Yeni Üyelik
60.
Bölüm
@kitsudaphne

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.

 

"Her fırtınanın ortasında, her karanlığın içinde beni çeken bir şey var. Ve biliyorum... sonunda hep onunla yanacağım." — Lucia

(Lucia)

Geçen haftalarda bedenim dinlenirken, zihnimde Lucas ile bitmek bilmeyen bir savaş vardı. Onunla her karşılaştığım an, içimdeki mücadele daha da derinleşiyordu; duygularım bana ihanet ederken, mantığım sessizce geri çekiliyordu. Lucas’ın varlığı öyle derindi ki, kelimelerle anlatmak yetersiz kalırdı — tıpkı bir tufan gibi, hem huzur hem de tehlike getiriyordu. Beni koruma arzusu ne kadar güçlü olsa da, en büyük tehlike tam da oydu. Ve bu duruma nasıl tepki vereceğime henüz karar verememiştim.

Ama... Lucas’ın kim olduğunu biliyordum. Korkulması gereken biri olduğunu da... Ama işin trajik yanı, içimdeki her bir parça ona doğru sürükleniyordu. Ona her baktığımda, karanlık bir dünyada şekillenmiş karmaşık bir ruh görüyordum. Ve her defasında kendime sorduğum tek bir soru vardı: Onunla yanmayı mı seçecektim, yoksa kendimi bu ateşten sakınacak mıydım?

Bu süreçte Chloe ve Chris ile daha fazla vakit geçirdim. Onlar, benim asla tam olarak sahip olamayacağım bir mutluluğun yansıması gibiydiler. İkisi de bir aile sıcaklığı sunuyordu, sevgi dolu bir güven alanı yaratmışlardı, ama ben... Lucas’ın yoğun ve aşk dolu dünyasıyla sarılmış bir gerçeklikte onlardan hep bir adım uzakta kalıyordum. Onların yanında bile sanki bir sis perdesi arkasında yaşıyordum.

Pazartesi günü Pedro ile derslere başlayacak olmam, hafta sonu boyunca birlikte vakit geçirmemize bahane olmuştu. Chloe ve Chris ile bir kaçamak yapmayı planlamıştık, Lucas da programa dahil oldu. Tüm bu süre boyunca Lucas’ın Pedro konusunda bir şeyler söylemesini bekledim. Sadece bir tepki, bir tavır... Herhangi bir şey. Ama o, soğukkanlı bir sessizliğe büründü, ve bu sessizlik kelimelerden daha gürültülüydü.

Pedro’nun danışmanım olmasını asla kabullenemeyeceğini biliyordum, ama bu rahatsızlığını asla açıkça dile getirmedi. Bunun yerine, gözlerinde o derin, gizem dolu bakışlar vardı. Onun sessizliği, içindeki öfkenin ve kıskançlığın habercisiydi; hislerini dile getirmek yerine, beden diliyle anlatıyordu. Gözlerinin her karanlık parıltısı, Pedro’ya karşı duyduğu hoşnutsuzluğu daha da belirgin hale getiriyordu. Lucas’ın bana olan bağlılığı, Pedro’nun varlığıyla test ediliyordu ve o her geçen gün daha da zorlanıyordu.

 

Derse başlamadan önceki o son akşam yemeğinde bile, Lucas’ın bakışları bir an olsun üzerimden ayrılmadı. Sessizliğinde söylenmemiş cümlelerin ağırlığı, tavırlarında bir keskinlik vardı, sanki en ufak bir harekette parlamaya hazır bir alev gibi. Gözlerinde karanlık bir pırıltı, yüzünde gizli bir gerginlik... Pedro’yu düşündüğünü biliyordum. Ve bu düşünce içimde gitgide büyüyen bir rahatsızlığa dönüşüyordu.

"Film bitince gitmem gerek," dedi, fakat sesindeki ton sanki gitmek istemiyormuş gibi yankılandı. O an bile, Lucas’ın gerçek düşüncelerini çözmeye çalıştım, ama ona her bakışımda o esrarengiz dünyanın içine daha da çekiliyordum.

"Anladım," dedim. Ama içimde bir parçam onun kalmasını istiyordu. Lucas ile olan ilişkimizde her zaman bu çelişkideydim; çünkü o her zaman böyleydi; gizemli, karmaşık, ve tehlikeli. Duygularımla boğuşuyordum, ona duyduğum ihtiyacı bastırmaya çalışırken.

Kapıya kadar ona eşlik ettim. Gitmeden önce, aniden belimden kavrayarak beni kendine çekti. Gözlerinde kararlı, derin bir yoğunluk vardı, parmakları ise tenimde hem sahiplenici hem de zarifti. Sanki kelimelerden öte bir şey vardı aramızda; gözlerinin içine bakarken, her şeyin kontrolünü elinde tuttuğunu biliyordum.

"Hatırlatmalı mıyım, tatlı işkencem?" diye fısıldadı. Sesi ipeksi bir dokunuş gibiydi ama içinde saklı bir uyarı barındırıyordu. Bu sözleriyle beni sınamakta, bana meydan okumakta ısrarcıydı.

"Lucas..." dedim, ama sözümü bitirmeden parmağını dudaklarıma koydu.

"Pedro’ya asla yaklaşmayacaksın," diye fısıldadı. Söyledikleri, öngörülemeyen bir tufan gibiydi, ani ama sarsıcı. Beni bırakmadan önce gözlerimde gezindi, sanki tepkimi görmek istiyormuş gibi.

Ona bakarken yutkundum. "Endişelenme," dedim. Sesim dışarıdan kararlı ama içimdeki titremenin farkındaydım. Lucas, her zaman üzerimde böyle bir etki oluşturuyordu. Hep böyle mi olacaktı? Her sözü, her bakışı beni tamamen alt üst mü edecekti?

İçimden geçen her düşünceyi okuyormuş gibi gülümsedi. Elleri başıma uzandı, parmakları saçlarımda hafifçe gezindi ve alnımdan yumuşak bir öpücük kondurdu. Öpücüğü yumuşak olmasına rağmen, derinlerde bir iz bıraktı, kalbimde yankılandı.

"Yarın görüşürüz, tatlı işkencem."

"Görüşürüz, Lucas."

Kapının ardından uzaklaştığında, içimdeki karmaşa daha da derinleşti. Ona her yaklaştığımda, sanki daha da uzaklaşıyordum. Lucas, beni yavaş yavaş mahvediyordu. Kırılıyordum, dağılıyordum; sanki içimdeki tüm parçalar birer birer kayboluyordu. Bir daha asla bir araya gelemeyecek ya da eksik bir parça gibi hissettiğim bir yapbozun dağınıklığına dönüşüyordum.

Kapıyı kapattığımda Chloe yüzümdeki gölgeleri hemen fark etti. "Bir sorun mu var, tatlım?" diye sordu, sesi yumuşaktı ama endişeyle karışmıştı. Chris de bakışlarını bana çevirdi. Onlarla birlikteyken bir aileye yakın hissetsem de, Lucas’ın etkisi üzerimde bir gölge gibiydi. Hafif bir gülümsemeyle, "Yok, Chloe. Sadece yorgunum. Yatmaya gidiyorum," dedim.

Chloe yanağıma hafif bir öpücük kondurdu. "İyi geceler, biriciğim."

Chris de aynı sıcaklıkla, "Tatlı rüyalar, Lucia," dedi.

Gece odama çekildiğimde, zihnimdeki düşünceler beni tamamen ele geçirdi. Lucas’ın söyledikleri, Pedro, ve içimdeki bu karmaşa... hepsi birbirine dolanmış, çıkmaz bir labirent haline gelmişti. Sadece dinlenmek istiyordum ama huzursuzluğum bir türlü peşimi bırakmıyordu. Gözlerimi kapattığım anda, derin bir uykuya daldım, ama rüyalarım bile Lucas'ın yankılarıyla doluydu.

Sabah olduğunda, mutfaktan gelen sesler Chloe’nin çoktan uyanmış olduğunu gösteriyordu. Telefonuma uzandım ve gelen mesajı gördüğümde kalbim hızla çarpmaya başladı. Lucas.

"Günaydın, tatlı işkencem. Söylediklerimi unutma."

Gözlerimi devirdim ve hızla cevap yazdım. "Unutmam, Lucas. Sana da günaydın."

Bir mesaj daha geldi. "Bana kızgın mısın?"

İç çekerek cevap yazdım. "Sürekli emir vermezsen kızmam." Mesajın sonuna göz kırpan bir emoji ekledim.

Lucas'tan hemen bir mesaj daha geldi, içimdeki fırtınayı daha da büyütürcesine. "Bu bir emir değil, Lucia. Sadece... bana karşı koymanı izlemek hoşuma gidiyor. Ama unutma, tatlı işkencem, ben her zaman kazanırım."

Lucas... beni yavaş yavaş tüketiyordu. Ama asıl gerçek ne mi? Onunla yanmayı çoktan seçmiştim ve bunu ikimiz de biliyorduk.

"Bazen en büyük yangın, kalbinin içinde başlar. Ve işte o zaman, yanmak kaçınılmaz olur."

Loading...
0%