "İyi akşamlar, Chloe." Kapıdan çıkmadan önce son bir kez bana baktı. "Kendini asla yalnız hissetme." "Teşekkür ederim." Chloe odadan çıkar çıkmaz yatağa uzandım. Yorgunluğun etkisiyle hemen uykuya daldım ama gecem kâbuslarla doluydu. Sürekli uyanıp nefes nefese kaldım. Her seferinde odadaki sessizliği ve okyanustan gelen hafif dalga seslerini dinleyerek yeniden uykuya dalmaya çalıştım. Ama içimdeki huzursuzluk bir türlü dinmiyordu. Akademi, her anıyla üzerimde ağır bir baskı yaratmaya başlamıştı ve bu daha ilk günümden kendini hissettiriyordu. |
0% |