@kitsudaphne
|
YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.
KURGU GEREĞİ HAFİF ŞİDDET İÇEREN BİR SAHNE BULUNMAKTADIR. ŞİDDET ÖZENDİRİLMEMEKTEDİR, HİKAYENİN AKIŞI GEREĞİ KULLANILMIŞTIR. RAHATSIZ OLABİLECEK ARKADAŞLARIMIN OKUMAMASINI TAVSİYE EDERİM.
"Her şey bir satranç oyunuydu ve ben sadece bir piyon olduğumu sanıyordum. Rolümün ne kadar önemli olduğunu zamanla anlayacaktım. Ama şu an, gerçeklik tüm ağırlığıyla üzerime çökmüştü." Telefonun tiz sesi odada yankılandı. Adam ekrana göz attıktan sonra bakışlarını bana çevirdi. Gözlerinde avını beklemekten yorulan bir avcının sabırsızlığı vardı. "Ellerini camadan düğümüyle bağladım," dedi, sakin ama alaycı bir tonda, "Bu düğümleri çözmen imkânsız. Boşuna uğraşma." Onun beklediği umutsuzluğu bakışlarımla gösterdim, ama içimdeki direnci kaybetmeye niyetim yoktu. Vazgeçmeyecektim; savaşmadan geri adım atmak benim tarzım değildi. "Birazdan döneceğim, kanarya," dedi, yaklaşarak gözlerimin içine baktı, "O zaman bu oyun sona erecek." Ağzımdaki bandı yeniden taktı ve odadan çıktı. Kapının kapanma sesi soğuk duvarlarda yankılandı. Kaç gündür süren bu esaretin sona yaklaştığını hissediyordum, ama bu sefer durum daha ciddiydi. Artık karşımdaki düşman hayal değil, gerçekti. Aklım hızla çözüm yolları arıyordu. Pedro’nun verdiği eğitimler, Chloe’nin taktikleri zihnimde canlandı. Bu düğüm—camadan düğümü—zorla çözülecek türden değildi, ama bir yol biliyordum. Tek seçenek... baş parmağımı kırmaktı. Acıya odaklanmamalıydım; sadece özgürlüğe. Sol baş parmağımı sağ elimle kavradım ve tereddüt etmeden sert bir hamle yaptım. Gelen o ince sızı ve ardından hissettiğim acı, dayanılmazdı, ama duramazdım. Zaman bana karşı işliyordu. Cebimdeki bıçağı—siyah kanaryayı—çıkarıp ipleri hızla kestim. Ayaklarımdaki bağlardan da kurtuldum. Parmağımın her atışıyla zonkluyordu, ama acıyı şimdi düşünemezdim. Tişörtümden küçük bir parça yırtıp elime sardım. Geçici bir çözüm, ama şimdilik yeterliydi. Şimdi harekete geçme zamanıydı. Kapıyı açmadan önce etrafa son bir kez baktım. Koridor sessizdi. Dışarıya adımımı atar atmaz, o karşımdaydı. Gözlerinde öfkenin izlerini görüyordum. "Kuşlardan hiçbir zaman hoşlanmadım," dedi, hızla üzerime doğru gelirken. İlk hamlesini savuşturmayı başardım ve yüzüne sert bir yumruk attım. Ama eğitimliydi; hemen toparlandı ve karnıma savurduğu tekmeyle beni yere düşürdü. Dizlerimin üstüne çöktüğümde, her şey bitmiş gibi görünüyordu. Ancak bıçağı bacağına saplayarak hamlesini durdurdum. Acıyla yere yığıldı. Fırsatı kaçırmadan ellerini bağladım. Gözlerinde çaresizlik vardı, ama bu kez umursamadım. Bıçağı tehditkâr bir şekilde boynuna yaklaştırdım. "Senden başka kim var?" dedim, soğuk bir tonda. "Yalnızım," diye inledi. Gözlerine dikkatle baktım, doğruyu mu söylüyordu yoksa oyun mu oynuyordu anlamaya çalışıyordum. Ya gerçekten yalnızdı ya da çok iyi bir oyuncuydu. "Pedro nerede?" diye sordum bu sefer, acı içinde yüzünü buruşturmuşken. "Koridorun sonunda, sağdaki odadalar..." dedi, sesi neredeyse fısıltı gibiydi. Odadalar… Onlar kimdi? Sorular zihnimde yankılanırken harekete geçmek zorundaydım.
Koridorun sonuna varıp sağdaki kapıyı açtığımda, gördüklerim beni tamamen hazırlıksız yakaladı. Chloe, Pedro ve Esther karşımda duruyordu. Chloe'nin yüzünde gurur dolu bir gülümseme vardı, sanki hiçbir şey olmamış gibi görünüyordu. Bu nasıl olabilirdi? Her şey bir yalan mıydı? İçimde bir şeyler yavaş yavaş koparken, Esther soğukkanlı bir ifadeyle bana doğru bir adım attı. "Hepimizi şaşırttın, kanarya," dedi küçümser bir tonda, bakışlarında bir soğukluk vardı. "Neler oluyor?" dedim, içimde yükselen öfkenin kelimelerime yansımasını engelleyemeyerek. Bakışlarımı Chloe’ye çevirdim, ondan bir açıklama bekliyordum. Gözlerinde bir tür memnuniyet vardı—ama bu bana dair değil, sanki elde edilen başarıya duyulan bir gurur gibiydi. "İlk sınavın için hazır olduğunu düşündük, Lucia," dedi Chloe, gözlerinde bir memnuniyet parıltısıyla. "Seni izlemek… büyüleyiciydi." Bir oyun. Aylardır yaşadığım tüm bu zorluklar, korkular… sadece bir sınav mıydı? Bütün yaşadıklarım, çektiğim acılar yalnızca bir planın parçası mıydı? İçimdeki öfke, kontrolümden çıkmak üzereydi. "Bu bir delilik!" diye bağırdım, sesim koridorlarda yankılanarak. Bedenim öfkeyle titriyordu. Esther soğukkanlı bir ifadeyle bana bakarak konuştu: "Sakin ol, Lucia. Bu, yalnızca bir sınavdı. Gerçek bir gölge olmak istiyorsan, böyle bir sınavdan geçmelisin. Burası, dünyadaki en iyi casus örgütü ve biz sizi her durumda hayatta kalmaya hazırlıyoruz." Onun söyledikleri zihnimde yankılanıyor ama bir anlam bulamıyordu. Yaşadığım bu psikolojik savaş, verdiğim mücadele… yalnızca bir eğitim mi? Bu mümkün olabilir miydi? "Bu nasıl bir sınav olabilir?" dedim, sesimdeki hayal kırıklığını saklamaya çalışmadan. "O adamı daha kötü yaralayabilirdim! Gerçek sandım, hepsi gerçek gibiydi!" Esther’in ifadesi değişmedi, sanki her şey planladıkları gibi gidiyordu. "Her adımını izledik, Lucia. Ne yapacağını kontrol ediyorduk. Bu sadece bir senaryoydu. Ve sen… başarılı oldun." Chloe, bir adım öne çıkıp yanıma yaklaştı. Yüzünde masum bir ifadeyle elimi tuttu. "Lütfen bize kızma, Lucia. Görev gereği sana hiçbir şey söyleyemezdik." Bu yaşananların içimde yarattığı duygusal karmaşa, derin bir yara açmıştı. Chloe ve Pedro, ikisi de benim için önemliydi, ama artık aramızda aşılmaz bir mesafe vardı. Güven, bir kez kırıldığında tamir edilmesi en zor şeydi. Pedro, omzuma elini koydu ve sıcak bir sesle konuştu: "Harika bir iş çıkardın, Lucia. Bu zaferini gölgelemesin, başardın." Söylediklerinde belki haklıydı, ama içimdeki fırtına dinmek bilmiyordu. Beni bu oyunun içine çekmişlerdi ve şimdi de kutlamamı bekliyorlardı. Chloe, son bir kez kollarını boynuma doladı. "Seni hayal kırıklığına uğratmak istemedik. Her şeyi sonra konuşuruz. Şimdi dinlenmelisin. Elin acıyordur, hemen tedavi ettirelim." Sessizce başımı salladım. Fiziksel yaralarım iyileşebilirdi, ama içimdeki kırıklar? Onlar bir daha onarılabilir miydi? Bilmiyordum. Hastaneye gittiğimizde, doktorlar birkaç gün gözlem altında kalmam gerektiğine karar verdiler. Tüm bu süre boyunca Chloe, Pedro, hatta Chris bile yanımdan ayrılmadı. Ama Lucas... o yoktu. Ona mesaj attım, mesajımı okudu ama cevap vermedi. Görmezden gelmeye çalıştım, ama zaten yeterince kırılmıştım ve bir de onun sessizliğiyle yüzleşmek istemiyordum. Gece yarısı ilaçlarımı alıp uyumaya çalıştım. Rüyamda yine kaçıyordum. Bu sefer peşimde Esther vardı—ama birden bir sırtlana dönüştü ve üzerime atıldı. Kabusun etkisiyle soluk soluğa uyandım. Bu sınav beni gerçekten daha güçlü mü yapmıştı? Yoksa içimdeki kırılganlıklar daha da mı derinleşmişti? Oyun bitmişti. Ama her şey yeni başlıyordu. |
0% |