@kitsudaphne
|
YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.
"Her fırtınanın ardından huzur gelir; ama bazı fırtınalar, geride yalnızca kaybolmuş bir kalp bırakır." — Anonim (Lucia) Ayağa kalktığında, elleri boynuma usulca kaydı. Parmakları, nabzımın üzerinde dolaşırken hissettiğim o sahiplenici şefkat, kalbimi hızlandırıyor, nefesimi düzensizleştiriyordu. Gözlerimin içine bakarken ifadesi yumuşaktı, ama altında her zamanki gibi bir güç ve kararlılık yatıyordu. Lucas, her hareketiyle beni avucunun içine alıyor, kontrolü tamamen elinde tutuyordu. "Yorgun değil misin?" diye sordu, sesi sakin ama içinde gizli bir uyarı vardı. Sanki beni hem koruyor hem de sınırları aşmaya yaklaşıyordu. Bakışlarımı ondan alamıyordum. Lucas, kalbimi ele geçirmişti; her dokunuşu, her sözü beni derin bir karmaşaya sürüklüyordu. Ama... neden bana güvenmiyordu? Kalbim ve ruhum ona aitti, sadece ona. Yine de Pedro'nun adı her geçtiğinde aramızdaki gerginlik dayanılmaz hale geliyordu. Lucas'ın kıskançlığı, aramızdaki o ince çizgiyi daha da belirgin kılıyordu. "Değilim," dedim, neredeyse bir fısıltıyla. Sesimdeki kırılganlık beni bile şaşırtıyordu; onun kontrolüne boyun eğmiş gibiydim, ama aynı zamanda bu kontrolü istiyordum. Lucas’ın gözlerinde dikkatli bir derinlik vardı, sanki her hareketimi izleyen bir avcı gibi. O kadar güçlü ve kararlıydı ki, aramızdaki bağın ne kadar kırılgan olduğunu hissetmemek imkânsızdı. Ama onun koruyucu tarafı, bu sertliğin altında hep hissediliyordu. Beni tamamen koruma arzusuyla doluydu, bu yüzden sınırları ne kadar zorlayabileceğini düşünmekten kendimi alamıyordum. İkimiz arasında sanki görünmez bir sınır vardı ve o sınır aşıldığında her şey geri dönülemez olacaktı. Belki de o sınır, çoktan aşılmıştı. Gözlerimde ne gördüyse hoşuna gitmiş olmalıydı. Parmaklarının boynumdan yavaşça çekilmesiyle üzerimdeki baskı hafifledi, ama aramızdaki yoğun çekim hep oradaydı. "Dinlenmen gerekiyor, tatlı işkencem," dedi, sesi derin bir sahiplenme ve şefkatle yankılandı. "Sonra istediğin yere gideriz." Bu sözler, onun kontrolünden asla vazgeçmeyeceğini gösterdiğinde, ona boyun eğdim. Ancak, aramızdaki gerilim her an kopacakmış gibi hissediliyordu. Gözlerimdeki karmaşayı fark etti. Kulağıma eğildi ve alçak bir sesle fısıldadı: "Şu an beni zorlama, Lucia. Lütfen. Çünkü fark etmiyorsun ama şu an burayı dağıtabilecek haldeyim." Parmakları enseme kaydı, oradan boynuma indi. Her dokunuşu, aramızdaki bağı biraz daha derinleştiriyordu, sanki her şeyin geri dönülemez hale gelmesi için sadece bir an kalmıştı. "Peki," dedim, o geri çekilirken. O an Lucas’ın benim için bir tufan olduğunu fark ettim. Bir tufan gibi beni altüst ediyordu; ama bu tufan, duygularımı derin bir şekilde sarıyor, kalbimi yerinden oynatıyordu. Bu oyunda kazanmaktan vazgeçmiştim; eğer ayakta kalabilirsem bile bu bir mucize olurdu. Yine de, onun elleriyle sınırlarımı yeniden şekillendirmesi içimde büyüyen bir huzursuzluğa neden oluyordu. Oysa, Lucas’ın sınırları netti, ama ben kendi sınırlarımı koruyamıyor, onun yeniden inşa etmesine izin veriyordum. Chris ve Chloe, Pedro ile konuşarak çıkarken, Lucas bir eliyle çenemi hafifçe kavradı. Bakışlarında her şeyi anladığını belirten bir parıltı vardı. "Tatlı işkencem, asla anlamadığın şey ne biliyor musun?" dedi, yüzüme eğilerek. " Seni ve sınırlarını zorladığımı sanıyorsun. Oysa ki sen benim sınırlarımı zorluyorsun. O sınırları yok etmek ve yeniden çizmek zorunda kalan hep ben oluyorum." "Lucas..." dedim, ama kelimeler boğazımda düğümlendi. "Lucia," diye devam etti, sesi yumuşak ve derin bir titreme ile doluydu. "Lütfen beni bu kadar zorlama. Anlaman gereken bir şey var: Seninle arama girecek hiçbir şeye tahammülüm yok. Bir gün, tamamen benim olduğunda... o duvarların, sınırların... hepsini ortadan kaldıracağım. O güne kadar sabredeceğim. Peki, senin bu duvarlara dayanacak gücün var mı, tatlı işkencem?" Sözlerinin ağırlığı içimde derin bir yankı bıraktı. Kafamı hafifçe salladım, bunu inkâr edemezdim. Kalbimde, ruhumda, onun beni tamamen ele geçirdiğini kabul etmekten başka bir çarem yoktu. "Öyleyse, buna uygun davran, tatlı işkencem," dedi, alnıma bir öpücük kondurarak. Bu, onun çizdiği sınırdı; benimse boyun eğmemi beklediği an. Lucas bu oyunu sonuna kadar oynamaya kararlıydı ve her haliyle sınırları aşmaktan çekinmeyeceği belliydi. Alnımdan öperken içimdeki titreme, aramızdaki bağın ne kadar derin olduğunu hissettirdi. Odadan çıkarken zihnimde tek bir düşünce yankılandı: Lucas beni tamamen ele geçirmişti. Bu oyunda ya teslim olacaktım ya da her şeyle birlikte yanacaktım. Başka bir seçeneğim yoktu. Danışmanlar binasına yürürken, belimdeki tutuşu bir an sıkılaştı; sanki ruhumun derinliklerine kadar işliyordu. Nefesi kulağımda yankılandı, her kelime bana ait olduğumu hatırlatıyordu: "Kalbin benim, Lucia. Bunu unuttuğun her an, sana yeniden hatırlatacağım." Lucas’ın sözleri içimde bir melodi gibi yankılandı, beni saran o derin ve tutkulu sahiplenişini hissettim. Her şey onun kontrolündeydi; kalbimde ve ruhumda tamamen hüküm süren oydu. Bu gerçek, aramızda görünmez bir bağ oluşturuyordu; sanki ruhlarımız birbirine kenetlenmişti ve kaçış yoktu, ikimiz de bunun farkındaydık. "Bir kez kalbini verdin mi, geri dönemezsin. O kalp artık yalnızca ona ait olur, seninle birlikte yanıp kavrulsa bile." — Lucia |
0% |