Yeni Üyelik
52.
Bölüm
@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

"Lucas’ın gölgeleri ruhumu sardığında, geriye sadece onun fırtınasında kaybolmak kaldı." — Lucia

(Lucia)

Lucas odadan çıkarken bakışlarımı Chloe’ye çevirdim. "Peki ya Esther... Tepkisi nasıldı?" diye sordum. "Biraz şaşırdı ama sonunda kabul etti," dedi Chloe. O sırada Chris’in bakışları kapıya takılmıştı. Bir an araya girip soğukkanlı bir ses tonuyla konuştu: "Lucia’ya rapor yazacaklar mı acaba? Doktoruyla bir konuşmam gerek." Chloe ona şaşkınlıkla baktı. Chris, bu sözleri söylerken ifadesi hiç değişmedi; net ve mesafeliydi. "Hemen dönerim," diyerek odadan çıktı.

Lucas ile Chris arasındaki bu sessiz, ama yoğun gerginlik içimi huzursuz etmişti. Bir şeylerin yolunda gitmediğine dair içimde derin bir his belirdi. Chloe de bu gizemli gerilimi fark etmişti; gözleri endişeliydi. Elimi nazikçe tutup okşarken, bana destek olmaya çalışıyordu. Konuyu hafifletmek istercesine konuştu: "Senden gerçekten çok hoşlanıyor, Lucia. Fark ettin mi bilmiyorum ama... Sana bakışında bir şey var."

Şaşkınlıkla ona döndüm. "Ne demek istiyorsun?"

Chloe’nin bakışları ciddileşti, yüzünde anlamlı bir ifade belirdi. "Sanki sen onun her şeyisin. Seni izlerken, tamamen ona aitmişsin gibi bakıyor." Bu sözleri duymaya hazır değildim. İçimde sakladığım duyguların bir anda su yüzüne çıkacağından korktum ve bakışlarımı kaçırdım. "Belki de öyledir," diye fısıldadım.

Chloe, bir adım daha yaklaşıp dikkatle gözlerimin içine baktı. Gözlerindeki parıltı beni kaçamayacağım bir yere sıkıştırmış gibiydi. "Ya sen? Sen de ondan hoşlanıyor musun?"
Hoşlanmak... Bu his çok daha derin ve karmaşıktı. Onu tanımlayacak kelimeleri bulamıyordum. Ve bu duyguyu dile getirmek, her şeyi geri dönülmez kılacaktı. Sessizce başımı salladım, sözcüklerin çıkmasına izin vermedim. Çünkü içimde büyüyen bu gerçek, su yüzüne çıkarsa, her şeyin değişeceğini biliyordum.

"Chris ile sen ne durumdasınız?" diye sordu Chloe, konuyu değiştirmek istercesine.
Birden yüzüne neşeli bir ifade oturdu. "Aramızdaki her şey ciddileşti," dedi mutlulukla. Gülümseyerek yanıtladım. "Bu harika, Chloe. Gerçekten birbirinize çok yakışıyorsunuz."

"Teşekkür ederim, Lucia." Sesi yumuşadı, gözlerinde farklı bir ciddiyet belirdi. "İyileşme sürecinde yanımda olmanı istiyorum." Sözlerinin altında yatan anlamı hemen kavradım; geçmişi geride bırakıp yeni bir sayfa açma vaktinin geldiğini söylüyordu. "Tabii, Chloe. Memnuniyetle," dedim, onu yalnız bırakmayacağımı bilerek.

 

Banyoda hazırlanırken içimdeki karmaşa hâlâ dinmemişti. Üzerimi değiştirdim, ama zihnim Lucas ve aramızdaki o belirsiz gerilimle doluydu. Kapıyı açtığımda, Pedro ile birlikte Chris ve Lucas odaya girdiler. Lucas'ın varlığı ortamı dolduran bir enerji gibiydi; gözlerindeki karanlık yoğunluk etrafa yayılıyordu. Pedro ise bu gergin atmosferi görmezden gelerek bana yaklaştı.

"Seni iyi görmek güzel, Lucia. Ağrın var mı?" diye sordu, ses tonu her zamanki gibi sakindi. "Biraz var, ama önemli değil," dedim, ama gözlerim Lucas'tan ayrılmıyordu. Onun bakışları bende değil, Pedro’nun üzerindeydi. O yoğun, dikkatli tavrı odanın havasını dolduruyordu.

Chris ciddi bir ifadeyle konuşmaya başladı: "Üç günlük rapor verdiler, Lucia. Ancak dövüş eğitimlerine beş hafta katılamayacaksın. Pedro, doktorunla konuştu, bazı egzersizler için izin aldık. Bu süre boyunca diğerlerinden ayrı çalışacaksın."

"Tamam," dedim, ama aklım hâlâ Lucas’taydı. Pedro’ya odaklanmış bakışları, avına yönelmiş bir yırtıcınınkiler gibi sakin ve soğukkanlıydı. Belki de savaş meydanındaki bir komutanın saldırıyı bekleme anı gibiydi...

Chloe sözü alarak konuşmaya başladı: "Buradan çıktıktan sonra, Lucia bir süre benimle kalacak." Pedro bu sözlere hafifçe gülümsedi. "Bu harika bir fikir. Eğer hemen çıkacaksanız size eşlik edebilirim," dedi.

Lucas, Pedro’dan gözlerini ayırmadan soğuk bir sesle karşılık verdi: "Gerek yok."

Hiçbir kelime sarf etmedi, ama parmaklarının narin dokunuşları, içimdeki tüm sınırları zorlayan bir his uyandırdı. Her hareketi, içimde yankılanan o kontrol edici varlığı daha da derinleştirdi. Farkında olmadan nefesim hızlanmıştı.

Lucas, başını kaldırıp gözlerime baktığında o gözlerdeki derinliği gördüm. Yalnızca bakışlarıyla içimdeki en derin duyguları uyandırabiliyordu. Nefesim kesilerek, "Eve mi gidiyoruz?" diye sordum.

Lucas bir an duraksadı. Gözlerinde, sakladığı derin duyguların izleri vardı. "Ne yapmak isterdin?" dedi, sesi alçak ve sakin ama içinde sakladığı gerilim hâlâ oradaydı.

"Biraz sahilde oturamaz mıyız?" diye fısıldadım, bakışlarındaki karmaşayı hissederek. Lucas’ın ruhundaki fırtınayı kelimeler olmadan da anlayabiliyordum. O, gizemi çözülemeyen bir bilmeceydi. Cazibesi tehlikeli bir ateş gibiydi. Gözlerindeki enerji beni hem çekiyor hem de korkutuyordu. Kaçmamı istiyormuş gibi bakıyordu... ama aynı zamanda kaçışı imkânsız kılıyordu.

Böyle anlarda, Lucas’ın gölgeleri etrafımda dolaşıyor, beni sarıyordu. Ruhum onunla doluyor, taşıyordu. Geriye yalnızca onun oluşturduğu fırtınada kaybolmak kalıyordu.

Loading...
0%