Yeni Üyelik
51.
Bölüm
@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

"Gözlerinde hem bir tehlike hem de kaçınılmaz bir bağlılık vardı. O an, aramızdaki sınırların ne kadar ince olduğunu fark ettim." — Lucia

Ertesi sabah gözlerimi açtığımda, Lucas yanımda oturuyordu. Gözleri telefon ekranına odaklanmış, yüzünde her zamanki o soğukkanlı ifade vardı. Fakat uyandığımı fark ettiği an, telefonu bir kenara bıraktı ve bana yaklaştı. Yorgun bakışlarının derinlerinde karmaşık bir his vardı; Lucas’ı tanıyordum, bu hislerin altında çok daha güçlü bir şey saklıydı.

"Günaydın, S." dedi, sesi alçak ve tınısında saklı bir sükûnetle yankılandı. Bana doğru eğildiğinde, aramızdaki tüm mesafe neredeyse yok oluyordu. Yüz hatları her zamanki gibi sert ama çekici bir güzellik taşıyordu. Ancak beni en çok etkileyen, gözlerinde var olan o derinlikti. Bakışları, her hareketimi izliyor, her nefesimi hissediyordu sanki.

Daha bir şey söylemeden, parmakları yüzüme doğru yaklaştı. Henüz dokunmamıştı, ama tenimde varlığını hissedebiliyordum. Aramızdaki mesafe her geçen saniye daralırken, varlığı tüm benliğimi sarmalıyordu. Nefesi dudaklarından dökülürken, "Nasılsın?" diye sordu. Basit bir soruydu, ama altında fırtınalar gizliydi. Ona vereceğim cevap sadece kelimelerden ibaret değildi.

"İyiyim," dedim, ama sesimdeki hafif titremeyi saklayamadım.

Gözleri bir an için dudaklarıma kaydı, sonra tekrar gözlerime kilitlendi. Aramızdaki hava yoğunlaşmıştı; her nefes alışım onun varlığıyla daha da ağırlaşıyordu. Lucas, kendini kontrol ederek bekliyordu. O an beni öpeceğini düşündüm. Başını yavaşça eğdi, nefesinin sıcaklığını hissettim. İçimde bir titreme vardı; kalbim hızla çarpıyordu. Dudaklarımız arasındaki mesafe neredeyse yok olmuştu, ama Lucas’ın kontrolü bu anı sonsuz bir bekleyişe dönüştürüyordu.

Gözlerinde karanlık bir ışık belirdi. Yakınlığı beni tamamen sararken, kontrolü elinde tutuyor, aramızdaki sınırı aşmamak için direniyordu. Parmakları usulca boynuma dokunduğunda, içimde bir ürperti dolaştı. O an fark ettim; Lucas için bu anı yaşamak, duygularımı izlemek, beni tamamen ele geçirmekten bile daha değerliydi.

"Lucia…" diye fısıldadı, sesi kontrol altındaki bir tehlikeyi barındırıyordu. "Beni zorluyorsun," dedi, nefesi yanağıma hafifçe değdi. Kontrolü hiç bırakmıyordu; gözlerindeki saklı kalanlar, aşkı ve tutkuyu gizlemeye yetmiyordu. Lucas’ın dokunmadan yarattığı bu yakınlık, aramızdaki bağı dayanılmaz hale getiriyordu.

O bakışlar… beni deli ediyordu. Ne kadar yoğun ve anlaşılmaz olursa olsun, gözleri ruhumun derinliklerine işliyordu. O an, aramızdaki sınırların ne kadar ince olduğunu fark ettim. Sanki aramızda bir sırra bile tahammülümüz yoktu; ben, yalnızca onun gözlerinde var olan bir varlıktım. O ise, her şeyi kontrol eden bir avcıydı. Bu oyunun kurallarını o yazıyordu ve ben, onun kurallarına göre oynamak zorundaydım.

"Sen de beni…" dediğimde, gözlerindeki ifade bir anda değişti. Karanlık yumuşadı, ama Lucas bir anda geri çekildi. Tam o sırada kapı açıldı. Şaşkınlıkla durakladım. Lucas’ın içgüdüleri beni hayrete düşürmüştü; sanki her şeyi önceden biliyor, her şeyin kontrolünü elinde tutuyordu.

 

Chloe ve Chris içeri girdi. Chris’in elinde bir çanta vardı, sessizce ilerlerken Lucas’a kısa bir bakış attı. O bakışta tarif edilemeyen bir şey vardı, aralarında sessizce paylaşılan bir anlaşma gibiydi. Lucas’ın vücudu aniden daha dikleşti, varlığı daha da belirginleşti. Ellerini gevşetti, ama gözleri Chris’ten ayrılmıyordu. Aralarındaki bu sessiz gerilim, odadaki havayı değiştirdi.

"Günaydın," dedim, o anı görmezden gelmeye çalışarak. Chloe bana yaklaşıp yanağımdan bir öpücük verdi. Chris de her zamanki sakinliğiyle yanıma geldi ve alnımdan hafifçe öptü. Chris ile aramızda zamanla gelişen derin bir bağ vardı; ona duyduğum güven tamdı. Chloe ve Chris ailem gibiydi.

"Nasılsın, bebeğim?" Chloe’nin sesi, her zamanki gibi sıcacık ve neşeliydi.

"İyiyim, Chloe," dedim hafif bir gülümsemeyle. Chloe ardından Lucas’a döndü.

"Dün konuşamadık, nasılsın Lucas?" diye sordu Chloe.

"İyiyim Chloe, ya sen?" Lucas, bakışlarını Chris’ten alarak cevap verdi.

"Ben de iyiyim," dedi Chloe, Chris’e kısa bir bakış attıktan sonra. "Chris ile tanışıyor musun?"

Lucas ve Chris arasında anlam dolu bir bakışma daha yaşandı. Lucas, Chris’i tartıyormuş gibi her detayı değerlendirirken, Chris soğukkanlılığını koruyordu. Meydan okuma olmaksızın karşılıklı bakışlara cevap veriyorlardı. "Evet," dedi Lucas, kısa ve keskin bir tonla. O sırada doktorun odaya girmesiyle ortamın gerginliği dağıldı.

"Test sonuçlarım nasıl?" diye sordum, dikkati dağıtmak için. Doktor sonuçları kontrol ederken, Chloe ve Chris birbirlerine kısa bakışlar atmayı sürdürdüler.

"Bugün taburcu olacaksınız. Sonuçlarınız gayet iyi," dedi doktor. Bu haber bile Lucas’ın yüzündeki kasvetli ifadeyi dağıtmamıştı. "Lucia’nın çıkış işlemlerini başlatabiliriz," dedi hemşireye bakarak.

Onlar çıkarken Chloe elimi tuttu, gözlerinde hafif bir hüzün belirdi. "Bu arada Esther ile konuştuk. Danışmanın Pedro oldu," dedi, sözlerini dikkatle seçerek. Onun için zor bir karar olduğunu hissettim.

"Üzgünüm, Chloe," dedim, ona hissettiğim suçluluğu saklayamayarak.

"Senden ayrı kalmak beni üzüyor, Lucia. Ama kararının nedenini hepimiz biliyoruz," dedi, bakışlarında anlama ve destek vardı. "Ne olursa olsun, senin yanındayım."

Lucas’ın bakışları üzerimizdeydi. Her kelimeyi olması gerekenden daha fazla analiz ediyordu, ama o an hiçbir şey söylemedi. Sadece varlığı, sükûnetin altında yatan fırtınaları kontrol ediyor gibiydi. Chloe’nin elini bırakıp Lucas’a döndüm. Eğilip alnımdan öptü, dokunuşu nazik ama kararlıydı.

"Bir telefon görüşmesi yapmam gerekiyor, geleceğim," dedi.

Başımı salladım. Onun üzerimdeki etkisinin farkındaydım, adeta görünmeyen bir iple bağlıydım. Ellerindeydim ve bundan kaçış yoktu.

"Kontrolü ne kadar daha sürdürebileceğini merak ediyordum. Çünkü o sınır aşıldığında, her şey geri dönülemez olacaktı."Lucia

Loading...
0%